BÜYÜTME POLİTİKALARI
Artık ‘Büyüme’ sözcüğünü duyduğum zaman ‘IŞİD’ sözcüğünü duymuş gibi oluyorum.
Her ne kadar CHP’nin ağır topu İlhan Kesici’nin anlatımı diğer kanalların ‘büyütücü reklamları’ndan daha sevimli ise de, ekonomide ‘büyüme’ sözü, ekonomi bilimindeki sefaleti gözler önüne sermeye yetiyor.
Demirel ne kadar büyütmüştü Dr Recep döneminde ne kadar büyüdü?
Bir de ‘gümbür gümbür işsizliği azaltmak’ sözü var ki, evlere şenlik.
Trump’un ‘vize koyduğu’ ülkelerden başlayalım: Irak, Suriye, Libya, Yemen, Somali ve Sudan.
Basının ‘müslüman ülkeler’ diye sunduğu bu ülkelerin müslümanlıktan önceki biricik özellikleri, son çeyrek yüzyılda ABD tarafından bombalanarak gümbür gümbür insanların öldürüldüğü ülkeler.
Ne ki, onca insanın canına kıyılmasına karşın, sözkonusu ülkelerden kaçanlar, ‘Sığınmacı sorunu’nu globaleştirdiği gibi, gittikleri ülkelerde de ‘yeni işsizler ordusu’ oluşturmaktalar.
Yani gümbür gümbür işsizliği artırmaktalar.
Büyümeye gelince
Dünyanın 8 ‘en zengin’i (insan demeye dili varmıyor insanın), 500 milyar dolarla dünya nüfusunun yarısını oluşturan 3,5 milyar insanın malvarlığı kadar bir malvarlığına sahipler.

Öte yandan, dünyanın 62 ‘zengin’i arasından 53’ü, son altı yılda varlıklarını % 44 oranında artırmışlar.
Dünyanın yarısına yakını, yanı 3,5 milyar insan ise % 41 oranında ‘yoksullaşmış’lar.
Kaldı ki bu bilgiler bir ‘sır’ da değil.
Geçen Davos toplantısından iki gün önce basına ve oradakilere verilmiş.
Ne orada kimse, ‘One minut’ beyler demiş ve ne de orada bulunup da nasıl kayak yaptıklarını anlatan gazeteciler gidip ülkelerinde, ‘bu kadar da olmaz’ demişler.
Ülkelerine döndüklerinde ise, bizimki şu kadar onlarınki bu kadar büyümüş bile dememişlerdir.
Yukarıda anılan 63 zenginin otuzdan fazlası ABD’de yaşamakta.
Bu Otuz küsur zenginin 17’si de Avrupa kökenli.
Geriye kalanı da, Çin, Brezilya, Meksika, Japonya, Suudi Arabistan’dan gitme.
Bir son büyüme rakamı da şöyle:
Son 17 yılda, dünya genelindeki toplam zenginliğin %1 artışının yarısı bu ‘en zenginler’e gidiyormuş.
Yineleyelim ve diyelim ki dünya genelinde 100 birim zenginlik üretildi, bunun 50’si 62 kişiye gidiyor kalan 50’si de 7 499 999 038 kişiye kalıyormuş.
Onlar da kendi aralarında nasıl bölüşüyorlarmış diye sorulursa, Türkiye’ye bakmak yeter, diyelim.
O nedenle kim ki ‘büyüme’ diyor ve kim ki ‘bizimki şu kadar oldu’ diye övünüyör ya da yeriniyorsa, öncelikle ‘ekonomi’ bilmiyor demektir.
Olsa olsa televizyonların büyütücü reklamlarında görev yapıyor demektir.
Bilmem anlatabildim mi, sayın ‘ekonomist’lerimiz.
Habip Hamza Erdem