27 Haziran 2010-YENİÇAĞ
http://www.yg.yenicaggazetesi.com.tr/ya ... aber=13839
Ya Başbuğ da şehit cenazelerine gidemezse!?
Çetin Yetkin
AKP’li TBMM Başkanı’nın çok sayıda şehit verdiğimiz karakol saldırısından sonra Genelkurmay’ı sorumlu tutar bir biçimde Başbuğ’dan açıklama beklediğini söylediğine tanık olduk. Başbuğ için önemli bir fırsattı bu. Madem ki böyle çok önemli bir yetkili açıklama istiyordu, o da bu açıklamayı yapmalı, neden TSK’nın elinin kolunun bağlandığını ve savunma durumunda bırakıldığını açıklamalıydı. Kimse de o zaman TSK siyasete karışıyor filan diyemezdi.
***
Demeliydi ki:
Günümüzde emperyalist olmayan devletlerin güçlü bir orduya sahip olmayı istemelerinin en önde gelen amacı, onun “caydırıcı” olacağını düşünmeleridir. Silahlı Kuvvetler bu niteliğe sahip olduğunda, iç ve dış düşmanlar, o ülkeye karşı emellerini gerçekleştirmeye kalkışmazlar, bu amaçla girişmeyi düşündükleri eylemlerden “cayarlar” . Bu nedenle de, herkes için bir yıkım olacak savaşlar önlenmiş olur. Dolayısıyla güçlü bir ordu, barışın güvencesidir. Hiç kuşkusuz, TSK’nın varlığının birincil nedeni de budur, yoksa komşularına saldırmak, topraklarımızı genişletmek değildir.
Ne var ki, PKK ve Kuzey Irak yönetimi bakımından TSK caydırıcı olmaktan çıkarılmıştır. Gerçekten çok güçlü ve disiplinli olan TSK’nın varlığının bu teröristler ve onları destekleyen Kuzey Irak yönetimi üzerinde caydırıcı bir etkisi olmamasının nedenleri irdelendiğinde şu olgularla karşılaşırız:
Bir kere, TSK’nın eli kolu bağlanmıştır, teröristler ve Barzani ile Talabani bu gerçeği çok iyi bilmektedirler. O nedenle de TSK’nın caydırıcılık niteliği ağır bir darbe yemiş bulunmaktadır. Öncelikle AB’ye uyum sağlamak gerekçesi ile çıkarılan çoğu yasa, terörle savaşımı güçleştirmekte, hatta engellemektedir. Bu da yetmezmiş gibi olağanüstü hal ve sıkıyönetim gibi anayasal olanakların gündeme getirilmesine bile tuhaf gerekçelerle karşı çıkılmaktadır. Ayrıca, TSK’nın, uluslararası hukukun tanıdığı bir hak olan “sıcak takip hakkı” nı kullanmasına iktidar izin vermemektedir. Bu nedenle de, teröristler eylemlerini yapıp güvenli bölgelerine geri dönebilmektedirler.
Dahası, teröre ağır darbeler indirmiş, halen indirmekte olan ya da terörün yoğun olduğu bölgelerde şu anda görev yapmakta olan subaylar olur olmaz nedenlerle tutuklanmakta, gözaltına alınmakta, mahkeme kapılarında bekletilmektedirler. Bu uygulamaların, moral bakımından TSK üzerinde nasıl bir yıkıcı etkisi olduğunu kestirmemek olanaksızdır.
Öte yandan, terör her gün daha da artarken, şehitlerimizin cenazeleri cami avlularında sıra sıra dizilirken, “demokratik açılım” ın süreceğinin, PKK ve yandaşlarına daha fazla hak ve özgürlük tanıma sürecinin devam edeceğinin en yetkili ağızlardan açıklanmasında bir sakınca görülmemektedir.
Şu ve benzeri olaylar da TSK üzerinde son kerte olumsuz etkiler yapmaktadır:
PKK ile organik bağları olanların ve sözcülüğünü ve propagandasını yapanların TBMM’nin çatısı altında barınmaları olağan karşılanmakta, hatta terörle savaşımında bunların görüşlerine bile başvurulabilmektedir.
Bir bakan, öldürülen teröristler için üzüntüsünü dile getirebilmektedir. Bir başkası Barzani’ ye “ağabey” diyebilmektedir.
İktidar yanlısı kimi medya ve kişiler, PKK’nın terör eylemlerinin arkasında TSK’nın bulunduğunu öne sürebilmektedirler.
***
Genelkurmay Başkanı, daha önceleri bazı gerçekleri dile getirirken son zamanlarda bunlardan hiçbirini söylemedi. Aslında çok daha fazlasını söyleyebilirdi. Tümüyle tersine, örneğin olağanüstü hal ilanını gereksiz bulduğunu bile açıkladı. Altında imzası olan MGK bildirilerinde “demokratik açılım[/b]”ın (her neyse) süreceği söylendi! Bu arada, Başbakan Yardımcısı Arınç, bir rastlantı olsa gerek, TSK’nın komuta kademesinin artık eskisi gibi olmadığını, kendi işine gücüne baktığını açıklayıverdi. Ne ilginçtir ki, Başbakan “benim bakanım” demeye şimdilerde “benim Genelkurmay Başkanım” ı da eklemiş bulunuyor...
Şurası besbellidir: TSK, Başbakan’ın yerinde saptamasıyla yalnızca bir “taşeron” olan PKK ile uğraşmakla da belirtilen biçimde eli kolu bağlı olarak sınırlı tutulduğu sürece, terör daha da tırmanacaktır. Mehmetçik, karakollarda PKK acaba bu gece de saldırır mı diye kaygı içinde bekletildikçe daha çok şehit vereceğiz demektir.
Bence Meclis Başkanı haklı: Başbuğ, bir açıklama yapmak, terörün neden tırmandığını söylemek zorundadır, söyleyecekleri iktidarın hiç hoşuna gitmese de!...
Yoksa böyle giderse gün gelir komuta kademesi de şehit cenazelerine gitmekten çekinmeye başlar...