Cumhuriyet, Bilal Erdoğan'ın babasının malı değildir
“İlk kez Erdoğan Ailesi’ne gösterilen bir tepkiye dudağımı ısırarak sustum, çünkü adam haklıydı.”
Cumhurbaşkanı’nı seven birinin ağzından duydum bunları. Metrodaydı, ekranda Bilal Erdoğan belirince genç bir yolcu tepki göstermişti. “İki üniversite bitirdim hâlâ iş arıyorum” dedikten sonra ekrandaki Bilal Erdoğan’a söylenmişti.
Kaçırmışım, yeni fark ettim.
Bilal Erdoğan, Aile Bakanlığı’na bağlı Darülaceze’de idare meclisi üyesiymiş. II. Abdülhamit’in torunu Abdülhamit Osmanoğlu da aynı mecliste göreve başlamış. Muhtaçlar için kurulan kurumu yönetiyorlarmış.
Dikkatimi çekmişti.
İbni Haldun adına açılan üniversitede yeni bir gelişme oldu. Cumhuriyetin kapattığı medreseler arasındaki Süleymaniye Medreseleri yeniden açıldı. Vakıflar Genel Müdürlüğü restore ettikten sonra İbni Haldun Üniversitesi’ne teslim etti. Üniversite de kampus yaptı. Açılışta kürsüde Bilal Erdoğan vardı. “Neden” diye sorarken fark ettim. Meğer üniversitenin mütevelli heyeti başkan vekiliymiş. Belediyenin desteğiyle yeni kampuslar açacak üniversiteyi o yönetiyormuş.
Bilim merakını da yeni keşfettim.
2019’un “Fuat Sezgin Yılı” ilan edilmesiyle, üniversiteler, İslam Bilim Tarihi Araştırmaları Vakfı ortaklığıyla projeler yapıyor. 2010’da açılan vakfa, Gülhane Parkı’ndaki binalar, müze yapması için teslim edilmiş. Fatih Sultan Mehmet Üniversitesi içinde bir de enstitü kuran bu kurumda Bilal Erdoğan mütevelli heyeti üyesiymiş.
Hem öğrenci hem üniversite yönetiyor
On parmağındaki on marifetler anlatmakla bitmez.
“Eğitimci”liği biliniyor.
TÜRGEV, TÜGVA, YETEV, Kartal Eğitim Vakfı, İnsan ve İrfan Vakfı, İlim Yayma Vakfı gibi Milli Eğitim’le ilişkili birçok kurumda o var. Bunların tamamı son dönemde eğitim sistemini şekillendirmesiyle dikkat çekiyor. Bilal Erdoğan, imam hatipler için öğrenci hedefi de açıklıyor, gittiği illerde okul müdürleriyle toplantı da yapıyor.
Üniversite ilişkileri İbni Haldun’dan ibaret değil. Babasının adını taşıyan Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi’ni fiilen yöneten vakfın kurucular kurulunda var. Malezyalı milyarder Syed Mokhtar Albukhary’nin 200 milyon dolara kendi adına kurduğu üniversitenin mütevelli heyetinde de. Albukhary’nin üniversite anahtarını Bilal Erdoğan’a teslim ettiğini okumuştuk. Erdoğan, Bosna Hersek Saraybosna Üniversitesi’nde bile karşınıza çıkıyor. Üstelik bu kadar üniversite yönetirken aynı anda İtalya’da Johns Hopkins Üniversitesi’nde 11 yıldır burslu doktora öğrenciliği yapıyor.
Aynı zamanda bir sporcu.
Bünyesinde bir spor kulübünü ve bir araştırma enstitüsünü barındıran Okçular Vakfı’nın mütevelli heyetinde o var. İstanbul Belediyesi’nin tahsis ettiği arazi ve binalarda faaliyet yürütüyor. Erdoğan, vakfın “ya Hakk” diye ok atan reklam yüzü. Sadece bu kadar değil. Dünya Etnospor Topluluğu’nun “taklit organizasyon” suçlamasına hedef olan Dünya Etnospor Konfederasyonu Yönetim Kurulu Başkanı. Festivallerinin baş konuğu. Rus basınına göre Yakutistan’da yapılacak Mas Güreşi Turnuvası’nın Arnold Schwarzenegger ile birlikte davetlisi.
Lokantaları da var
İşadamlığını biliyorum. Denizcilikten hediyelik eşyaya, kozmetikten kuyumculuğa kadar çeşitli alanlarda şirketleri var. Bu köşeyi okuyanlar, FETÖ’nün TUSKON toplantısına katılıp ifadeye bile çağrılmadan kurtulan Mehmet Gür’ün Bilal Erdoğan’ın ortağı çıktığını hatırlıyor. Erdoğan, şirketleri aracılığıyla “aile dostları”ndan akrabalarına kadar birçok kişiyle ortak. İstanbul’un büyük AVM’lerinde Gülhane Döner gibi bazı restoranlar bile sahibi olduğu Doruk Izgara şirketi sayesinde onun.
Türkiye Gençlik STK’leri Platformu kurulur da Bilal Erdoğan yönetiminde olmaz mı? Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Kırgızistan Meclis Başkanı ile görüşmesinde masada resmi sıfatı olmadığı halde Bilal Erdoğan oturuyor.
Sizi daha fazla sıkmayayım.
İş Bankası hisselerini konuşmaktan bakmaya fırsat bulamadığımız Bilal Erdoğan’ın özgeçmişinden çıkan iki ihtimal var.
Ya doğaüstü yetenekleri olan bir insan, tesadüfen Cumhurbaşkanı’nın oğlu olmakla şereflendirilmiş. Ya da “Cumhurbaşkanı’nın oğlu olmak” ayrıcalıklarıyla, adı konmamış bir şehzadelik makamı var. Babanın yetkileri büyüdükçe oğlunun da alanı genişliyor.
Biz “Cumhuriyet” derken, kaynağını kimi zaman dine, kimi zaman soya dayandıran imtiyazların reddedildiği düzeni anlıyoruz.
95 yıl önceki şarkı buydu. Biz hâlâ aynı şarkıyı söylüyoruz.
Herkesin değil. Okulda ya da işte, belki evde, belki de metroda “babanızın malı değil” diye mırıldananların Cumhuriyet Bayramı kutlu olsun.
Unutmayın, kurduk ve yine kurarız!
Barış TERKOĞLU, 29 Ekim 2018