Cin şişeden çıktı
Türkiye'nin Barış Pınarı Harekatı -Mehmetçik'in olağanüstü bir hızla Tel Abyad-Resulayn arasındaki terör odaklarını temizlemesi bir tarafa- hiç konuşulmayanların konuşmasını sağladı.
Harekatla birlikte ABD Kongresi'nde gündeme gelen yaptırım tasarıları…
Harekatın başladığı gün Türkiye'ye gönderilen ABD Başkanı Donald Trump'ın mektubu…
New York Güney Bölge Federal Mahkemesi'nin Halkbank'a resmen dava açması.
Halının altına “süpürdüğümüz” ne varsa ortaya döküldü.
TRUMP'IN KRİTİK CÜMLESİ
ABD Başkanı'nın, Cumhurbaşkanı Erdoğan'a gönderdiği mektubun üslubu o kadar uygunsuzdu ki içeriğini pek konuşmadık. Oysa mektuptaki her bir cümle, tek tek tartışılmaya değer.
Mesela, Trump'ın Erdoğan'a söylediği “sizin sorunlarınızdan bazılarını çözmek için çok uğraştım” cümlesi.
Bu “sorunların” ne olduğu Türkiye'de hiç konuşulmadı. Ancak Amerikan basınında mektup sonrası çıkan haberlerde bunun Halkbank dosyası olduğu ayrıntılarıyla ortaya konuldu. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ABD Başkanı ile her temasında bu konuyu açtığı, konunun Türk bakanlar tarafından muhattaplarına her fırsatta iletildiği yazıldı, çizildi.
Trump'ın da gerçekten bu konuyu çözmek için adımlar attığı, Adalet Bakanı Barr'ı, Ulusal Güvenlik Danışmanı O'Brien'i bu konuyla görevlendirdiğini de yine Amerikan basını ortaya çıkardı.
Ancak ABD'deki -bizde pek olmayan- güçler ayrılığı Trump ve ekibinin tüm çabalarını boşa düşürmüş olacak ki, New York mahkemesi Halkbank iddianamesini açıklayıverdi.
-Türk tarafının Trump'ın diplomatik teamüllere hiç uymayan o mektubuna hemen ve sert bir yanıt vermemesi de ayrıca manidar. Neden acaba?-
HALKBANK İDDİANAMESİ
Halkbank'ın yeni iddianamesi ilk bakışta, daha önce Hakan Atilla ve Zafer Çağlayan/ Süleyman Aslan için aynı mahkeme tarafından hazırlanan iddianamelerle büyük benzerlik içeriyor. Tek fark, yeni iddianamede Zarrab'ın 17-25 Aralık'ta tutuklanıp hapisten çıktıktan sonra da İran yaptırımlarını delmek için yeniden “şekebe kurmak” için yaptığı çalışmalara da yer verilmesi. 17-25 Aralık sonrasında Çağlayan bakanlık görevinden istifa etmiş, Süleyman Aslan görevden alınmıştı. İddianamedeki 17-25 Aralık sonrasına denk gelen döneme ilişkin iddialar, Zarrab'ın bu süreçte yeni şebekesini nasıl ve kimlerle kurduğuna ilişkin ayrıntılar içeriyor. Zarrab'ın da New York'taki savcılara konuşmaya devam ettiğini gösteriyor.
YAPTIRIM ISRARI
Trump'ın mektubu gölgesinde ABD Başkan Yardımcısı Pence'in Ankara ziyaretinde “kotarılan” anlaşma şimdilik Türk-Amerikan hükümetlerarası ilişkileri kurtarmış görünüyor. Ancak Amerikan Kongresi'ndeki Türkiye aleyhtarı rüzgarı hafifletmedi bile.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın kısa süre önce Saray'da adeta Başkan Yardımcısı gibi ağırladığı, beraber konsere gittiği Cumhuriyetçi Senatör Lindsay Graham, Ankara'da kotarılan uzlaşmaya rağmen “yaptırım tasarısına tam gaz devam” dedi.
Tasarıda çok tartışmalı unsurlar var:
Türk bakanlara, Genelkurmay Başkanı'na ABD'ye giriş yasağı, pek çok Türk kurumuna doğrudan yaptırım ve Cumhurbaşkanı Erdoğan ile ailesinin mal varlıklarının araştırılmasının yanı sıra, tasarı bu konularda ABD Başkanı Trump'ın “işi zamana yaymak” ya da hiç yürürlüğe koymamak gibi yetkilerini de tırpanlar nitelikte.
Kısacası Türkiye'nin işi ABD'de zor, çok zor…
MUTABAKAT BİLMECESİ
AKP hükümeti, Pence'in Ankara ziyaretinde Fırat'ın doğusundaki 444 km.'lik bölüm değil, sadece Tel Abyad- Resulayn arasında kalan 120 km.'lik bölge için ABD'lilerden güvence aldı.
PKK terör örgütünün Suriye uzantısı PYD-YPG'nin asıl güçlü olduğu Kobani, Membiç ya da Kamışlı gibi yerleri kapsayacak şekilde güvenli bölgeyi genişletme olasılığı ise Putin'in iki dudağı arasında.
Erdoğan'ın 22 Ekim'deki Soçi ziyaretinde düğümün büyük ölçüde çözülmesi bekleniyor.
Ancak hangi yöne doğru?
Başta Putin olmak üzere tüm Rus yetkililer güvenli bölge konusunda sürekli “Adana Mutabakatı”na atıf yapıyorlar.
Adana Mutabakatı ise Türkiye'nin meşru müdafaa hakkını sınırın hemen ilerisine kadar tanıyor. Bu da kabaca 5 km.'lik bir derinliği kapsıyor.
Putin'in “Adana Mutabakatı”nda olası ısrarı, halihazırda Fırat'ın doğusunda Afrin, Cerablus-Mare, batısında ise Tel Abyad- Resulayn hattını 30 km. derinliğe kadar kontrol eden Türkiye'yi derinden etkileyecek.
Afrin'de de Cerablus-Mare'de de Türkiye'nin sınırdan 5 km. derinliğe kadar geri çekilmesi bile gündeme gelebilecek.
Suriye'de kartlar yeniden karılıyor.
Ve Türkiye'nin eli, sahadaki Mehmetçik'e rağmen hiç de sanıldığı kadar güçlü değil. Mehmetçik'in yarattığı gücü, AKP hükümetinin yanlış politikaları, AKP'lilerin ise kişisel hırsları/yanlış tercihleri silip bitiriyor…
Zeynep GÜRCANLI, 21 Ekim 2019
zgurcanli@sozcu.com.tr