CFR: ABD, Türkiye İle İlişkilerini Düzeltmeli

Council on Foreign Relations

CFR: ABD, Türkiye İle İlişkilerini Düzeltmeli

İletigönderen Ram » Prş Eki 23, 2008 2:57

[quote="Borabey"][/quote]

CFR: ABD, Türkiye İle İlişkilerini Düzeltmeli

Merkezi New York’ta bulunan Dış İlişkiler Konseyi raporunda, Batı ile İslam dünyası arasında son zamanlarda giderek artan kopukluğun, Amerikan dış politikasının karşı karşıya kaldığı en önemli sorunlardan biri olduğu ifade edilerek, “Bunun sonucunda, ABD ile Batı kökenli ve demokratikleşen bir Müslüman ülke olarak Türkiye arasındaki ilişkiler, stratejik olarak her zamankinden daha fazla ehemmiyet kazanmıştır” denildi.

Fransız Haber Ajansı AFP

ABD, Washington: ABD’nin ünlü düşünce kuruluşu Dış İlişkiler Konseyi (CFR), ABD’nin Türkiye ile olan ilişkilerini düzeltmek için çalışması ve Türkiye ile ilişkilerini yeniden tarif etmesi gerektiğini bildirdi.

Merkezi New York’ta bulunan konseyin raporunda, Batı ile İslam dünyası arasında son zamanlarda giderek artan kopukluğun, Amerikan dış politikasının karşı karşıya kaldığı en önemli sorunlardan biri olduğu ifade edilerek, “Bunun sonucunda, ABD ile Batı kökenli ve demokratikleşen bir Müslüman ülke olarak Türkiye arasındaki ilişkiler, stratejik olarak her zamankinden daha fazla ehemmiyet kazanmıştır” denildi. CFR adına raporu kaleme alanlardan Steven Cook, 2003 senesindeki Irak savaşından sonra iki ülke arasında ilişkilerin hassas bir hal aldığını, fakat bu ülkelerin biraraya gelerek ilişkilerde yeni bir safha başlatmaları gerektiğini ifade etti.

CFR raporunda, Irak’ın yanı sıra ABD ve Türkiye arasında dış politikada İran, İsrail ve Suriye konularında da yaklaşım farklılıkları olduğu belirtildi. Raporda, bu görüş farklılıklarının Türkiye’de Amerikan karşıtlığını büyük ölçüde arttırdığı kaydedildi. CFR, terör örgütü PKK konusunda da iki ülke arasındaki ilişkilerde sıkıntı yaşandığını bildirdi. Steven Cook, ABD yönetiminin bu politika farklılıklarını ortadan kaldıracak ve gelecekte daha geniş bir alanda işbirliği yapılmasını sağlayacak diplomatik bir adım atması gerektiğini söyledi. Cook, Türkiye’nin batı dünyasından uzaklaşmamasının da önemine değindi. AB üyeliğinin gerçekleşmemesi halinde, Türkiye’nin radikal bir Müslüman ülke haline geleceği gibi bir endişeleri olmadığını ifade eden Cook, “Fakat böyle bir durumda, Türkiye, Rusya ve Çin gibi ortaklar arayabilir. Amerikan perspektifi bakımından Türkiye’yi Batı’da tutmak önemlidir” dedi. (AFP- 21 Haziran 2006)

ABD, Mesajını Dünyaya Vermekte Zorlanıyor

Condoleezza Rice’ın ABD Dışişleri Bakanı olmasından beri geçen 18 ay içinde; ABD’nin dünyaya mesajını izah etmekte zorlandığı, demokrasiyi savunma ve teröre karşı savaş konusunda çelişkileri bulunduğu belirtildi. Dünya kamuoyu araştırmaları yapan Pew Research Center’in yıllık raporunda; Irak Savaşı ve Amerikan askerlerinin Irak’taki varlığı konusunda ABD’nin Müslüman ülkeler, Avrupa ve Japonya’daki imajı ele alındı.

Rapora göre, geçen hafta meydana gelen bazı olaylar George W. Bush yönetimi özellikle Arap dünyasında toplumların hassas değerlerini incitmeme konusunda ciddi zorluklar içinde bulunuyor. ABD yönetimini zor duruma düşüren olaylardan birinin, bu hafta başlarında bir üst seviye yetkilinin Guantanamo üssünde 3 Müslüman tutuklunun “intihar etti” iddiasının olduğu bildirildi. İntihar iddiasının ABD’nin yurt dışındaki imajını geliştirmekten ve kamu diplomasisinden sorumlu ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Colleen Graffy tarafından belirtilmesi dikkat çekiyor. Bu iddianın bir en üst seviye Savunma Bakanlığı yetkilisi tarafından sahiplenmemesi de ayrı bir çelişki. Bush’un kendisinin yargılanmaksızın insanların tutuklu bulunduğu Guantanamo hapishanesinin ABD’nin müttefiklerine yanlış sinyaller göndermekte olduğuna dikkat çektiğinin belirtildiği raporda, Bush’un şu sözlerine yer verildi: “Guantanamo’nun bazı dostlarımıza bir sinyal gönderdiğine şüphe yok. ‘ABD, diğer ülkelerin uymasını istediği değerleri kendisi üstün tutmuyor’ şeklinde bir sinyal olabilir.”

Bush, geçen Salı günü Irak’a sürpriz bir ziyaret yapması da yönetimin en yakın müttefiklerinin dahi hassasiyetlerini dikkate almamanın bir diğer örneği. Washington sık sık Irak’ın bir egemen ülke olduğunu belirtiyor. Fakat Bush’un ziyareti gizli bir şekilde organize edildi. Hatta Irak’ın Başbakanı Nuri el Maliki’nin Bush’un ziyaretinden Bush ile el sıkışmasından sadece bir kaç dakika önce haberi oldu. Bu olaylar, ABD’nin imajını dışarıda geliştirmeye çalıştığı bir dönemde geçen hafta meydana geldi. Resmi rakamlara göre ABD yönetimi kamu diplomasisi için yılda bir milyar dolar harcıyor. Gelecek yılki bütçede bunun 1.4 milyar dolara çıkması bekleniyor. (AFP Ajansı - 18 Haziran 2006)

ABD ve Türkiye, Kürdistan Burcunda

Birçok insan, Amerikan politikasının bir veri oluşturduğuna inanıyor. Siyasette hiçbir şeyin veri oluşturmadığını pek az kişi anlıyor. Tam aksine, veriler devamlı olarak değişiyor. Çünkü politika, her gün verilen ve sonsuzluğa kadar süren bir mücadele. Bilindiği gibi de, mücadele sahasında hiçbir plan varlığını sürdüremez.

ABD Dışişleri Bakanlığı’nın, on yıllardan beri Türkiye ile yakınlaşma yönünde sabit bir politika uyguladığını, Türkiye’yi sabit bir müttefik ve İslam aşırıcılığına karşı bir siper saydığını herkes biliyor. ABD’nin Irak’ı işgali, bu veriyi değiştirdi. O döneme kadar Amerika’nın “istikrarlı” müttefiklerinden bazılarının, bunların arasına Türkiye de dahil, tamamıyla istikrarsız oldukları ortaya çıktı. Böylece, Beyaz Saray ile ABD Savunma Bakanlığı, “veri oluşturan” Türkiye’ye yönelik politikalarını değiştirmek ve Irak’ın işgalini tamamlamak için başka strateji çizmek zorunda kaldı. Ancak, Irak’ın işgalinden sonra “istikrarsız” müttefikler değişmedi ve Amerikalılar için cephe kapanmadı. Tam aksine, ABD Dışişleri Bakanlığı’nın “birleşik bir Irak” politikası, Sünnilere, iktidardaki Şiiler ve yarı bağımsız Kürtlere karşı gayriresmi bir iç savaş açma fırsatı verdi. Irak, bugün herkes için bir soruna dönüşmekte. Çünkü, birbiriyle savaşan hizipler Irak’ın birleşik kalmasını istemiyor, komşusu olan ülkeler (Ürdün, Suriye, İran, Türkiye) ise, parçalanmasını istemiyorlar.

“Irak ile ne olacak” sorusuna cevap vermek kolay değil. Çünkü, belirtilere göre, ABD Savunma Bakanlığı’nın politikası, askerlerin ayaklanmaya karşı başarıyla karşı çıkabilmeleri için ülkenin parçalanmasıyla Sünnilerin izole edilmelerine yöneliyor. Ancak, ABD Dışişleri Bakanlığı buna karşı çıkıyor, Beyaz Saray da ikisi arasında denge kuruyor. Amerikalıların tamamıyla güvenebileceği tek müttefik Kürtlerdir. Kürtler, birleşik bir Irak’a pek ilgi göstermiyorlar. Tam aksine, Amerikalıların desteği sayesinde Irak Kürdistanı’nı organize etmeyi başardıklarını görüyorlar, yarın ise belki de bağımsız bir Kürt devleti kurmayı başarabileceklerini düşünüyorlar.

Irak’ta yarı bağımsız bir Kürdistan’ın varlığı, büyük Kürt nüfuslu üç komşu ülkeyi; Suriye İran ve Türkiye’yi sabote ediyor. Amerikalılar ile yakın ilişkileri olan bağımsız bir Kürt devletinin kuruluşuna ulaşılırsa, bu sabotaj daha da gelişecek. Çünkü, bugünkü Irak Kürdistanı’na yakın bölgeler yoğun Kürt nüfuslu bölgelerdir. Suriye’de yaklaşık 1,5 milyon, İran’da yaklaşık 7 milyon, Türkiye’de ise yaklaşık 16 milyon Kürt yaşıyor, Türkiye, zaten Kürt baskısını hissetmeye başlamış bulunuyor. Özellikle, en yoğun Kürt nüfusa sahip ve silahlı çatışmada bulunan Türkiye, bu baskıyı hissediyor. Irak Kürdistanı’nın istikrara kavuşması ve kalkınması, Amerika’ya, dost bir ülkenin bölgedeki etkisini sabitleştirmek için dayanak oluşturmasını sağlayacak. Ancak, bu gelişme, geleneksel fakat “istikrarsız bir müttefikin”; Türkiye’nin düzenini sarsıyor.

”Veriler”

Amerikalılar, yukarıda sözü geçen bulmacayı çözmek için ne yapabilirler? Uygulamada pek az şeyler yapabilirler, çünkü Irak’taki Sünniler ve Şiiler müdahale marjları bırakmıyorlar. Amerikan politikasının bölgedeki “verilerinin”, orta-uzun vadede pek de veri oluşturmadıkları bellidir. Türkiye’nin Batılılaşması yönünde ciddi çabalar ilk kez sarf edilmiyor. 19. yüzyılda da bu yönde (Tanzimat) çaba sarf edildi.

O dönemde hedef, Rusya’nın Akdeniz’e çıkışının engellenmesi amacıyla “hasta Osmanlı İmparatorluğu’nun hayatta kalmasıydı. Ancak, söz konusu reformlar, Türkiye’nin Batılılaşmasına yardımcı olacağına, Balkan halklarının milliyetçiliğini, Türklerin ise karşı milliyetçiliğini ve İslamcılığını (Yeni Osmanlılar, İslamcılar) uyandırdı. Birbirine karşıt olan üç siyasi eğilim (liberaller, milliyetçiler, İslamcılar) arasındaki çatışma, Osmanlı İmparatorluğu’nun düzeninin sarsılmasına ivme kazandırdı ve 1. Dünya Savaşı’ndan sonra dağılmasına yol açtı.

Bugün yine, Türkiye’nin “dışarıdan ve yukarıdan Batılılaşması teşebbüsünde bulunuluyor. Buna araç ise, Türkiye’nin AB’ye üyeliği. Türkiye’nin AB üyesi olmasıyla, İngilizler, Fransa-Almanya ekseninin egemenliğine karşı çıkmayı, Amerikalılar ise, aşırıcıların ve Rusların yararlanabileceği bir jeopolitik boşluğun ve bir krizin meydana gelmesinden kaçınmayı amaçlıyorlar.

Bu girişimin, iyi niyetlere rağmen, başarılı olması çok belirsiz görünüyor. Çünkü, şu anda ülkede milliyetçi bir çatışma (Türkler Kürtlere karşı) ve büyük bir sosyal karışıklık (Kemalistler İslamcılara karşı) gelişiyor. Her iki çatışma, zaman geçtikçe yoğunlaşıyor ve Türk dayanıklılığını sınavdan geçiriyor.

Türkiye’nin Avrupa yörüngesinde kalması, şimdilik İslamcıların Kemalistlere hakim olmasına yardımcı olan bir strateji. İslamcılar, çoğunluk olarak yönetimi kesinlikle kazanmak için Avrupa’ya yakınlaşmayı amaçlıyorlar. İslamcılar, siyasi ortama kesinlikle hakim olduklarında, büyük bir olasılıkla, temsil ettikleri geleneksel İslam toplumunun varlığını sürdürmesini amaçlayacaklar. İslamcılara, görüşlerinin çerçevesini aşan hukuki ve siyasi reformlar yapmaları yönünde baskı uygulanırsa, ülkenin Avrupa’ya tam üye olmasını reddedecekler. Öte yandan, Kemalistler de çağdaşlaşma ve Batılılaşma yönünde baskı uyguluyorlar (laik devlet vb.), fakat demokratikleşme için hazır değiller, çünkü böylece yönetimi İslamcılara teslim edecekler.

Milliyettçi Mitoloji

Türkiye’de, “ithal” şekilleri nedeniyle, çağdaşlaşma ve demokratikleşmenin birbirlerine zıt etkisi olduğu, ikisinin birden ise geleneksel sahne düzenini sarstığı, fakat bunun yerine başka, daha istikrarlı bir Avrupa sahnesinin kurulamadığı bellidir. İngiliz gazeteci James Pettifer’in dediği gibi, Türkiye bugün siyasi açıdan “eski Doğu Avrupa’nın otoriter ülkelerine” benziyor, ekonomik açıdan ise, Koç ve Sabancı aileleri vasıtasıyla bir “devlet kapitalizmi modeli” uyguluyor (Türk Labirenti). Türkiye’nin herhangi bir değişikliğe yönelimi, Sovyet tipi iktidarlarla olduğu gibi, dağılması tehlikesini de içeriyor. Fakat, durum değişmese dahi, Kürdistan, artık çok uluslu Türkiye’nin kolay bozulur doğu sınırlarında bir yara. Bu nedenle Ankara, Irak Kürtlerinin uluslararası düzeyde tanınmasına yol açacak herhangi bir perspektifi görüşemiyor.

Çünkü, o zaman, sayıca çok daha fazla olan kendi Kürtleri için de Pandora’nın kutusu açılacak. Tabii, bu tür bir gelişme karşısında, Türk elitlerinin, ülkelerinin sadece bir ulustan oluşmadığını, çok daha fazla ulustan oluştuğunu kabul etmeleri gerekecek. Bu da, Türk milliyetçi mitolojisinin tamamıyla çökmesine yol açacak. Türk elitleri, yukarıda sözü geçen çelişkilerin bir gün yoğunlaşacağını biliyorlar. Bu nedenle, bütün cepheleri açık tutuyorlar. Amaçları, Kürtlerle kayıplara uğrarlarsa, Batı’da, Yunanistan’dan karşılık talep etmek.

Bazı müttefiklerimizin bizi “anlaşmaya” teşvik etmeleri, bir şeyler daha vermemiz anlamını taşıyor. Ancak, Türklerin bir şeyler almaları durumunda daha da ileriye gitmeyecekleri yönünde kimse bize garanti veremez. Zaten, şimdiye kadar geriye doğru adımlar atmamız, Türklerin yeni itilaf konuları yaratmasını engellemedi. İşte bu yüzden, Türkiye’nin bütün konular için Lahey’e başvurmayı kabul etmesi mümkün değil. Ankara’nın askeri-siyasi kurulu düzeni tarafından on yıllardan beri biçimlenmiş olan stratejik planlamalarının yarattığı sorunların, bir mahkemeye basit bir başvuruyla çözümleneceklerine sadece saf olanlar inanabilir... (Yunanistan’da yayınlanan Apoyevmatini gazetesi-11.06.2006)
Kaynak:
İm (Kod): Tümünü seç
http://www.dunyagundemi.com/ydg/index.php?option=com_content&task=view&id=363&Itemid=49
Kullanıcı küçük betizi
Ram
Zûlme Karşı İsyan!
 
İletiler: 8167
Kayıt: Sal Şub 20, 2007 1:06
Konum: Aç haritaya bak!

Şu dizine dön: CFR

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

cron

x