30 Ekim 2010

ÇOK İYİ GİTMEKTEYİZ

İrfan Tuna

Evini, işyerini, tüm varlıklarını satıp savmış, borç batağına saplanmış, borçlarını ödemek için sürekli daha yüksek faizle daha çok borçlanan birini gözlerinizin önüne getirin...

Kirasını ödeyemiyor, çocuklarını okula gönderemiyor, evine aş götüremiyor, mutfağı tam takır...

Ama borçlanarak aldığı son model arabasıyla etrafa caka satıyor...

Böyle birinin,’’çok iyi durumda olduğunu’’ söyleyebilir misiniz? ’’Doğru yolda olduğunu, çok iyi gittiğini, bu gidişle mahallenin en iyi durumdaki insanı’’ olacağını iddia edebilir misiniz?

***

Ama birileri, aynen bu duruma getirdikleri güzel ülkemiz için böyle diyorlar.

En stratejik kuruluşlar ’’babalar gibi’’ satılmış... Bankalar yabancıların eline geçmiş... Satılacak yeni şeyler aranıyor...

Bütçede eğitime, sağlığa, üretime doğru dürüst kaynak ayrılamıyor...

Toplanan vergilerin neredeyse tamamı borç ve faiz ödemesi olarak tefecilere gidiyor... Üstelik toplanan vergiler de, dolaylı vergilerle halktan toplanıyor... Yani, ülkeyi haraca bağlayan yerli ve yabancı tefecilerin elde ettiği faiz gelirleri de vergi dışı...

Bankalardaki toplam paranın yüzde 44’ü, yani toplam mevduatın yarıya yakını 29 bin kişinin hesabında. (Bu konuda daha geniş bilgi için lütfen bakınız)

72 milyonu aşkın nüfusun çok büyük bir bölümü açlığı, sefaleti, yokluğu, yoksulluğu paylaşıyor... Aldatıcı sanal rakamlara karşın 15 milyondan fazla yurttaşımız işsiz... Ekonomi kayıt dışılığa, emekçi yandaş taşeron şirketlerin insafına terk edilmiş... Çalışanların büyük bölümü sendikal ve sosyal haklardan yoksun, 12 saat asgari ücrete talim ediyor... İşçi perişan, memur perişan, emekli perişan, esnaf perişan...

Ama etnik kimlik ve türban, ülkenin en önemli sorunuymuş gibi gündemin en tepesine oturtulmuş... Harıl harıl bu ‘soruna’ çözüm aranmakta...

Yargı, tümüyle yürütmenin kontrolüne girmiş... ABD ve AB yetkilileri büyük bir keyifle, ’’çok iyi gitmektesiniz’’ demekte... AKP sözcüleri ’’yakında bölgenin en güçlü ülkesi olacağımızı’’ söylemekte...

Biz de öyle diyoruz zaten. Çok iyi gitmekteyiz yani, hem de çok iyi...

30 Ekim 2010 / Milliyet

Türkiye global refah liginde 80’inci oldu

Londra merkezli düşünce kuruluşu Legatum Institute’un hazırladığı ve 110 ülkenin yer aldığı Refah Endeksi’nde Türkiye ortalamada 80’inci sırada yer aldı.

Türkiye, en iyi dereceyi ise “yönetişim ve devlet kurumlarına güven” kategorisinde elde etti.
Endeks; ekonomi, fırsat eşitliği ve girişimcilik, yönetim, eğitim, sağlık, kişisel ve ulusal güvenlik, kişisel özgürlük ve sosyal sermaye kriterlerini dikkate alarak hazırlandı. Legatum, ülkeleri bu sekiz kategorinin her biri için ayrı ayrı sıraladı. Türkiye en iyi dereceyi yönetişim ve devlet kurumlarına güven kategorisinde

Merkez Bankası, ’’2010 Yılı Ocak-Ekim Dönemi Ödemeler Dengesi Gelişmeleri’’ verilerini açıkladı.

13 Aralık tarihinde basında da yer alan verilere göre, Türkiye ekonomisinin cari açığı, yani toplam döviz geliriyle, toplam döviz gideri arasındaki açık, 2010 yılı Ekim ayında, geçen yılın aynı ayına göre yüzde 1208 artışla 3 milyar 677 milyon dolara yükselmiş... ( ’’Cari açık yüzde 1208 arttı’’ başlıklı haber- 13 Aralık 2010/ Radikal )

2009 yılının Ocak-Ekim dönemindeki ilk on ayda 9 milyar 199 milyon dolar olarak gerçekleşen cari açık, bu yılın aynı döneminde 35 milyar 723 milyon dolar olmuş.

Yani Türkiye ekonomisinin toplam döviz geliriyle, toplam döviz gideri arasındaki açık, geçen yılın ilk on ayında 9 milyar 199 milyon dolar iken, bu yılın ilk on ayında 35 milyar 723 milyon dolar olmuş.

Türkiye ekonomisini ‘yönetmekte’ olanlar, bu tarihe geçecek ‘başarıyla’ ne kadar övünseler azdır.

Toplam döviz geliriyle, toplam döviz gideri arasındaki bu ’’Yüzde Bin İki Yüz Sekizlik’’ artış nedeniyle kendilerini ‘kutluyoruz’...

Ama ‘başarılarının’ devamını dileyemiyoruz...