ÇİN İZLENİMLERİ(VII): 21 yy. da ÇİN-İDEOLOJİK DÖNÜŞÜMDEN KURUMSAL UYUMA…
Dr. Noyan UMRUK
Tiananmen olaylarında zirveye tırmanan ve bir ölçüde sürmekte olan tepkiler nedeni ile Deng, 1992 yılında tüm idari görevlerinden emekli edilmesine rağmen ölümüne kadar(1997) perde arkasından, vitrinde gözükmeden etkisini sürdürdü. Bu dönemde Çin, öngörülen ideolojik ve ekonomik dönüşüme(1) uygun düşen kurumsal uyum sürecine girdi.
Uyum Süreci ve Aktörleri
Dolayısıyla Deng sonrasında ilk kez Çin’in siyasi yapısının kişilere bağımlı olmadan sarsıntısızca işlediği görüldü. Bu işleyiş 2002 ve 2003 yıllarında yapılan görev değişikliklerinde yaşandı. Örneğin; Çin siyasi tarihinde belki de ilk kez Jiang Zemin, 2002 yılında önce ÇKP Genel Sekreterliği’ni, 2003 yılında da Cumhurbaşkanlığını halefi Hu Jintao’ya sessizce devretti. Yine 2003 yılında Wen Jiabao, sistem içerisinde iki numaralı koltuk olan Başbakanlık koltuğunu Zhu Rongji’den devraldı. Böylece en üst kadrolar hiçbir sıkıntıyla karşılamadan yeni yöneticilere devredilmiş oldu. Bu durum, Çin’deki devlet yapısının kurumsallaştığının, güçlü, karizmatik liderler yerine tercih edilen sosyoekonomik politikaları benimsemiş kadrolarla yönetilme tercihinin açık işareti olarak değerlendirilebilir. Çin’de siyasi kurumların işleyişi ve kararların hangi süreçler sonrasında nasıl alındığı, uzmanların yoğun bir şekilde çalıştıkları çok ilginç araştırma alanı... Klasik demokratik süreçler yaşanmaksızın en üstten en alta kadar tüm siyasi ve idari kadroların istikrarlı bir şekilde el değiştirmesi Çin’in siyasal sisteminin hem ilginçliğini, hem de kendine özgü(sui generis) niteliğini ortaya koyuyor.
Kuvvetler Birliği
İktidara egemen olan ülkenin tek siyasi gücü Çin Komünist Partisi(ÇKP), sistemin tartışmasız tek ve en etkili oyuncusu konumunda. Ülke nüfusunun % 5’ine tekabül eden yaklaşık 75 milyon üyesiyle ÇKP, dünyanın en büyük siyasi partisi unvanını elinde tutuyor. ÇKP üyeliği, “eşitler arasında birinci” yaklaşımı ile insanlar için bulundukları katmana ve birikimlerine göre mesleki kariyerde ilerleme, toplumsal statüde yükselmeyi ifade ediyor. Parti üyeliği uzun yıllar boyunca günlük yaşamda da büyük bir itibar sağlıyordu. Ancak ekonomik dönüşüm ve “modernleşme” ile değişen tüketim alışkanlıklarına bağlı olarak “Gelir Düzeyinin” de Çin toplumunda sosyal statüyü belirlemek açısından önemli bir etken olmaya başladığı izleniyor.
Çin’de Yasama ile ilgili organ Ulusal Halk Kongresi. Ülkenin dört bir tarafından, 5'i özerk (Sincan-Uygur, Tibet, İç Moğolistan vb.) 28 eyalet, Pekin, Şangay gibi doğrudan merkeze bağlı yerel yönetimler, Hong Kong, Macau gibi özel yönetim bölgelerinden kendi yöntemleri ile seçilerek gelen yaklaşık 3 bin temsilcinin katılımıyla yılda bir defa 2-3 hafta süren görüşmeler için toplanan kongre, bu süre içerisinde 150 üyeli Yürütme Kurulu tarafından hazırlanmış karar tasarılarını sadece kabul ediyor. Bu yüzden Ulusal Halk Kongresi demokratik sistemlerde parlamentonun üstlendiği görevi üstlenmek yanında daha çok bir meşruiyet organı işlevini üsleniyor.
Yürütme yetkisi başbakan, 32 bakan veya bakan seviyesindeki komisyon başkanları, genel sekreter ve temsilcilerden oluşan hükûmete ait. Aslında Çin’deki tüm kurum ve kuruluşlarda yer alan parti temsilcileri ülke ve halkın çıkarları ile ilgili kritik kararların alınmasında etkin pozisyonda.
Çin Halk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı ise, geleneksel olarak aynı zamanda ÇKP Genel Sekreterliği görevini yürütüyor. Yürütmenin diğer bir ayağı olan devlet başkanı ulusal kongre tarafından dört yıl için seçilmekte.
Yargı da mesafeli ve çatışmadan uzak bir tavır içinde bu yapılanma içinde varlığını sürdürmekte.
Dolayısıyla tüm bu dönüşüm ve yapısal uyum süreçleri ile birlikte Çin’de, önemli ve kritik karar alma mekanizmalarındaki kilit aktör ÇKP’nin rejimin koruyucusu ve kollayıcısı olarak yasama ve yürütme organlarına paralel bir yapılanma oluşturup, tüm kurumları “kırmızı çizgilerde” denetlediği görece ılımlı bir ‘Kuvvetler Birliği’’ sistemi yürürlükte…
(1) Çin Ulusal Kongresi, Şubat 1978'de, 1985 yılına kadar gerçekleştirilecek "Dört Modernizasyon Programı"nı kabul etti. Bu program ile; tarım, endüstri, bilim, teknoloji ve savunma alanlarının, 1985'e kadar çağdaş şartlara kavuşturulması öngörülmekteydi. Fakat, programın maliyeti 600 milyar doları aşmakta idi. Bu maliyet, Çin yönetimini, Ricardo’nun “Karşılaştırmalı Maliyetler” kuramına koşut bir tercihle, görece oldukça düşük işgücü maliyetleri-ücretler avantajından yararlanarak yabancı sermaye girişlerini özendiren kontrollü bir piyasa ekonomisi tercihine yöneltti. Bunda da kendi paradigması içerisinde başarılı olmuş görünüyor…