AB ülkelerinden biri;
Türkiye Avrupa'nın Çin'i olabilir demişti. Ben de bu konuda 2016 yılında bir yazı yazmıştım. Yani, beş yıl önce. İşte o yazı:
1 Mayıs İşçi Bayramı
Bir işçi bayramını daha geride bıraktık. 12 yıldır türlü oyunlarla sendikalı işçiler eritildi. Sendika başkanları bu durumu seyretti. Birçok işveren, sendikalı işçileri işten çıkarttı. Çıkartmaya da devam ediyor. İşçiler işsiz kalma korkusuyla, bu köle düzenine boyun eğiyor.
Ülkede iş kazaları iş cinayetlerine dönüştü. AK Cinayet azmettiricileri sayesinde, Dünyada İş cinayetlerinde ikinci, Avrupa’da birinciyiz. Taşeron sistemiyle, denetimler denetimsizliğe dönüştü. İşçi ölene kadar asgari ücrete mahkum edildi. Uzamayan-kısalmayan cüce İşçi yasası... Yani, hastalıklı sömürü sistemi…
Hatırlıyor musunuz? Bir zamanlar Mustafa Özbek’in başkanlığını yaptığı Türk Metal Sendikası vardı. Milliyetçi bir sendikaydı. Mustafa Özbek meydanlarda iyi ses getiriyordu. Televizyon kurdu. Birçok milli isim Avrasya Televizyonunda önemli programlar yaptı. Sonra mı? Sonrası malum. Mustafa Özbek, Silivri tertibiyle içeri tıkıldı. Avrasya Televizyonu kapandı. Sendika önce el, sonra yön değiştirdi.
Yani, bir taşla çok kuş vuruldu. Özbek dışarı çıktığında basına konuştu. Arınç Özbek’i tehdit ederek susmasını, susmazsa bazıları gibi tekrar emniyete çekilebileceğini ima etti. Özbek birçok sağlık sorunu olan ve belli yaşa ulaşmış bir insandı. Ve artık Özbek unutuldu. Özbek içeri alındığında diğer sendikalar sustu.
Tıpkı gazeteciler alındığında gazetecilerin, avukatlar alındığında BAROLARIN, askerler alındığında askerlerin sustuğu gibi.
Sendika başkanları sendikasızlaşma sürecine diretmedi. Sendikalı işçiler eritilirken seyrettiler. Geldiğimiz nokta neresi?
Temizlik şirketlerinin kullanımında, ölene kadar asgari ücrete mahkum işçiler... Umudu elinden alınmış, sadece karın tokluğuna çalışan işçiler. Alın teriyle kazandıkları üç kuruş paradan, şirket sahibini besleyen işçiler… Şimdi, işçi büroları adıyla, yeni köle pazarları kurma peşindeler. İşveren; manavdan patates-soğan-domates seçer gibi, işçi bürolarından işçi seçecek. İşçi alın terini aracıyla paylaşacak…
AB ülkelerinden biri ne demişti hatırlayalım;
“-Türkiye AB’nin Çin’i olabilir(!)..”
Yani diyor ki;
Türkler karın tokluğuna bize çalışacak…
Haksız da değiller. Türkiye’de bile, yabancı ortağı olmayan nerede ise sadece turşucular kaldı.(Nevval Kavcar’ın yazısından alıntı.) Çalışan işçilerin ezici çoğunluğu ölene kadar asgari ücretle çalışacak.
Bir hatırlatma daha;
ErBoğan, Suriye sınırını 49 yıllığına mayın temizleme bahanesi ile İsrail’e kiralamaya çalışmıştı. O zamanlar duyarlılıklar daha devam ediyordu. Tepkiler gelince, ErBoğan kendini şöyle savundu:
“-Orada İzak çalışmayacak. Ahmet-Mehmet çalışacak(!)..”
Yani sultan açıkça şöyle diyordu:
“İzak patron, sen işçi olacaksın.”
Bu söz İzak’a patronluğu, Türklere de İzak’a ucuz işçi olmayı layık gördüklerinin açık bir itirafıydı aslında.
Bu kadar açık bir itirafı, sadece anlamak istemezsen ANLAMAZSIN!!.
Alanya’da yaşıyorum. Köyümden birçok genç sebze halinde çalışıyor. Bu insanların bir ton mal indirip-yüklemek için aldığı ücreti duyunca şok oldum. Ton başına boşaltma-yükleme için sadece 10 lira alıyorlarmış. 10 Ton için 100 Lira… Üstelik Suriyeliler ton başına 3-5 liraya çalıştıkları için, yerlinin pazarlık etme şansı da bulunmuyor. Suriyeli çocukların bile, sebze-meyve halinde çalıştığını duyuyoruz. Denetim bile yok deniyor.
İşçi bayramıymış???
01.05.2016 - Zahide UÇAR