Cadı Kazanı
Biri bağımsız olmak üzere, PKK'nın siyasal çizgisinin uzantısı olan dokuz milletvekilini dokunulmazlıkları kaldırılması hakkındaki fezleke TBMM'de görüşülecekmiş.(!)
Sebep, bu kişilerin PKK ile ilişkisi tespit edilmiş ve PKK'lı militanlarla kucak, kucağa fotoğrafları bu ilişkinin belgeleriymiş.
Dokunulmazlıklarının kaldırılması ve bu kişilerin yargılanması elbette doğru.
Ancak; açlık grevindeki bölücü militanların isteklerini yerine getirilmiş midir? Getirilmiştir...
İmralı'daki bölücü başının üzerinde "var olduğu" iddia edilen tecrit kaldırılmadı mı? Kaldırıldı... Öcalan'ın kardeşi vasıtasıyla gönderdiği "açlık grevini bitirin" haberi üzerine açlık grevi şovu bitirilmiş midir? Bitirilmiştir...
Ve TBMM'de "ana dilde savunma" kabul edilmiş midir? Edilmiştir...
O zaman bu dokunulmazlıkları kaldırma gösterisi, bir sokak müsameresinden başka hiç bir şey değildir. Türkiye'nin dört bir tarafı ateş çemberi ile çevrilmişken, ana tehlikenin üzerini kapatmak adına yapılan cılız bir gösteridir. Milleti ALLAH'la, Atatürk'le aldatatıp, yenilen hurmalar, BDP'lilerin dokunulmazlığını kaldırma hamlesi ile gizlemeye çalışılmaktadır.
Anayasa'nın "değiştirilemez ve değiştirilmesi dahi teklif edilemez." 3. Madde'si gereği Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin RESMİ DİLİ TÜRKÇE'DİR.
Mahkemeler ise bir"KAMU"sal alandır. Savunmanın ana dilde yapılmasının kabulü doğrudan doğruya Anayasa'nın 3.Maddesi'nin ihlâlidir.
Suriyeli Kürt Şebbiha'lar ve PYD militanları, yaklaşık iki bin kişilik bir kuvvetle, Irak'ın kuzeyindeki peşmerge reisinin güçleri yanında yer almış ve "Birleşik Kürdistan"ı ilan etmişlerdir.
Kısacası Türkiye'de ve ülkenin sınırlarında bir "cadı kazanı" kaynatılmaktadır. Asker kılıklı CIA ajanları patriot'lara uygun yer ve zemin arama bahanesiyle, babalarının çiftliği misali memleketi seyyar hallaçlar gibi karış, karış dolaşmaktadır.
"Büyük Abi"nin çete başısı H.Clinton Türkiye'ye daha doğrusu Eşbakan'a 2013 yılında verdikleri görevi açıklamıştır.
"Türkiye'yi, Suriye'de sorumlu yapacağız."
Görünen odur ki , ABD'nin müstemleke ve dünyaya hükmetme politikasında kişiler asla önemli değildir. Önemli olan Amerika'nın istilacı politikası ve ABD'yi avuçlarında tutan küresel patronların çıkarlarıdır.
CFR tarafından, Ayla Bakkallı aracılığıyla Erdoğan'a gönderilen memorandumda bir "Dünya Hükümeti"nden bahsedilmektedir.
Eski ABD Dışişleri Bakanı C. Rice'nin, Bush'in Siyasi Baş Danışmanı iken Washington Post gazetesinde yazdığı makalede "Türkiye de dahil, Orta Doğu'da 22 ülkenin sınırları değişecektir."demiştir. bu değişim BOP'un gereğidir. Sn. Erdoğan bir çok kez basına da yansıyan şekliyle, BOP'nin Eşbaşkanı olarak Orta doğu'da Türkiye'ye bir görev verildiğini ve bu görevi yaptıklarını da ifade etmiştir.
BOP ise "Dünya Hükümeti"nin değişimi gerçekleştirmek, ulus devletleri bölmek için belki kurumsal olarak var olmayan, ancak Amerikan Hükümeti'ni ve bu hükümetin sırtlarını sıvazlayıp, atadığı eşbaşkanlarını kullanan görünmeyen bir icra organıdır.
ABD'nin ekonomisi yerlerde sürünmekte, işsiz ve aç insanların sayısı hızla artmaktadır. Kendisini dev aynasında gören bu devlet, aç karnını doyurmak için yeni bir savaşa ihtiyaç duymaktadır. Suriye'de direnen ulusal güçlerin direncini yıkmak için taşeronlara ihtiyaç duymaktadır. Aranan taşeron bulunmuş ve Hillary Clinton elindeki "Kürt Kartı"nı Türkiye'nin önüne koymuştur.
"Önemli olan onları geçmişin modası geçmiş politikalarını geride bırakmaya ve küresel güç olmanın sorumluluklarını üstlenmeye teşvik etmek" H. Clinton Foreign Policy dergisinin düzenlediği "2013 Trendleri" konulu toplantıda yaptığı konuşmada , modası geçmiş politikalara(!) işaret ederek, Türkiye ile birlikte hareket edeceklerini de ifade etmiştir.
Modası geçmiş politikalar "Ulus devlet"lerdir. "BÖL-YUT" politikası gereği bu devletler bölünmelidir. "Birleşik Büyükşehir Yasası" ise bu bölünmenin ve CFR'ye, Avrupa ve Amerika'ya verilen sözün gereğidir.
Gayrı milli politikalar nedeniyle NATO, Türkiye'yi yerleşim alanı olarak görmektedir. Üniformalı, üniformasız ajanlar, MOSSAD, CIA elemanları, Anadolu'nun her köşesinde keyiflerince dolaşmaktadır.
Sam Amca sesini iyice yükseltmiştir. "I WANT YOU"...
Türkiye, Suriye'ye müdahaleye zorlanmakta, bir savaşın içine çekilmektedir.
Küresel çetelerin savaş baronları, kan lekeli paralarla kasalarını doldurmak için son hazırlıklarını tamamlamak üzeredir.
Cadı kazanı kaynamaktadır. Kazanın altındaki ateşe odun atma ve taşeronluk görevi ise eşbaşkanlara verilmiştir.
TBMM bu kazanın altındaki ateşi söndürmek zorundadır.
Devam edeceğiz...
Not: 1 Aralık Cumartesi günü konuştuğum 37 yaşındaki Güneydoğu gazisi "S" bana şunları söyledi. Sadece bir dip not olarak yazıyor ve yorumu sizlere bırakıyorum:
" Günlerce dağlarda yarı, aç yarı tok "vatan nöbeti" tuttuk. Yüksünmedik, neden buradayız demedik. yanımızda arkadaşlarımız şehit oldu, göz yaşlarımızı içimize akıttık. Bunların hiç biri benim zoruma gitmedi.
Ama bir PKK'lıyı öldürdüğüm için beni mahkemeye verdiler ya... İşte bu beni kahretti."
YORUMSUZ!..
Figen ÖZEN, 1 Aralık 2012