Kimileri durumu "muğlak" görebilir, devrileni çam sanabilir. Oysa durum açık ve bu duruma "çam devirmek" deyimi hiç uymuyor.

Çetin Soysal Chp

DEĞERLİ ARKADAŞLARIM, BU GÜN DİYARBAKIRDA YAPMIŞ OLDUĞUM AÇIKLAMALARDA O BÖLGEDE... YAŞANANLARA DAHİL TESPİTLERDE BULUNDUM, TERÖRİST BAŞININ AFEDİLMESİ GİBİ BİR DEMECİM OLMADI AKSİNE O BÖLGEDE AKAN KANIN DURMASINI BARIŞIN SAĞLANMASI İÇİN HERŞEYİN YAPILMASINI BÖLGE İNSANIN İŞSİZLİKLE YOKSULLUKLA BAŞBAŞA BIRAKILDIĞINI DİLE GETİRDİM.AYRICA CHP OLARAK 3.YOL OLARAK ADLANDIRĞIMIZ BİR ÇALIŞMAMIZ OLDUĞUNUDAN BAHSETTİM BÖLGEDE YOKSULLUK HAD SAFHADA VE BURADA GERÇEKTEN İNSANIN İNSANCA YAŞAYABİLECEĞİ TOPLUMSAL BİR DÜZEN KURMAK ZORUNDAYIZ .BİLMENİZİ İSTERİMKİ BENİM TERÖRİST BAŞI AFEDİLSİN DİYE NE BİR DÜŞÜNCEM NEDE BİR BEYANATIMDA OLMAMIŞTIR.

Ekleyen: Çetin Soysal Chp

http://www.facebook.com/?sk=messages#!/ ... ul?sk=wall

Bir ilkokul çocuğu olsaydı, yalnızca yukarıdaki demeç hakkında şunları sorabilirdi:

Soru 1: "O bölge" neresidir; "o bölgede yaşananlar" nedir¿? Siz bir "il"e mi gittiniz, yoksa bir "bölge"ye mi gittiniz¿?

Soru 2: Eşkıya başının affedilmesi hakkında demeç verdiğinizi kim(ler) öne sürdü¿? Eşkıya başının affedilmesi gibi ^▼ bir demeç, nasıl bir demeç olurdu¿?

Soru 3: Eşkıya başının affedilmesi gibi bir demecin aksi (tersi) "o bölge"de "akan kan"ın durmasını, "barış"ın sağlanması için her şeyin yapılmasını, "bölge" insanının işsizlikle yoksullukla başbaşa bırakıldığını dile getirmek mi oluyor¿? Dolayısıyla bu tür söylemlerin tersi de "eşkıya başının affedilmesini dile getirmek" mi oluyor¿? Akan kan kimin kanıdır¿?

Soru 4: "Barış" isteniyorsa ve hatta bu istenen "barış" için her şeyin yapılması gerektiği dile getiriliyorsa, ortada bir savaş olsa gerekir. Öyleyse bu "barış" kimlerle kimler sağlanacaktır; kısacası savaşanlar kimlerdir¿?

Soru 5: CHP olarak konusu açılan ve "3. yol" olarak adlandırılan yol nedir¿? "3. yol" adı verilmişse, ortada 1. ve 2. yollar var demektir; bunlar nedir¿? Bu diğer yollar CHP'nin oluşturduğu yollar mıdır, devletin, iktidar partisinin veya başka bir partinin oluşturduğu yollar mıdır¿? Yoksa -savaşan taraflar gözüyle bakarsak- 1. yol Türk devletinin sonuna kadar eşkıyalarla savaşımı yolu, 2. yol Türk devletinin savaşı bırakıp yenilgiyi kabullenmesi yolu ve 3. yol da uzlaşma/anlaşma/ortayı bulma yolu mu olmaktadır¿?

İşin bir de dilsel ve tarihsel boyutu var. Şu önemsiz soruları bir yana bırakırsak, bayağı bir tümceden acı-gülünç bir durum ortaya çıkabiliyor:

Tüm dil yanlışlarını bir yana bırakıp tek bir noktaya değinelim. "... ne ... ne ..." bağlacı tümceye olumsuzluk getirir. İki olumsuzluk ise olumluluk getirir. Dolayısıyla "BİLMENİZİ İSTERİMKİ BENİM TERÖRİST BAŞI AFEDİLSİN DİYE NE BİR DÜŞÜNCEM NEDE BİR BEYANATIMDA OLMAMIŞTIR" tümcesi, bu biçimiyle, demecin "yokluğuna" değil "varlığına" işaret etmektedir.

Türkçe uzmanı Tahir Nejat GENCAN, -15. yüzyıldan başlayarak- ilgili bağlacın kullanımlarını incelemiş ve bu bağlaç kullanıldığında tümcelerin yüklemlerinin sürekli olarak -sapma göstermeksizin- olumlu olduğunu saptamıştır; yalnızca bir dönem dışında: Tanzimat Dönemi

 gibi: 1. e. -e benzer; 3. zf. İmişçesine, benzer biçimde 

CHP'yi, örgüt yapısını iyi tanıyan; son seçimlerde babamdan dolayı aylarca onlarla yoğun bir mesai harcayan birisi olarak rahatlıkla şunu söyleyebilirim; şu an ki CHP, ATATÜRK'ün CHP'sinden en uzak CHP.

Kılıçdaroğlu'nun başa geçme şekli de de dahil olmak üzere şu ana kadar olan herşey de bir anormallik var.
Hele bir de uzun zamandır içten içe tartıştıkları MİLLİYETÇİLİK okunu kırmak gibi bir gaflete de düşerlerse bırakın ana muhalefet olmayı, meclise dahi giremezler.

Bu sayfalarda yıllardır yazıyorum, sizlerle tartışıyorum, sitede eski olanlar fikirlerimi bilir. Hep ATATÜRK'ten, cumhuriyetten, bayraktan, milletten yana olanlardan yana bir düşünce yapım vardı, hala da öyleyim.

Bu zamana kadar her ne şart altında olursa olsun ATATÜRKÇÜ ve vatanına-milletine-bayrağına bağlı diye düşündüğüm CHP, her ne olursa olsun en kötü CHP en iyi AKP'den iyidir diye düşündüğüm CHP eğer ki yanlış yollara sapıyorsa, o zaman ben dahil milyonlarca benim gibi düşünen insanı kaybeder.

O zaman bakalım o CHP'ye Haburcuların avukatını parti yönetim kuruluna aldığı için Kürtçüler'mi oy verir, yoksa filanca aşiretin reisini parti yönetimine aldığı için aşiretler mi oy verir?

Beni ilgilendirmez kimin oy vereceği ama ben vermem.

Şu tuzağa da gelmem: "Efendim, 12 Haziran'daki seçimler Türkiye için son şans, oyları bölmeyelim..."

-Hadi oradan!

Sevgili Çetin, sana yürekten katılıyorum. Tek kurtuluş yolumuz, Atatürk'ün halkçı, devrimci, cumhuriyetçi, milliyetçi, devletçi ve laik programında birleşmektir. Bu ilkelere sırtını dönen ve ABD icazetiyle işbaşına gelmeye çalışan CHP ne yazık ki yanlış bir yolda hızla ilerlemektedir...

CHP ve BDP, güç birliği panelinde buluştu


CHP, BDP ve ÖDP, Almanya Alevi Birlikleri Federasyonu'nun ev sahipliğinde ortak bir sol muhalefet platformu oluşturmak için harekete geçti.

Köln'de, 'Kardeşçe bir arada yaşamak için güçlerimizi birleştirelim' adıyla gerçekleştirilen panelde "seçim ittifakı" masaya yatırıldı. Panele CHP Parti Meclisi Üyesi Binnaz Toprak, BDP Eşbaşkanı Gültan Kışanak, ÖDP Genel Başkanı Alper Taş ve Almanya Alevi Birlikleri Federasyonu Başkanı Turgut Öker katıldı. Güçleri birleştirmek için yoğun olarak çalıştıklarını belirten Turgut Öker, "Siyasal İslam Türkiye'yi ele geçirdi. Geleceği kazanmak için güçlerimizi birleştirmeliyiz." dedi.

Köln'deki ilginç panelin moderatörlüğünü Ersin Bilge yaptı. AK Parti'yi yüzde 50 gösteren anketlerin ısmarlama olduğunu iddia eden Bilge, "Demokratik ittifakla güçlerin birleştirilmesi, bu gidişata dur denilmesi için çok önemlidir." dedi.

Ardından mikrofonu CHP'li Binnaz Toprak aldı. Toprak, 12 Haziran sonrasında yeni anayasanın yapılacağını, bu nedenle genel seçimlerin büyük önem taşıdığını kaydetti. Hükümetin açılımlarını eleştirirken de bu girişimlerin sözde kaldığını savundu. Alevilik konusunda sadece din derslerine Sünni bakış açısıyla birkaç Alevilik bilgisi eklendiğini, Kürt sorununun çözümünde ise TRT Şeş'in açılması ve birkaç çözüm telaffuzundan başka bir şey yapılmadığını iddia etti.

Toprak'tan sonra konuşan BDP Eşbaşkanı Gültan Kışanak, "AK Parti'ye karşı birlik" olunmasını istedi. Alevilik felsefesinin buna öncülük edebileceğini savunan Kışanak, şunları kaydetti: "Türkiye solu değişimin öncüsü olmak için statüko bağlarını koparması lazım. AK Parti'nin bir şeyler koyduğu terazinin karşısındaki teraziye hep birlikte bir şeyler koymalıyız. CHP'nin yaptığı gibi AK Parti'nin terazisi tartmasın diye altına engel koymaya çalışmakla olmaz. Ortak bir gelecek isteyen herkes, önümüzdeki seçimler için yan yana gelmeli. Demokratik sol yapılar bir araya gelerek seçenek olarak halka sunulmalı. Ortak bir mücadele hattı yakalayamazsak, klasik seçim ittifakı bizi bir yere götürmeyecektir. Bunun için felsefesi en uygun olan Alevilik felsefesi buna öncülük etmeli. Buradan ortak bir çağrı, bir demokrasi deklerasyonu yapmalıyız. Böyle bir çağrı demokratik birlik için önemli rol oynar, bizim de elimizi güçlendirir."

ÖDP Genel Başkanı Alper Taş, "Türkiye 'Ilımlı İslam Cumhuriyeti' zaten oldu. Daha fazlasına emperyalizm izin vermez. Türkiye İran olmaz, Endonezya olur. Artık Atatürk'ün kurduğu Cumhuriyet yenilmiştir, yeni Osmanlıcılık Cumhuriyeti oluşturulmuştur, bu da emperyalisttir. AK Parti iktidarına karşı ortak mücadele yürütmek gerekiyor."diye konuştu.

İm (Kod): Tümünü seç

http://www.ihlassondakika.com/gazete_baslik_detay.php?hd=360798&id=20673, 07 Mart 2011 Pazartesi, 02:29:20

---

CHP'den Kürtçe atağı

CHP daha önce oy almakta zorlandığı Kürt kökenli seçmenleri ikna etmek için parti tarihinde ilklere imza atmaya hazırlanıyor. Porejeler Kürtçe anlatılacak.

Cumhuriyet Haber Portalı

İstanbul- Kürt kökenli vatandaşlara ulaşabilmek ve partiye yakınlaşmalarını sağlamayı hedefleyen CHP, “ana dili” temel alarak dört önemli adım atıyor. CHP'nin seçim vaadi olarak hazırladığı “Aile Sigortası” projesi Kürtçe'ye çevrildi.

Vatan Gazetesi'nin haberine göre, CHP, Kürtçe reklam ve tanıtımın yayınlanması için TRT'nın Kürtçe kanalı ile anlaştı.

1-Kürtçe aile sigortası
CHP lideri Kılıçdraoğlu tarafından Şubat ayında İstanbul'da ekonomi yazarlarına açıklanan Aile Sigortası, gönüllü bir ekip tarafından Kürtçe'ye çevrildi. Kürtçe Aile Sigortası broşür olarak bastırılacak ve özellikle Güneydoğu'daki örgütler aracılığıyla vatandaşlara dağıtılacak.

2-TRT Şeş'te tanıtım filmi
CHP yönetimi, Kürt vatandaşlara en kısa yoldan ulaşmak ve Aile Sigortası'nın hedeflerini vatandaşlara aktarmak için ücret karşılığında TRT'nin Kürtçe kanalı ile anlaştı. Proje, CHP'nin anlaştığı reklam firmaları ile Genel Başkan Yardımcısı Erdoğan Toprak'ın koordinasyonunda sürdürüldü. CHP'nin çalıştığı Grey İstanbul ve Relax firmaları tarafından hazırlanan “Kürtçe reklam ve tanıtım” filimleri TRT Şeş'e paket olarak verildi. CHP'nin “Aile Sigortası'na” ilişkin Kürtçe tanıtım filimlerinin gelecek haftadan itibaren TRT Şeş'te yayınlanması bekleniyor.

3-Kürtçe internet sitesi
CHP, Kürt kökenli vatandaşlara ulaşabilmek için üçüncü adım olarak internet sitesinden Kürtçe yayın yapma kararı aldı. Kürtçe yayın için CHP Genel Başkanı Kemal ılıçdaroğlu'nun verdiği talimat doğrultusunda çalışmalara başlandı. CHP'nin internet sitesinin Mart ayı içerisinde Kürtçe yayın servisine başlayacağı belirtildi. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Londra temasları sırasında gazetecilerin “Kürtçe internet yayını da olabilir mi?” sorusu üzerine “olabilir” yanıtını vermişti. CHP'nin internet sitesinin Kürtçe yayına geçmesi için bir süredir hazırlık çalışmasının sürdürüldüğü ve Mart ayı içerisinde yayına başlayacağı ögrenildi. Metinlerin Kürtçe'ye çevirisi konusunda gönüllü destek alınacağı öğrenildi.

4-Mardin'de kürtçe türkü
CHP'nin Mardin'de düzenleyeceği ve Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun da katılacağı 8 Mart Kadınlar Günü kutlamaları için, Zülfi Livaneli'nin müzik dünyasına kazandırdığı sanatçı Züleyha ile anlaşıldı. Farklı etnik dillerde parçalar seslendiren sanatçı Züleyha'nın Mardin'de Kürtçe türküler seslendireceği öğrenildi.

Kemal Kılıçdaroğlu'nun 11-13 Mart'ta yapmayı planladığı Irak ziyareti “güvenlik nedeniyle” Nisan ayına ertelendi. Kılıçdaroğlu, Bağdat'tan başlatacağı ziyaretinde güvenliğin sağlanması durumunda, Süleymaniye, Kerkük ve Erbil'e de gitmeyi hedefliyordu. CHP Dışilişkiler Koordinatörlüğü, Dışişleri Bakanlığı ve Irak makamları arasında sürdürülen temaslarda, Irak'taki iç karışıklıklar nedeniyle güvenliğin sağlanamayacağı endişesi ile ziyaretin ertelenmesi kararı alındı.

Cumhuriyet, 5 Mart 2011

---

CHP'den radikal 'ana dil' çıkışı
‘Kürtçe okullarda seçmeli ders olarak okutulacak’


CHP'den radikal 'ana dil' çıkışı Kılıçdaroğlu’nun talimatı ile “Kürt sorununun çözümü ve demokratikleşme” çerçevesinde, Mart ayı sonunda yayınlanması planlanan Seçim Bildirgesine, “Kürtçe okullarda seçmeli ders olarak okutulacaktır” ifadesi konuldu. Bildiride, “yerel yönetimler reformu” önerisi de yer alacak

CHP’nin 18 Aralık’taki kurultayının ardından Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu tarafından “üçüncü yol” tanımı ile dile getirilen “Kürt sorunun çözümü ve demokratikleşme” adımlarına ilişkin çalışmalarda sona gelindi. CHP, “Kürt sorununun çözümüne yönelik” mevcut 1989 tarihli ve “Doğu ve Güneydoğu Anadolu Sorunlarına Bakış ve Çözüm Önerileri” başlıklı raporunun, güncellenip kamuoyuna duyurulması yönünde bir çalışma yapmayacak. Ancak 18 Aralık kurultayından sonra CHP’nin “Kürt sorunun çözümü ve demokratikleşme adımları”na ilişkin iktidar hedefleri ve çözüm önerileri seçim bildirgesine yansıtılacak. Seçim Bildirgesi’nde yer alacak öneriler için CHP’nin önce İstanbul’da, ardından da Şubat ayında Van’da düzenlediği “Arama Konferansları”nda Kürt sorunun çözümü ve demokratikleşme önerilerine ilişkin aydınlardan gelen değerlendirmelerden de yararlanıldı. Seçim bildirgesinde, “ana dil öğretimine” ilişkin yeni bir öneride bulunacak. CHP lideri Van toplantısında, “ana dilde öğretime sıcak baktıklarını, ancak ana dilde eğitimin bugün için çözülebilecek bir sorun olmadığını” dile getirmişti. CHP’de Genel Başkan başkanlığında parti üst düzey kurmayları ve akademisyenlerle üst üste gerçekleştirdiği toplantılarda, CHP’nin iktidarında, “Kürtçe’nin okullarda seçmeli ders olarak okutulması” ifadesinin konulması kararı verildi.

CHP’nin Seçim Bildirgesinde, 1989 raporunda yer alan, “Yurttaşların ana dillerinde serbestçe konuşabilmeleri, yazabilmeleri, öğretebilmeleri, bu dillelerde değişik kültür etkinliğinde bulunmalaları güvence altına alınacak” ifadesi tekrarlanacak.

Yerel yönetimler şartı

Seçim bildirgesinde CHP, “yerel kamu hizmetlerinin yerel yönetimlere devri, demokrasiye hizmet eder” tezinden hareketle “yerel yönetimler reformu” önerisinde bulunulacak. Bildirgede, Türkiye’nin, Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’nın şerh koyduğu maddelerin kaldırılması vaadinde de bulunulacak. CHP’nin önereceği “yerel yönetimler reformu” ile “merkezi hükümetin yönetimdeki ağırlığı” yerele yayılacak. Böylece güçlü yerel yönetimler ülkenin hem demokratik gelişimine, hem de iktisadi ve sosyal gelişimine katkıda bulunacak.

Hale GÖNÜLTAŞ /VATAN ANKARA, 7 Mart 2011

“Dersimliler’den özür dilenmeli, Seyid Rıza’nın itibarı geri verilmeli”

CHP lideri Kemal Kılıçdaoğlu’nun önerisi üzerine CHP’nin Tunceli 2. sıra adayı olan Hüseyin Akgün, yayınladığı seçim bildirgesinde, “1938′in katliam olduğunun resmen kabul edilmeli; Dersimli’lerden özür dilenmeli, 1938′de idam edilen Seyid Rıza’nın itibarları iade edilmelidir” dedi.

CHP’nin hazırladığı seçim bildirgesinde “Dersim Arşivlerini açacağız” vaadi yer alırken, bu partinin Tunceli 2. sıra adayı Hüseyin Aygün, bu talepleri yetersiz bularak yeni talepler öne sürdü. Dünyayı değiştirmek isteyen herkesin, işe önce kendini, evini düzenlemekle başlamak zorunda olduğunu kaydeden Aygün, “Hemşerimiz Kılıçdaroğlu’da buradan başladı ve önce kendi örgütünün yapısını ve zihniyetini dönüştürmek üzere işe koyuldu. Kılıçdaroğlu liderliğindeki CHP gerçekten büyük değişiklikler ve ilerlemeler yaşadı” dedi.

Başkandan işaretler aldım

Kendisinin CHP’li olmadığını ifade eden Aygün, “CHP üyesi olmadığım gibi CHP’ye adaylık başvurusu da yapmamıştım. Sosyalist soldan gelen bir insan olarak adaylık teklifini Kılıçdaroğlu’ndan aldım. Sayın Genel Başkan’ımızdan Alevi, Dersim ve Kürt sorunlarında “yeni bir dönem” açılacağının ve genel olarak ülkedeki siyasal havayı özgürlük ve eşitlik ilkeleri doğrultusunda dönüştürme yönünde işaretler aldığımdan ötürü bu teklifi hiçbir tereddüt göstermeden kabul ettim” diye konuştu.

Aygün ‘katliamın belgesi’ olduğunu öne sürmüştü

Aygün, 27 Ağustos 1955′te Tunceli Valiliği’ndeki toplantıda alınan ‘katliamının’ belgesi olarak öne sürdüğü belge şöyle:

“…Hüseyin Altıntaş’ın nüfus hane kayıtlarında adı yazan Hüseyin karısı Humar ve Hüseyin evlatları Humar’dan doğma Elif, Mehmet, Hadice, Ahmedi, Suzan, Alicemal, Hetip, Emine’nin 1938 harekatında imha edildiği ve aile reisi Hüseyin Altıntaş’ın da 1952 yılında öldüğü, haneden yalnız Ali Akgün’ün sağ kaldığı…”

İşte CHP adayı Hüseyin Akgün’ün bildirgesinde yer alan bazı hedefler:

-Askeri operasyonlar derhal durdurulsun: Kürt illerinde ve Dersim’de sürdürülen askeri operasyonların derhal durdurulması ve çok kültürcü ve farklılıklara saygılı bir özgürlük ve demokrasi kültürünün Kürt sorunu başta olmak üzere tüm diğer insan hakları sorunlarının çözüm mercii olarak geliştirilmesi;

-İnanç ve mezhep ayrımcılığına son verilsin: Tüm farklı inanç kesimlerinin ‘eşit yurttaşlık ilkeleri’ doğrultusunda muamele görmesi, çalışma hayatında, mülki idarede ve ticaret hayatında bu ilkelere aykırı inanç veya mezhep ayrımcılığı gibi uygulamaların giderilmesi;

-Katliam resmen tanınsın, özür dilensin: 1938′in katliam olduğunun resmen kabul edilmesi; Dersimli’lerden özür dilenmesi;

-Seyid Rıza’nın itibarı iade edilsin: 1938′de idam edilen Seyid Rıza, Uşene Seyid, Qemer Ağa, Fındık Ağa, Resik Hüseyin, Cebrail Ağa ve diğer şahsiyetlerin mezar yerlerinin açıklanması ve itibarlarının resmen iade edilmesi;

-Mağdurlara tazminat ödenmesi: Kayıpların, sürgünlerin, evlatlıkların isimlerinin açıklanması; 1938 Harekatında yakılan ve yıkılan yerleşim yerlerinin ahalisine tazminat ödenmesi; yakınları katledilen veya kendisi de katliam mağduru olan kişilere manevi tazminat ödenmesi;

-Zazaca ve Kürtçe eğitimde kullanılsın: Ana dillerimiz olan Zazaca ve Kürtçe’nin eğitim başta olmak üzere tüm alanlarda kullanılması için yasal zemin hazırlanması ve özellikle Tunceli Üniversitesi’nde Zazaca ve Kürtçe ders saatlerinin arttırılması ve anadillerimizde verilen derslerin sayısının arttırılması…

Öymen’e de dava açmıştı

Aygün, Onur Öymen’in PKK ile müzakere edilmesini eleştirirken söylediği, “Analar ağlamasın. Seyh Sait isyanında analar ağlamadı mı? Dersim isyanında analar ağlamadı mı? Dünyada diyen var mı? İlk siz diyorsunuz. Niçin? Terörle mücadele cesaretiniz yok.” sözleri üzerine başlatılan kampanyaya katılarak dava açmıştı.

AYDINLIK, 03.05.2011