Cehennemler Kudursa... / Fatma Sibel YÜKSEK

Cehennemler Kudursa... / Fatma Sibel YÜKSEK

İletigönderen bezgin » Cmt Şub 12, 2011 21:23

Cehennemler Kudursa...

Netice itibarıyla Mustafa Balbay'ın dediğine gelindi ve "darbeyi yapacak olanlar dışarıdayken, darbe yapamayacak olanlar neden içeride" sorununa son verildi. Fakirlikte eşitlik sağlandı.. Bundan sonra darbe yapacak olan da, yapamayacak olan da, hatta darbe yapılmasına karşı olan da on sene tutuklu kalacak!

Tutuklamak başlı başına bir amaç haline geldi çünkü..

Bundan sonra Tayyip Bey'in, Bülent Bey'in, Sadullah Bey'in, hatta Şamil Bey'in, Nazlı Hanım'ın dediğinden çıkmayacaksınız; ne diyorlarsa onu yapacaksınız; Ahmet Altan'ın Camoka'yabenzeyen oğlunu bile sevimli bulacaksınız…

Ayağınız denk alacaksınız velhâsıl..


Balyoz davasına bakan mahkemenin diğer Ergenekon davası mahkemelerinden iyi bir tarafı var; adil yargılama yapıyormuş gibi davranmıyor, tarafsızmış gibi yapmıyor. Tiyatro sanatına sıcak bakmıyor...

Özellikle Mahkeme Başkanı, sanıklardan direkt gıcık alıyor. Lehlerinde ortaya çıkarılan yüzlerce delili görmezden gelirken, aleyhte delilleri anında değerlendiriyor. Örneğin, Çetin Doğan'ın kızı ve damadı tarafından ortaya çıkarılan akıl almaz çelişkiler, sanıklar lehine hiç bir olumlu sonuç doğurmadı ama dün 163 askerin tutuklanmasıyla anlıyoruz ki Gölcük'de yapılan aramalarda sanıklar aleyhine büyük deliller elde edilmiş!

Netice itibarıyla Mustafa Balbay'ın dediğine gelindi ve "darbeyi yapacak olanlar dışarıdayken, darbe yapamayacak olanlar neden içeride" sorununa son verildi. Bundan sonra darbe yapacak olan da, yapamayacak olan da, hatta darbe yaapılmasına karşı olan da on sene tutuklu kalacak!

Tutuklamak başlı başına bir amaç haline geldi çünkü..

Bundan sonra Tayyip Bey'in, Bülent Bey'in, Sadullah Bey'in, hatta Şamil Bey'in, Nazlı Hanım'ın dediğinden çıkmayacaksınız; ne diyorlarsa onu yapacaksınız; Ahmet Altan'ın Camoka'yabenzeyen oğlunu bile sevimli bulacaksınız..Ayağınız denk alacaksınız velhâsıl..

Telefon rehberine polis tarafından eklemeler yapıldığı ortaya çıkan Teğmen Mehmet Ali Çelebi, "hiç değilse adil yargılama yapıyormuş gibi görünelim" kaygısıyla bile serbest bırakılmazken, aralarında üst düzey muvazzafların da bulunduğu 163 asker tutuklandı.

Fakirlikte eşitlik sağlandı(!)

Balyoz davasına bakan mahkemenin başkanı Ömer Diken radikal çıktı. Öyle Köksal Şengün gibi "suçlananlara savunma hakkı tanımak" türünden fuzuli işlerle uğraşmıyor. Gölcük aramasında elde edildiği söylenen "deliller"sadece onun dosyasında mevcuttu; sanık avukatlarına gösterip savunmalarını alma ihtiyacı bile duymadı. Şöyle bir baktı ve “tak” diye tutuklama kararı verdi. Bir de yargının ağır işlediğinden, Ergenekon davalarının bilinçli olarak sürüncemede bırakıldığından yakınıyorsunuz. Bakın böyle hızlı hakimlerimiz de var işte.

Böylece, yeni "yargı reformu" ile birlikte AKP'li hakimlerimizin adalette sürati nasıl sağlayacaklarını öğrenmiş olduk.

Bir kere, bundan böyle sadece AKP, ABD ve İsrail muhalifleri tutuklanacağı; katiller,tecavüzcüler, soyguncular serbest bırakılacağı için ülke genelinde tutuklu sayısı azalacak.

Aylardır adreslerinden dışarı çıkmamış olan tutuksuz sanıkları bir salona kapatıp etraflarını jandarmaya çevirttikten sonra 5.5 saat müzakere yapıyormuş gibi yaparak tutuklanmalarına karar vermek de yargıyı hızlandırmanın yollarından birisi...

Evlerine gönderdikten sonra tutuklama kararı çıkarılsaydı, tekrar peşlerine düşmek suretiyle zamandan, kâğıttan, benzinden zarar edilmiş olacaktı.

AKP ûsulü yargı hızlandırmada savunmaya zaten yer yok, onu baştan belirtmiştik. Savunma dediğiniz nedir, zaman kaybından başka bir şey değil. Avukatlar şov yapıyor, sonra da içlerinden politikacılar filan çıkıyor. Hiç gerekli değil!

Fakat en kestirme ve yargıyı en az 5 yıl öne alacak olan yol, sanıkların suçlu olduklarına baştan inanmaktır.Hakim, önündeki dosyaya önce bu gözle bakarsa, vakti çok kıymetli olan devletimize en büyük iyiliği yapmış olur.

Balyoz davası hakimi Ömer Diken öyle yapıyor meselâ...

Dün verdiği jet karardan dolayı değil, evveliyeti var.

Anlatalım.

2009 yılının Nisan ayında, Silivri'de Birinci ergneekon davasının duruşmalarından birisi... Sanık avukatlarından Hasan Basri Özbey, Mahkeme Başkanı Köksal Şengün'e bir yazı gösterdi ve sordu:

"Bu karar sizin mahkemenize mi ait?"

Özbey'in elindeki yazı. Ergenekon operasyonların 12-13 Nisan 2009 günü gerçekleştirilen 12. Dalgasında, arama ve gözaltı kararıydı. Kararın altında İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi Yedek Hakimi Ömer Diken'in imzası vardı., 2009/728 sayı ve 12.04.2009 tarihli kararda “Arama ve el koyma işlemine niçin ihtiyaç duyulmuştur” başlığı altında şu ifadelere yer verilmişti:


“ ... Toplanan delillere göre iki ayrı iddianame ile kamu davası açılmış olup bu soruşturmalarda aşağıdaki fiillerin işlendiği de anlaşılmıştır:
— 5 Mayıs 2006, 10.05.2006, 11.05.2006 tarihlerinde Cumhuriyet gazetesine bombaların atıldığı,
— 17.05.2006 tarihinde Danıştay’a yönelik gerçekleştirilen silahlı saldırı sonucu Yüksek Hakim Mustafa Yücel Özbilgin’in öldürüldüğü, iki yüksek hakimin yaralandığı,
— Şüphelilerde gizli belgeler bulunduğu, Yargıtay mensuplarına yönelik suikast planlarının ele geçirildiği, Başbakan, birçok gazeteci ve yazara karşı şok suikastların planlandığı,
— Bahsedilen eylemlerin Ergenekon terör örgütü tarafından gerçekleştirildiğinin tespit edildiği, Emniyet Genel Müdürlüğünün mütalaası ile Ergenekon yapılanmasının terör örgütü olarak nitelendirildiği,
— Ermeni ve Alevi Cemaati önderlerine karşı suikast planlarının ele geçirildiği,
— Başbakan R. Tayip Erdoğan’a yönelik uçağının inişe geçtiği sırada yapılacak saldırıda kullanılmak üzere saklanan uçaksavar mermisi ele geçirildiği,
— Örgütün darbe teşebbüsüne giriştiğinin açıkça anlaşıldığı,
— Darbenin gerçekleştirilmesi için örgütün kendine bağlı akademisyenler ve STK’larındaki uzantılarından açıkça faydalandığı...”

…………………….

Silivri'de henüz ilk Ergenekon davasında tutuklu sanıkların ifadeleri bile tamamlanmamıştı ama mahkemenin bir başka üyesi, Yargıtay kararı gibi bir arama kararı yazarak böyle bir "terör örgütünün" mevcut olduğu, sanıkların atılı suçları işledikleri hükmünü verebiliyordu..

"Bahsedilen eylemlerin Ergenekon terör örgütü tarafından gerçekleştirildiğinin tespit edildiği..."

Basit bir arama ve gözaltı talimatından söz ediyoruz...

Mahkeme Başkanı Köksal Şengün, Avukat Özbey'in okuduğu metni hayretle dinledi. "Hakimin ismini bir kez daha okur musunuz?" dedi. Sonra da yanındaki üyelere "Bizim hakimlerimizden değil mi?"diye sordu.

Köksal Şengün, Avukat Özbey'den kararın bir nüshasını kendilerine vermesini istedi ama bu doğrultuda ne yaptı bilinmiyor. Davadaki binlerce hukuksuzluk arasında o da kaynayıp gitti...

Hasan Basri Özbey, böyle bir arama kararına imza atan hakimi HSYK'ya şikayet etti. "Yargıyı bağımsızlaştırıyoruz" iddiası ile yeniden şekillendirilen HSYK'nın ilk icraatı da Ömer Diken'deki bu i istidâdı keşfetmek oldu. Balyoz davasının hakimi görevden alındı, yerine Ömer Diken getirildi...

Ömer Diken "bağımsız HSYK'yı" Balyoz davasının daha ilk duruşmasında mahcup etmedi. Müdahillik talebinde bulunan Abdurrahman Dilipak'ı daha talebini değerlendirmeden müdahil sıralarına oturttu. Sanık avukatları, "Önce talebi değerlendirin, müdahilliği kabul edilirse sıralara öyle otursun" diye itiraz ettiler. Hakim Diken, itirazları "Reddedilirse kalkar" diyerek geri çevirdi. Dilipak'ın reddedilme ihtimali hiç yoktu, nitekim talebi kabul edildi.

163 askerin tutuklandığı dünkü duruşmada da Mahkeme Başkanı kararını önceden verdiğini düşündüren bir durum daha yarattı. Savcının tutuklama talebini değerlendirmek için toplantıya geçerken tutuksuz sanıklara salondan ayrılma yasağı getirdi, başlarına jandarma dikti. Böylece anlaşıldı ki tutuklanacaklar..

Oysa savcılardan bu yönde talep ilk kez gelmiyordu. İkinci Ergenekon davasının duruşmalarından birinde Savcı Mehmet Ali Pekgüzel, tutuksuz sanıklar Şener Eruygur ve Sinan Aygün için "yeni delil" durumunu öne sürerek tutuklama talebinde bulunmuş, mahkeme talebi değerlendirirken salonun kapılarını kapattırarak "baştan tutuklama" yoluna gitmemişti.

Dünkü olayda Mahkeme, talebi müzakere ederken, askerleri cezevine götürecek araçlar bile gelmeye başladı. Hakim, tutuklama tedbirini savcının talepte bulunduğu andan itibaren fiilen başlatmıştı bile. Bu, ihsas-ı rey değil de nedir?

Komutanların durumuna gelince...

Allah hepsine selamet versin; sağlık afiyet versin. Sabır dileriz.Bu saatten sonra öyle Harbiye marşı filan okuyarak bir yere varılamaz. İlk teğmeni feda ettiklerinde düşüneceklerdi. Eşleri üç kuruşluk arazi için Başbakan'a ricacı olurken düşüneceklerdi. Oğulları AKP'li işadamlarının himayesinde para kazanırken düşüneceklerdi...

Bu Harbiye marşı da öyle bir şey ki erken okuyunca da, geç okuyunca da olmuyor. Paşalar biraz geç okudular…Vaktinde okuyacaklardı.

Veya Harbiye'de okuduklarıyla kalacaklardı..

Cümleten geçmiş olsun.

Fatma Sibel Yüksek/Açık İstihbarat
İşgâlciler ölmeli! :turkiye:

"Bir ülkenin nüfusunun yarıya yakın bölümünün bir bölgede, dörtte birinin bir şehirde yaşaması, başlı başına tezgahtır."
Kullanıcı küçük betizi
bezgin
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 1394
Kayıt: Prş Eki 30, 2008 1:35

Şu dizine dön: Fatma Sibel YÜKSEK (GÜRCİHAN)

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x