Büyüyen İthalatın Suçlusu Kim?
Ekonomi büyüdü, dış ticaret hacmimiz arttı diye seviniyoruz, övünüyoruz. Üretim yapımızı, dış dünya ile rekabet gücümüzü; dışarıya sattığımız mal (ihracat) ile dışarıdan aldığımız mal (ithalat) arasındaki farktan ölçebiliriz. Türkiye’de maalesef geçtiğimiz son 10 yılda üretim düştü; yeni fabrikalar kuramadık, teknoloji geliştiremedik. Var olanları kapattık, yerine yenilerini koyamadık. Bunları ben söylemiyorum; hem rakamlar söylüyor, hem Sayın Ekonomi Bakanı söylüyor.
Bakın; 2002-2011 yılları arasında geçen 10 yılda toplam dış ticaret açığımız 517 milyar dolar oldu. Bir önceki dönem yani, 1992-2001 arasında geçen 10 yılda ise dış ticaret açığı 111 milyar dolardı. İki dönemi karşılaştırınca arada beş misli fark var. Ekonomide yaptığımız işlemler büyümüş, ticaret büyümüş ama bizim lehimize büyümemiş. İçeride üreteceğimiz yerde, devamlı ithalat yapmışız. Yabancıları kalkındırmışız.
Yerli kaynaklar yeter!
Son 10 yılda en büyük ithal kalemlerinden birisi doğalgaz, 2011 yılı ithalatımız 20 milyar dolar. Daha önce yazmıştım, enerji uzmanları, ilgili meslek odaları elektrik üretiminde doğal gaza bağlandığımızı ve onu da ithal ettiğimizi vurgulayarak, ülke içinde hem yerli hem de yenilenebilir kaynaklarımızla yıllık elektrik ihtiyacımızın yaklaşık dört mislini üretebileceğimizi vurguluyorlar.
Makine teçhizat, elektrikli makineler, cep telefonu, otomobil vb orta düzey teknoloji kullanılarak üretilen ürünler dış ticaret açığı verdiğimiz diğer bir alan. Son 10 yılda ithalatımız ile ihracatımız arasındaki fark yaklaşık - 150 milyar dolar olmuş. Sanayileşmenin lokomotifi olan demir çelik sektöründe de dış ticaret açığımız 45 milyar doların üstünde. Dış ticaret açığımız 2002’den itibaren, kriz yılı olan 2009 hariç, her sene büyümüş. Yani ülkemiz her geçen yıl üretimden biraz daha kopmuş, ithalata biraz daha bağımlı hale gelmiş.
Dış ticaret fazlası verdiğimiz sektörler emek yoğun olan tarım ve tekstil. Yaş sebze meyve, içecek, giyim eşyası, tekstil ve mobilyada son 10 yılda ihracatımız ithalatımızdan fazla olmuş. Buradan ortaya çıkan bir diğer sonuç da orta ve yüksek teknoloji gerektiren üretimde çok zayıf olduğumuz, teknoloji üretimine yatırım yapmadığımızdır. Zaten teknoloji yoğun ürünlerin toplam ihracatımız içinde payı sadece yüzde 10’da kalmakta. Bu oran ABD’de yüzde 56, Güney Kore’de yüzde 40 ve Almanya’da yüzde 45 civarındadır.
10 yıldır neden çözmüyorsunuz?
2011 yılında toplam 241 milyar dolarlık ithalat yapmışız. Bunun yüzde 12’si tüketim malı, yüzde 15,5’i sermaye malı ve yüzde 72’si ise ara malıdır. Üretim yapımızda ithal ara malına bağımlılığımız göze çarpıyor. Son 10 yıldaki ithalatımız içinde ara malının payı yüzde 54 civarında ve bu pay her yıl yükseliyor.
Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan 14 Şubatta yaptığı sunumda her bir sektörün ithalata bağımlılık oranlarını ölçtüklerini söyledi. Yani her sektörün 100 dolarlık imalatta ne kadar ithal ara malı kullandığı tamamen reel verilere dayanarak ölçülmüş. Buna göre Türkiye’de üretimin ithalata bağımlılığı her sene artarak 2011’de rekor kırmış ve yüzde 43’e ulaşmış. Her 100 dolarlık üretim için Üretiminde İthalata en bağımlı sektörler yüzdesel olarak şöyle; demir-çelik (69), bilgisayar (67), kimyasallar (56), otomotiv (51), plastik (45), tekstil (43), beyaz eşya (40).
Sayın Bakan ithalatı tetikleyen unsurlar arasında;
1. Bozuk üretim yapımız.
2. Aşırı değerli Türk Lirası.
3. Hızlı artan iç talep.
4. Yükselen emtia fiyatlarına dikkat çekmiş.
Kendisine; “10 yıldır iktidardasınız, neden çözmüyorsunuz” diyen çıkmamış.
Bartu SORAL, 19 Şubat 2012
bartu@bartusoral.com.tr