ÇİN İZLENİMLERİ (X ): İLGİNÇ GÖZLEM ve DEĞERLENDİRMELER…
Dr. Noyan UMRUK
Çin İnsanı ve Gündelik Yaşam:
Ortalama Çin insanından, sokakta yaşamayı çok seven, iş çıkışlarında meydanlarda, parklarda kendiliğinden oluşan gruplar halinde stres atmak için müzik eşliğinde spor yapan ya da dans eden Çin insanından bahsediyoruz tabii.
Her şeyden önce, biz Akdeniz insanlarının anlayamayacağı ölçüde sakinler. Tartışmaya girdiğinizde önce makul ve kısa bir cevap veriyorlar; tartışmayı uzatıp, sesinizi yükselttiğinizde ilginç bir şekilde susmayı yeğliyorlar. Tetkik Gezisinin önemli bölümü tercihan sokaklarda ve piyade olarak geçirmemize rağmen, bir kez, kendisine çok abartılı bir tarz seçmiş olan bir dilenciye avaz avaz bağırıp götüren bir zabıta memuru hariç, kuralları ihlal eden, birbirleriyle ya da görevlilerle kavga eden, tartışan insanlar göremeyince ülkemizi özledik… Bu durumu, kendimce hem belki tarihi boyunca hanedanlar, daha sonra da İngiliz egemenliği altında yaşamış bir halkın genlerine işlemiş bir öz disiplin, hem de sükûnetle düşünmeyi ve arınmayı öneren felsefi boyutları ile Asya dinlerinin etkisi olarak değerlendirdik.
Tiananmen meydanında zaman zaman bizim Harbiyelilere benzer bir kıfayetle tören geçişi yapan bir bölük askerden ve bazı önemli yerlerde saygı nöbeti tutan askerlerden, Pekin’in marka mağazalarının bulunduğu piyasa caddesinde antika otobüs ve ciplerinin önünde turistlerle resim çektiren birkaç fiyakalı polisten başka, hiçbir yerde asker ve polis görmediğimiz, Batı metropollerinden daha canlı sokakları yabancılarla birlikte dolduran Çin halkı için youtube ve twitter’ın hala neden yasak olduğunu ise anlayabilmiş değiliz.
Din ve Çin
Peki Çin insanı dindar mı? Evet… Çünkü, din, ona kolaylıkla gündelik yaşamın gürültü, patırtısından uzak, huzur ve sükûnete içinde rahatlayabileceği, kendisini dinleyebileceği felsefi bir âlemin kapılarını açıyor. Bu nedenle bilinen mimarileriyle tapınaklar dolup, taşıyor.
“Türk” ya da “ Müslüman” olmanız onlar için bir şey ifade etmiyor; tamamen nötr bir durum. Ne Batı ülkelerinde olduğu gibi gözlerin kuşku ile size çevrilmesine yol açıyor, ne de bir zamanlar O.doğu, K.Afrika ve Türk Cumhuriyetlerinde olduğu gibi itibar görüyorsunuz. Giderek, örneğin ne Çin’in önemli şehirlerinden Şian’da bir parkta her akşam Türk halk müziği ritimleriyle Azeri biçemi ile oynayan, bizim de iştirak etmemizden şaşırıp, çok hoşlanan insanlar, ne Müslüman mahallesinde enfes bir kuzu şiş yediğimiz lokantadaki Anadolu folklor kıyafetleri içindeki elma yanaklı Muslin, Salima, Mediha ve Ayça kızlar “Uygur ya da Türkmen” olabileceklerinin farkındaydılar; ne de sizin “Türk’lüğünüz” onlar için bir anlam ifade ediyordu. Müslüman mahallesinde Türkiye’den gelmiş olan birkaç Türk gençle lokanta işleten Uygur genci Muhtar’a bu gözlemlerimizi aktardığımızda ise yanıtı şu oldu:” Özlerini yitirmişler…” Tabii buraları Sincan-Uygur bölgesi değil… Baskı-korku mu dersiniz ya da hayatın doğal akışı mı? Bilemiyorum. Ama bana sorarsanız, hiç de öyle korkar gibi değillerdi. Şian Müslüman mahallesindeki camide rastlaştığımız gezmek için Sincan’dan gelmiş olan aile ise Uygur Türkü olduğunun farkında idi… Türkçe anlaşabildik, hepimiz çok mutlu olduk, Türkiye’yi sordular. Çocukları ellerimizi öptü. Büyük oğullarının ismi Atagan’dı.
Ama Müslümanlık başka… Özellikle eski kentlerde Müslüman mahalleleri ve Çin mimarisine sadık kalınarak yapılmış camiler var… Şian’daki camide şehadet getirerek “müslümanlığımızı kanıtladıktan”(Müslüman olmayanları caminin içine almıyorlar.) sonra kadın erkek birlikte, Çin müziği tınılarıyla arapça okunan bir duaya katıldık. Bizlere hayret ve memnuniyetle yer açtılar, kendilerinden olmayan insanların duaya katılmaları, âmin demeleri, duadan sonra yüzlerini sıvazlamaları hoşlarına gitti. İşte böyle…
*Ramazan Bayramınızı, ülkemiz ve hepimiz için hayırlı ve aydınlık günlere vesile olsun dileklerimle kutluyorum.
AYDINLIK G; 27.07.2014