CHUWALL

CHUWALL

İletigönderen cafersadık » Çrş Tem 11, 2007 19:22

Yılın gene Chuwall aylarındayım..

Kıbrıs'tan sâdık okurum aradı, “Nerede Çuval yazısı?” diye sordu.

Hiç aklımdan çıkmıyor ki.

4 Temmuz 2007, Amerika'nın 231'inci Bağımsızlık Günü imiş.

Beni ilgilendirmiyor, benim için 4'üncü yıl.

4 Temmuz'un 4'üncü yıldönümünü de devlet ve milletçe idrak eyledik.

Bu yıl 4 Temmuz'u Doğan Medya ve Zaman Grubu da “özel bir önem atfederek” kutladı.

Aksiyon özenle hazırlanmış bir özel sayı bile hazırladı..

Telaşın nedeni nedir sizce?

Sınırötesi Harekât'ın daha fazla dillendirilmesi ve kamuoyunda da rağbet görüyor olması mı?

Akepe sıkıştı mı?

Onu bir ölçüde rahatlatmak, dikkatleri başka tarafa kanalize etmek için mi Chuwall tekrar ve âcilen gündeme getirildi?


4 Temmuz Chuwall'ın 4'üncü, Akepe iktidarının 4,5'uncu yıldönümü.

Akepe ne yapsa Chuwall'ın, kendi iktidarında gerçekleştirildiği gerçeğinden kurtulamaz.

“Alet derecât” atanmış asker yetkililer sorumlu da, sivil seçilmişler sorumsuz mu?

Gül 4 Temmuz 2003'te Amerikalı yetkilileri üç tam gün bulamayan Akepe'nin, o gün tesadüfen Kayseri'de mantı yemekle meşgul Dışişleri Bakanı'dır.

Akepe'nin Chuwall'a yaklaşımı, “Ne notası, müzik notası mı?; “Büyük devletler özür dilemez” yaklaşımıdır.

Gül Irak'a harekât bağlamında halâ (Kanal 24);

“Şunun altını çizmek isterim, eğer güvenlik meselelerinde, Allah korusun savaş gibi konular, operasyon gibi konuları iç politikaya alet ederseniz, içeriğiyle ilgili ya da kurumlar içinde çeşitli politik amaçlarınız olursa, şahsi bazı prestijler için bunlar yapılırsa, bunlar daima felaket getirir.
Türk tarihinde de vardır bunlar. 90 bine yakın memleket evladını biz Kafkasların, Erzurum'un, Kars'ın tüm oraların soğuk kışında nasıl heba ettik. Allahuekber dağlarında, bunu tarihimiz yazar. Bundan çok büyük ders aldık. Balkan Harbi aynı şekilde, Osmanlı topraklarını nasıl kaybettik?”


Gül ne bilir Sarıkamış'ı?


Hayatında kaç defa Sarıkamış'tan bahsetmiştir.
Fakat sorarsanız Türkocağı'nın kurcusu olacak kadar milliyetçi olduğunu ifade etmektedir.

Gülen'e iki defa, hem de “Nihal Atsız Türklüğe Hizmet Ödülü” verecek kadar “Türkçü” olan Türkocağı hakkında da rivayetler muhteliftir kıymetli okuyucu..

Genel Başkan Nuri Gürgür Zaman'da 60 ihtilalini tefrika eden yazı dizisi kaleme almış,
Şehit cenazlerinde bayrakla yükselen milli duyguyu eleştirebilmiştir.

Gül devam ediyor;

“Politikanın, iç siyaset konularının öne geçmesi hep felaket getirmiştir. Bu demek değildir ki savaş yapılmaz, bu demek değildir ki müdahil olunmaz, gerekirse savaş da yapılır. Ama bunlar kararlı, çok soğukkanlı, çok büyük bir sorumluluk duygusu içerisinde ve çok dikkatli analizler ve bu işin uzmanları dediğimiz askerlerimizin tavsiyeleriyle yapılan işlerdir", ve ekliyor, “Eğer asker yarın girelim derse, yarın gireriz”..

Pes..

Sen ey okuyucu askerin şimdiye kadar, 12 Nisan'dan bu güne kadar kaç defa en yetkili ağzından “girelim” dediğini hatırlamıyor musun?

Benim hesabıma göre Ankara'dan Süleymaniye'ye çift şerit gidiş geliş yol olur.

Devam ediyor Gül;

“Bu kararlar nasıl verilir? Hükümetin bu tip konulardaki uzmanı kimdir? Bir hükümetin kalkınmayla, ekonomiyle ilgili uzmanları kimlerdir? Hazinesidir, ekonomiyle ilgili kurumlarıdır. Bir hükümetin dış politikayla ilgili uzmanları kimdir? Diplomatlarıdır. Tabii ki böyle bir konuda da askerleridir. Savaşın ne olduğunu en iyi asker bilir. Ama savaşılacak yerde sonuna kadar savaşılır. Siyasi karar da sonuna kadar verilir"diyor.

Akepe her konunun önüne “ekonomiyi” çıkarıyor.

Erdoğan Büyükanıt'a borsa ile ilgili olarak sitem ettiğini söylüyor.

Halbuki 5 Temmuz tarihli Hürriyet'e göre “Borsayı coşturanlar yabancılar”..

[size=18 ]“Milli” konularda borsa düşüyor, “yabancılar istediğinde” coşuyor. [/size]

Başbakan Büyükanıt'a sitem ediyor.

Yine aynı tarihli Hürriyet,

“Devlet Denetleme Kurulu, Irak'a elektrik satmak için kurulan Kartet Elektrik'e özel yasayla sağlanan ÖTV avantajının devleti 12 milyon dolar zarara uğrattığını saptadığını”

yazıyor.

Kuzey Irak'ta kim var? Türk düşmanı peşmergeler.

Büyükanıt'a göre teröre yardım ve yataklık yapıyorlar ve harekâttan fayda çıkar”.

Kuzey Irak'a kim hükmediyor? Brüt olarak Bağdat, net olarak Amerika.

İkisi de Kuzey Irak'a söz geçiremiyor. Bağdat göz yumuyor, Amerika Kandil'e zırhlı araç ile ikmal yapıyor.

Ross yalanlıyor.

Peki sınır ihlâli yapan iki Amerikan F-16'sı da mı yalan?

Büyük devletler özür dilemez..

Muhatabının bu yaklaşımda olduğunu görünce de kafasına çıkar.

Türkiye Irak'a bir değil;

a) PKK için;
b) Türkmenler için;
c) Chuwall için üç defa girmelidir.


“Eski” Adalet Bakanı Cemil Çiçek ne diyor; “28 ülke teröristleri destekliyor”.

Tesadüfe bakın ki BOP bağlamında “sınırları değişecek” ülke sayısı da 22.

Peki 28 ülke IRA'yı, Batasuna'yı, taliban'ı desteklemiyor da neden PKK'yo destekliyor?

Cevap; “Türkiye'yi bölmek için”.
Sevr için..

Sevr, AB'nin TURAN'ıdır. BOP da Amerika'nın..


İkisinin ucu da Türkiye'ye dokunuyor.

Şimdi bu Irak'a askeri harekâtın “önce” maliyetini hesaplayan Akepe, jest olsun diye elektrik satıyor. Şunları yapmazsan elektriğini keserim demiyor, elektriği silah olarak kullanmıyor.,

Habur'u kapatırsak bölge halkı zarar eder diyor.

Ama kendisi elektrik satışından 12 milyon dolar zarar ediyor.

Güler Kömürcü diyor ki Barzani'nin, Türkiye'de 180 şirketi var.

Yâni senin anlayacağın kıymetli okuyucu “Cep to cep” ekonomisi. Emme basma tulumba.
Avustralya itiraf ediyor, “Irak'a petrol için gittik”.

Erdoğan “Dünya Odalar Federasyonu Kongresi” için gelen Albright'ın yaka iğnesini Türkiye'den almış olmasına önem veriyor.

Albright o kongrede ne diyor;

“Bir ülkenin en büyük zenginliği petrol ve doğal kaynakları değildir. En büyük zenginlik profesyonel bürokrat, hukuka inanan hukukçular ve işadamlarıdır. Küresel ekonomi ve küresel barış arasında ilişki vardır.”

Halbuki Erdoğan'ın “bürokratik oligarşi” dediği profesyonel bürokratlarla yıldızı hiç barışmadı. Onları hep engel olarak gördü.

Anayasa Mahkemesi'nin “hukuka inanan hukukçuları“da 367 sürecinde Erdoğan'ın en büyük muarızı..

Albright'ın küresel barış dediği şey, itirafındaki gibi küresel ekonomidir ve onun için, petrol için Irak'a girmiştir.

Saklıyor. Takiyye yapıyor. Ve bu takiyye ile bölgesel eşbaşkanlar arıyor.

Gördüğün gibi ey okuyucu Chuwall çok derin bir konu. Ahtapot gibi..

6000 yıllık Türk tarihinin en yüzkızartıcı olayıdır.

Bu gökkubede hiç bir şey gizli kalmaz ve atanmış ve seçilmiş sıralı bütün sorumlular elbet hesap vereceklerdir.

Yaralı kalbimde bir hicran yarasıdır.

Son zamanlarda yayılan duyumlara göre; “Türk askerinin burnunu sürtmek için” devrin Savunma Bakan Yardımcısı Wolfowitz'in onayı ile yapılmış.

Delik çoraplı Wolfowitz biliyorsunuz Akepe iktidarının Gül'ün başbakanlığı devrinde Erdoğan için Hilmi Özkök Bey'e “Hâmili kart yakinimdir” mesajını gönderen adam.

Chuwall ile ilgili anıları, muhteşem bir “senkronizasyon ile” piyasaya sürülen Michael Todd'un söylediklerini bir kenara bırakalım.

Ama unutmayalım, hafızamıza, milli benliğimize nakşedelim. 6000 yılın acısını, çıkarana kadar taşıyalım.

"...Fırın-kamyonun içinde beklerken çok fazla konuşma duyuyorum, tüm yakarışlara kayıtsız kalıyorlar. Diğer adamlar su istiyor, ama anadilleri İngilizce değil. Aniden saldırıyorlar yanımızdaki
askerler, kafalara vuruyorlar ve bağırıyorlar... Parmakları sürekli tetikteydi ve bıçaklarını gösteriyorlardı.... Bu çocuk sayılacak yaştaki askerler bazılarımızın El Kaideci olduğundan
şüpheleniyorlardı.”

"...Yanımdaki adam çok acı çekiyordu, plastik kelepçeler ona eziyet ediyordu... Hepimiz öyleydik ama onun hayati tehlikesi vardı, çünkü ellerinin rengi değişmeye başlamıştı... Bu kadar El Kaide şüphelisi nereden çıkmıştı? Türkçe konuştuklarından emindim, bu mümkün değildi çünkü ABD ve Türkiye müttefikti... Kimse gülmüyordu. Herkes şaşkındı. Yanımda yatan adamla aramda bir yakınlık olduğunu hissettim, şükürler olsun ki adam sağdı ama pekiyi durumda değildi. İngilizcesi gayet iyiydi, bana milliyetimi sordu, kendisi Türk'tü, Ankaralıydı, aramızdaki bağ büyüdü... Kamyondaki diğer insanların da Türk olduğunu söyledi ama bazılarını tanımıyordu. Bizim konuşmamızdan nefret ettiler ve silahlarına mermi sürerek çenemizi kapatmamızı söylediler."

"...Çuvalları başımızdan söküp aldılar. Süleymaniye'yi gördüm, anayolda gidiyorduk, herkes gözünü bize dikmişti; bizimle alay ediyor ve Amerikan askerlerini alkışlıyorlardı. Amerikan askerlerine el sallıyorlar ve gülümsüyorlardı, bize aşağılayıcı şeyler fırlatıyorlardı. Bazılarının ayakkabılarını savurduğunu ve tükürdüğünü gördüm. Neden başımızdaki çuvalları çıkarmışlardı? Bunu kasıtlı yaptıklarını şimdi anlıyorum, insanlar yüzlerimizi görüp tanımıştı ve böylece ABD iyi bir iş yaptığını Kürtlere göstermiş oluyordu."

"...Duyduklarım şunlardı, bunları yazdığım için üzgünüm çünkü kötü laflar: 'Şu alçak bir daha çuvalını çıkarmaya kalkarsa onu delik deşik edeceğim', 'Şu alçaklardan birini süngülemek çok hoşuma gider', 'Çok üzgün görünüyorlar, sanki birazdan kafası kesilecek olan bir grup tavuğa benziyorlar!', 'Burayı biraz boşaltalım, kapıları kilitleyelim ve birkaçının kafasını keselim, bakalım kafaları kesilince ortalıkta koşabiliyorlar mı?'
..”


Ey Türk..

Amerikalılar tarafından “kafası kesilecek tavuğa benzetilen” asker senin askerindir.


Amerikalılar tarafından peşmergeler arasında elleri bağlı sokak sokak gezdirilerek teşhir edilen, Kürtlere ayakkabı fırlattırılan ve tükürttürülen senin askerindir.

Bu olay 4 Temmuz 2003'te gerçekleşmiştir.

Bu tarihi bir kenara yaz ve o tarihte sorumlu olan atanmış ve seçilmişlere hesabını “demokratik” yoldan sor.

Sen sormazsan tarih soracak.

Hadi İngiliz'in anlattıklarına “yalan” diyelim.

Peki “ilk” olduğu için çuvalına “W1” yazılan Habib Hürmüzlü'nün söylediklerine ne demeli?

"Saatler 15.00'i gösterirken, helikopter ve askeri araç sesleri duyuldu. Türkiye'den gelecek mobilya ve yardım malzemeleri için ihtiyaç listelerimizi veriyorduk. Ben Türkmeneli Partisi Süleymaniye bürosu adına bulunuyordum. Irak Türkmen Cephesi (ITC) ve diğer Türkmen kuruluşlarından arkadaşlar da vardı. Seslerini çok net olarak duyuyorduk. Ama bunun bizi hedef alan bir operasyonun işaretleri olarak algılamadık. ABD askerleri bulunduğumuz binanın bahçesine girip bağırıp çağırmaya başladığında şaşırdık.. Kimse böyle bir şey beklemiyordu. Öyle ki Türk birliğinin komutanı olan binbaşı, bunu konuşarak çözebileceğini düşünüyordu. Durumun vahameti anlaşılınca Türk binbaşı Ankara'daki komutanları arayarak emirlerini sordu. Orada bulunan bazı askerler çatışma izni istese de Ankara 'hayır' dedi."

Şimdi..

Asker veya sivil..

Atanmış veya seçilmiş kim olursa olsun birisinin..

Çıkıp Hürmüzlü'ye bir şey söylemesi gerekir. Yalansa mahkemeye versinler.. Ama ya değilse?

Mutlaka açıklama yapılmalıdır.

Millet bekliyor, tarih bekliyor.

Konuyla ilgili olanlardan Karabay Amerikalı Korgeneral'in, tim komutanını ateş etmediği için alnından öptüğünü söylemişti.

Hürmüzlü'nün söyledikleri doğruysa asıl alnından öpülecek olan..

Süleymaniye'deki binbaşı değil, “Ankara”dakilerdir.

Kimlerdir onlar?

Makam yahut rütbeleri nedir? Kararın siyasi yahut askeri sorumluları kimlerdir?

Ben sormuyorum..

Millet soruyor. Tarih soruyor.

Şimdi..

Hâl böyleyken..

4 Temmuz 2003'den bu yana Amerikan Bağımsızlık Günü'nün Ankara'daki Büyükelçilik'te yahut İstanbul İstinye'deki Pentagon binasında yapılan yıldönümü kutlamalarını ..

İşgal İstanbul'unda işgalcilerin konsolosluklarında şu veya bu nedenle yapılan toplantılara...

Katılanları da o toplantılarda dans eden, eğlenen zevata benzetiyorum..

Bu yıl Ankara Büyükelçilik'teki davete askerlerin “alçak profil sergileyerek” alt düzey rütbelileri göndermesi..

Askeri bando göndermemesi..

İyidir..

İyidir de..

Eksiktir.

Çünkü “tavır” her yerde ve her zaman sergilenseydi anlamlı olurdu.

İstanbul Pentagon'daki “kutlamaya”..

52'inci Tugay bandosu katılmış ve konukları “eğlendirmiş”.

(İHA'nın 4 Temmuz 2007 tarih ve ERHAN YILMAZ - ABDULLAH COŞKUN imzalı haberi)

O bandonun oraya katılmasına izin ve emir verenleri ben anlayamıyorum.

Sen anlıyor musun?

Görüldüğü gibi kıymetli okuyucu Chuwall büyük.. Çok büyük..

Hangi konuyu koysan alıyor.

Nice mızraklar saklıyor..

Bütün mızraklar bu meşhur Chuwall'a sığıyor.


“57'iNCİ ALAY ÇANAKKALE'DE, TRABLUSGARP'TA, FİLİSTİN'DE, SAKARYA'DA

57'inci ALAY KARABAĞ'DA, KARASU'DA, KERKÜK'TE, KIBRIS'TA

57'İNCİ ALAY HERYERDE..

HEPİMİZ 57'İNCİ ALAY'IN NEFERİYİZ.”


Hüseyin Mümtaz
Kullanıcı küçük betizi
cafersadık
Üye
Üye
 
İletiler: 198
Kayıt: Sal Mar 20, 2007 20:22

İletigönderen Veled » Çrş Tem 11, 2007 19:40

cafersadık, güzel bir analiz olmuş teşekkür ederim yazıyı paylaştığınız için.Ne anlar ki amerika çuvaldan 8) zaten medya da üzerine gitmeye başladı bu konunun akp'nin suyu ısınmıştır :wink:
Kullanıcı küçük betizi
Veled
Satılmıştır
 
İletiler: 3
Kayıt: Çrş Mar 07, 2007 20:46


Şu dizine dön: Gazete Köşe Yazarları

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 5 konuk

x