Cumhuriyet’i Geri Alacağız!…
29 Ekim sabahı...Gözlerimizde yüreğimizdeki öfkenin, kızgınlığın yansıması ana, kız ilk önce birbirimizin bayramını kutlayarak başladık güne...
Sonra Gökçe son derece kararlı bir sesle şunları söyledi bana...
- Anam, merak etme Cumhuriyet'i geri alacağız.
Bu inançla, omuzlarımızda bayraklarımız çıktık yola. Cumhuriyet Bayramı'nı, Cumhuriyet Alanı'nda kutlamaya gidiyorduk.
Otobüste kucağımda bayraklar, dışarı bakıyor, dalgın, dalgın memleketin "ahval ve şerâit"ini düşünüyordum. Sonra nasıl oldu bilmiyorum, birinin elimi öpüp başına koyduğunu fark ettim. Başımı kaldırdım, karşımda Atatürk ve Türk bayrağı baskılı bir gömlek giymiş, 13- 14 yaşlarında, kara gözlü bir genç kız duruyordu.
- Cumhuriyet Bayramı'mız kutlu olsun dedi bana...
Cevap veremedim, sadece gözlerimden akan yaşları silmekle yetindim. O da bizim gibi Cumhuriyet nöbeti tutmaya gidiyordu alana... Kemalist Gençler Derneği ile yürüdük.
Alan kalabalıktı, millet Cumhuriyet'e sahip çıkarken, diğer taraftan da iktidara olan öfkesini dile getiriyordu.
Saat 18.00 de Büyükşehir Belediye'nin önünde toplanıp fener alayı eşliğinde, bir yürüyüş yapılacaktı. Ana, kız bayraklarımızı omuzlarımızda dalgalandırarak Atatürk Caddesi'nde yürüdük. Bu sefer hiç kimse bize garip, garip bakmıyordu. Hatta alkışlayanlar, "Helal olsun size" diyenler oldu.
Soluklanmak için bir pasta haneye oturduk. Daha yürüyüşe yaklaşık iki saat vardı. Bayraklarımız gene açıktı. Yanımızdaki masada iki genç kız oturuyordu. Bir müddet sonra sohbet ortak olduğu için, masalarımızı birleştirdik.
Bir tanesinin adı Yasemin'di. Diyarbakırlı Yasemin. Zaza... Bakın neler söyledi, neler anlattı. Anlattıklarını yazarım dedim, yazın dedi, istersen adını değiştireyim dedim, yok, hayır değiştirmeyin, yazın, Diyarbakırlı Yasemin deyin,ben söylediklerimin arkasındayım dedi. Ben de yazdım.
Ben Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıyım. Kimliğimle gurur duyuyorum. Cumhuriyet bayramı kutlamalarının iptali çok çirkindir.
Doğrudur, Van'da deprem oldu. Çok sayıda insanımız öldü, çok da yaralımız var. Acımız milletçe ortaktır. Ama Cumhuriyet Bayramı kutlamaları eğlence değildir. Milli bayramlar bizim birlik ve beraberliğini güçlendirir. Hatta Atatürk 1938 yılında hasta yatağında yatarken bile, kutlamaların yapılmasını istemiş ve yazdığı konuşmayı Başvekil Celal Bayar'a vererek okutmuştu.
Televizyonlarda eğlence programları yayımlanırken, bayram kutlamalarının iptalini anlamak mümkün değil.. Biz Cumhuriyet'imizin kuruluşunu kutlayacağız.
Bunları söyledi Diyarbakır'lı Yasemin. Onun söyledikleri sanırım bazılarımıza ders olmuştur. Seni alnından öpüyorum Diyarbakır'lı Yasemin, yolun açık olsun...
Yürüyüş başladı... Kalabalık, çok kalabalıktı. Köylüsü, kentlisi, baş örtülüsü, takım elbiselisi, gazisi... Yok yanıldım, bu kadar çok kişiyi saymaya gerek yok.
Yürüyüş güzergahında Mustafa Kemal'le birlikte kanla, irfanla ve devrimle Cumhuriyet'i kuran Türk milleti vardı. Bir de Türk bayrakları...Gökyüzünde hilal ve üzerinde " Vatan bir bütündür, bölünemez." yazılı balonlar... Ateş böcekleri gibi, gök yüzüne hilal şeklindeki yeni ayın yanında yerlerini alıyorlardı...
Bayraklar, kilometrelerce bayrak konvoyu ve tek bir duyguda birleşen insanlar...
Onlar;
Biz Türk milleti, devrimlerin ve Cumhuriyet'in sahibi ve bekçisiyiz.
Devrimlerin ve Cumhuriyet'in gereğine ve doğruluğuna yürekten inandık. Yönetim biçimini ve devrimleri benimsedik.
Cumhuriyet'i ve devrimleri güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük kıpırtı ve bir davranış duyduğumuz takdirde, "Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır." demeyeceğiz.
Elle, taşla, sopayla ve silahla Cumhuriyet'imizi ve devrimleri koruyacağız.
Polis gelecek, asıl suçluları bırakıp bizi tutuklayacaktır. O zaman, "Polis devrimleri ve Cumhuriyet'i unutmuş" diye düşüneceğiz, ama hiç zaman yalvarmayacak ve başımızı öne eğmeyeceğiz.
Özel yetkili mahkemeler bizi yargılayacaktır. Yine düşüneceğiz ve diyeceğiz ki "Adalet örgütünü düzeltmek, Cumhuriyet hukukunu hatırlatmak bizim görevimizdir.
Bizi hapse atacaklar, Özel Yetkili Mahkemeler'in özel yetkili savcıları Cumhuriyetçiliği, devrimciliği ve yurt severliği suç kabul edip mahkum edecekler.
Biz Türk milleti olarak o zaman bile, biz inancımızın gereğini yaptık, Cumhuriyet'i ve devrimleri korumak bizim görevimizdir diyeceğiz.
Yılmayacağız, yılgınlaşmayacağız ve Cumhuriyet'in nöbetini aramızdaki tüm etnik, siyasal, dinsel ve mezhepsel ayrılıkları öteleyerek bir araya gelerek tutmaya devam edeceğiz.
Her ilden delegeler seçeceğiz, milli şuralar oluşturacağız. Tüm delegeler bir gün Ankara'da toplanacak ve çiftçi Ahmet'in, taksi şoförü Hüseyin'in, Tıbbiyeli Tarık'ın, Ankaralı Gökçe'nin, esnaf Ökkeş'in, Üniversiteli Saime'nin, Muazzez'in, Hayrettin'in, Işıklı hoca'nın, Erol'un, Suay'ın, Güneş'in, Sarızeybek'in, Sinan Meydan'ın, Ali Rıza'nın, temizlikçi Ayşe'nin birlikteliği ile milli güçlerin iktidarı gerçek olacaktır.
Antalya'da kendi delegesini seçecek ve milli şuraların toplanmasında gereğini yapacaktır dediler...
Yürüdük, hava karanlıktı ama biz güneşe doğru yürüdük.
Kızım gruba önderlik ediyordu. Bayrağını dalgalandıra, dalgandıra yürüyor ve "Ya İstiklâl- Ya ölüm" diye haykırıyordu..
Ya İstiklâl Ya Ölüm... Biz Cumhuriyet'i geri alacağız... Başka yolu yok..
Biz Cumhuriyet'i geri alacağız. Bu böyle biline!...
Figen ÖZEN, 30 Ekim 2011