Büyük Taarruz
Ağustos bizim için zaferler ayıdır. 26 Ağustos 1071 Malazgirt, 11 Ağustos 1473 Otlukbeli, 24 Ağustos 1516 Merc-i Dabık Zaferleri gibi örneklerini çoğaltmak mümkündür. Ama en önemlisi Türk'ün var ya da yok olma mücadelesinin zaferi 30 Ağustos 1922... Milletler zaferlerini unutmaz, mağlubiyetlerini konuşmaz. Geçmiş yıllarda Millî bayramların pek çok çoğunda çeşitli gerekçelerle yapıldığı gibi 30 Ağustos Zafer Bayramı'nın güvenlik gerekçesiyle kutlanmayacağı belirtiliyor. Halbuki günlerce 15 Temmuz Bayramı kutlandı. Bunlar yanlış işler. Millî zaferlerden neden ve niçin korkuyoruz? 80 yıl Sovyetler Birliği Türk Dünyası'nı işgal etti. Marksist ideolojinin dışında hiçbir düşünceye hayat hakkı tanınmadı. Camiler, türbeler birkaç istisna hariç hepsi yıkıldı. Millî kahramanların isimleri yasaklandı. Millî destanlar, türküler, mazinin büyüklüğünü dile getiren milli oyunlar, milli kahramanların mezarları, isimleri yasaklandı. Ne oldu? 80 yıl sonra dipdiri ayağa kalktılar.
Sevr'i yok eden zafer
Kurtuluş Savaşımızın en son safhasını teşkil eden Büyük Taarruz düşman işgalinden Türk ve vatanını kurtaran süreç olarak tarihimizdeki en önemli dönemeçlerden biridir. Gazi Mustafa Kemal'in önderliğindeki bu zafer Anadolu'nun sonsuza kadar Türk yurdu olarak kalacağını tescillemiştir. Atatürk'ün Büyük Nutkunda: "Her safhasıyla düşünülmüş, ihzar, idare ve zaferle intaç edilmiş (bitirilmiş) olan bu harekât, Türk ordusunun, Türk zabitan ve kumanda heyetinin, yüksek kudret ve kahramanlığını tarihte bir daha tespit eden muazzam bir eserdir. Bu eser, Türk milletinin hürriyet ve istiklal fikrinin lâyemut (ölümsüz) abidesidir..." şeklinde tanımladığı bu zafer Sevr Anlaşmasını kesinlikle yok ettiği gibi diplomasi sahasındaki başarıların da kaynağı olmuştur.
İngilizler Yunan savunma hattını inceledikten sonra açıklama yapmışlardı; "Bu savunma hattı delinemez! Türkler bu hattı 8 ayda geçerlerse başarılı sayılmalıdır."
Bugün M. Kemal'in askeri dehası ve kahramanlığının sorgulanması çok üzücüdür. Hâlbuki o gün Atatürk'e muhalif olanlar bile onun hakkını teslim etmişti. "Bu savaş yenilgiyle sonuçlansaydı T.C. sadece Orta Anadolu'dan ibaret küçük bir beylik olacak, Türk Milletinin büyük bir kısmı da başka devletlerde azınlık olarak yaşamak zorunda kalacaktı.
Taarruz kararından önce Erkânı Harbiye-i Umumiye Reisi ve Başkumandan son bir kontrol için cepheye giderek orduyu tekrar gözden geçirmiş, düşman mevzilerini incelemiş ve kati olarak taarruza hazırlık emrini ondan sonra vermiştir.
Zafer, neferinden komutanlarına Türk Ordusu'nun başarısıdır.
Taarruz planının hayata geçirilmesinde Ordu'nun her ferdinin büyük fedakârlıklar yaptığı, kahramanlıklar gösterdiği şüphesizdir. Atatürk,'ün Türk milletinin temsilcilerine gün be gün anlatırken yaptığı değerlendirmeler zaferin mahiyetini de kendiliğinden ortaya koyar niteliktedir. Taarruzun ilk kısmında Türk ordusunun topçu kıtalarının katkılarını şükranla, sitayişle anlatmıştır.
Orduların zafer sırrı
26 Ağustos sabahı başlayıp beş gün beş gece devam eden Afyon-Karahisar ve Dumlupınar Meydan Muharebesi'nin sonunda düşmanın asıl kuvvetleri imha edilmiştir. Atatürk diyor ki; "Savaş sırasında topçularımızın, piyadelerimizin, süvarilerimizin, makineli tüfeklerimizin, tayyarecilerimizin ve her sınıf askerlerimizin gösterdikleri gayret ve kahramanlık her türlü takdirin fevkindedir".
Düşman çekilirken, uğradığı her yeri yakmış, yıkmış ve âciz, müdafaasız ahaliyi, kadın ve çocukları öldürmüş, yakmıştır.
Büyük zaferi mümkün kılan en büyük etkeni "Türk milletinin bilâkaydüşart hâkimiyetini eline almış olması"nda gören Mustafa Kemal Paşa, bunun Türk ve dünya tarihinde çok büyük ve feyizli bir inkılâp olduğuna dikkat çekmiştir: "Efendiler, hâkimiyeti millîye öyle bir nurdur ki, onun karşısında zincirler erir, taç ve tahtlar yanar, mahvolur. Milletlerin esareti üzerine kurulmuş müesseseler her tarafta yıkılmaya mahkûmdurlar" sözleriyle bu esasa olan inancını dile getirmiştir.
Türk milletinin bir bütün halinde, bağımsız yaşaması yolunda can verenlerin emanetine layık olabilecek nesiller yetiştirmek için hem millî mücadeleyi hem de ona yön ve şekil veren lideri, yol arkadaşlarını layıkıyla anlamak ve anlatmak gerektiği açıktır.
Millî zaferleri başta 30 Ağustos olmak üzere en parlak şekilde kutlamak nankörlük, cehalet ve gafletin köklerini sökmektir.
Bağımsız bir devlet olarak bu topraklarda yaşamanın sırrı millî tarihe sarılmaktır. Tarih şuuru ve ona vücut veren tarih bilgisi orduların zafer sırrıdır.
Agah Oktay GÜNER, 25 Ağustos 2016
agahoktayguner@hotmail.com