CUMHURİYET düşmanları

CUMHURİYET düşmanları

İletigönderen Erkan Güçiz » Çrş Şub 04, 2015 17:44

Değerli tarihçimiz Sinan Meydan’ın EL-CEVAP adlı eserinden alıntılar ve R. Tayyip Erdoğan’ın afişi.


AKP döneminde kurmaca bir tarihle bir taraftan hain işbirlikçiler kahraman ilan edilirken, diğer taraftan Atatürk eleştirilmekte, Atatürk suçlanmakta; kurumlardan, caddelerden, sokaklardan Atatürk’ün adı kaldırılmakta, hatta mili bayramlarda Atatürk anıtına çelenk koymak yasaklanmakta, çelenk koyanlara ceza verilmektedir.
AKP’li üst düzey yetkililer her fırsatta Atatürk’e ve Cumhuriyet’e saldırmakta, Cumhuriyet’i çağrıştıracak en ufak bir sembole bile tahammül edememektedirler.

Dahası İşbirlikçi İskilipli Atıf mezarı başında anılmış ve İskilip Devler Hastanesi’nin adı “İskilipli Atıf Hoca Devlet Hastanesi” olarak değiştirilmiştir.
Ayrıca 2012’de işbirlikçi İskilipli Atıf’a bir de “anıt mezar” inşasına başlanmıştır.
Erdoğan’ın siyaset yapmak için kendisine “Milli Görüşü” seçmesi aslına bakılacak olursa onun hem imam-hatip geçmişine, hem Milli Türk Talebe Birliği günlerine son derece uygun bir tercihtir.
Erdoğan’ın içinde yer aldığı Erbakan’ın MSP, RP, FP çizgisi “siyasal İslamcı” bir çizgidir.
Nitekim bu partilerin üçü de “irticai faaliyetler” nedeniyle kapatılmıştır.
R. Tayyip Erdoğan’ın kurup başına geçtiği AKP de bütün “değişim ve yenilikçilik söylemlerine karşın” özünde bu çizginin devamıdır.
"Bu çizgiden gelenlerin erken dönem Cumhuriyet tarihine ve Atatürk’e bakışları da herkesçe bilinmektedir.
Onlara göre de Atatürk, Osmanlı’yı yıkmış, devrimleriyle Batı’yı taklit etmiş, İslam dinini toplumdan söküp atmış, dindarlara baskı yapmıştır!
Ayrıca laiklik “dinsizlik”, çağdaşlık ise “Batı taklitçiliğidir”!
Vahdettin kahramandır!
Şeyh Said, Seyit Rıza ve İskilipli Atıf boşu boşuna idam edilmiştir!
“Babalarımızın onuru (...) Mustafa Kemal döneminin, bizzat kendisi tarafından önerilmiş ve TBMM’de kanunla kurulmuş İstiklal Mahkemelerine ve yargıçlarına karşı açılan kampanyaya Başbakan Erdoğan her fırsatta devam ediyormuş.
Önce Bülent Arınç, ‘İstiklal Mahkemesi tutanakları açılsın,' dedi.
Ben de, ‘Açılsın. Arınç da ataları hakkındaki rivayetleri açıkça yalanlasın,' demiştim.
Sonra Başbakan R. Tayyip Erdoğan bu kampanyaya katıldı.
‘Cellat Ali,’ dediği, Ankara İstiklal Mahkemesi Başkanı merhum, eski Nafıa Bakanı Ali Çetinkaya'nın adının bir parktan kaldırılmasını istedi.
Başbakanın ‘kahramanı’ güya İstiklal Mahkemesi mağduru İskilipli Atıf Hoca.
Evet, bence de tutanaklar açılmalı.
TBMM Başkanı Cemil Çiçek’in elini tutan yok, açılmalı.
İstiklal Mahkemelerini, Mustafa Kemal'e suikast sanıklarını yargılayan ve İskilipli Atıf Hoca’nın neden idama mahkûm edildiğini delilleriyle anlasın.
Hoca sadece devrimlere karşı çıktığı için değil.
Kurtuluş Savaşı esnasında düşmanlarla işbirliği yaptığı ve Milli Kuvvetleri mücadeleden vazgeçirmeye tahrik eden ‘fetva' beyannameleri Yunan uçakları tarafından siperlerimiz üzerine attırdığı için idam edilmişti.

İskilipli Atıf’ın değişik kitaplarını ve dergilere yazdığı yazılarını inceleyen Prof. Yaşar Nuri Öztürk, İskilipli’nin “dini” ve “ilmi” kimliği hakkında çok çarpıcı değerlendirmeler yapmıştır.
Öztürk, İskilip li Atıf Hoca’nın, “Dinin buyruklarını, Kur’an ayetlerini, bütün fıkıh ve tefsir kurallarını çiğneyerek kendi istediği yere çekmeye, tağyir ve tebdile tutkun, ilim edep ve erkânı bakımından son derece pervasız mütecaviz bir adam” görünümünde olduğunu ve “ Yeri geldiğinde din adına açıkça yalan söyleyebildiğini”; yazdığı her satırda İslam’ın belir gin özelliği olan kolaylık ve hoşgörüye kin ve düşmanlık beslediğini, İslam’ın temel özelliğine aykırı olarak insana zorluk çıkarmaya tutkun “engizisyon zihniyeti tüten bir adam” olduğunu belirtmiştir.

Öztürk şöyle devam etmiştir: “Bu zat ne yazık ki sadece engizisyon mantığının zebunu değil, aynı zamanda ruhen hasta ve kısmen de sapık bir adam görünümü veriyor.
Anılan yazısında birbirine ebediyen mahrem olanların bile vücutlarının kol, bacak, diz, yüz gibi kısımlarına bakmalarını, ‘şehvet yoksa’ kaydına bağlamak gibi insanlık ve ruh sağlığı açısından facia sayılabilecek bir saplantıyı önce çıkarıyor.
Bu sapık mantığa göre, siz mesela annenizin veya kızınızın bacağına, yüzüne, saçına bakabilmek için bunun ‘şehvet dışında’ olduğunu tespit etmeniz, sağlamanız gere kir.

Şu kadar ki, tanıklık yapmak vs. gibi zaruri hallerde zaruretin icap eylediği miktarca ihtilatlarına şefan ruhsat verilip anılan miktardan fazlası haram kılınmıştır. İskilipli sözü döndürüp dolaştırıp “İslam dininin kadınlarla erkekle rin bir arada bulunmalarını yasakladığı” yalanma getirip şöyle demiştir: “[i]Şu halde dini celili İslam’ı kabul ve ona iman etmiş olan genç kadınların yabancı, yani aralarında nikâh caiz olan erkekler ile han, otel, apartman, mektep, dershane, hükümet daireleri, bağ, bahçe, mesire, çarşı ve pazar gibi mahallerde zorunluluk olmadıkça birlikte olmaları şefan haram ve yasaktır
.” İskilipli’ye göre İslam dini, kadınlarla erkeklerin sosyal hayatın nerdeyse her alanında birlikte yan yana olmasını yasaklamıştır!
“Eeee, o zaman nasıl olacak?” diye soranlara İskilipli Atıf söz konusu yazısında şöyle cevap vermiştir: “Şunu da arz edeyim ki, mahrem olmayanlarla aynı mekânda bulunmamak şartıyla, genç kadınların kendilerine mahsus olan ma hallerde kendileri gibi kadınlardan veya mahremleri bulunan erkeklerden veya şehvetten kesilmiş ihtiyar veya hadım kimselerden ilim, sanat öğrenmelerinde, kendilerine mahsus olan imalathanelerde sanat icap etmelerinde dini yasak yoktur.”

İskilipli Atıf Hoca’nın “hocalığı” konusunu Prof. Yaşar Nuri Öztürk’ün tamamen katıldığım şu cümleleriyle bitirmek istiyorum: “İstiklal Mahkemeleri bu adamı asmıştır.
Bence büyük yanlış yapmıştır!
Asmamalıydı.
Evet asılması, hukukun şekil kuralları açısından yanlış değildi.
Ne var ki asılınca arkadan gelenler onu gerçekten bir ‘adam’ zannedebiliyorlar.
Asıldığı ve bu sayede adam zannedildiği için, ölüsü de dirisi gibi millete zararlı oluyor.”



Sinan Meydan - EL-CEVAP © 2013
ISBN: 9789751033871
İNKILÂP
Uluslar, egemenliklerini geçici bile olsa, bırakacağı meclislere dahi gereğinden fazla inanmamalı ve güvenmemelidir. Çünkü meclisler bile despotluk yapabilir ve bu despotluk bireysel despotluktan daha tehlikeli olabilir. Meclislerin öyle kararları olabilir ki, bu kararlar ulusun yaşamına giderilmesi olanaklı olmayan zararlar verebilir.
Gazi Mustafa Kemâl Atatürk

Erkan Güçiz

Facebook - TC ERKAN GÜÇİZ
Kullanıcı küçük betizi
Erkan Güçiz
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 421
Kayıt: Çrş Eyl 29, 2010 5:18

Şu dizine dön: Erkan GÜÇİZ

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x