Büyüklere Masal! / Figen ÖZEN

Büyüklere Masal! / Figen ÖZEN

İletigönderen Oğuz Kağan » Cum Oca 17, 2014 21:13

Büyüklere Masal!

Bir varmış, bir yokmuş ülkenin birinde bir aile yaşarmış. Baba, ailenin geçimini kayıkçılıkla sağlarmış. Aslında bu aile, yemyeşil ormanları ve çay bahçeleriyle ünlü bu kente başka bir ülkeden göç etmişler. Gürcistan’mış bu ülkenin adı.

Ailenin büyük oğlu son derece hırslıymış, ekmeğini yediği bu topraklara ait hissetmezmiş kendini. Gel zaman, git zaman Kayıkçıgiller ailesi, yaşadıkları ülkenin taşı, toprağı altın var sayılan bir büyük kentine taşınmışlar.

Dini eğitim yapan bir okulda bulmuş kendini ailenin bıçkın delikanlısı… O okulda ilk öğrendiği bir kavramı hayatı boyunca uygulamaya karar vermiş… İnsanları ALLAH’la aldatmak…Dini ve ALLAH’ı koltuk hırsı için merdiven basamağı olarak kullanmak...

Boylu, boslu bir bıçkın delikanlıymış. Ama yükselmek hırsı onun için vazgeçilmez bir tutkuymuş. Bu nedenle bir fırkaya üye olmuş, demokrasi bu bıçkın delikanlı için amaç değil, sadece araçmış.

Kayıkçıgiller ailesinin oğlu, ilk önce yaşadıkları şehirde önce…

Yok, ben böyle yazı yazmayı beceremeyeceğim. Aslında niyetim büyüklere masal anlatmaktı. Malum son yıllarda siyasetçiler, millete ne başı ne de sonu belli masal anlatarak oyalamaktadırlar.

Ama olmadı işte. En iyisi ben bildiğim şekilde yazayım.

Recep Tayyip Erdoğan’ın yükselişi, inanılmaz tesadüflerle dolu son derece hızlı bir yükseliştir. CIA’nın kurduğu Asya Vakfı ile sıkı ilişkileri olan Taliban lideri Hikmetyar’ın dizi dibinden, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’nin, Başbakanlık koltuğuna oturması ve/veya oturtulması sadece bir tesadüf müdür, yoksa küresel çetelerin hazırladığı bir plan gereği midir? Yorum sizin…

Daha sonraları aynı Erdoğan dizinin dibinde oturduğu mübarek(!) şıhını “terörist” ilan etmiştir. Artık vefasızlık mı dersiniz, yoksa paçayı kurtarma çabası mı?

Aslında Erdoğan’ın bir başka özelliği de hurafe İslamcılığının genetik kotlarının şifrelerini son derece ustaca kullanmasıdır. Bu ustalığı nedeniyle de halkın büyük bir çoğunluğunun üzerinde etkili olacağı gerçeği küresel çetelerin gözünden kaçmamıştır.

Bu nedenle Kasımpaşalı hitabeti son derece kuvvetli genç siyasetçi emperyal patronun dikkatini çekmiştir. Böyle bir yetenek boşa harcanmamalıdır.

CFR devreye girerek, aynı zamanda CFR üyesi olan ABD’nin Türkiye Büyükelçisi Morton Abramowitz’in katkılarıyla, Amerika’nın çıkarlarını kendi ülkesinin yol olması pahasına koruyacak bir kişinin yıldızını parlatmıştır. Kilit noktaların anahtarı çözülme ve bölünme adına Erdoğan’ın eline verilecektir.

Ortama uygun, hırslı bir yetenek(!) keşfedilmiştir. Bu keşif daha sonra dönüştürme ve devşirilmeyle hale ve yola sokulacaktır.

Refah Partisi Beyoğlu İlçe Başkanlığından başlayan siyasi ikbal, İstanbul Belediye Başkanlığı ile devam etmiş, cezaevi sürecinden sonra kurdurulan bir partinin genel başkanlığı, ardından da Başbakanlıkla sonuçlandırılmıştır.

İnanılması zor olan bir başka olay ise Rand Corporotion, yazdığı bir raporda, Ocak 1996’da, gelecekte Tayyip Erdoğan’ın Başbakan, Abdullah Gül’ün ise Dışişleri Bakanı “olacağını” açıkça yazmasıdır.

Bu şapka çıkarılacak bir falcılık mıdır, yoksa uygulamaya konulan planın kaçınılmaz sonucu mudur?

Uygulanan planın sonucu ve ABD’den ithal edilen Kemal Derviş’in gayretkeşliği sayesinde 3/Kasım/2002 seçimleri AKP’yi iktidara taşımış, etnik kökene dayalı milliyetçiliği ve “Ilımlı İslam” ekseninde topluma enjekte etmeyi görev bilen iktidar, kırılmaya başlayan fay hattıyla, günümüzde oluşan depremin öncü sarsıntılarının alt yapısını hazırlamıştır.

Erdoğan’ın iktidarında yandaş olmak, gördüğünü görmezden gelmek, biat etmek devletin nimetlerinden faydalanmak için gerekli şartlardır. Bu kişilerin tümü bürokraside makam sahibi olmakta, akçalı işlerle yakından ilgilenmekte veya iş adamı olarak ihale vs. alabilmektedirler.

“Devletin malı deniz - Yemeyen keriz” örneği milletin malı, yabancıya, Suudi şeyhlerine, yandaşlara peşkeş çekilmektedir.

Muhteşem Süleyman’ın 21. Yüzyıl kopyası, zat-ı şahanelerine Başbanlık koltuğu yeterli gelmemiş ve kendileri BOP- Dinler Arası Diyalog Eşbaşkanlığı ile de yetinmemiş, “dünya liderliği”ne de göz dikmiştir. Bu süreç içersinde “Büyük Abi”nin, emirnamelerinin altını mühürleyerek, cemaatle koyun, koyuna aynı yatağı paylaşmakta bir sakınca görmemiştir.

Alan da memnundur, verende…

Bu arada F. Gülen’in ”Sabırlı ve sessiz olun” nasihati aynen uygulanmış, hem cemaatin hem de iktidarın adamları, yargı, emniyet, MİT ve diğer devlet kurumlarına yerleştirilmiştir.

Sahipleri holding patronları olan yazılı ve görsel basının, inanılmaz tutardaki vergi cezaları ile gözü korkutularak, susturulmuştur.

Diğer taraftan mütarekeci basın finanse edilmiş, enişte, damat ve benzeri hısım akrabanın bir oldu, bitti ile medya patronu olmaları sağlanmıştır.

Ortalık süt liman iken, bir kayıkçı kavgası ortaya atılmış, dershaneler meselesi ile de aslında için, için yanan ateşin dumanı yükselmiş, paylaşım savaşındaki, rant kavgası su yüzüne çıkmıştır.

Ve 17-25 Aralık “Yolsuzluk Operasyonları” Kırk haramilerin rant kapılarının anahtar sözcüğünü değiştirdiği günler…

İktidarın tüm sözcüleri isim vermeden Gülen Cemaati’ne yüklenmiştir. Karşılıklı beddualar, suçlamalar...”Kral çıplak”tır.

Şimdi şu soruyu sormanın tam zamanıdır? Gerçekten Cemaat bu operasyonları tek başına mı tezgahlamıştır?

Yoksa kendisine çizilen çerçevenin dışına yaramaz çocuk edasıyla çıkan Erdoğan’a küresel çeteler “Haddini bil” işareti mi vermiştir?

Elbette Cemaat ve küresel çeteler el, eledir. Üstelik Erdoğan’ın itirafı da ortadadır. “Ben bir gün çok zengin olursam, bilin ki bu para haramdır.”

Dünya sıralamasında en zengin başbakanlar arasında sekizinci sırada adı geçen Erdoğan, servetini oğlu Bilal’in düğününde takılan altınlarla elde ettiğini söylemiştir.

Duy da inanma derler ya…

Erdoğan’ın ısrarla üzerinde durduğu ve defalarca söylediği gibi bir paralel devlet mevcut mudur? Elbette mevcuttur. Bu paralel devlet Başbakan’ın sayesinde ve onun eliyle Güneydoğu’da kurulmuştur. Bu paralel devletin sahibi PKK’dır.

Erdoğan, aklına geldikçe “Muz cumhuriyeti miyiz?” sormaktadır. Muz cumhuriyetinde dahi Başbakan’ın oğlu, bakanları ve dahi yakınları yolsuzlukla suçlanmışsa, o hükümet derhal istifa eder. Günah keçisi seçilen dört bakanın istifası yeterli kabul edilemez.

Türkiye, son günlerde bir kıyımın içindedir. Vali, yargıç, polis hallaç pamuğu gibi atılmaktadır.

En büyük mahkeme vicdan ve onun hakim-i mutlağı Hz. ALLAH’tır. Amenna… Ancak bu sözler gerçekten “alnı ak, vicdanı ak” olanlar için geçerlidir.

Aklanmak adına HSYK’nın yapısıyla da oynanmaktadır.“Tek adam” anlayışı öne çıkarılmıştır. “Masum ve temiz” olduklarını iddia edenlerin bu telaşını ve korkularını anlamak mümkün değildir. Adaletin tecellisinden korkmayanlar, eğer masum ve temiz iseler onun terazisi ile asla oynamazlar.

Her masal “onlar ermiş muradına, biz çıkalım kerevetine” diye bitmektedir.

Bizim masalımız, Rum asıllı Makbul İbrahim Paşa’nın, “Müstafi” olduğu gün bitecektir.

Figen ÖZEN, 15 Ocak 2014

Resim
http://www.milliiradebildirisi.org
Namık KEMAL:
"Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,
Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini?"


Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK:
"Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,
Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini."



http://www.guncelmeydan.com/pano/tayyip-erdogan-a-gonderilen-cfr-muhtirasi-kuresel-ihale-t18169.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/abd-disisleri-abdullah-gul-u-biz-yetistirdik-t23656.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/dun-malta-surgunleri-vahdettin-bugun-ergenekon-tayyip-t18151.html

KAÇAMAYACAKSINIZ!
Kullanıcı küçük betizi
Oğuz Kağan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 12355
Kayıt: Sal Oca 27, 2009 23:04
Konum: Ya İstiklâl, Ya Ölüm!

Şu dizine dön: Figen ÖZEN

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 2 konuk

x