CIA'nın Çetecileri! (10) )
Rand Corporation, merkezi California'da olan ve 1948 yılında kurulup, CIA ile birlikte çalışan bir THİNK-THANK kuruluşudur.SSCB'nin dağılmasında en önemli rolü üstlenmiş ve bu konuda da son derece başarılı olmuştur. Rand Coporation'un Türkiye ilgili raporunda, bir düşünce dile getirilmiş ve uygulamaya konulmuştur.
"Militan Kürt gruplar, Marksizmden, İslam'a yönelirse, Kürtleri devlete karşı harekete geçirirler ve İslamcı hareket Türkiye'de daha etkin olabilir."
27 Kasım 1978- Diyarbakır'ın Lice ilçesi Fis köyünde A. Öcalan ve altı arkadaşı tarafından kurulan PKK (Kürdistan İşçi Partisi), başlangıçta Marksist anlayışla kurulmuş ve bölge halkından kopuk bir örgüttür.
PKK terör örgütünü Abdullah Öcalan ve hempaları mı kurmuştur? PKK'yı Kemal Burkay'a göre "DERİN DEVLET", Doğu Perinçek'e göre de MİT kurdurmuştur.
ABD kaynaklarının açıkladığı CIA raporlarına göre de, PKK'nın kuruluşundaki en etkin irade Amerika'dır.
CIA tarafından PKK için bir kaç kez rapor hazırlanmış ve bu raporların bir kısmı kamuoyu ile paylaşılmıştır. Ancak bu raporda son derece ilginç bir nokta dikkat çekmektedir. Açıklanan raporun ilk üç sayfası karartılmıştır.
1 Mart 1988- CIA rapor başlığı- "Türkiye-İran-Irak Kürt Ayaklanmaları"
1 Temmuz - CIA rapor başlığı: "Türkiye ve bölge ülkelerindeki Kürtlerin sayısı hakkında değerlendirme" Bu rapor Vatan gazetesinde 29 /06/ 2007 tarihinde yayımlanmıştır.
"Kürtler- Artan Umutlar- Eski Kavgalar" ( The Kurds- Rising Expectations- Old Frustraions) Bu rapor ise CIA ve diğer Amerikan istihbarat örgütlerinin işbirliği ile hazırlanmış ve 1 eylül 1992'de yayımlanmıştır.
Ancak 17 sayfalık bu raporun bir çok sayfasının sansürlenmiş olmasıdır. ABD, PKK'nın kuruluş aşamasında olan desteğinin üzerini örtmek istemektedir. 1978'den günümüze dek gelen süreçte ABD, hep PKK'nın yanındadır.
PKK'yı kim kurmuş veya kurdurmuştur? Yorum sizin... Terör örgütü ve uzantıları artık cemaat, tarikat ve aşiretlerle birlikte hareket etmektedir. amöerika'nın nasihatı tutulmuştur.
Emperyalizm için din ve dini duygular en ustaca kullanılan ayrıştırma silahıdır. Bu nedenle CIA'nın çetecileri ve/veya bir başka deyimle "Büyük Abi" "Halkı Din ve Irk Farkı Gözeterek Kin ve Düşmanlığa Tahrik Etmek" suçunu işleyenleri baş tacı etmiş ve o kişiyi eşbaşkanlıklarla ödüllendirmiştir.
PKK başta olmak üzere Türkiye'deki Kürt militan gruplar bu nedenle cemaat ve tarikatların içine sızmış, ana amaçlarını gizleyerek dinsel açıdan insanlarla ilişki kurarak, aralarında bağı güçlendirmişlerdir.
Yapılmak istenen son derece açıktır. Önemli olan bu fotoğraftaki küçük kareleri net olarak görebilmektir. Küresel çeteler, tüm ulus devletlerin otoritelerinin yıkılmasını, olabildiğince etnik ayrıma uğramış şehir devletlerine bölünmesini, o ülkenin ordusunun da milliğini yitirmiş savunma gücü yok edilmiş güçlere dönüşmesini istemektedir.
Bu nedenle her türlü psikolojik silah ve en başta din kullanılacaktır. Din hürriyeti öyküsü güncelleştirilerek her gün millete servis edilecek, diğer taraftan da Hristiyan Misyonerliği alabildiğince yapılacaktır. Bunu yanı sıra oluşturulan İslami Kürt kuruluşlar da etnik milliyetçilik körüklenerek yedeklenecektir.
Bu süreç içinde Amerika, Türkiye'deki İslami hareketi yakından takip etmiştir. Takip etmekle de kalmamış, seçtiği kişileri eğiterek diplomatlar, siyasetçiler ve aktivistler yetiştirmiştir.
Amerika'daki "Dünya dinlerinden Sorumlu komite"nin başkanı Haham David Saperstein'dir. Aynı komitenin bir başka üyesi Leyla El Marayati, ABD'yi Pekin ve Varşova Dünya Kadınları toplantısında temsil etmiş ve Türkiye'yi "dindarlara barbarlıkla" suçlamıştır. Avrupa Güvenlik ve İşbirliği İnsani Boyutlar toplantısında ise aynı kadın, Türk Silahlı Kuvvetleri'ni "Müslüman subayları ordudan atmakla" itham etmiştir.
Dünyada ülkenin etrafında oyunlar oynanırken, Türkiye'de "hedef saptaması" yönünü yitirmiş ve "Mollalar İran'a" sloganı Pentagon'dan ezberletildiği gibi alanlarda zirve yapmıştır. Baş düşman bu yanılgının etrafında çöreklenmiş ve daha emin adımlarla hedefine doğru yürümeye devam etmiştir.
Merve Kavakçı ile Türkiye adeta bir sınavdan geçmiş, yazılı ve görsel basın tüm manşetlerinde İran'ı işaret etmiştir. Ancak hedef yanılgısının zirve yaptığı bu dönemde ne İslamcılar ne de Kürt İslamcılar boş durmamıştır. Türk milleti "Türkiye Laiktir- Laik kalacak" sloganı ile oyalanıp, "Tam Bağımsız Türkiye" anlayışını rafa kaldırınca, meydan ne idüğü belirsiz bir sürü kuruluşa ve kişiye kalmıştır.
Dün bir, bugün iki diyerek mi bu günlere gelinmiştir? Elbette hayır... O zaman çok uzak olmayan bir geçmişteki bir üniversite kurma girişimini hatırlamamız gerekmektedir. Üstelik bu üniversite Kürtçe eğitim yapacaktır. 1. Paylaşım Savaşı'ndan önce Van'da Saidi Nursi (Kürdi) bir medrese açılması için girişimlerde bulunmuştur. Bu üniversitenin adı Medresetüz Zehra'dır. İşin en garip tarafı ise bu medresenin temeli zamanın padişahının maddi ve manevi katkılarıyla Edremit'te atılmıştır.
Eğitimin Kürtçe yapılması kararına karşın "Arabî vacip- Kürdî caiz-Türkî lazım"dır. İlk üniversite Osmanlı topraklarında açılacak daha sonra tüm İslam ülkelerine ve hatta tüm dünyaya yayılacaktır.
Medresetüz Zehra, Cumhuriyet'in ilanı ile açılmamış, Saidi Kürdi'nin hayalleri gerçek olamamıştır. Ancak bir başka kişi onun bu projesini hayata geçirmiş ve onun okullarının sayesinde bir çok ülkede ajan provokatörler ve aktivistler yetişmiştir. "Gülen Okulları" sanki ABD katkısıyla hayata geçirilmesine rağmen, Saidi Kürdi'nin planlarının aynanın sırlı yüzüne yansımasıdır.
İzzettin Yıldırım... Bu ismin altını dikkatle ve hatta kırmızı kalemle çizerek yolumuza birazcık Suriye tarafından düşürülen uçağımıza bir kaç satırla değinmemiz gerekmektedir.
Dün, Sn. Davutoğlu "Komşularımızla sıfır sorun" demiştir.
Bugün ise " Suriyeli muhaliflere silah sevkiyatı, Türkiye'de faaliyet gösteren CIA ajanları tarafından organize edilmektedir." Suriye Haber Ajansı
Dün "Suriye, bizim iç işimizdir." R. T. Erdoğan
Bugün, Gazeteci sorusu " F-4'ün Suriye hava sahası ve kara suları içinde ne işi vardı?"
El cevap(!) " Bilgimiz yok. Ne oldu da oraya geçtiler?" R. T. Erdoğan... Bilgisi yokmuş, inandınız mı?
Kanla beslenen büyük balık, küçük balığın önüne bir yem atmıştır. "Suriye'ye savaş aç ve dünya lideri ol.(!) Ben seni zaten yutmak için hazırım. Benim çıkarlarım için, sen askerini Suriye'ye sür. Kandil, Suriye'de işbirlikçi Kürtler ve terör örgütü senin en zayıf anında topraklarının üzerinde Kürdistan'ı kurmak için hazır ve nazırlar..."
Kısacası küresel çetelerin planları için Türkiye kurban seçilmiş ve ve kendi başını kesmek için de keskin bıçak Erdoğan'ın eline verilmiştir.
Devam edeceğiz.
Figen ÖZEN, 23 Haziran 2012