Cumhuriyet Hukuku Bitti ve AKP Hukuku Zulmetmeye Başladı

Bu satırları size, Cumhuriyetimizin kuruluşunu ve vatanımızın işgalden kurtuluşunu sağlayan 30 Ağustos Zafer Bayramı arifesinde yazıyorum…

Mustafa Kemal’in Askerleri dört gün önce Afyon’dan taarruza geçti Yunan işgalcilerine karşı… Çıkın Kocatepe’ye ve bakın etrafınıza; bir yanda ayağında çarığıyla Mehmetçik, öte yanda İngiltere ve Fransa’nın donattığı Yunan’ı göreceksiniz…

Geçilmez denilen Afyon Hattı’nı 36 saatte geçti, bugün terör örgütü kurmakla suçlanan Mehmetçik… Saatte 4 kilometre, günde kırk, on günde 400 kilometre yürüdü, koştu Mehmetçik, Yunan’ı kovaladı… Açın bakın tarihimize, okuduklarınız doğrudur… Mustafa Kemal’in Askerleriydi onlar, şimdi ise komutanları terörist diye hapiste…

Bu vatan kolay kazanılmadı, her karışına çok ağır bedeller ödendi ve dünya tarihinde anavatanı için böylesi ağır bir bedel ödemiş olan Türk Milleti’nden başka ikinci bir millet yoktur, onun için bize Türk derler…

Cumhuriyet kolay kurulmadı, devrimler kolay yapılmadı, bugünlere kolay gelinmedi…

Şimdi ise övündüğümüz Cumhuriyet’in Hukuku yok, AKP adında bir siyasi parti kendi hukukunu uyguluyor, zulmediyor, karşı çıkanları ezip geçmeye çalışıyor ama tutmaz, bu Anadolu ihanet mayası tutmaz…

AKP hukuku nedir?

AKP’nin istediği olaya istediği savcı, istediği davaya istediği hâkim, sonuçta istediği kararı çıkarması demektir… İsterseniz bu kararı vermeyiniz, hemen görevden alıyorlar şimdilerde, bakınız Deniz Fenerini soruşturan Cumhuriyet Savcılarının hallerine, hemen görevden alındılar… Demek ki hoşlarına gitmemiş, savcıların talebiyle yapılan tutuklamalar… Anlaşılan o ki bu davanın tutukluları da yakında serbest kalacak… Bakınız sözde Balyoz davasına bakan hâkime, geçici görevle yeri değiştirildi, onun da verdiği kararlar hoşlarına gitmemiş anlaşılan…

AKP hukuku nedir?

AKP siyasetine muhalif olanlara baskı demektir… AKP’nin egemenliğine girmeyen şirketlerin, kulüplerin, derneklerin ele geçirilmesi operasyonu demektir… Bakınız Fenerbahçe Davası’na… Bakınız Prof. Dr. Mehmet Haberal’in durumuna… Bakınız Türk Ordusu’na… Bakınız işadamlarına… AKP hukuku eliyle hepsi birer birer ele geçiriliyor, kontrol altına alınıyor… Karşı çıkarsanız, zulmediyorlar, vergi, ceza, dava, soruşturma, zulmediyorlar zulüm…

Konuşan sendika kaldı mı? Yok… Konuşan üniversite kaldı mı? Yok… Konuşan odalar, borsalar kaldı mı? Yok… Konuşan işadamı, konuşan TÜSİAD, konuşan akademisyen kaldı mı? Yok, yok, yok… Bir bizler kaldık, sayımız ise bir elin parmakları kadar, tıpkı nesli tükenen Kelaynak kuşları gibi…

Peki, biz kimiz?

Biz, vatanını, milletini, bayrağını, insanını seven insanlarız… Biz, bir lokma ekmek ile de olsa, kendi vatanımızda bağımsız ve özgür yaşamak isteyen insanlarız… Biz, kula kulluk etmeyen, ABD’nin uşaklığını kabul etmeyen, AB’nin dayatmalarına karşı çıkan, İsrail’in bölgesel siyasetini lanetleyen insanlarız… Biz, insanlarımızın layık olduğu şekilde insanca yaşamasını isteyen ve düşleyen insanlarız… Ve biz, AKP’nin uyguladığı “etnik ve dini ayrıştırma” Yahudi siyasetine, terör ve şehitlerimiz üzerinden yaptığı siyasete, insanlarımızı kasten borçlandırma ve yoksullaştırma siyasetine, hayvancılığı geliştirmek yerine Avrupa’dan inek ithal etme siyasetine karşı çıkan insanlarız, işte biz buyuz…

Bakın AKP hukukunun bize yaptıklarına, ibret olsun için, bu mübarek günde, bu mübarek Ramazan Bayramı’nın arifesinde sizlere anlatıyoruz…

Diyarbakır’da bir savcı, itirafçı terörist olan Nuri Binzet’e dayatır:

- Bak Nuri, Şu Erdal Albay çok tehlikeli, onun hakkında konuş da hemen içeri alalım, der.

Teröristin de insaflısıymış Nuri, hemen cevap verir:

- Savcı bey, Erdal Sarızeybek’i tanımıyorum ki, onun hakkında konuşayım!

Bu anlattıklarımız Diyarbakır mahkemesinin kayıtlarına geçmiştir ve medyada yayınlanmıştır ama AKP hukuku bu savcı hakkında hiçbir işlem yapmamıştır.

Bu ne ki, daha neler var, bakın, bakın da görün şu AKP hukukunu:

Erdal Sarızeybek, çok sevdiği Şemdinli’den bir kilo kara kovan balı ister. Van savcısı meğer telefonları dinliyormuş, bu konuşmayı duyar. Hemen bilirkişiye başvurur ve sorar:

- Bu bir kilo bal nedir?

Bilirkişi ne desin, altı üstü bir kilo baldır, üstelik ortalıkta bal da yoktur. Aradığı cevabı bulamayan savcı bilirkişiye kızar ve hemen bir MÜNECCİM’e gider, bu kez ona sorar:

- Ey Müneccim. Bu Sarızeybek Şemdinli’den bir kilo bal istedi. Sence bu bir kilo bal ne olabilir?

Müneccim elindeki cam küreye bakar, olmaz. Gökyüzüne bakar, olmaz. Kâğıt falına bakar, yine olmaz. Bu defa döner savcıya ve der ki;

- Savcı bey, bir orta kahve yap da, kahve falına bakayım, bakayım da bulayım bu bal nedir?

Savcı sevinç içinde kahveyi yapar, Müneccime verir, Müneccim kahveyi içer, kalan telveyi bir sağa sallar, sol olmasın deyip bir daha sağa sallar ve istiareye yatırır. Biraz sonra alır ve başlar konuşmaya:

- Buldum, sayın savcım, buldum, der ve devam eder: Sayın savcım. Bu bal değil, olsa olsa uyuşturucudur, hem de PKK’nın.

Savcı aradığı cevabı bulmuştur, hemen bir dosya açar ve üzerine yazar: Erdal Sarızeybek, PKK terör örgütü ile uyuşturucu işi yapmaktan şüphelidir… Tam iki yıl soruşturma yapar, telefonları dinler ama bir şey bulamaz, sonunda o da bıkar ve yeterli delil olmadığı için dosya kapatır…

Bu arada Zaman Gazetesi bir manşet atar: SARIZEYBEK PKK İLE UYUŞTURUCU İŞİ YAPIYOR!

Bu kez sıra Sarızeybek’e gelmiştir. Mahkemeye koşar, tekzip kararı alır ama gazete yayınlamaz, hala da yayınlamamıştır… Tazminat davası açar, tam kazanma noktasında, Van savcısı araya girer, “gazetenin yazdığı doğrudur” diyerek tanıklık yapar. Mahkeme de Zaman Gazetesi’ni kazandırır, Sarızeybek’i de kaybettirir, şimdi bu dava Yargıtay’da, bakalım ne olacak…

Siz hala bu AKP hukuku nedir, bilmiyorsunuz değil mi, dahasını anlatalım…

İşbirlikçi olarak tanımladığımız tüm medya unsurları elbirliği ve güç birliği yaparak, hepsi aynı günde ve aynı anda şu manşeti atarlar:

Sarızeybek Ergenekon Kasası… Sarızeybek Ergenekon Terör Örgütü Üyesi…

Sarızeybek kalkar gider Cumhuriyet hâkimlerine, Cumhuriyet savcılarına şikâyette bulunur, dava açar. Der ki, ne kasası, ne örgütü, ne şüphelisi, yalan bunlar yalan der… Tam davaları kazanacağı son duruşmada, bu kez Kod adı Ergenekon olan Savcı Zekeriya Öz araya girer, hemen mahkemeye bir yazı gönderir, der ki “bu gazeteler doğru söylüyor”… Ve davaları bu işbirlikçi medya kazanır, Sarızeybek ise kaybeder… Aslında galip sayılır bu yolda mağlup, ama mahkeme bunu ne bilir… Şimdi bu davalar da Yargıtay da bakalım ne karar çıkacak…

Niye yazdık, ibret alın için…

Niye yazdık, adalet herkes içindir, bir gün size de lazım olur, onlara da…

Niye yazdık, hukuk evrenseldir, AKP hukuku diye bir şey, “ben Cumhuriyet Devletiyim” diyen bir devlette olmaz…

Niye yazdık, eğer ki sessiz kalırsanız, bu AKP hukuku bugün bize vurur, yani size, olmaz olmaz demeyin…

Niye yazdık?

Yüce Allah buyurur: Karşıma Kul Hakkı Yemiş Olarak Gelmeyiniz!

İyi Müslüman diyerek oy verdiğiniz onlar Kul Hakkı yiyor, başta şehitlerimizin, bizim, Kul Hakkı’nı hem de açık açık yiyor, zalim onlar, zulmediyor onlar, artık onlara kanmayınız ve inanmayınız…

Bağımsızlığımızın ve özgürlüğümüz büyük zaferi kutlu olsun… Bize bu zaferi armağan eden başta Mustafa Kemal ve silah arkadaşlarının ruhu şad olsun, mekânları cennet olsun…

Mübarek Ramazan Bayramı kutlu olsun, aziz şehitlerimizin ruhu şad olsun, hepsini minnetle, şükranla, rahmetle anıyoruz…

Onları unutmadık, unutmayacağız ve unutturmayacağız…

---

Erdal SARIZEYBEK, 29 Ağustos 2011
erdalsarizeybek@gmail.com