CIA'nın Çetecileri! (4)
Görünen Köy Kılavuz İstemez!..
Görünen köy gerçekten kılavuz istemez. Buna rağmen bir araya gelip, görünen köy için bir kılavuz aramaya kalkarsanız, üstelik kılavuz olarak bir de "karga"yı seçerseniz, etrafa yayılan kana boyanmış pisliklerin sadece burnunuza değil, etrafa da bulaşmasını önleyemezsiniz.
Hal böyle iken küresel çeteleri "kılavuz" kabul eden CIA'nın çetecileri Istanbul'da buluşmuştur. Çetenin sözcülüğünü Hillary Clinton yapmışsa da, Sn. Erdoğan ABD Dışişleri Bakanı'nı gölgede bırakacak söylemlerde bulunmuştur. Malum kendileri Genişletilmiş Büyük Ortadoğu Projesi'nin Eşbaşkanı'dır ve kendisine verilen görevleri yaptığını da söylemektedir.
"Ortadoğu'da yirmi iki ülkenin sınırları değişecektir." Bu söylem eski ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice tarafından Başkan Bush'un Baş Danışmanı olduğu dönemde dile getirilmiştir.
Ancak bir çok ülkede eşbaşkan atamalarına rağmen BOP Irak'ın dışında başarılı olamamış ve çökmüştür. Bu nedenle BOP'nin sınırları değiştirilerek genişletilmiş ve içine Kuzey Afrika'da alınmıştır.
Kuzey Afrika için sosyal paylaşım ağında yaratılan sahte kahramanlar ve düzmece haberler ve fotoğraflarla Libya dışındaki tüm Kuzey Afrika ülkelerinde emperyalizmin eski memurları koltuklarından indirilerek, sözde demokrasi, insan hakları çığırtkanlığı yapan düzmece muhalif gruplar, kardeş kanı içerek yeni atamaların yapılmasına çanak tutmuştur.
Libya'da ise durum, "SOROSpu" çocuklarının umduğu gibi çıkmamış, Kaddafi direnmiş, Cezayir katliamcısı Fransa, çeteci başı NATO, uçaklarıyla sivil halka bomba yağdırmıştır. Türkiye ise TBMM kararı olmadan, Deniz Kuvvetlerine ait gemileri Libya'ya göndererek bu katliama ortak olmuştur. Kaddafi öldürülmüş ve bu gün Libya ikiye bölünmüştür.
Şeytan çizgi romanlarda ve masallarda olduğu gibi her zaman boynuzlu ve çatal kuyruklu değildir. Boynuzsuz ve çatal kuyruksuz nice şeytan İstanbul'da bir araya gelmiş ve bu bir araya gelişin adını da "Suriye Dostları Toplantısı" başlığı ile duyurmuşdur.
Türkiye, küresel çetelerin yarattığı yapay bir iç savaşın(!) içine "müdahil bir güç" olarak sürüklenmek istenmektedir. Haçlı ittifakı yol arkadaşları İsrail ve kendi çıkarları için bir Müslüman ülkeye karşı bir başka Müslüman ülkenin askerini kullanmak için kollarını sıvamıştır.
Müslüman Türkiye'ye, Müslüman Suriye'nin halkı hedef olarak gösterilmiştir. Müslüman, Müslüman'a kırdırılacak, oynanan oyunda parsayı da küresel ağalar toplayacaktır.
Çuvalcı general CIA Bşk.nı Petraus'un Ankara'da hâlâ içeriği açıklanmayan, Erdoğan'la yaptığı görüşme ise, Suriye'ye yöneltilecek namluların hedefinin saptanmasıdır. Bu görüşme oyunun birinci perdesidir. İster adına talimat isterseniz tavsiye deyin, hiç fark etmez, bu görüşme Seul'deki Obama-Erdoğan görüşmesinin ön hazırlığıdır.
Ancak bu arada Petraus'un Ankara ziyaretinin ardından, kulislerde kulağınıza geldiği takdirde dudaklarınızı uçuklatacak bazı bilgiler de dolaşmaktadır.
ABD Büyük Elçiliği'nin sızdırdığı bilgilere göre;
* Görüşmenin tüm ayrıntıları Kürdistan maddesinde gizlidir...
* CIA Bşk.nı giderken, TSK tarafından yakalanan PKK ile işbirliği yapan ABD'li 28 askeri sivil giyimli olarak birlikte götürmüştür.
* Kemal Burkay.
* Suriye.
Bir başka yazıda Petraus'un geride bıraktıklarını ve/veya birlikte götürdüklerini irdeleyeceğiz. Ancak biz cadı kazanının kaynatıldığı Suriye'ye geri dönelim.
Sahneye bir oyun konulmuştur. Ancak bu oyunun Türkiye'deki yönetmeni "usta" olduğunu iddia etmesine rağmen son derece acemi veya acelecidir. Örneğin ortada ne fol ne de yumurta varken, yalancı gurk olmuş anaç tavukların davranışıyla Hatay'da mülteciler için çadır kentler kurdurmuştur.
Çadır kentlerin kuruluşunun ardından, bilindiği gibi Beşşar Esad da "Daha mülteciler gelmeden Türkiye Hatay'da çadır kent kurdu. Merak ediyorum, nasıl oldu da bildiler mülteci geleceğini?" cevap verilmesi mümkün olmayan sorusunu sormuştur.
Ne fol ne de yumurta ortada yokken bu çadır kentler neden kurulmuştur? Nortdamus'u bile kıskandıracak geleceği bilen bir öngörü, "Siyasette hiç bir şey tesadüf değildir. Eğer bir olay vuku buluyorsa bilin ki önceden planlanmıştır." söyleminin doğruluğunun resmidir. Hey önceden yapılan plan doğrultusunda, kendisine verilen görevi ne pahasına olursa olsun, yapmak isteyenlerin işgüzarlığı ile hayata geçirilmektedir.
Paha? Türk askerinin canıdır, kanıdır.
Pentagon'un raporunda ilk sırada düşman ilan edilen Suriye'nin ABD için staratejik konumu son derece önemlidir. Ülke emperyalizme teslim olduğu takdirde İsrail ile Irak arasında hiç bir engel kalmayacaktır. ABD'nin desteği ile 2004 yılında isyan eden Suriyeli Kürtlerlerin yeniden bir kalkışma içinde olması sağlanarak, ülkede özerk Kürt bölgesinin yapılanması için alt yapı çalışmaları devam etmektedir. Bu yapı sağlandığı takdirde Irak'ın kuzeyindeki taşeron devlet(!) bu bölge ile birleşerek Büyük Kürdistan kurulacaktır. Denize kapısı açılan büyük(!) Kürdistan..
Sonra sıra kimdedir?.. Elbette Türkiye'de...
Türkiye ne yazık ki teröristlere ev sahipliği yapmaktadır. Hatay'da Suriyeli teröristlerin kamp kurduğu defalarca yazılı ve görsel basına yansımıştır. Suriye'deki olayların Lübnan'daki, Türkiye'nin istihbaratını, iletişimi elinde tutan Harririlerin ve Türkiye üzerinden sızan silahlı terörist bir grubun olayları başlattığı bir gerçektir. Lbyalı 20 İbda-C mensubunun da Türkiye sınırından, Suriye'ye geçtiği ve muhalifleri örgütlediği söylenmektedir.
İzmir'deki NATO Karargâhı'nı Libya'yı yerle bir etmek ve Kaddafi'nin ülkesini parçalamak için kullanılmasına izin veren siyasi erk, bu gün aynı amaçla Hatay'ı kullandırmaktadır.
ABD bile savaş için çekimser görünmeyi başarırken, Erdoğan'ın savaş ısrarını anlamak mümkün değildir. Kendilerine "Suriye'nin Dostları" adını veren CIA'nın çetecilerinin İstanbul'da yaptığı toplantıda Erdoğan'ın yaptığı şu çağrının anlaşılması mümkün değildir.
"Suriye rejimi tarafından gerekli işbirliğinde bulunulmadığı takdirde BM Güvenlik Konseyi'nin üzerine düşen sorumluluğu üstlenmekten bir kez daha kaçınırsa, uluslararası toplumun elinde Suriye halkının meşru müdafaa hakkının desteklenmesinden başka bir seçenek kalmayacaktır."
İktidar, kendisini besleyen güce, CIA'nın çeteci başına mahkumdur. Bu nedenle de ABD'nin sözcülüğünü yapmaktadır. Erdoğan savaş tamtamları orkestrasının şefliğine soyunmuştur.
Erdoğan, dün kadim dostum dediği Beşşar Esad için, bu gün savaş tamtamları çalmaktadır. İsyancıların Suriye halkının meşru temsilcisi kabul edildiği bu toplantıda, rejimin uyguladığı acımazsızlığın(!) BM'nin Bağımsız Komisyonu'nun belirttiği gibi insanlığa karşı işlenen suçlar olarak kabul edilebileceği kaydedilmiştir.
Allah dost ve komşu ülkelerin liderlerini, Erdoğan'ın "kadim dostluğu"ndan korusun!..
Davud ve Golyat... Güçlerin denk olmadığı savaşta, Esad ve Suriye halkı emperyalizmin ülkelerini işgal ve bölme planına karşı direnmektedir. Vatanı savunmanın adı Erdoğan'ın dilinde "rejimin uyguladığı acımasızlık"a dönüşmüştür. Tarihte Davut'un Golyat'ı yendiği unutulmamalıdır.
ABD Büyük Elçiliği'nin sızdırdığı haberlere göre, Erdoğan- Petraus görüşmesinin ayrıntıları yukarıda size aktardığım gibi "Kürdistan" maddesinde gizlidir. Suriye bu büyük oyunun bir parçasıdır. Amaç ABD ve İngiltere'nin ileri karakolu olan İsrail'in önündeki tüm engelleri kaldırmaktır. Elbette sıra Türkiye ve İran'a gelecektir. CIA'nın çetecileri Kürtleri piyon olarak kullanmaktadır.
Emekli Orgeneral Edip Başer'in bu savı destekleyen bir beyanatı Yeniçağ gazetesinde yayımlanmıştır.
"Bana Kuzey Irak'tan 2008'de bir almanak getirildi. Onun son iki sayfasını kapsyacak şekilde "Büyük Kürdistan" vardı. Bunu getiren aşiret reisi, bu haritaya benzer haritaların bulunduğu, rozetlerin dağıtıldığını, bütün çocukların yakasında bu rozetlerin olduğunu söylemişti. Bu haritada ülkemizin çok önemli bir kısmı, yaklaşık üçte bire yakını, belkide daha fazlası o haritanın sınırları içersinde gösteriliyordu. Bunlar imrenilecek kadar iyi bir koordinasyon içersinde o istikamete doğru ilerliyorlar. Türkiye'ye de şunu söylüyorlar; Ya kendi rızanla peki de, ya da biz kan dökerek, iç savaş çıkararak bu isteğimizi elde ederiz."
Peşmerge reisinin hedefi Suriye Kamışlı'da bir Kürt özerk bölgesi oluşturmak, bölünen Suriye'nin ardından, bu bölgeyi Irak'ın kuzeyi ile birleştirmektir.
Pentagon'un birinci sırada düşman ilan ettiği Suriye, bölgede yaşanan SOROS ve benzeri küresel çetelerin yarattığı kaos nedeniyle en zayıf halkadır. Bu nedenle "SOROSpu" güçler, Suriye üzerinde odaklanmıştır. Ne emperyalizm ne de işbirlikçi Kürtler, Türkiye ve İran üzerindeki emellerinden vazgeçmemiştir.
Libya harekatı için "NATO Karargahı"nın konuşlandığı İzmir kullanılmıştır. Bu gün ise İzmir'e bir kardeş şehir oluşturulmaktadır. Hatay... Hatay'da da Suriyeli muhalifler eğitilmekte ve sınırı geçerek Suriye rejimine karşı çıkarılan tüm suçlamaların altındaki katliamları yapmaktadırlar. Bu söylentiden daha öte, bir muhalif Suriyeli albayın itirafıdır. Son günlerde ise Libyalı 25 İBDA-C muhafızının, Türkiye'den Suriye'ye geçtiği iddia edilmektedir. Bu iddia ise Libyalı muhalif timlerin Türkiye'de eğitildiği haberlerinin gerçeklik payını artırmaktadır.
Bir zamanlar gerek Hüsnü Mübarek'in gerek Kaddafi'nin kadim dostları olduğu, Erdoğan'ın sık sık tekrarladığı ve aile fotoğraflarının çekildiği bilinmektedir. Sonları malumdur. Şimdi bir başka kadim dost Beşşar Esad ve ülkesinin ipini çekmek isteyen Erdoğan, Haçlı seferinin taşeronluğuna soyunurken, kendi ülkesini tehlikeye attığının farkında mıdır?
Egosuna ve gururuna mağlup olan kişilerin siyasetçi hele bir ülkede iktidar sahibi olması kadar büyük bir tehlike yoktur.
Ayrıca Seul, Obama-Erdoğan görüşmesi ardından İran Cumhurbaşkanı'nın, Türkiye Cumhuriyeti Devleti Hükümeti'nin Başbakanı'nı hastalık bahanesiyle bir gün gecikmeyle, bekleterek kabul buyurması (!) son derece onur kırıcıdır. Ne yazık ki bazı kişiler, Obama'nın kendisine bahşettiği "kuryelik" görevini, ülkesinin onurundan daha da önemli görmektedir.
Mesele çok basittir. Bush'un Irak Savaşı ile birlikte dile getirdiği söylem geçerliliğini korumaktadır. "Haçlı seferlerini başlatıyoruz."
Haçlı seferleri bütün hızıyla devam etmektedir. Müslüman, Müslüman'a kırdırılacak ve parsayı da küresl çetelerin ağa babaları toplayacaktır. Benim Mehmedim ise sadece Amerika'nın çıkarları için değil, Erdoğan'ın ihtirasları uğruna Suriyeli Müslüman kardeşlerini öldürecek ve ölecektir.
Türk milleti, savaş çığırtkanlığı yapan iktidarın karşında bir cephe oluşturmalıdır. Eğer savaş vatan savunması için yapılmıyorsa cinayetlerin ve insanlık suçlarının en büyüğü ve af edilemezidir. "Peygamber Ocağı" olarak vasıflandırılan Türk ordusu, Müslümanların katli için kullanılamaz.
Erdoğan Haçlı seferlerinin baş aktörü ABD'nin dublörlüğünü görev edinmiştir.
Tüzüğünde CFR'nin memorandumunu madde, madde kabul ve bu kabulünü yazdığı gizli mektupta beyan eden iktidar, verdiği sözleri arkasında durmaktadır.
"Yerel Yönetimlere Otonom verilmesi" "AB Yerel Yönetimler Özerklik Şartı'nın Kabul Edilmesi" "Eğitimin yerelleştirilmesi" "Ana Dilde Eğitim Hakkı"
Şimdi sırada küresel çetelerin taşeronu talep ve/veya talimatıyla "Sivil ve Bölücü Anayasa" vardır.
Sn. Eryüksel'in tabiriyle "Suriye bahane, bölücülük şahane"dir.
Yapılacak tek şey vardır. Ne olursa olsun, Türk milleti, işbirlikçi, hain küçük bir azınlık dışında aralarındaki etnik, siyasi, dinsel ve mezhepsel farklılıkları öteleyerek bir araya gelecek bu hayasızca akını durduracaktır.
Görünen köy kılavuz istememektedir.
Figen ÖZEN, 5 Nisan 2012