Çare Tükenmez

Çare Tükenmez

İletigönderen Habip Hamza Erdem » Prş Şub 25, 2010 1:46

ÇARE TÜKENMEZ
Üçüncü Dünya Savașı olur mu ?
Neden olmasın? İnsanoğlu savașçı duygularını mı yitirdi yoksa?
Herbirimiz bir savașım vermekle öğünmüyor muyuz?
Kimimiz demokratizm için kimimiz Fetokratizm için savașmıyor mu?
Kimimiz Kemalist kimimiz Kenanist değil miyiz?
Kimimiz devrimci kimimiz darbeci..
% 46,5’çularımız da sonradan görme kollaborasyonist, yani ișbirlikçi.
Ve herkes inandığı yol uğruna bir savașım vermektedir; bunda da ayıplanacak bir yön olmasa gerektir.
Savaș bașka savașım (mücadele) bașka denilebilir. Oysa her savașım savașmadan elde edilebilecekleri elde etmeye çalıșmak demektir.
Brezilya Devlet Bașkanı Lula, daha bașkan olmadan önce, sendikacı iken, ‘Üçüncü Dünya Savașı bașlamıștır’ demiști.
Nasıl yani denilecek olursa; Üçüncü Dünya Ülkeleri’nde hergün binlerce insan ölüme terkediliyor da ondan.
Yetmedi; Yugoslavya’da, Afganistan’da, Irak’ta doğrudan savașlar olmadı mı?
Bunlara ‘yerel savaș’ denilebilir.
Bir üst așaması da ‘bölgesel savașlar’ olsun.
Ancak insanoğlu ‘dünyasal’ bir savaș yapmaktan çekinmez ve gidiș o yöne doğrudur.
Bu ‘Üçüncü Dünya Savașı’nın bașlama noktası olmasa da, gelișme yeri Anadolu olacaktır.
Kiminiz buna fala bakma deyin, kiminiz de öngörü.
Demek ki Üçüncü Dünya Savașı’nın en görkemli çatıșmaları Anadolu topraklarında gerçekleștirilecektir.
Bu tür bir saptama, bugünkü ‘savașım’ların anlam ve gerekçelerini de ortaya koymaktadır.
Öncelikle Türk Ordu’sunun ‘savaș’ yeteneklerini törpülemek, gerekirse orduyu ‘dağıtmak’ gerekmektedir.
Șu anda böyle bir ‘savașım’ın belirtilerini görebiliyor muyuz acaba?
Ve Anadolu’da bugün ‘oğlum olsa askere göndermem’ diyen ‘sanatçı’; ‘vicdani retçi aydın’; ‘askeri vesayet’ diyen ‘demokrat’; ‘darbeci ordu’ diyen politikacı, ‘yazar’ –‘çizer’, ümmi profesörler var mı yok mu?
Eğer var diyorsanız ya da onları görebiliyorsanız, ‘Üçüncü Dünya Savașı’nın da Anadolu’dan bașlamasa bile en șiddetli çatıșmaların orada olabileceğini rahatlıkla kabul edebileceksiniz demektir.
Kim ki Türkiye’de ‘Türk Ordusu’nun Türkiye’nin gelișmesi ve demokratikleșmesi önünde ‘engel’ olarak görüyorsa, ya ‘ișbirlikçi’dir ya da ‘ișbirlikçi hain’dir.
Bunların yazar-çizer, sanatçı-manatçı, politikacı-molitikacı ya da bilim-milim adamı olmalarının kökeninde önce ‘ișbirlikçilik’leri sonra da ‘hainlik’leri yatar.
İsterse devletin en üst makamlarında yer almıș olsunlar; ‘ișbirlikçilik’ ya da ‘hainlik’leri en belirligin özellikleridir.
Türk Ordusu içinde ‘bunlar’a ‘postal’ bırakan komutanlar için neler yazdığımı da okuyucularım anımsayacaklardır.
O zaman da ya ‘ordu düșmanı’ ya da ‘darbeci’ diye eleștirilmiștim.
Her geçen gün ‘haklı’ olduğum biraz daha belirginleșiyor oysa.
Türk Ordusu, Kemalist ilkelerini yitirdikçe ‘dağılmak’tan kurtulamayacaktır.
Belki de ‘bozguna uğraması’ndansa ‘dağılması’ yeğdir.
Dağılacaksa dağılsın, ‘sine-i millet’e dönsün.
Zaten ‘Üçüncü Dünya Savașı’ tank-top ya da nükleer silahlarla yapılmayacak.
Süngü savașları olacak.
Yüz yüze ve boğaz boğaza.
O halde Türk askeri de dönsün milletin içine sırt sırta verelim.
Omuz omuza.
Bașka çaresi mi kaldı?
Habip Hamza Erdem
Kullanıcı küçük betizi
Habip Hamza Erdem
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 1635
Kayıt: Cum Haz 26, 2009 20:01

Şu dizine dön: Habip Hamza ERDEM

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 1 konuk

cron

x