Emekli bir Türk ile evlenen 72 yaşındaki Rus hanım, Türklere ait gözlemlerini anlatıyor:
"Ben Türkiye'ye geldi, evlendi. Türk erkek, Türk kadınlar çok yemek seviyor.
Hep çeşit istiyor.
Biraz oturuyor hemen yemek soruyor. Sonra hasta olmak anlatmayı çok seviyor.
Şikâyet çok.
Kadınlar kendine zaman ayırmak bilmiyor. Hasta olmak bekliyor, doktora gitmek sonra doktor diyecek; 'Dinlen çok yoruldun.' Bunu bahane ederek hep hastalık konuşarak geçiriyor.
Çocuklar hep televizyon başında.
Eşimin oğlu evlendi. Torun televizyon başında.
Geline dedim ki; çocuk seni az görüyor onları çok görüyor.
Zihninde sen az, onlar çok. Reklamları ezberlemiş. Öyle ezberlemiş istiyor anne reddedince ağlıyor.
İşte böyle ağlıyor sonra yine istiyor yine ağlıyor. 3 gün 4 gün sonra anneyle arada çatışma oluyor. Şimdi saygı nasıl olsun?
Çocuğun zihninde anne az, televizyondakiler çok.
*
Kapat onu çocuk seni seyretsin seni anlasın senin güzelliğin onun beyninde yer etsin dedim.
Kimse anlamıyor çocukların beyni kimlerle doluyor.
Sen çocuğu doğurdun. Sen hatırlıyorsun onu kundakladı büyüttün. Sen hatırlıyorsun
O bunları bilmiyor.
Karnını bile televizyon başında doyuruyorsun senin yüzüne bakmıyor o çizgi filme bakıyor.
Sonra diyor ki çocuk yüzümüze bakmıyor hiperaktif.
Çünkü çocuğun beynini televizyon artık yeniden tasarladı.
*
Sonra çocuk o çizgi kahramanların vitrinde kostümünü görüyor istiyor ağlıyor. Çünkü çocuk aslında artık onlara ait oldu.
Kardeşi ile oynarken bile oradaki karakterler gibi davranıyor ve o karakterler gibi konuşuyor. Diyorum ki bak çocuk babası gibi değil senin gibi değil konuşması televizyon gibi.
*
Kadınlar çok konuşuyor hiç susmuyor.
Düşünmeden konuşmak Türkiye'de çok.
Hep hastalıklar çok konuşmaktan diyorum bana ters bakıyorlar.
Tiroit hasta diyor çok yiyorsun ve çok konuşuyorsun diyorum bana kızıyor.
Bana çok konuştukları zaman hemen elimle reddediyorum. Diyorum ki çok konuştun ben yoruldum.
Çünkü dinlerken beyin doluyor ve ısınıyor.
Susuyorlar o zaman.
Çünkü kalp yoruluyor.
Türk kadını güzel şeyler konuşmayı bilmiyor hep şikâyet.
Kocasından şikâyet ediyor, ailesinden şikâyet ediyor, çocuğundan şikâyet ediyor Kendisinden şikâyet ediyor.
1 saat çay içiyor. Çay içerken gönül demlenir fakat öyle olmuyor. Herkesin sinirleri kabarıyor sonra herkes evine gidiyor bu sefer ne oluyor, hastalık oluyor."
Sosyal medyada da dolanan bu alıntı yazıyı bana bir yazar arkadaşım gönderdi. Kaynağı yok. Yazanı kim bilinmiyor. Gerçekten böyle bir gelin hanım var mı? Yoksa birisi hayali bir yabancı gelin ağzından mı yazdı? Cevaplar muallak. Fakat toplumumuzu bir başka gözle özetliyor. Belki ülkece özeleştirimizi yaparız niyetiyle köşeye taşıdım. Özeleştiriler insanı ve toplumu geliştirir. Umarım faydası olur.
BEKA VE GÜNDEM
Haberiniz var mı bilmiyorum; Yatırım fonları tebliğine Türkiye Varlık Fonu da katıldı. Yani anlayacağınız Varlık Fonu'nda yer alan;
Türkiye Cumhuriyet Ziraat Bankası AŞ,
Boru Hatları ile Petrol Taşıma AŞ (BOTAŞ),
Türkiye Petrolleri AO (TPAO),
Posta ve Telgraf Teşkilatı AŞ (PTT),
Borsa İstanbul AŞ,
Türksat Uydu Haberleşme Kablo TV ve İşletme AŞ'nin (TÜRKSAT) sermayelerinde bulunan Hazine'ye ait hisselerin tamamı, Türk Telekomünikasyon AŞ'nin yüzde 6,68 oranındaki Hazine'ye ait hissesi ile Eti Maden İşletmeleri Genel Müdürlüğü ve Çay İşletmeleri Genel Müdürlüğü'nün (Çaykur), THY'nin yüzde 49,12, Halkbank'ın yüzde 51,11 hissesinin devredildiği Varlık Fonu'nun teknik olarak satışı mümkün oldu.
*
Türkiye Varlık Fonu ise çıkan haberlere karşı bir açıklama yaptı. Varlık Fonu'nun satışıyla ilgili hiçbir gündem bulunmadığı belirtilen açıklamada "Tamamen teknik bir düzenleme getiren ilgili tebliğden Türkiye Varlık Fonu'nun satılması gibi bir anlam çıkarmak mümkün değildir." denildi. Oysa benim düzenlemeden anladığım, daha önce Varlık Fonu'ndaki kurumlar ve hisseleri satılamıyorken şimdi bir satış olmasa da artık teknik olarak satışının mümkün olduğu. Tamam şu an gündemlerinde yok ama alıcısı çıkarsa artık mümkün. Siz ne düşünürsünüz bilmem ama ne 25 kuruşluk market poşeti, ne siyah cam filmleri kadar bu konu gündem olmadı. Hani beka beka diyorlar ya... İşte asıl beka meselesi bu akıl tutulmasıdır. Eldeki avuçtaki her şeyi satıp mirasyediler gibi davrananları görmemek, eleştirmemek, tartışmamak ve çocuklarınızın yarınlarını düşünmemektedir.
Levent BULUT