GÜNCEL
CÜNEYT ARCAYÜREK
Çankayada Dünle Bugün Arasındaki Fark
İlk sırada olmasına karşın yeniden rektörlüğe atanmayan Prof. Mustafa Akaydın; Çankayadaki AKPlinin üniversite rektörlüklerini laiklikten arındırma operasyonuna gerçekçi saptamalar içeren bir yorum yaptı.
Demokrasinin erdemlerinden söz açılınca mangalda kül bırakmayan Çankayadaki AKPli gibi söz sahibi kişilerin gerçek kimliklerini iki cümlede özetledi.
Prof. Akaydın, ...Kendilerine gelince demokrasi için sandıktan çıkmış olmak önemli oluyor. Ama bize gelince sandıktan çıkan oyların hiçbir önemi yok
diyor.
Eski Üniversiteler Arası Kurul Başkanı ve Akdeniz Üniversitesi Rektörü Prof. Akaydın, türban mağduru olduğunu söylerken; Çankayadaki AKPlinin eski siyasi partisinin ideolojik tavrından kurtulamadığının altını çiziyor.
Bu saptama da doğru ve artık Çankayadakinin bir AKPli olduğunu hiç aklından çıkarmadığı ve AKPnin bilinen amaçları doğrultusunda görev yapmakta olduğu kimi rektörlere takındığı tavırla bir kez daha kanıtlandı.
Dönekliğin kitabını yazarak rahata ve üne kavuşan aşırı demokrat rolüyle yalakalığa örnekler sunan -ismini yazmak gereksiz, mal meydanda- bir yazarla kamuoyuna yansıttığı sağduyu sahibi cumhurbaşkanı izleniminin, uygulamaları karşısında beş paralık değeri yok.
***
Çankayadaki AKPlinin tutumu, geçmişle bugünü kıyaslayan yorumlara neden oldu.
Örneğin rektör kıyımını üniversitelerin siyaset yapmalarını ön plana çıkararak savunan Bahçeşehir Üniversitesi Rektörü Bayan Deniz Ülke Arıboğan gibileri YÖKün yasaları kullanarak yaptığı aday saptamalarını eski ve yeni cumhurbaşkanlarının kendi anlayışlarına göre uyguladıklarını söylüyorlar. Bakalım, gerçekler böyle mi?
Değil, çünkü: Sayın Sezerle Çankayadaki AKPli arasındaki önemli fark şurada:
Sezer rektör atamalarında devletin temel öğesi laik Cumhuriyeti, Cumhuriyete hayat veren Atatürk devrimlerini özümseyen ve savunan, üniversiteye bu ruh ve anlayışı getireceğine inandıklarını atadı.
Uygulamalarında siyasal hiçbir görüş rol oynamadı. Uygulamalarını partizan bir anlayış ve kararlılık asla etkilemedi.
Yeminindeki şu temel ilkelere
Anayasaya, hukukun üstünlüğüne, demokrasiye, Atatürk ilke ve inkılaplarına ve laik Cumhuriyet ilkesine bağlı kaldı.
Çankayadaki AKPlinin bu aşamaya gelinceye kadar imzaladığı kararnamelerdeki pek çok kişi, Atatürk ilke ve inkılaplarına, laik Cumhuriyet ilkesine bağlı olmadığı yazılıp çizilen kişiler.
Yukarıdaki siyasal bir simge kabul edilen türbanı savunanları rektörlüğe atayarak laik Cumhuriyet ilkesine ve üniversitelerin kurduğu Cumhuriyeti savunan ve yaşatanların yuvası olmasına özen gösteren Atatürk devrimlerine karşı bir tutum sergiledi.
Çankayadaki AKPlinin uygulamalarını aklamak için uygulamalarını Sayın Sezerin anlayış ve uygulamalarıyla kıyaslamak, abesle iştigalden başka bir şey değildir.
***
Sayın Sezer Batı dünyasında Çankayadakine layık görülen sıfatla anılmadı.
Bugün Batının önde giden gazeteleri Çankayadaki AKPliyi İslamcı cenahtan gelen Cumhurbaşkanı diye tanımlıyor ve yazıyorlar.
Oysa Sayın Sezer laik rejimin koruyucusu ve savunucusu bir cumhurbaşkanı olarak tarihe geçti.
Turgut Özalın şatafat düşkünü ve Çankaya olanaklarından yararlanma sevdasına ne Sezer ne de Demirel asla kapılmadı.
Çankayadaki AKPli ise Kayseri mantısından istakozlu makarnaya terfi eden türbanlı eşi ve çocuklarıyla serin koylarda -kimin nesi kimin fesi olduğu bilinmeyen- üç katlı lüks bir yatla tatil yapıyor.
Gazete haberine göre, Gül, eşi Hayrünnisa ve çocukları gözlerden uzak koylarda denize girdi.
Gözlerden uzak? Fakat, sabah akşam dünyaya baştan aşağıya örtünmüş, saçı ucu görünmeyecek ölçüde kapalı Hayrünnisa Hanım, denizde erkek balıkların bakışlarından nasıl sakındı?
Çankayadaki, üç katlı lüks yat personelinin eşinin ola ki tesettürlü mayo veya denizde ıslanarak vücuduna yapışan giysilerle dolaşmasına gizli açık bakmalarına nasıl engel oldu? Personelin eşini böyle açık saçık görmelerine karşı ne gibi önlemler aldı?
Çankayadakine gönülden bağlı sözcü, bir zamanlar gazeteci Ahmet Sever merak kışkırtan soruları yanıtlasa da aydınlansak!