Çığlığın tiz sesini bilirsiniz. Kulakları tırmalar, rahatsız eder insanı ve çok dikkat çeker. İster istemez irkilirsin ve "Ne oluyor?" dersin. Çığlığın geldiği tarafa yönelirsin. Öğrenirsin ki bağıranın çok canı yanmıştır.
Şu an bütün mesele o çığlığı duymayanlara duyarabilmekte.
Doğu Türkistan'da, Türkmeneli'nde, Gazze'de bir mezbaha kurulmuş ki insanlar çığlık çığlığa.
Ama yok, olmuyor. Duymuyorlar çığlığı. Acının geldiği tarafa yönelmiyorlar. Bırakın elini taşın altına koymayı, klavyenin tuşlarına dahi dokunamayacak kadar sağır durumdalar...
Neden bir olup çığlığın geldiği tarafa yönelemiyoruz?
Neden birinin çığlık dediğine diğeri değil diyor?
Çünkü bu millet parçalara bölünmüş, hiziplere ayrılmış, bir yol üzerinde değil. Her bir parça kendine başka bir yol belirlemiş. Bir yol üzerinde olmayan bu topluluğa millet diyebilir misiniz? Ortak değerlerimiz ne şu an, ortak ülkümüz ne? Hepsi paramparça. Ne ortak değer var, ne ortak ülkü.
Türk Milletini yeniden inşa etmeliyiz.
Bunun için geçmişin değerlerini yadsımadan, onların attığı temeller üzerine yeni bir ülkü oluşturmalıyız. Ve bunun için yapılması gereken en başlıca iş, ortak bir dil oluşturmak. Bizi birbirimize bağlayacak, tekrardan ayağa kaldıracak ortak dili inşa etmeden bu bölünmüşlükten ve savrulmuşluktan kurtulamayacağız.
Bir ülkü oluşturmak elbette ki uzun ve yoğun çalışmaları gerektirir. Ancak ayrışmış kesimlerin birbirlerinin lugatlarından kullanacakları birkaç kelime dahi birçok kimseyi biraraya getirebilir (Her ne kadar onların bu kelimelere verdikleri anlamlar farklı olsa da)
Bireysel yaşam biçimi = Din
Toplumsal sistem/düzen = Din
Hedef = Kıble
İtaat etmek = Secde
Ayağa kalkmak/Ayaklanmak = Kıyam etmek
Kafir = Gerçeğin üzerini örten
Münafık = İkiyüzlü
Ortak ülkü oluşturma yolunda atacağımız her adım, karşımızda zannettiklerimizi bize biraz daha yaklaştıracak, onların zihinlerinde ışıklar yanmasına sebep olacaktır.
NOT: Suyu bardağa doldurmak için sürahi eğilir, bardak değil. Büyük olan, aklını işleten küçüğü kavrar ve yol gösterir...