Çözüm; Mustafa Kemal olmak!
23 Nisan'da, basında, düşünen herkes "egemenlik" kavramı üzerinde durdu; Ertuğrul Özkök'ün Cumhurbaşkanı olan çocuklarla ilgili yazısı güzeldi.
"Egemenlik" evet ama neyin üzerinde egemenlik? Vatan dediğimiz, vatan yaptığımız toprağın üzerindeki egemenlik değil mi?
Fakat farklı bilince sahip siyasi kadrolar, "egemen olmak"tan, halka çoban olmayı anlıyor ve bütün icraatlarını bu çerçevede sürdürüyor! Bu, insanları mal veya köle olarak gören bir yaklaşımdır. İnsan kitlelerini koyun yerine koyanlar işte bu zihniyet sahipleridir. Bu durumu açıklayanları da ahlâksızca "size koyun dedi" diye halka şikâyet ederler.
"Koyun sürüsü" olarak gördükleri halka "itaat et"mekten başka bir çıkış yolu tanımak istemezler. Bu sebeple kendilerinde her türlü hakkı ve hukuku çiğnemek yetkisini görürler. Öyle ya koyunun, çoban karşısında ne söz hakkı olabilir ki? Hele çoban köpeklerine karşı koyun ne yapabilir? Burada tek çözüm halkın boyun eğmemesi, sırtına geçirilmek istenen koyun postunu fırlatıp atması ve gerekirse kurt postuna bürünmesidir!
* * *
Trabzon'da Meydan Parkı'nda Atatürk Anıtı önünde toplanan bir grup, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı'nı burada kutladı. Etkinlikte konuşan HALK-LİS sözcüsü Berfin Karan, "Atamızın bize emanet ettiği millî egemenliğe, millet olarak sahip çıkamadık. Bir asır önce bütün halka verilen yetkiyi tek adama devrettik. Halkın iradesinin sandıkta çalınmasına izin vermeyeceğiz. Artık Mustafa Kemal'in askeri değiliz, Mustafa Kemal'in askeri olmak bu ülkeyi kurtarmaz. Bundan sonra hepimiz birer Mustafa Kemal'iz" dedi.
İşte bunu kastediyorum. Kurtuluş, ancak Mustafa Kemal olmakla, onun gibi bozkurt olmakla mümkün olabilir.
* * *
Fakat bütün yurtta olduğu gibi Trabzon'da ve Doğu Karadeniz'de de bütün şehir halkı veya bütün bölge halkı resmen koyun yerine konuluyor! Şu malum "Yeşil Yol Projesi" ormanları katlederek sürdürülüyor. Yaylalara giden köy yolları genişletiliyor. Ortalama dört metre olan yolların genişliği sekiz metreye çıkarılıyor. Köylüler, sekiz metre genişliğindeki yolun, kendi rahatları için yapılmadığını, yaylaların Araplara satıldığını söylüyor ama çaresizlik içinde durumu seyrediyor. İhaleyi alan şirketlerin sahadaki görevlileri köylüye iyi davranmaya çalışıyor. Şu sıralarda bir protesto hareketinin başlaması işlerine gelmiyor. Yine bütün bölgede, kansere sebep olan yüksek gerilim hatları döşenmeye devam ediyor. Bu hatlar için de ormanda ayrı yollar açılıyor. Galiba karşı çıkmak için herkes bir Mustafa Kemal bekliyor. Hayır, bir Mustafa Kemal daha gelmeyecek, ancak herkes Mustafa Kemal olursa o zaman iş değişir. "Devlet bizim sayemizde devlettir" diyen Rizeli Havva Teyze gibi meselâ...
* * *
Referandumda mühürsüz oyların geçerli sayılması da sonuçta bir egemenlik gaspıdır. Vatan toprakları üzerindeki egemenliğin bir tek kişiye bırakılması zaten egemenlik gaspıdır ama bunu da oyları gasp ederek yaptıkları anlaşılıyor. CHP Gaziantep Milletvekili Akif Ekici, Başbakan Binali Yıldırım'a "YSK tarafından satın alınan 983,5 ton filigranlı kâğıttan kaç adet oy pusulası elde edildiğini, ne kadarının sandık kurullarına teslim edildiğini, sandık kurullarına teslim edilmeyen filigranlı oy pusulası sayısının ne kadar olduğunu ve bunların akıbetini" sordu.
Ekici, ayrıca "450 bin adet tercih mührü satın alındığı halde bazı sandıklara tercih mührü yerine evet mührü gönderilmesinin gerekçesini" sordu?
Bu sorulara cevap verseler bile, sonuç değişmeyecek! Bu sebeple halkın da içinde olacağı çok daha etkili bir kararlılık gerekiyor.
Arslan BULUT, 24 Nisan 2017
arslanbulut@yenicaggazetesi.com.tr