Yeni CHP'yi kim dizayn ettiyse helal olsun. Mahir Kaynak'ı sol muhalefetin başına lider olarak yerleştirme projesi çöktüğünden bu yana ne Mahir Kaynak'lar yetişti de saman altından haberimiz olmadı. Ve bugün bu projenin artık iyice olgunlaştığını tahlil edebiliriz.
Yeni CHP'den AKP'nin değirmenine su taşıyacak yeni salvolar bekleyin...
Seçimlere bir kaç ay kala CHP'deki dağınıklık görüntüsü evlere şenlik. "Her tarladan bir ot" prensibi ile oluşturulan vitrini Kemal Kılıçdaroğlu'nu kontrol etmekte hayli zorlandığı ve hatta kontrol edemediği gözleniyor.
Bu dağınıklık tablosu da tabi gündem mühendisliği konusunda yabancı danışmanları sayesinde iyice pişmiş olan AKP'nin ekmeğine yağ sürüyor.
Son olarak Süheyl Batum'un sözleri , CHP'nin uyumsuzluğunu bir kez daha ayyuka çıkardı.
Genelkurmay'ı yaklaşık 8 senelik bir gecikmeyle yeni idrak ettiği anlaşılan Süheyl Batum çok büyük bir tespit yaparcasına o sözleri sarfedince bu ülkede orduyu savunmak ta Bülent Arınç ve Mümtazer Türköne gibilerine kaldı.
"Bu paşalarla iyi ki savaşa girmemişiz" diyen Bülent Arınç...
"Bu orduyu lağvedelim" diyen Mümtazer Türköne...
Kıyamet alameti olarak mı algılarsınız yoksa Genelkurmay'ın AKP'nin dümenine oturtulduğu Yeni Osmanlı projesinde artık hizaya geldiği olarak mı bilemeyiz.
Ama başına çuval geçirilirken susan, her türlü hakareti yerken susan bir yapının Batum'un sözleri karşısında "kükremesine de" ancak tek bir şey denebilir...
"Hadi oradan....siyasetin ta göbeğinde yeralıp, siyaset yapmayı yüzünüze gözünüze bulaştırırken neredeydiniz?"
Sorun artık zaten Genelkurmay sorunu olmaktan çıkalı çok oldu. Yeni sorun Yeni CHP sorunudur. AKP karşısında inandırıcı, tutarlı bir siyaset üretemeyen ve AKP'nin yumuşak karnına değil sürekli nasırlaşmış uzuvlarına vuran CHP.
Mustazaf derneğini ziyarete takarken; "Van'da bakan Çelik'in kardeşleri hakkında konuşulanları duysanız" diye genel başkan ağzından mırıldanıp bunun üzerine gitmeye cesaret edemeyen CHP...
AKP'nin ekonomi politikalarını eleştirip, AKP'nin ekonomi politikalarının mimarı Kemal Derviş'le danseden CHP...
"Ergenekon" davalarındaki sanıkları sahiplenip, daha sonra bu davalarda sanıklar aleyhine müdahil olmak isteyen Sezgin Tanrıkulu'nu parti üst yönetimine atayan CHP...
Hangi birini sayalım.
Yeni CHP'yi kim dizayn ettiyse helal olsun. Mahir Kaynak'ı sol muhalefetin başına lider olarak yerleştirme projesi çöktüğünden bu yana ne Mahir Kaynak'lar yetişti de saman altından haberimiz olmadı. Ve bugün bu projenin artık iyice olgunlaştığını tahlil edebiliriz.
Yeni CHP'den AKP'nin değirmenine su taşıyacak yeni salvolar bekleyin...
İsa Gök ve arkadaşları , Tunus ve Mısır'la gaza gelip, salondan sokağa ayaklanma çağrısı yaparak kendilerine güldürdüler ve Tayyip Erdoğan'a "bunlar eşkiyalık peşinde" propagandası için malzeme sundular...
Süheyl Batum , o çok konuşan hali ile, AKP'yi orduyu savunur konuma getirmeyi başardı....
Sırada Sezgin Tanrıkulu var....
Bu zattan da, seçim öncesinde zamanlaması çok iyi ayarlanmış bir şekilde gündeme bomba gibi düşecek bir söz bekleyin.
Bu öyle bir söz olacak ki, kıyı bölgelerindeki CHP tabanından insanları MHP 'ye ve yine CHP'yi dizayn edenler tarafından yedekte tutulan bir kaç "ulusalcı" görünümlü marjinal partiye kaydıracak. Tabi bu da AKP'ye yarayacak.
Bu öyle bir söz olacak ki; parti içindeki farklı fay hatlarını birbirleri ile karşı karşıya getirip , parti içindeki çalkantıyı seçim öncesinde arttırıp, "bu CHP'den bir halt olmaz" psikolojisini pekiştirecek.
İçimizden bir ses de zaten Barzanici kanada yakın Sezgin Tanrıkulu'nun bu partiye monte edilmesinin sebebinin seçimler öncesinde yaratacağı CHP'ye oy kaybettirecek bu tartışma olduğunu söylüyor.
Kim dizayn ettiyse CHP'ye helal olsun. Siz bu işi biliyorsunuz arkadaşlar. Mahir Kaynak'tan bu yana tecrübelerinize tecrübe katmışsınız belli.
Devletin partisi AKP'yi, devletin muhalefeti CHP ile destekleyip kitlelere sergilediğiniz bu siyaset parodisine devam edeceksiniz. Türkiye'de siyaseti devletin ve içindeki çatışmaların birebir uzantısına dönüştürmenin bu ülkenin ufkunu körelttiğini istediğimiz kadar yazalım, boş.
Kemal Bey'in yanında siz, Devlet Bey'in yanında siz, Ahmet Bey'in yanında siz, Tayyip Bey'in yanında siz. Bu gidişle bu millet hep size oy atacak. Bazı salaklar da halkı isyana çağırmaya devam edecek.
CHP lideri Kılıçdaroğlu, “Çekincelerin tamamına karşıyız” derken parti içinde farklı görüşler ortaya çıktı.
CHP’nin Van toplantısında gündeme getirilen Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’na (AYYÖŞ) destek vermesi parti içinde tartışma yarattı. CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, “Çekincelerin tamamına karşıyız” derken parti içinde farklı görüşler ortaya çıktı. Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu’nun tüm maddelerin uygulanabileceği açıklamasının ardından Genel Başkan Yardımcısı Umut Oran, “Kendi aramızda konuşmadık, süzgecimizden geçmedi” açıklaması yaptı. CHP PM üyesi Prof. Dr. Birgül Ayman Güler, AYYÖŞ’ün “yerel yönetimlerin kendi teşkilatlarını kendilerinin kurması” çekincesini tümüyle kabulünün “yerel yönetimlerin özsavunma teşkilatını kurmaları” talebini yaşama geçirebileceğini ifade etti.
Türkiye, 18 maddelik AYYÖŞ’ün bazı maddelerine çekince koyarak imzaladı. CHP’nin Türkiye’nin çekince koyduğu maddeleri de benimsemesi tartışma yarattı. Türkiye’nin çekince koyduğu maddeler arasında, “yerel makamların kendi yetkilerini kullanımı, kendi iç örgütlenmelerini kurmaları”, “yerel makamlara danışılmadan planlama yapılmaması”, “yerel makamların başka ülkeler ile işbirliği anlaşması yapması” gibi şartlar bulunuyor.
CHP Genel Başkan Yardımcısı Tanrıkulu çekinceli tüm maddelerin uygulanması gerektiğini ifade ederek, “ Bu çerçeve çok önemlidir. Bunu inceleyip Türkiye’ye bir model olarak sunacağız. Merkez-yerel dengesi açısından da önemli olacak ” açıklaması yapmıştı. Sezgin Tanrıkulu’nun değerlendirmesinin ardından bir açıklama yapan Genel Başkan Yardımcısı Umut Oran , “ Şu aşamada, CHP özerklik şartına onay verdi, yaklaşımı doğru değil. Önümde böyle 50 tane dosya var. Öneriyi dikkate alıyoruz, önemsiyoruz ama bizim raporumuz değil ” demişti.
‘Çekincelere karşıyız’
Tartışmalar devam ederken CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Çekincelere karşıyız” açıklaması yaptı. Kılıçdaroğlu, “Devlet değişsin diyoruz, özgürlükler gelsin diyoruz. Nasıl değişecek devletin yapısı? Belediyelerin güçlenmesi lazım. Biz en son yerel yönetimler özerklik şartını getirin, çekincelerin tamamına karşıyız getirin arkadaşlar dedik... Getiriyorlar mı? Ağızlarına bile almıyorlar. AKP statükocu bir partidir, çok açık bir statükocu bir partidir” dedi.
Yerel yönetimlerin güçlü olmasının mali kaynaklara bağlı olduğunu da ifade eden Kılıçdaroğlu, “Bir belediye başkanı niye Maliye bakanının kapısında ömrünün yarısına kadar beklesin. Belediye gelirleri yasası çıkması lazım. Kim değişimden yana kim statükodan yana. Belediye başkanı bana gelsin yalvarsın yakarsın istiyor, istediğime hizmet veririm diyor. Bu değişim midir?” diye konuştu.
CHP PM üyesi Prof. Dr. Birgül Ayman Güler ise Şart’ın tüm hükümlerinin fiili olarak yürürlükte olduğunu belirterek “Bunun daha ileri uygulaması için artık atılabilecek tek adım anayasadaki ‘idarenin bütünlüğü’ ilkesini yerinden etmektir. ‘Yerellik ilkesi”, ancak böylece kurulabilecektir. Bunun, AKP’nin sivil anayasasında yapmak istediği birkaç temel değişiklikten biri olduğuna kuşku yoktur ” diye konuştu.
‘Farklı bir anlam kazanmaktadır’
Türkiye’nin çekince koyduğu “yerel yönetimlerin kendi teşkilatlarını kendilerinin kurması” hükmünün de fiilen karşılanmış durumda olduğunu belirten PM üyesi Güler, “Türkiye’de bu çekincenin tümüyle kabulü, yakın zamanda karşılaşılan ve tüm ülkeyi şaşkına çeviren ‘yerel yönetimlerin özsavunma teşkilatını kurmaları’ talebinin ileri sürülmesiyle birlikte farklı bir anlam kazanmaktadır” dedi. Güler, şartın öngördüğü modelin, günümüzde bir ek protokolle hareketlendirilmeye çalışıldığına değinerek şunları söyledi:
“Ek protokolde, ne hemşehrilik ne de vatandaşlık sistemi vardır; bunların yerine yerel yönetim işlerine ‘herkes’in katılımından söz edilir. ‘Herkes’ arasında eşit muamele gereksiz görülmektedir. Bazı kişi ve gruplara farklı muamele uygulanabilecektir. Bunlar ‘farklı koşullarda ya da kategorideki kişiler’, ‘katılım sürecinde özellikle engellerle karşılaşan bazı kesimler’ olarak belirtilmiştir. Seçme-seçilme hakkı dahil, yerel yönetimlerde katılımda uluslararası hukuk belirleyici konuma yerleştirilmektedir. AYYÖŞ’te öngörülen bir ilkeyi (Türkiye’nin çekince koyduğu madde 4-fıkra 6) zorunluluğa dönüştürmektedir. Buna göre, merkezi yönetim hukuk ve uygulama tedbirlerine ilişkin planlama ve karar süreçlerinde yerel yönetimlere zamanında ve etkili biçimde danışarak iş görecektir.”
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!
Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım
Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır
Y-CHP'nin en büyük sorunu liderlik gibi duruyordu, son tertiplere kadar. Zekeriya Öz'ün ve bagli oldugu örgütün son eylemleri CHP'de siyasetin disina cikma sorunu oldugunu gösterdi.
Evet, CHP Türkiye'nin en önemli meselelerini tartisamiyor. Tartistirmiyorlar. Bunun yerine nereden türedigi belli olmayan bir takim insanlarin "bol fantazili" iddialari konusturuluyor. Bunda Kilicdaroglu'nun payi büyüktü. Ama lider sultasina bu kadar cabuk teslim olan CHP örgütü, secimleri kurtarabilmek adina cok büyük bir vebalin altina da giriyor: Kirli siyaset.
Baykal'a oynanan oyunda onurlu ve direncli bir tutum gösteremeyen bu örgüt, bakalim kacinci tezgahtan sonra birbirine girecek?
Galiba Acik Istihbarat'in tahmin ettigi gibi secimlerden önce.
Kilicdaroglu ve Y-CHP örgütünün durumunu düzeltmek icin gec degildir. Ya Baykal'a ve CHP'ye oynanan oyunda kullanildiklarini kabul edecekler, ya da ilk secimde tarihin cöplügüne gömülecekler. Hala bu CHP'ye umut gözüyle bakanlara da sasiriyor ve aciyorum.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, bedelli askerlikle ilgili yasa teklifine buradan elde edilecek gelirle öğrenci yurdu yapılması ile ilgili bir koşul koyduklarını belirterek, ''O para, silah alımı için kullanılmayacak'' dedi.
...
''Nükleer santrale karşı mısınız?'' sorusu üzerine Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu: ''Nükleer santrale karşı değiliz. Nükleer teknolojiyi bilmeliyiz, nükleer teknolojiden yararlanmalıyız ama bunun koşulu, AKP'nin dayattığı koşullar gibi olmamalı. Nükleer santral yapıyoruz, ama ihalesiz. Hangi gerekçeyle ihalesiz? Bunları bilmeden bunları sorgulamadan gerçekleri bulamayız. Kim daha ucuza? Kim daha güvenli? Kaçıncı kuşak bu nükleer santraller? Bütün bunların bilinmesi ve tartışılması gerekirdi. Türkiye'de tartışılmadı, gidildi Rusya'da bir anlaşma imzalandı. O anlaşma parlamentodan geçirildi, yasa maddesi haline dönüştürüldü. Ve ondan sonra bize dayatılıyor, 'Biz bu nükleer santrali yapacağız' diye. Nedir bunun güvenliği? Daha örneği yok bu yapılacak nükleer santralin. Dolayısıyla bu konuda yetkin çevrelerin, akademisyenlerin, uzmanların oturup tartışması lazım. Dünya bu konuda nereye gidiyor? Hangi gelişmeler var? Bütün bunlar tartışılmalı, kamuoyu tatmin edilmeli, gerekirse yapılmalı. Bizim bu konuda çok sayıda endişelerimiz var.''
...
Askerlik süresine de değinen Kılıçdaroğlu, bu süreyi önce 9, sonra da 6 aya indireceklerini söylediklerini hatırlatarak, konuşmasını şöyle sürdürdü: ''Milli Savunma Bakanlığının bütçesi saydam olacak. Herkes nasıl hesabını veriyorsa ordudan da hesabı sorulacak, denetlenecek. Yine dedik ki profesyonel ordu olsun, öyle milyonlarca kişiyi niye silah altına alalım? Daha etkin, daha güçlü bir ordu olsun. Binlerce insan sıra bekliyor ne zaman askere gideceğim diye. Ne dedik, bekleyenler kısa dönem askerliklerini yapsın bitirelim. Varlıklı olanlar bedel ödesin, varlıksız olanlardan herhangi bir ücret alınmasın. 'Vay efendim siz bunu nasıl söylersiniz?' dediler. Biz bunu söyleriz. Niye söyleriz? Araştırırız, bakarız, doğruluğunu ölçeriz, tartarız ve ondan sonra da söyleriz. Birileri gibi söylemeyiz. Binlerce kişi askerlik için sıra bekliyorsa bu yığılmanın bir önce eritilmesi lazım. Bir koşul daha koyduk verdiğimiz kanun teklifinde. Bedelli askerlik yapanlardan alınacak ücretlerle öğrenci yurdu yapılacak, başka bir yere harcanmayacak. Önemli bir değişime imza atıyoruz. O para, silah alımı için kullanılmayacak. Bugüne kadar Türkiye Cumhuriyeti'nin çözemediği yurt sorununu çözeceğiz. Onlar bedelli ya da bedelsiz askerliğe değil, biz öğrenci yurdu yapacağız ya kafayı ona takmışlar. Eyvah çocuklar yine karanlık odaklara teslim olamayacak, şu CHP'nin düşündüğüne bak.''
TSK’YI HEDEF ALMAK, CHP’YE OY GETİRİR Mİ? / MEHMET ALİ GÜLLER
CHP’nin 12 Haziran seçimlerine dönük en “çarpıcı” vaadi, askerlikle ilgili olanlardı:
“Bedelli askerliği gündeme getiren biziz, bir sefere mahsus olarak bedelli askerlik için kanun teklifi verdik, çıkaracağız bunu. Askerlik süresini 9 aya indireceğiz, aşamalı olarak 6 aya kadar indireceğiz, daha küçük ama daha profesyonel olacak. Çocuğumuz üniversitede okurken yaz tatillerinde gidecek askerliğini yapacak, mezun olunca da askerliği bitmiş olacak. Arzu eden de erkenden yapacak. Orduyu terörle mücadelenin dışına çıkaracağız. Ordu kışlasına onurlu görev yapacak”.[1]
Kılıçdaroğlu bu vaadi açıkladıktan sonra, “bedelli askerlik” yasa teklifini de TBMM Başkanlığı’na verdi!
CHP İLE AKP’NİN SÜRE YARIŞI
Kuşkusuz CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun TSK’ya yönelik bu hamlesi, ABD-AKP ikilisinin 8 yıllık uğraşıyla boy ölçüşecek nitelikte. Ne de olsa askerliği “bitirmeye” yönelik süre azaltma yarışında, AKP en fazla 12 aya inebilmişti!
Kılıçdaroğlu’nun torbasında TSK’nın itiraz ettiği her şey var; bedelli askerlik var, süre indirimi var, profesyonel ordu var!
Ama burada asıl önemli olan, bu unsurlarının, “bir paketin unsurları niteliğinde” uyumlu olması! Ordu teröristle mücadele etmeyecekse, -ne demekse- kışlasında onurlu görev yapacaksa, profesyonel olacaksa, zaten bir gencin kaç ay askerlik yaptığının da bir önemi kalmaz; üniversitede okurken, yazları askerliğini tamamlar!
Tek sorun, üniversiteli gencin yazları askerliğini tamamlarken, stajlarını tamamlayamaması ve okulunu uzatmasıdır! Parası olanın da parayı bastırıp askerlik yapmaması, zaten “sosyal demokrasi”nin gereğidir!
Bu paketin ilk unsurlarını da anımsayalım: Kılıçdaroğlu koltuğa oturur oturmaz ilk olarak 27 Mayıs’ı eleştirdi; 28 Şubat’a teslim olduğu için Refahyol hükümetini eleştirdi; Genelkurmay Başkanı’nın Milli Savunma Bakanı’na bağlanmasını istedi.
CHP’NİN ASKERLİK AÇILIMI
Kılıçdaroğlu bu “askerlik açılımı”nı sırf seçimlerde oy toplamak için mi yaptı? Eğer evet ise o zaman CHP’lilerin yüzleşmesi gereken denklem şudur: Oy almak uğruna TSK’nın yapısını bozmak, doğru mudur? (Ki bunun oya dönüşeceği de muamma)
Oysa “Halk Ordusu” özelliğine sahip TSK’yı profesyonelleştirmeyi NATO bile sağlayamadı! İzmirliyle Hakkâriliye aynı ranzayı paylaştıran; zenginle fakir genci aynı sıraya sokup, yürüten; mühendisle çobanı aynı karavanadan doyuran bu sistemden neden rahatsızlık duyuluyor?
Bugüne kadar Türk Ordusu, NATO içindeki en özel konumunu, çeşitli branşlardaki birincilik derecelerini, başka orduların kendisine gıpta etmesini, profesyonel ordu olmaktan kaynaklanan özellikleriyle mi sağladı?
Paralı askerlerin, Irak’ta korkudan palmiyeleri ateşe verdiğini, Kabil’in dışına çıkmamak için rüşvet dağıttığını da mı duymadınız hiç?
Ya da…
Çanakkale’de “ölmesi emredilen” Mehmetlerimiz maaş mı aldı? Kıbrıs’a çıkartma yapan askerlerimiz prim mi kazandı?
Nedir bu profesyonel askerlik tutkusu?
“Türk Ordusu hizadan çıktı” diyen ABD’nin Ergenekon tertibi TSK’yı yeterince yıpratmışken, bir de iç cephe açılmasına gerek var mı?
CHP, askerlik süresini kısaltarak alınacak bir avuç oy yerine, neden AKP’yi alaşağı edecek ve Kılıçdaroğlu’nu başbakan yapacak “güç birliği” meselesine sıkı sıkıya sarılmıyor?
Profesyonel ordu, karşıdevrim sürecinin en kritik atağıdır!
• Kılıçdaroğlu’nun profesyonel ordu projesi, hangi rejime işaret ediyor? • AKP’nin açılımlarında CHP’ye verilen rol. • Profesyonel ordunun askeri Mehmetçik olmayacağına göre, kim?
Kulaklarınıza inandınız mı? Kılıçdaroğlu, “profesyonel orduya bir an önce geçmeliyiz” demiş. Haberlerde duyanlar, kulaklarına inandı mı? Sabah gazeteleri açtık, meğerse haber doğruymuş (Gazeteler, 13 Mart 2011). Zaman zaman oluyor böyle, birkaç gün sonra düzeltilir nasıl olsa diye bekleyenlerimiz olmuştur. Örneğin bu satırların yazarı. Ama tersi oldu, daha vurgulu açıklamalar geldi (Gazeteler, 15 Mart 2011).
Mehmetçik’ten vazgeçmek Profesyonel ordu, genel askerlik kurumundan vazgeçmek anlamına geliyor. Her yurttaşın çağı gelince askerlik yapması, demokrasinin en temel kurumlarındandır. Genel askerlik, Fransız Devrimi’nden Türk Devrimi’ne kadar demokratik devrimlerin ürünüdür. Mehmetçik, devrim tarihimiz içinde ortaya çıktı. Yeniçeri gibi ücretli devşirmeler, diğer “Kapıkulu” askerler veya tımar sahibi beylerin bağımlısı olan sipahiler; Mehmetçik değildi. Mehmetçik, sultanın mülkünün silahlı kulu değil, vatan savunmasında görev yapan özgür yurttaştır. Cumhuriyet yurttaşı, Mehmetçikle eşitlenir. Hiçbir kavram, Mehmetçik kadar demokratik değildir.
Kendi ordularını kuruyorlar Profesyonel ordu projesi, Mehmetçiği bitirmenin ötesinde Türk ordusunu bitirmektir. 12 Eylül 1980 askeri darbesinden beri kurulan ABD güdümlü Gladyo-Mafya-Tarikat rejimi, kendi ordusunu kurmak için, Ergenekon-Poyrazköy-Kafes-Balyoz tertipleriyle stratejik bir atak gerçekleştirdi. AKP’nin profesyonel ordu açılımı, diğer açılımların merkezindedir.
İç savaş yolları AKP, Kurtuluş Savaşımızda yeniden kurulan Türk Ordusunun karşısına kendi özel ordusunu dikmek peşindedir. Burda başarılı olursa, iç savaş kaçınılmazdır. Çünkü bir ülkede iki ordu olmaz. İki ordu, iki egemenlik demektir. Biri diğerini tasfiye etmek zorundadır. Egemenlik ve ordu, ikilik kabul etmez. “İç Savaş” kavramını Türkiye bağlamında ilk kez kullanıyoruz. Çünkü iç savaş olabilmesi için iki ayrı ordu olması gerekir. Toplum içindeki çatışmalar, “iç savaş” değildir. Profesyonel ordu kuracağız diyen AKP, “iç savaş” yollarını döşemektedir.
CHP kimin fedaisi oluyor CHP’de acayip işler oluyor. AKP, her açılımında CHP yönetimini mayınların üzerine sürmektedir. Kılıçdaroğlu ekibi, bu misyonu sanki programlanmış gibi ısrarla sürdürüyor. Genel af açılımı, türban açılımı, cemaatler açılımı, liberalizm açılımı, Dersim açılımından sonra şimdi de profesyonel ordu açılımı, CHP’nin geldiği yeri tanımlıyor. Bu misyon, Akepeleşmekten çok, AKP’nin fedai müfrezesi haline gelmektedir. Dahası Kılıçdaroğlu, bu fedai misyonuna soyunarak, Tayyip Erdoğan’a “ulusal” gözükme fırsatı da sağlamaktadır. Nitekim BOP Eşbaşkanı, fırsatı iyi değerlendirdi ve yıktığı ordunun savunucusu rolünü oynadı.
Baykal pek beğenmiş CHP’nin mayın temizleme misyonunu benimsemesini, yalnızca Kılıçdaroğlu’na bağlamak, pek yerinde gözükmüyor. Çünkü profesyonel ordu açılımını, Deniz Baykal’dan Gülsün Bilgehan Toker’e kadar herkesin uslu uslu dinlediği ve beğendikleri, gazete haberleri arasında (Vatan, 13 Mart 2011).
TÜSİAD'ın Anayasa çalışmasının ardından CHP'den de çok tartışılacak bir öneri geldi. Yeni CHP'nin anayasasında "türban ve ana dilde eğitime" yeşil ışık yakılıyor. Anayasadaki "Türk" sözcüğü ve "Milli Güvenlik Kurulu" da kaldırılıyor.
CHP, yeni bir Anayasa taslağı hazırlığı içinde. Görev, CHP Anayasa hukukçusu olan Genel Başkan Yardımcısı Profesör Doktor Süheyl Batum'a verildi.
Görevini tamamlayan Batum, hazırlanan Anayasa taslağının ayrıntılarını açıkladı; "vatandaşlık, yurttaşlık" tanımının değiştirilebileceğini ifade etti.
İlk 4 maddenin kaldırılmasına, Atatürk ve Türk ifadelerinin tamamen çıkarılmasına karşıyım. "Türk Ulusu, Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarından oluşur" ifadesine karşı çıkanlar olabilir. Türk sözcüğünün çıkmasına karşı değilim. Türk tanımı kaldırılıp 'Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıdır' denilebilir.
Laiklik tanımının da genişletilmesini belirten CHP Genel Başkan Yardımcısı Batum, türbana da yeşil ışık yaktı.
Üniversitelerde; laik devlet esasına, kamu düzenine aykırı olmamak koşuluyla 'moda' olarak baş örtülebilir. Yani başkalarını rahatsız etmeyecek, başını kapaması için baskı yapmayacaksın. 'Dinim emrediyor' diyerek takmayacaksın. Kamu düzeni açısından kara çarşafla da gezmeyeceksin. Dinsel referansla değil, kişisel özgürlük olarak durumu değerlendireceksin.
CHP'nin Anaysası'nda üzerinde önemle durulan bir başka konu da "ana dilde eğitim" talepleri. Profesör Batum, ana dilde eğitimin seçmeli ders olması görüşünde.
Eğitim dili Türkçedir. Ana dilde öğretim seçmeli derstir. Ana dilde eğitim olamaz diyoruz, seçmeli ders olur. Tamamıyla Kürtçe eğitiminin verilmesine karşıyız. Bir okulun, Türkçe bir okulun Kürtçe olması gibi değil. Ana dil dememizin nedeni, ben Çerkezce de öğreneceğim derse buna izin vermek için.
Süheyl Batum, "CHP'nin Anayasa Taslağı"nda Milli Güvenlik Kurulu'nun kaldırılacağının da sinyalini verdi.
Öte yandan, yeni CHP'nin Washington ziyaretinde de Amerika'ya sıcak mesajlar verildi. Türkiye'nin Amerika ile ilişkilerini daha iyi bir seviyeye getirmek istediğini açıklayan CHP heyeti, İsrail ile de ilişkilerin onarılacağını açıkladı.
Amerika'daki CHP Heyeti, Türk Politika Merkezi'ndeki resepsiyon öncesinde basın mensuplarının sorularını yanıtladı.
CHP Genel Başkan Yardımcısı Umut Oran, Tür-Amerikan ilişkilerini değerlendirdi. Ekonomik ilişkilerin son dokuz yılda kötü bir noktaya geldiğini belirten Oran, "Amerika ile İlişkiler çıkmaz sokağa girmiş durumda" dedi.
Avrupa Birliği üyelik sürecini ileriye taşıyacaklarını açıklayan Umut Oran, "Kendi bölgemiz ve Amerika ile ilişkilerimizi yeniden gözden geçirip, daha iyi seviyeye oturtmayı planlıyoruz" dedi.
Genel Başkan Danışmanı ve Parti Meclisi üyesi Faruk Loğoğlu da, "Yeni CHP olarak, yeni bir Türkiye yaratmak istediklerini" söyledi.
Türkiye'yi Ortadoğu barış sürecindeki etkin rolüne geri döndürmek istediklerini ifade eden Loğoğlu, "Bunun için İsrail ile ilişkileri onarmamız gerekecek. Çünkü İsrail'in güveni olmazsa, Türkiye bu bölgede etkin rol oynayamaz. Bölgede rol oynayabilen bir Türkiye, bölge için stratejik bir değerdir" dedi.
CHP Genel Başkan Yardımcısı Osman Korutürk de Washington'daki üç günlük ziyaretin sebebini açıkladı. Amerika'ya partilerini tanıtmak için geldiklerini ifade eden Korutürk, Amerikalı yetkililere "AKP'den vazgeçin" çağrısı yaptı. Korutürk, "AKP hükümetinin göreve başladığı sırada yeniliklere açık olduğunu ama gelinen noktada bu ümitlerin gerçekleşmediğini söyledi.
CHP ön seçim yapmadığı illerde aday belirleme çalışmalarını hızlandırdı. Büyükşehirlere Genel Başkan Yardımcıları görevlendirilirken; Sezgin Tanrıkulu’nun Ankara’ya görevlendirilmesi, aday adayları arasında tartışma yarattı. Tepkilere neden olan bir diğer olay ise Tanrıkulu'nun Diyarbakır'dan değil de İstanbul'dan aday gösterileceği iddiası. CHP İstanbul il örgütünün, yöneticilere "O zaman neden Genel Başkan Yardımcısı yapıldı" sorusuyla eleştiride bulundukları öğrenildi.
Ankara, İstanbul ve İzmir gibi büyükşehirlerde Milletvekili adaylarını merkez atamasıyla yapılacak olması, CHP'de tartışmaları da beraberinde getirdi.
Aday belirlemek için görevlendirilen Genel Başkan Yardımcıları, CHP tabanını rahatsız etti. Özellikle Ankara için görevlendirilen Genel Başkan Yardımcıları Sezgin Tanrıkulu, Erdoğan Toprak ve Alaattin Yüksel'den oluşan ekibe CHP tabanından tepki geldiği öne sürüldü.
Genel Merkez koridorlarında konuşulanlara göre; partililer "örgütü tanımayan ve bugüne kadar çalışmalarını Diyarbakır'dan yürüten Tanrıkulu, Ankara adaylarının nasıl belirleyecek" sözleriyle yöneticilere tepki gösteriyor.
Aday belirleme çalışması için görevlendirilen genel başkan yardımcıları; aday adayları, delege ve üyelerle mülakatlar da yapacak. Sonrasında hazırlanacak raporun objektifliği konusu ise daha şimdiden endişe yarattı. Aday adayları, bu endişelerini parti tabanıyla da paylaşıyor.
Tanrıkulu'nun Diyarbakır yerine İstanbul'dan aday gösterileceği iddiası, parti içinde huzursuzluk yaratan bir başka konu başlığı. CHP İstanbul il örgütünün, genel merkez yöneticilerine "Diyarbakır'dan aday olmayacaksa neden Genel Başkan Yardımcısı yapıldı" diyerek açıktan tepkisini dile getirdiği kaydedildi.
Şayet bu Y-CHP, seçimlerden istediği puanı tutturarak çıkarsa... Ben eminim ki; ilk iş olarak partinin içerisinde “son kalmış” birkaç Atatürkçüyü süratle tasfiye edecektir..
Şimdi, birkaç denge ilişkisi nedeniyle aday yapılan Balbay, Haberal gibi kimlikler de bu tasfiyeden paylarını alacaklardır..
Atatürk’ün partisinin eteklerine yapışmış ne kadar çok Atatürk karşıtı, kurduğu cumhuriyet devletinin karşıtı kimlik varmış meğerse!..
Ak Parti’nin fanatiklerinin bile üstü kapalı telaffuz ettikleri bir takım “husumeti” bu Y-CHP efradı yekten söylüyor! Cumhuriyet devletini lime lime etmekten kaçınmıyorlar!..
Daha “bismillah” listeler yeni açıklandı.. Genlerindeki gizli kodlar taşan Y-CHP’liler malum matbuatın ekranlarında boy göstermeye başladılar.. Ekranlardan gördüğümüzden anlıyoruz ki; Y-CHP efradı ile Apo’nun partisi arasında büyük bir insicam vardır!.. Apo’nun partisine “Siyasal İslam” dan iltica eden milletvekili adayına,Y-CHP’li hanımefendi “Bilirsin biz seni tanır ve severiz Altan abi!!” diye TV tezgahında bağlılıklarını bildiriyor..
Ucuz piyasanın “sanatçısı” nın (!) akrabasıymış, bir başka Y-CHP adayı kadın da ekrandan devlet tarafından nasıl zulme uğradığını anlatarak milletvekilliği piarı yapıyor.. Ardahan’ın köyünde arama yapan güvenlik kuvvetleri insanların giyeceklerini öyle karıştırmış ki; o giyecekler giyilemez hale gelmişmiş, anlattığı bu!..
Bursalı kadın birinci sıra adayı.. O da iki altında aday gösterilen Turhan Tayan’a rol icabı katlanmak zorunda olduklarını açık seçik beyan ediyor!..
Bu Y-CHP, en çok oyu kimden bekliyor buna rağmen?!.. Ulusalcı kesimden.. Adayların çoğu, şimdiden ekranlarda ulusal inisiyatifi yerden yere sokacak ama ulusalcılar gidip bu Y-CHP’ye oy verecek!! Neden?.. Tayyip’ten kurtulmak için!! Mantık bu!.. Tayyip’ten kurtulacağız diye, “Habur kapısının” avukatına oy vereceğiz!..
Ben, İstanbul 2. Bölge seçmeni olarak, son üç seçimde yaptığım gibi gene gideceğim ve CHP’ye oy vereceğim, öyle mi?..
Yani gidip PKK avukatı Sezgin Tanrıkulu’nu seçeceğim!! Yok yav?!!
Ya da sabah akşam ulusalcılara söven Binnaz Toprak’a ve öteki Soros ekibine oy vereceğiz, vay be!..
Y-CHP abukluklar ve komiklikler deryası..
Önceki gün, Kutlu Doğum Haftası etkinliğine katılan lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Peygamberimize övgüler yağdırıyor.. Ne kadar hoş bir durum.. Kılıçdaroğlu, “Sevgili Peygamberimiz insanların dertleriyle dertlenir, halktan biri gibi söküğünü dikerdi. Yüce Peygamberimizin ahlakı Kur’an’dı” diyerek “Kutlu Doğum Haftası”nı kutsuyor..
Bir de kurmay heyetinden Bayan Binnaz Toprak’ın söylediklerine kulak verelim.. Yazar Abdurrahman Pala’dan öğreniyoruz ki; bu bayana göre “..eskiden ‘Kutlu doğum Haftası’ yokmuş yeni yeni icat edilmiş” ...
Ve...
Hazreti İsa’nın doğumunu kıskanmış yeni Müslümanlar, böylece...
‘Hazreti İsa’nın doğumunu Hıristiyan âlemi kutluyorsa biz neden Peygamberin doğum gününü kutlamayalım’ demiş, Kutlu Doğum Haftası doğmuş... Bunlar dogmatik şeylermiş ve komplekse bağlıymış.. Uzatıp günaha girmeyelim..
Y-CHP iyice yamulmuş bir “Babil Kulesi” ile iktidar arıyor!.. Allah korusun...
– Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da baskılara son verilecek, toplumsal barış sağlanacak. Kürt sorunu tam demokrasi gerçekleştirilerek çözülecek. Yüzde 10 barajı indirilecek.
Kurulacak komisyonlarla faili meçhulleri ve kayıp vakalarını aydınlatılacak, sorumlular cezalandırılacak. Eşit yurttaşlık ilkesi egemen kılınacak. Kürt yurttaşların kimliklerini yaşamalarının önündeki engeller, tüm Türkiye’de çoğulcu ve özgürlükçü demokrasi kurularak aşılacak. Avrupa Konseyi Yerel Yönetimler Şartı’na konulan çekinceler kaldırılacak, yerel yönetimler reformu yapılacak.
– Özel yetkili mahkemeler kaldırılacak. Dersim arşivleri açılacak. 12 Eylül darbesinin faillerinin yargılanmasının önündeki engeller kaldırılacak. Diyarbakır Cezaevi toplumsal barış için müzeye dönüştürülecek. Geçmişte yaşanan acı ve travmaları hatırlatan isimler devlet kurumları ve kışlalardan kaldırılacak. Koruculuk uygulamasına son verilecek. Talep eden yurttaşlara anadil öğrenimi olanağı sunulacak. Kültürde asimilasyon değil, kültürel haklara saygı içinde entegrasyon hedeflenecek.
This board requires you to be registered and logged-in before you can view hidden messages
Türkiye'de ilk kez bir Başbakan, "Dersim Katliamı" ifadesini kullanmıştı. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, referandum çalışmaları kapsamında Çorum'da yaptığı konuşmada, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'na yüklenirken, "CHP Genel Başkanı gittiği her yerde soy ağacından bahsediyor. Her yerde Akşehirli olduğunun altını çiziyor. Neden göğsünü gere gere Dersimli olduğunu söyleyemiyor. Burada bir incelik var. Dersim katliamının altında ne yatıyor. On binlerce insan orada katledildi. Kim katletti, CHP zihniyeti katletti" demişti.
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!
Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım
Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır
Seçim beyannamesini açıklayan CHP lideri Kılıçdaroğlu, Kürt kimliğinin önündeki engellerin kaldırılacağını ve Avrupa Yerel Yönetim Şartı’nın uygulanacağını söyledi
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu partisinin seçim beyannamesini açıkladı. CHP’nin seçim vaatleri arasında Kürt kimliğine yönelik reformlar, yerel yönetimlerde AB şartıyla ilgili önemli düzenlemeler var.
Konuşmasında önemli mesajlar veren Kılıçdaroğlu, “Kürt yurttaşlarımızın kendi kimliklerinin önündeki engelleri kaldıracağız. Alevilerin eşit yurttaşlık hakkını bütün aşamalarda hayata geçireceğiz” dedi. “Çağdaş bir anayasa” vaadinde bulunan Kılıçdaroğlu “Kürt dili önündeki tüm engeller kaldırılacak, askerlik önce 9 sonra 6 aya inecek, Yargı Akademisi kurulacak, YÖK kalkacak, Diyarbakır hapishanesi toplumsal barış müzesine dönüştürülecek” diye konuştu.
Yerel yönetim reformu
CHP seçim bildirgesindeki en önemli başlıklardan biri yerel yönetimlerle ilgili. Kılıçdaroğlu Avrupa Konseyi Yerel Yönetimler Şartı’na koyduğu şerhi kaldıracaklarını ve yerinden yönetim uygulayacaklarını söyledi. Kılıçdaroğlu şöyle konuştu: “Avrupa Konseyi Yerel Yönetimler Şartı’na konulan çekinceler kaldırılacak, yerel yönetimler reformu yapacağız.
Yerel yönetimleri, üniter devlet içinde daha güçlü idari ve mali yapıya kavuşturacağız. Yerel yönetimleri mali yönden merkeze bağımlılıktan büyük ölçüde kurtaracak öz kaynağa dayanan yeni bir mali yapı oluşturacağız. Yerel yönetimlerle vatandaşlar arasında ortaya çıkacak ihtilafları yargıya intikal etmeden çözüme kavuşturacağız, saydam yapılarda işlev görecek kent uzlaşma kurulları oluşturacağız. Daha derin bağımlılık ilişkisi yaratan ‘borçlanmacı belediyecilik’ anlayışına son vereceğiz. Güçsüz yerel yönetimleri, güçlü çok uluslu şirketler ve finans kuruluşlarıyla karşı karşıya getiren mali bağımlılık süreçlerine müdahil olacağız.”
Kürt kimliği ve faili meçhuller
Kürt dilinin ve kimliğinin önündeki engelleri kaldıracaklarını belirten Kılıçdaroğlu, Doğu ve Güneydoğudaki baskılar toplumu rahatsız ediyor.
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!
Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım
Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır
Demokratik Çözüm, Hakikat Araştırma Komisyonları Sudan'ın sonu ve CHP'nin Söylemleri!
Türkiye Cumhuriyeti kuran irade, "Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran Türkiye halkına, Türk milleti denir." diye belirtmiş. İrade sahibi Mustafa Kemal Atatürk, aynı zamanda CHP'nin de kurucusu. Atatürk, CHP'nin 6 okundan biri olan "Milliyetçilik" ilkesini şöyle anlatıyor:
"Biz doğrudan doğruya milliyetperveriz ve Türk milliyetçisiyiz. Cumhuriyetimizin dayanağı Türk toplumudur. Bu toplumun fertleri ne kadar Türk kültürü ile dolu olursa, o topluma dayanan Cumhuriyet de o kadar kuvvetli olur."
Bugünkü CHP, Atatürk'ün kurmuş olduğu parti değil. fakat aynı zamanda Deniz Baykal döneminden de farklı. Etnik politikalara destek çıkan bir yapıda, küreselleşmeye meyilli, açılımdan yana tavır takınan, tabanıyla zıtlaşan bir parti konumunda.
Ülkenin geldiği nokta nedir diye bakacak olursak, bölgedeki ABD hâkimiyetinin tescili markası, sahneye konulan senaryonun adı, BOP.
"Sayın Prof. Hasan Köni, bir TV programında, bölgenin, ABD'nin BOP projesi gereğince yeniden tasarımlanmış olduğunun ve bunun Sudan'da başladığının altını çizmiştir. Sayın Köni'nin belirttiğine göre, ABD Sudan'a önce 'Demokratik Çözüm' önermiş; daha sonra 'Hakikatleri Araştırma Komisyonu' kurulmasını sağlamış! Sonra bir başka komisyon daha ve peşinden bilindiği gibi Sudan'da ayrılıkçılar referanduma gitmeyi başardılar! Sudan bölündü ve Güney ayrıldı! Bununla yetinmediler şimdi kuzeyi de uğraşıyorlar!
Kıssadan hisse çıkarmak gerekmez mi?"
Bugün itibarıyla gördüğümüz Sudan, BOP'un işlevselliğinin eseridir. Bunun farkına varamayanlar hala bu projeye belli belirsiz hizmet etmektedirler. Eşbakanlarını hariç tutuyorum.
Bakın CHP bu olaya nasıl bakıyor, dikkat kesilelim. Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu"Toplumsal barışın yolu Meclis çatısı altında kurulacak olan hakikat komisyonundan geçiyor."
CHP Milletvekili adayı Binnaz Toprak"Anayasa'nın 66.Maddesinin yeni Anayasa düzenlenmesinde değişerek Türk Vatandaşlığı tanımının kaldırılarak Yurttaşlık olarak değiştirilmesini CHP olarak desteklediklerini" söyledi.
Madde 66 şöyledir, "Türk Devleti'ne vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk'tür."
Bir gerçeği gözler önüne sererek kısa yoldan ortaya koydum. CHP, AKP'nin açılım politikalarına destek maiyetinden de öte açıklamaları, kendisine oy verenleri dahi korkutmaktadır. Yeri olsun olmasın Atatürk'ün partisiyiz diye gezinenler, yukarıdaki istekler doğrultusunda, olsa olsa İmralı'da oturanla aynı dili konuşur olmuşlardır. Yeni tasarlanmış CHP Türk milletine uzak denizlerde kulaç atmaktadır.
8 yıllık AKP iktidarının verdiği tavizlerle, BOP'un ortaya koyduğu nispette bölücü örgütün siyasallaşmasına sebep olmuştur. Kürt sorunu vardır ve benim sorunum diyenler, Selahattin Demirtaş'ın şu sözlerine muhatap olmuşlardır: "Ana dilimizle eğitim yapacağız, kendi kendimizi yöneteceğiz, işsizlik, açlık, yoksulluk bütün bunları kendi gücümüzle, halkın gücüyle çözeceğiz."
Bölücü örgütün ve BDP'nin amacı bu kadar netken, yeni CHP söylemleriyle, AKP'den farklı düşünmediğini ortaya koymaktadır. Demokratik çözüm, demokratik cumhuriyet bunlar İmralı ifadesi olduğu gibi, hakikat araştırma komisyonları da katilbaşının ifade şekli ve isteğidir.
Ey CHP aymak gerekmiyor mu? Kıssadan hisse almak gerekmiyor mu? Daha önce de belirttiğim gibi, yoksa AKP-CHP birlikteliği mi yaklaşıyor? Hep beraber göreceğiz.
Ancak bırakın ampulü, mum ışığında dahi görünen gerçek bu CHP, o CHP yani Mustafa Kemal Atatürk'ün CHP'si değil
Aslında, hedefinde Atatürk vardı; onun devrimleri vardı; onun fikirleri vardı.
- 1919'da, Sayın Erdoğan'ın dedesinin devleti olan Osmanlı Devleti; Batılılara teslim olmuş; Haçlı donanması İstanbul önlerine gelip toplarını Süleymaniye Camii ile Dolmabahçe Sarayı'na çevirmiş. Daha sonra CHP'yi kuracak olan Mustafa Kemal; bu zilleti ve işgali kabul etmiyor.
'Geldikleri gibi gidecekler!' diyor.
Ve de düşmanı söküp atıyor bu topraklardan. Bu yüzden elbette ki büyük suçludur.
- Fransız kuvvetleri İstanbul'u işgal ediyor. Rumlar, Ermeniler çılgınca gösteri içindeler. CHP; bunların sevincini kursağında bırakıyor; elbette ki suçludur.*Türk milleti asker verip Yunanlılar ile çarpışırken; Başbakan'ın dedem dediği Osmanlı; Hilafet ordusu kurup kendi milleti ile savaşa kalkışmıştı. Amma CHP'liler; bu saldırıyı da durdurmuşlardı. Bu yüzden çok suçludurlar, çok.
- Dede Osmanlıdan Vahdettin; Kurtuluş Savaşı'nı başlatan Mustafa Kemal ile arkadaşlarını idama mahkum ettirmişti. Şimdi de Tayyip Bey özel yetkili mahkeme kurup kalan CHP'lileri idama mahkum ettirmelidir. Türkiye'yi kurtarmakla CHP idamlık suç işlemiştir.
- CHP'yi kuranlar; 1920'de 21'de düşmanla savaşırken, dinden, Allah'tan söz edenler ordumuzu arkadan vurmuşlardı. CHP bu yobazların ayaklanmalarını da bastırarak büyük suç işlemiştir.
- Sayın Erdoğan'ın dedem dediği Padişah'ın din adamı Şeyhülislam Dürrizade Abdullah da Kurtuluş Savaşı'nı başlatanları; 'Dinsizler; bolşevikler; kanları helaldir!' diye idama mahkum etmişti. Amma CHP düşüncesi; bu milletin fedakar çocukları tarafından kabul gördüğü için Dürrizade gibi şeyhülislamlar da bozguna uğratılmıştı. O gericileri etkisizleştirdiği için CHP çok suçludur; çok.
- Türkiye İngilizlerle Musul'u geri almak için kapışmak üzere iken; Doğu Anadolu'da isyan çıkartan Şeyh Sait isimli bölücü haini cezalandırdığı; ülkenin bölünmesine izin vermediği için de CHP idamı hak etmiştir.
- CHP; Tayyip Erdoğan'ın asıl memleketi olan Potamya'yı (şimdiki Güneysu) da içine alacak biçimde bir Pontus Rum Devleti kurulmasını engellemişti. Potamya'da cumhuriyete karşı ayaklanmaya da engel olmuştu. Bu yüzden Başbakan Erdoğan istediği gibi hakaret edebilir.
- Bu CHP; at nalı çivisini bile imal edemeyen... Hastalıktan kırılan... Nüfusu 8 milyona kadar inmiş hasta ve kimliğinden habersiz Türk milletini yeniden uyandırdığı ve onu bugün dünya ile yarışır hale getirdiği için de çok suçludur.
KURAN'I YASAKLAYAN KİM
Tayyip Bey ezanın Türkçe okunmasını CHP'nin başına kakıyor. Amma kendi iktidarlarında Kuran bile sansür edildi.
1-2007'de İstanbul Eminönü'ndeki Zeynep Sultan camiinin duyuru tahtasına; “Ey iman edenler! Yahudi ve Hıristiyanları dost edinmeyin' diye Allah'ın ayetini (Maide Suresi 51. ayet) yazan imama soruşturma açtırmadınız mı? Bu ayeti sildirmediniz mi? Bu tutumunuz; Kuran'ı silmek değil de nedir?
2-'Allah katında din, İslamdır' diyen Al-i İmran suresinin 19. ayetini hutbelerden bu hükümet kaldırtmadı mı?
3-'La ilahe illallah' demek yeterlidir; 'Muhammeden resulallah' demeye gerek yoktur!' modasını çıkartan Fethullahçılar bu hükümetin 1. ayağı değil mi?
Sen Kuran'ı sansür et, Peygamberimizin adını kelimeişahadetten çıkart bu dindarlık olsun; CHP bir dönem ezanı Türkçeleştirsin, bu dinsizlik ve zulüm olsun.
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!
Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım
Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır
Uludere'de öldürülen teröristler için CHP de ilan edilen yasa katıldı.
BDP ve terör yandaşları Hakkari Uludere kırsalında çıkan çatışma sonucu ölü ele geçirilen 5 teröristin yasını tutuyor. Terör yandaşları 3 gün yas ilan etti.
Teröristlerin ardından ilan edilen "yas"a CHP'den de destek geldi.
CHP, 5 teröristin öldürülmesine tepki olarak Diyarbakır'da bugün tüm seçim bürolarını kapatacak.
CHP'nin 1. sıra milletvekili adayı Salih Sümer ile CHP Diyarbakır İl Başkanı Muzaffer Değer, halkın kararına saygı duyduklarını belirterek, yas nedeniyle seçim bürolarını kapatacaklarını söylediler.
CHP Diyarbakır 1. sıra milletvekili adayı Salih Sümer, "gerilla" olarak ifade ettiği teröristlerin çıkan çatışmada ölmelerinden üzüntü duyduklarını belirterek, kepenklerin kapatılması halinde parti seçim bürolarını kapatacaklarını söyledi.
CHP Diyarbakır İl Başkanı Muzaffer Değer de, öldürülen teröristlerin ardından kurulan taziye çadırlarını ziyaret ederek, yaşananlara tepkisini koyduğunu kaydetti ve operasyonların durdurulmasını istedi.
PKK’nın yan kuruluşu olarak çalışan İHD, 1998 yılında Türkiye’nin devlet yapısının nasıl değiştirileceğine dair bir kitap hazırladı. (*) Bu hazırlık o sırada İstanbul’da bulunan AB Genişlemeden Sorumlu Komiseri Verheugen’a elden verildi. 1999’da da Türkiye AB’ye aday yapıldı. AB’nin bugüne kadar uyum için Türkiye’nin önüne koyduğu siyasi şartların tamamı bu kitaptan alındı.
2001’den itibaren yapılan düzenlemelerle “dönüşümün” alt yapısı tamamlandı. Sıra egemenliğin paylaşılmasına geldi. Bunun için ilk önce, Osmanlı’da da olduğu gibi Türk Milleti’ne ait olan devletimizin kimliğini ifade eden “Türk” yerine, “Türkiye vatandaşlığı”nın getirilmesi gerekiyordu. Böylece devlet bir millete ait olmaktan çıkarılacak, aynı coğrafyada yaşayan, aşiret, ırk, etnisite, azınlık gibi parçalar arasında paylaştırılacak hale getirilmiş olacaktır.
Anayasamız Türk’ü nasıl tarif ediyor bakalım:
“Türk Vatandaşlığı
Madde 66-Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk’tür.” Burada ırk sözü var mı? Demek ki “Türk” olmak için, bir ırktan gelmek şartı yok, devletin vatandaşı olmak şartı var. Türk etnik bir grubun değil, sosyolojik bir olgunun sonucu meydana gelen milletin adıdır. Egemenlikler milletler temelinde kurulabilir. BM Şartı, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinde olduğu gibi, milletin içinde yer alan bütün etnik, dini topluluklar da milleten sayılır. Bu topluluklar, çoğunluğa mensup eşit bireylerden oluşurlar. Hiçbirine imtiyaz tanınamaz veya ayrım yapılamaz. Dünya düzeni böyledir. Bütün devletlerin anayasaları, aynen bizimki gibi, Alman, İspanyol, Yunan, Amerikan, Japon, Fransız vatandaşı esasına göre düzenlenmiştir.
Bu gerçeği, emperyalistler ve İHD nasıl saptırıyor bakalım. “ 66’ncı madde, bir etnik kökenden gelmeyi ifade eden Türk sözcüğü kullanıyor.
Maddede, Türk tanımlanmaktadır. Türk, Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olandır. Devlet de Türk devletidir. Bu durum vatandaşlığın hukuksal bağ olarak algılanmadığını, vatandaşlığın etnik kökene göre belirlendiğini göstermektedir. Çünkü, vatandaşı olunacak olan, Türkün vatandaşı olmak ve Türk Devletinin vatandaşı olmaktır. Oysa sorun vatandaşlık sorunu olarak kavransa ve algılansa, maddenin başlığının ve içeriğinin, Türkiye Cumhuriyeti Devleti vatandaşlığı veya yalnızca vatandaşlık şeklinde düzenlenmesi gerekirdi...Türkiye Cumhuriyeti Devletine (Türkiye Devleti veya Türkiye Cumhuriyeti’ne) vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türkiye Cumhuriyeti Devleti (veya yalnızca Türkiye Devleti veya Türkiye Cumhuriyeti) vatandaşıdır.”
Tarihin en eski milletlerin biri olan Türk Milleti, sadece Anadolu’da bin yıldır kesintisiz egemendir. Birlikte yaşadığı her birey de, kökeni ne olursa olsun, bu milletin asli ve çoğunluğa mensup, eşit, şerefli vatandaşlarıdır.
BOP’a göre ülkemizi bölmek isteyen PKK’nın terörle ırkçı siyasallaşmada geldiği yeri, artık sağırlar ve körler de, her gün medyadaki saldırılarda ve teröristbaşının pazarlıklarında görmektedir.
Bu süreçte, Türk milletini inkâra dayanan, devletin kimliğini “vatandaşlık” yapma oyununa bu güne kadar AKP hep, açıktan destek verdi. Anayasayı değiştirip, Türk kimliği yerine vatandaşlığı koyacağını söyleyen de Erdoğan oldu.
Bu kervana, hayret edici bir şekilde CHP de katıldı. Atatürk’ün partisi olmakla övünen CHP’nin açıklanan anayasa taslağında, aynı dalaleti veya ihaneti görüyoruz. Aynen PKK, ABD-AB ve AKP’nin söylediği gibi devletin kimliğinin “vatandaşlık” yapılması gerektiği beyan ediliyor.
Simdi soralım; Atatürk 1924 Anayasasıyla devleti milli karakterde, Osmanlı Kanuni Esasisinde olduğu gibi Türk milletine ait olarak kurmadı mı? Anayasaya “Türk Milliyetçiliği”ni koymadı mı? “Hakimiyeti milliye Atatük’ün ülküsü değil miydi? Türk Milletini muasır medeniyetler üzerine çıkarmayı milli bir amaç edinmede mi?
1961 Anayasası Devletin “milli” olduğunu söylemiyor mu? 1982 Anayasası
“Egemenlik Kayıtsız Şartsız Türk Milletinindir” (md 6) demiyor mu? Anayasa’nın Başlangıç bölümünde, Devletimizin meşruiyet temeli olarak, Türk tarihi ve Türk milletinin engin kültür ve medeniyeti gösterilmiyor mu?
Beyler kendinize gelin. Yoksa yarın çok geç olabilir. Devletin temelleri ve sahibi olan Türk Milletiyle bu kadar oynamayın!..
(*) Kopenhag Siyasi Kriterleri ve Türkiye (Mevzuat Taraması) S.31.32.33, İnsan Hakları Derneği Yayınları Ekim 2000
Çok ilginç, ilginç olduğu kadar üzücü olaylar yaşanmakta. Hemen her yandan aykırı bir ses çıkmaktadır. Aykırılığı demokrasiyle eş tutanlar kendilerince ileri demokrasi yolunda mücadele etmektedirler. Tabi böylece kendileri de ileri demokrat oluyorlar.
Artık, günümüzde her şeyi açıktan konuşmak, kanunların yasak dediğini alenen yapmak, anayasa'da belirlenmiş değiştirilmesi teklif edilemez hükümlerinin ayaklar altına almak tamamen serbest.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne yeni isim aramak bazılarının işi, Türklük kavramının tüm vatandaşlarımızı kapsayıcı özelliği olmadığından Türkiyelilikle yer değiştirmesi isteği bazılarının amacı olmuştur.
AKP'nin 8 yılın sonunda siyasi, sosyal, kültürel, ekonomik yönlerden ülkeyi nereden nereye getirdiği orta yerde durmaktadır. Kökenine bakmadan komşuluk, dostluk yapan insanımızın, birbirlerine kuşkuyla bakar hale getirilmiştir. Kürt açılımı olarak başlattıkları proje sayesinde Kandilin, katilbaşının ve siyasi uzantılarının istekleriyle örtüşen açıklamalar sayesinde devletin caydırıcılık, koruyuculuk özelliği törpülenmiştir.
Atatürk'ün partisi olma konumundan dışarı çıkan CHP, yeni tasarımlanmış hali ve yeni söylemleriyle yeni anayasa modeline destek veren ve böylece Türkiye Cumhuriyetini yeni Cumhuriyet yapma yolunda olduğunu göstermiştir.
Avrupa Parlamentosu Eşsözcüsü Rebecca Harms, Heinrich Böll Vakfı'nın düzenlediği bir toplantıda CHP'li Sezgin Tanrıkulu ise şöyle bir değerlendirmede bulunmuş: "Kürtlerin bugün dört temel talebi bulunuyor: 1. Yüzde 10 seçim barajının düşürülmesi. 2. Hakikatleri Araştırma Komisyonu kurulması. 3. Kürtçe dilinin öğretilmesinin devlet tarafından üstlenilmesi. 4. Demokratik özerklik hakkının tanınması."
Böylece Tanrıkulu moda deyimle ezber bozmuş oluyor. Atatürk'ün kurmuş olduğu parti olduğu için CHP'ye gönül vermiş vatanın birliğinden ve dirliğinden yana, kendi deyimleriyle Ulusalcı olan kesimin ezberlerinin bozulduğuna inanıyorum.
Hele Kılıçdaroğlu'nun Hakkâri'de yapmış olduğu mitingde size özerkliği ben veririm demesi son derece Tanrıkuluvari bir açıklama olmuştur. Güneydoğuya her gittiğinde normal söylemlerinin dışına çıkan Kılıçdaroğlu kendi tabanını da zor durumda bırakmaktadır.
Tanrıkulu'nun söylediği 4 maddeyi katilbaşı da, Kandil'deki şürekâsı da, siyasi uzantıları da istemektedir. Böylece bölücü isteklerle örtüşen bir manzume gibi görünüyor. Bunu idrak edenler bu partinin kasetten sonra tasarlanmış yeni CHP olduğunu görürler.
12 Haziran 2011 Genel Seçiminin önemi bir kez daha ortaya çıkmaktadır. Terörü terör olarak değil de, bir etnik kimliğin sorunu olarak görenlerin sağlıklı bir Türkiye düşüncesi olamaz.
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!
Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım
Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır
ABD’nin ardından eyalet modeli arayışları Avrupa’ya yöneldi. AKP ve BDP ekseninde “özerklik için saha çalışmasına dahil olan” CHP’ye tepki yağıyor!
İŞTE O EKİPTEKİ MİLLETVEKİLLERİ
İngiltere, K. İrlanda ve İskoçya’daki özerklik uygulamalarını yerinde inceleyecek olan 15 kişilik heyetin 8’i vekil... Yemin etmeyen BDP’liler de heyette AKP gibi 3 kişiyle yer buldu.
- Levent Gök CHP - Sezgin Tanrıkulu CHP - Lütfi Elvan AKP - Nursuna Memecan AKP - Mehmet Tekelioğlu AKP - Nazmi Gür BDP - A. Levent Tüzel BDP - Ayla Akat Ata BDP
Ve diğerleri...
- Hasan Cemal (Gazeteci) - Ali Bayramoğlu (Gazeteci) - Cengiz Çandar (Gazeteci) - Bejan Matur (Şair, yazar) - Prof. Mithat Sancar (DGE) - Prof. Dr. Sevtap Yokuş - Yılmaz Ensarioğlu (SETA)
“Kısmi yetki devri” örneği
Eyalet stajı için hukuki ve idari kadroları ABD’ye staja gönderen AKP’nin, “kısmi yetki devri uygulamaları” nın inceleneceği İrlanda ve İskoçya turuna CHP’yi de dahil etmesi, ana muhalefet partisini karıştırdı.
3 bayrak dalgalansa ne olur!
Darbecİ Kenan Evren’in 1983’te Bavyera ziyareti sonrası yaptığı “Türkiye de mutlaka eyalet sistemine geçmeli” açıklamasının ardından model arayışında gelinen son nokta, rejim tartışmalarını da alevlendirdi.
Gök’ten itiraf gibi savunma
Gezİye CHP adına katılan Levent Gök’ün açıklamaları da itiraf gibiydi: Geziden farklı anlamlar çıkarılmamalı. Her ülkenin şartları farklı. Bakış açılarını öğreniyoruz. Tüm bunları bir araya getirip rapor yazacağız.
Onur Öymen: Özgürlük, demokrasi gibi laflarla rejim değiştirilecek
İngiliz sistemine göre İrlanda, İskoçya ve Galler’in özerk statüleri var ama İngiltere’de Anayasa yok zaten. İngiltere’de Anayasa çalışması yapmak akla aykırı! Türkiye onu örnek alabilir mi?
Şahin Mengü: Anlaşılıyor ki, Kılıçdaroğlu özerkliğe ısınmaya başlamış
Özerklik imparatorlukta olur, ulus devlette olmaz. CHP’nin bu işe girmesi yanlış. 2 kişi katılacaksa Sezgin Tanrıkulu ve Levent Gök olmamalıydı. Anlaşılıyor ki, Kılıçdaroğlu özerkliği tartıştıracak.
İsa Gök: Coğrafyamızda emperyalist ekmeğine yağ mı süreceğiz!
Milletimiz ayrıştırılmak isteniyor. Kendi coğrafyamızda “emperyalist ülkelerin enerji ihtiyacına dönük sınır değişiklikleri politikasına uygun proje üretme” yi son derece yanlış buluyorum.
Eyalet çalışmalarına CHP de dahil oldu!
Aralarında 2 CHP’li milletvekilinin de bulunduğu bir heyet İrlanda ve İskoçya’daki eyalet sisteminin Türkiye’ye uygun olup olmadığını araştırıyor
Haber : Fatih Erboz
12 Eylül darbesinin mimarı Kenan Evren’in açılımını yaptığı eyalet sisteminin hayata geçirilmesi için son rütuşlar yapılıyor. Türkiye’den aralarında milletvekilleri, akademisyenler ve gazetecilerin olduğu bir grup; İngiltere, İrlanda ve İskoçya’da “kısmi özerklik ve Britanya merkezi hükümetinin bazı yetkilerinin devri” konusunda “saha çalışması” yapıyor. Milliyet’in haberine göre, Demokratik Gelişim Enstitüsü’nün düzenlediği 5 günlük program kapsamında AKP’li CHP’li ve henüz Meclis’te yemin etmemiş BDP’li milletvekillerinin de yer aldığı heyet, IRA, Güney Afrika ve İskoçya (kısmi yetki devri) örneklerini yerinde inceliyor.
Heyette milletvekilleri Lütfi Elvan (AKP), Nursuna Memecan (AKP), Mehmet Tekelioğlu (AKP), Levent Gök (CHP), Sezgin Tanrıkulu (CHP), Ayla Akat Ata (BDP), Nazmi Gür (BDP), Levent Tüzel (BDP) yer aldı. Heyette ayrıca gazeteciler Hasan Cemal, Ali Bayramoğlu, Bejan Matur, Cengiz Çandar, Prof. Dr. Mithat Sancar, Prof. Dr. Sevtap Yokuş (Kocaeli Üniv. Hukuk Fakültesi) ve Yılmaz Ensaroğlu da (SETA Vakfı İnsan Hakları ve Hukuk Koordinatörü) var.
Model arayışı
YENİÇAĞ’ın konuyla ilgili sorularını cevaplandıran, CHP Ankara Milletvekili Levent Gök, bu geziden farklı anlamlar çıkarılmaması gerektiğini söyledi. Gök, “Bu her şeyden önce akademik bir çalışma. Akademisyenlerin, gazetecilerin ve sivil toplum kuruluşlarının katıldığı bu çalışmaya bizlerde katılıyoruz. Katıldığımız toplantılarda diğer ülkelerde neler yaşanmış onları öğreniyoruz. Yaşadıklarından çıkardıkları sonuçları ve deneyimlerini bizlere anlatıyorlar. Biz de bunları dinliyoruz” şeklinde konuştu. Her ülkenin deneyimlerinin ve bunun doğrultusunda modellerinin farklı olduğunu ifade eden Gök şunları söyledi:
“Güney Afrika’da yaşananlar farklı, İrlanda’da yaşananlar farklı. Dolayısıyla ülkelerin çözümleri ve modelleri bir kere birbirine uymuyor. Her ülkenin oluşturacağı modeller çok farklıdır. İrlanda modeli Güney Afrika’ya uymayacaktır. İşte tüm bunları katıldığımız toplantılarda diğerlerinden dinliyoruz. Onların kendi bakış açılarını öğreniyoruz. Tüm bunları da bir araya getirip rapor yazacağız.”
Evren başlatmıştı
Kenan Evren’in talimatıyla 1983 yılında ülkenin 8 eyalete bölünmesiyle ilgili bir kararname hazırlanmıştı. Daha sonra bu çalışmasını savunan Evren, şunları kaydetmişti: “Cumhurbaşkanı iken Bavyera’yı ziyarete gitmiştim. Baktım üç bayrak çekmişler. Bir Türk, öteki Alman bayrağıydı. Bu üçüncüsü ne bayrağı diye sordum. ’Burası Bavyera Eyaleti, onun bayrağı’dediler. Birçok ülkede bu var. Amerika da böyle yönetiliyor. Pakistan da. Yönetim zorlaşınca ülkeler eyaletlere bölünüyor. Türkiye’de mutlaka eyalet sistemine geçecek.”
Şahin Mengü: Anlaşılıyor ki Kılıçdaroğlu özerkliği tartışacak
CHP eski Manisa Milletvekili Şahin Mengü, CHP’nin özerklikle ilgili bir saha çalışmasına katılmasının baştan itibaren yanlış olduğunu söyledi. Mengü, CHP’nin kırmızı çizgilerinin Anayasanın ilk 4 maddesi ve bu maddelerin arkasından dolaşılacak yapılacak her türlü anayasa değişikliğine karşı gelmesi gerektiğini ifade etti. Mengü, “Katılan kişiler bakımından da zaten Sezgin Tanrıkulu dünya görüşü olarak özerklikten, Kürdistan’ın bağımsızlığından ve giderek de bağımsız devlet kurulmasından yana olan biri. Levent Gök de öyle bir avukattır. Özerklik konusunda çalışması olan biri değildir. Sıradan, bir dönem vekillik yapmış, il başkanlığı yapmış onda da çok başarılı olamamış, vergilendirmede hayat standardı varken az vergi vermek için vergi kaydını Ankara’nın kazalarında gösteren bir arkadaştır” ifadelerini kullandı. CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun silah dışındaki çözüm söylemini de hatırlatan Şahin Mengü şöyle konuştu:
“Bunları bir araya getirdiğimiz zaman anlaşılıyor ki CHP Özerkliğe sıcak bakmaya başlamıştır. Birincisi bu çok tehlikeli bir boyuttur. İkincisi, birazcık tarih bilgisi olan herkes bilir ki, Osmanlı imparatorluğu döneminden bugüne kadar tarihçiler ve siyaset bilimciler özerk bölge nedir, özeklik nedir, merkezi yönetim nedir bunu çok iyi bilirler. Türk tarihinde özerk bölgeler vardır ama İmparatorluk döneminde vardır. Ulus devlete geçildikten ve Cumhuriyet ilan edildikten sonra böyle bir şey yoktur.” Mengü, özerklik konusunda tarihi bilgimizin çok fazla olduğunun altını çizerek, İngiltere’den bu konuda bir şey öğrenebilineceğini tahmin etmediğini kaydetti.
Mengü, sözlerini şöyle tamamladı: “Biz özerklik yüzünden Girit’i kaybettik. İngilizlerden bu konuda bir şey öğreneceğimizi tahmin etmiyorum. Bu kadar demokrasi’den yana olan İngilizler neden Kıbrıs adasındaki deniz üssünden bir türlü vazgeçmezler. Giden arkadaşlar bu soruyu sorarlar mı bilemem ama eğer gitmesi gereken varsa da bu iki kişi değildi. Anlaşılıyor ki Kılıçdaroğlu özerkliği tartıştıracak.”
ABD projesinin ekmeğine yağ sürer
CHP Mersin milletvekili İsa Gök, aralarında CHP’li milletvekillerinin de bulunduğu eyalet gezisini değerlendirdi. Gök, Türkiye’nin bu sorunu 1984’den beri ciddi olarak yaşadığının altını çizerek, “Bu önümüze yeni gelmiş bir şey değil. Bu sorunun ABD projeleri ile bağlantılı olduğunu görmezden gelmek büyük bir yanılgıdır. Bu sorunun çözümü için de İrlanda, İspanya gibi farklı modelleri de çok da anlamlı bulmam” diye konuştu. İsa Gök, Türkiye’nin üniter ve devlet yapısıyla, Anadolu halkının kendi bileşenleriyle özgün bir yer olduğunu ifade ederek, şöyle konuştu:
“Bu ülkede ulusal kurtuluş mücadelesini beraber vermiştir. Önümüze dayatılan proje ile Türkiye 74 milyon insanının ayrıştırılmasına zorlanmaktadır. Bu çalışmalar çok dikkati yapılması gereken çalışmalardır çünkü AKP’nin açılım adı altında yaptığı projenin bir devamı izlenimi yaratıyor bende.” Gök, “Eğer ki bu, açılım politikasının devamı şeklinde gündeme gelecek ise, Amerikan projesinin ekmeğine yağ sürmek olur. Türkiye bu sorununu kendisi çözmek zorundadır” dedi. Gök, sözlerini şu şekilde tamamladı: “Grupların tavırlarıyla ve ferdi istekleriyle, hele hele bizim coğrafyamızda emperyalist ülkelerin kendi enerji ihtiyacına dönük sınır değişiklikleri politikalarına uygun proje üretmeyi son derece yanlış buluyorum.”
Öymen: Amaç rejim değişikliği
CHP eski milletvekili Onur Öymen, “İngiliz sistemine göre İrlanda, İskoçya ve Galler’in özerk statüleri var ama İngiltere’de Anayasa yok zaten. İngiltere’de Anayasa çalışması yapmak akla aykırı. Türkiye onu örnek alabilir mi?” dedi. Türkiye’de hiçbir partinin ülkenin üniter yapısını tartışmaya açabilecek bir çalışmanın içinde olmaması gerektiğini belirtti. Öymen şunları söyledi:
“Bence önemli olan Türkiye’de yapılmak istenen Anayasa değişikliğinin tarafı olabilir misiniz? Devletin üniter yapısını, birliğini, ulus devlet anlayışını tartışmaya açacak bir çalışmanın içinde olur musunuz? Bülent Arınç ne dedi, Cumhuriyet hariç her şeyi değiştirebiliriz. Hiç kimse de kalkıp bu kendisinin kişisel görüşüdür demedi” Öymen Türkiye’nin çok tehlikeli bir süreçte olduğunu vurgularak, “Anayasa değişikliği ile Türkiye’de rejim değişikliğine gidilecektir. Burada özgürlükler, demokrasi gibi lafların arkasında rejim değişikliğine gidiliyor” dedi.
Mesut Değer toprağa dayalı olmayan özerkliğin tartışılabileceğini söyledi.
CHP Parti Meclisi Üyesi ve eski Diyarbakır Milletvekili Mesut Değer yaptığı açıklamada, DTK’nın açıkladığı toprağa dayalı özerkliğin bugünlerde Türkiye’de bölünme kaygılarını en üst sınıra taşıdığını söyledi.
NTVMSNBC'nin haberine göre, toplumun gerildiğini belirten Değer, “Toplumda birlikte yaşamak endişesi artmış olup ve maalesef ki Türkiye de istemediğimiz halklar arası çatışmalar Zeytinburnu örneğinde olduğu gibi başlamıştır”dedi.
Toprağa bağlı olmayan özerkliklerin, konuşulup tartışılabileceğini kaydeden Değer, bu konuda şunları söyledi;
‘DİYARBAKIR VALİSİNİ DİYARBAKIRLILAR SEÇMELİ’
“Her etnik ve kültürel yapı, kendi dil ve kültürünü ana dilde Eğitim hakkı da olmak üzere yaşayabilir. Resmi dil Türkçe olmalı.Bu konuda özgürlükçü düzenlemeler yapılabilir.Bugün Avrupa ülkelerinin büyük bir çoğunluğunda Belçika ve Kanada ‘da bu tür düzenlemeler mevcuttur.Bu ülkelerdeki etnik farklılıklar kendi dillerinde ve kültürlerinde başta ana dilde eğitim olmak üzere bir çok haklara sahiptirler.
Bunun yanında yerel yönetimlerin güçlendirilmesi yerellerde halkın seçtiği ve başta İl Valisi, ve il yönetimini oluşturan makamları seçimle o il halkının iş başına getirmesi uygulamaları mümkündür.Örneğin Diyarbakır il valisini Diyarbakırlılar İstanbul il valisini İstanbullular seçmelidirler. Meselelere böyle yaklaşıldığında ve yapılacak Yeni Anayasa ile de Kürt sorununda problemler kolaylıkla aşılacaktır.Arkasından uygulanacak, genel af -toplumsal sosyal rehabilitasyon projeleri- ekonomik hamlelerle de bölgenin ve Türkiye’nin önü açılacaktır.”
Bugün Türkiye’sinde tek bayrak tek vatan tartışılmadan bu tür toprağa dayalı olmayan kültürel özerkliklerle Kürt sorununun çözüme kavuşacağını savunan Değer, Kürtlerin tamamına yakın bölümünün Türklerle birlikte yaşamaktan yana olduğunu dile getirdi.
‘SORUN ULUSLARARASI DEĞİL’
Değer, şöyle devam etti: “Böylece tek bayrak tek vatan içinde her türlü Demokratik haklar ve özgürlüklerin önünün açılması Türkiye’yi geleceğe taşıyacaktır. Bu sorun Türkiye’nin sorunudur, Uluslararası sorun değildir. Çözümü de Türkiye’de olacaktır. Sorun Askeri ve savaş yöntemleriyle değil Demokratik yol ve yöntemlerle çözülmelidir. Her türlü rkçı, şoven, milliyetçi, dar yaklaşımlardan uzaklaşıp akıl ve toleransla, empatiyle bugün sıkışmış olan ve Türkiye’yi zorlayan bu sorunu çözeriz. DTK’nın da özerkliği bu çerçevede (toprağa bağlı olmayan) talep etmesi hem Kürtlerin hem de Türklerin ortak menfaatinedir.”
BDP’YE MESAJ ÖCALAN'A ÇAĞRI : ÇÖZÜM ADRESİ TBMM
Meclisin olağanüstü toplantıya çağırılarak, BDP’li Milletvekillerin yemin etmesi gerektiğini dile getiren Değer, son dönemde artan gerginliklerin meclisin bu olağanüstü toplantısında değerlendirilmesi isteyerek, “Hükümet ve Meclis mutabakata vararak yeni Anayasa da kültürel özerkliklerin önünü açmalı ve Anayasada güvenceye almalıdır. Öcalan ve DTK özerkliği bu çerçevede tekrar değerlendirmeli ve PKK’ye ateşkes çağrısında bulunmalıdır”diye konuştu.
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!
Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım
Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır
CHP Tunceli Milletvekili Aygün,Fethullah Gülen’in gazetesine açıklamalarda bulundu.Aygün,Y-CHP’nin gerçek yüzünü ortaya çıkardı…
İşte Y-CHP'liden inciler
Ordu harekat yapınca insanların kendini korumak için silahlandığını aktaran CHP'li vekil, "Resmiyette ise bir isyan olduğu ve devletin de bunu bastırdığı tezi savunuluyor. Çünkü Başbakan'ın deyimiyle '50 bin insanın öldürüldüğü' bir operasyonun meşrulaştırılması için orada bir isyan oluşturulması gerekiyordu. Dersim isyanı, sonradan icat edilmiş bir şeydir, öyle bir şey gerçekte yoktur" dedi.
Atatürk'ü katliamcı yaptı
Mustafa Kemal Atatürk'ün 'katliamdan haberdar olmamasının mümkün olmadığını da dile getiren Aygün, "Bu dönem boyunca izlenen bütün politikalarda Atatürk devletin başındadır. Fakat Aleviler, bütün bu dönemi Mustafa Kemal'den ayırmak için onun 'büyük lider' kimliğine de gölge düşmemesi için fotoğrafını alıp Hazreti Ali ile yan yana asmışlardır. Bu katliamdan haberdar olmadığına kendilerini inandırmışlardır."
Hüseyin Aygün, Ergenekon ve Balyoz davasını da değerlendirdi. "Ergenekon diye bir gizli örgütün, yapılanmanın olduğunu biliyorum." diyen Aygün, operasyonun başlamasıyla yasadışı eylemlerin bittiğini, bölgede faili meçhullerin neredeyse durma noktasına geldiğini anlattı. 'Veli Küçük'lerin tutuklandığı dönemi olumlu bulduğunu' belirtirken, "Derin devlet ve gizli kontgerilla çekirdekleri felç oldu. Gerçekten kontgerillanın tasfiyesinin, derin devlete son verme adımı olarak görüyordum." diye konuştu.
haberinyeri.net 10 Kasım 2011 Gül randevu verdi; Dersim olayları 73 yıl sonra Köşk'te konuşulacak
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Cumhuriyet tarihinin en acı sayfalarından biri olan Dersim olaylarına el attı. Gül, Zaman'a "Dersim katliamının sorumlusu devlet ve CHP'dir. Atatürk de bu olaylardan haberdardır." açıklaması yapan CHP'li Hüseyin Aygün'ü Çankaya Köşkü'nde kabul edecek.
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!
Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım
Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır