ÇİÇEĞİ BURNUNDA “ATATÜRKÇÜLERE” AYYAŞ TAVSİYELERİ… Dr.Noyan UMRUK
“Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyetini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir.
Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin, en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek, dahilî ve haricî bedhahların olacaktır.
…Cebren ve hile ile aziz vatanın, bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış olabilir…”
Akıl ile yürek ile “ATATÜRKÇÜ” olmak her babayiğidin harcı değildir…
Akıl ister, yürek ister, bağımsız düşünme yeteneği ister. bilinç ister, bilgi ister, birikim ister, onur ister, vakar ister, engin yurt, vatan ve millet sevgisi ister, basiret(ileri görüşlülük), itidal, hoşgörü ve tevazu ister ve her şeyden önce ciddiyet ister…
Ve de ayinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz… Bu doğrultuda eylem ister…
*Mesela; milletle birlikte ülkenin aydınlanması ve gönenci için girişilen devrimler yerine, kökü dışarıda cunta darbeciliği, bir dolarlık beyinlerle ve “Atatürkçülük edebiyatı” ile Atatürkçü olunmaz…
*Mesela; MİT ve GENKUR’ca devletin en üst kademelerinin bir türlü uyarılamadığı, kiminin eniştesinden, kiminin komşusundan öğrendiği, ortaklık hukuku gereği “taammüden” yıllardır önlerine kırmızı halı döşenilenlerin giriştiği bu garip islamist kalkışmayı fırsat bilerek, bu kurumların başındakilerin içine düşürüldüğü akıl almaz zafiyetten yararlanarak, iyice düşünmeden, danışmadan ülkenin, Osmanlıdan bu yana kök salmış, başta Ordu ve irfan yuvaları olmak üzere bütün dünyada örnek gösterilen kurumlarının köküne kibrit suyu dökmekle, Ordusuz millet yaratmakla da asla Atatürkçü olunmaz…
*Mesela; son 10 yıldır sürekli taammüden darbelere maruz bırakılan Ordunun, başına çuval geçirilerek maruz kaldığı ilk darbeyi bıyık altından izleyip, Ergenekon ve Balyozla aldığı ikinci ağır darbeyi destekledikten sonra, 15 Temmuzda aldığı öldürücü darbeden istifade edip, acil karar ve eylemlerle onu iyice sıfırlayıp, itibarını yerlerde süründürerek bu cadı kazanı bölgede, ülkeyi, küresel taleplerin pazarı haline getirmekle de heeeeeç Atatürkçü olunamaz…
*Mesela; komşu ülkeler üzerine yayılmacı emeller beslemekle, uluslar arası ilişkiler alanında sürekli zik zaklar çizip, ülkenin itibarını sıfırlamakla, vakti zamanında tüm dünyanın takdirlerine mazhar olmuş diplomasimizi “monşer” aşağılaması ile dışlayarak da Atatürkçü olunmaz…
*Mesela; saçı bitmemiş yetim hakkına, kul hakkına saygı göstermemekle ya da saygı göstermeyenlere kol kanat germekle de Atatürkçü olunmaz…
*Mesela; kitleleri aydınlanmanın erdemlerine yabancılaştırarak, cehaletin karanlığı içinde hababam usulü yönetmeyi yeğ tutmakla da Atatürkçü olunmaz…
*Mesela; “Siz meydanlara sahip çıkın, gerisini bize bırakın, biz götürürüz…” sözcükleri ile halkı koyun gibi görmekle de Atatürkçü olunmaz…
*Mesela; sıkışınca orayı burayı boydan boya Atatürk posterleriyle donatmak, her sene inadına otururken, gelecek 10 Kasımın dokuzu beş geçesinde ayağa kalkacağını çığırmakla da Atatürkçü olunmaz…
*Mesela; Kurtuluş Savaşında bile iradesinden bir milim dışarı çıkılmayan gazi TBMM’ini es geçerek de Atatürkçü olunmaz…
*Mesela; Ülke için hayati alanlarda sürekli “kandırılarak” telafisi mümkün olmayan çok ciddi hatalar yapıp, ülkenin felaketlere sürüklenmesine yol açıp, “Rabbim ve milletim biz affetsin…”yakınması ile işin içinden sıyrılmak, halkı ahmak yerine koymakla da Atatürkçü olunmaz…
Bütün bunlar, “hidayete erip” gerçekten Atatürk’e ve Cumhuriyet değerlerinin önem ve anlamını geç de olsa idrak etmiş olanları ilgilendirir tabii…
Yoksa, yine sıkışınca binilen bir tramvaysa Cumhuriyet değerleri, yani takiye ise yine (ki öyle görünüyor.), artık elde, asker görünümlü kökü dışarıda bir islamist kalkışma, sivil İslamcı darbe ya da karşı devrim, turuncu darbe söylentileri üçgeni içine sıkışmış, envai çeşit terörle boğuşan bir ülke ve bütün bu atmosferden yılmış, bıkmış, yorgun, biat operasyonuna tabi bir millet, bir halk kalacaktır…
Rodrik, durum böyle gelişirse “İyi ihtimalle Malezya, kötü ihtimalle Afganistan…” diyor ülkem için…
Bu yol izlenmek isteniyorsa yukarıda yazılanların hiçbir kıymet-i harbiyesi yoktur; lakin işleri çoook çok zordur…
Bu durumda, kendisine hakaret ettiği gerekçesi ile yargılananları zevkini çıkararak, gerine gerine af ederek aşağılayanları, O yüce adam ve izleyicileri asla affetmeyecektir…