Son günlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "Milli savunma sanayi, milli ekonomi" gibi temel konularda Cumhuriyet döneminin ilk yıllarında işaret ederek , bu dönemde gerekli iktisadi- siyasi ve diplomatik hamlelerin yapılamadığına dair görüş beyan etmesi üzerine, konuya dair daha önce yapmış olduğum inceleme yazısını yeniden yayınlıyorum. İçerik itibariyle aynı temel konulara sahip olan sürece değinildiği için, inceleme yazımda bir düzeletme ya da ekleme yapmadım.
AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan bu gün 43. Muhtarlar toplantısında yapmış olduğu konuşmada “"Açık konuşuyorum, karşınızda ne Osmanlı'nın hasta adamı, ne Cumhuriyet'in çömez devleti, ne de 1970'lerin 1990'ların güçsüz ülkesi var.” dedi.
(11 Ocak 2018,https://www.yenisafak.com/video-galeri/gundem/erdogandan-tum-dunyaya-mesaj-2166915 , ayrıca CNN Türk 17.00 Haber Programı )
Cumhurbaşkanı’nın kullandığı “Çömez” kelimesi ne anlama geliyor, ilk önce ona bir bakalım isterseniz.
Çömez kelimesi TDK’ da “Medreselerde müderrisin hizmetine bakan ve ondan ders alan öğrenci, Birinin kendi işini öğreterek yetiştirmeye başladığı kimse, çok oturan, tembel, kısa boylu, ilerlememiş medrese öğrenicisi” gibi tanımlarla yer bulmuş. Erdoğan’ın yaptığı açıklamada kullanılan bu kelime neresinden bakarsak bakalım, her koşulda bir olumsuzluk, küçümseme, değersizleştirmeye yönelik bir anlam ifade ediyor.
Peki, Erdoğan’ın” Çömez” olarak ifade ettiği Cumhuriyet döneminin kurucu kadroları ekonomik anlamda ve milli dış politikada hangi koşullarda neleri başarmış kısaca inceleyelim ve “Çömez” olarak ifade edilen Cumhuriyet’in ilk dönemi ile günümüzde uygulanan ekonomi – politikaların ve diplomatik “başarıların” bir karşılaştırmasını yapalım.
İlk Yıllarda Cumhuriyet’in Kurucu Kadrosu ve Atatürk’ün Yaklaşımı
İktisadi Sahada

Atatürk, askeri zaferleri taçlandıracak temel unsurun, iktisadi bağımsızlık olduğunu ifade ederken, “Misak-ı İktisadi” yani milli iktisat vurgusunu öne çıkarır. Milli iktisat hedefine ulaşmak için kalkınma modeli olarak uygulanacak sistemi, yani kamucu – devletçi ekonomik sistemi, hayata geçirmek önem arz ediyordu. “Devletçilik” olarak da ifade edilen, Türk Devrimi’nin bu kurucu temel ilkesini uygulamak, genç Türk Devleti’ne birçok avantaj sağlayacaktır.
- Kendimize ait olan ulusal kaynaklarımızı, yine Türk ulusunun çıkarlarına uygun bir amaçla değerlendirmek,
- Ekonomik kaynakların doğrudan Türk Devleti tarafından denetlenmesi,
- Yabancı devletlere iktisadi bağımlılığa son vermek, bununla beraber yabancı devletlerin ekonomik kaynaklarımızı istismar etmesinin önüne geçmek Milli İktisat amacına ulaşmak için uygulanacak devletçi – kamucu ekonomik kalkınma modelinin bize sunacağı başlıca avantajlar ve aynı zamanda devletçi ekonominin temel yaklaşım ilkeleri olarak Türk Devrimi’nde yerini buldu.
Peki, iktisadi bağımsızlığı hedefleyen bu uygulama ile genç Türkiye Cumhuriyeti ne gibi somut kazanımlar elde etti?
Kurulan Banka, İşletme ve Devlet Kurumları
Türkiye’de aynı anda 26 ağır sanayi üretimi yapan fabrikalar
kuruluyor.
Türkiye İş Bankası, Türkiye Merkez Bankası, Türkiye Sanayi ve Maden Fabrikası, Devlet ve Sanayi Ofisi, Türkiye Sanayi ve Kredi Bankası, Barut ve Patlayıcı Maddeler Tekeli, Devlet Demir Yolları Ve Liman İdaresi, Devlet Hava Yolları gibi devleti ayakta tutan temel kurumlar kuruluyor.
Sümerbank ve Etibank ( Sümerbank, devletçi ekonomi ekseninde işçi ve memurlara yönelik ucuz, kaliteli ve yerli mallar üretiyordu )
1926’da Kayseri’de Uçak Fabrikası kuruluyor.
Nuri Demirağ ilk uçak mühendisimiz Selahattin Alanı ortak ederek uçak inşa etmeye başladı. 17 Eylül 1936 Beşiktaş’ta bir ARGE atölyesi açarak işe başladı. Nuri Demirağ NU. D 36 (1940), NU. D 38 (1944) yıllarında Türk malı uçaklar yaptı.
Kamulaştırma ve Millileştirmelerle İnşa Edilen Kurumlar ve İşletmeler
Yabancıların elindeki reji idaresi satın alınarak millileştiriliyor.
Yine yabancıların elinde bulunan 3000 km. den fazla demiryolu millileştiriliyor.
Tramvaylar millileştiriliyor. Tüneller, kömür işletmeleri, telefon şirketleri millileştiriliyor.
Bunların yanı sıra Ziraat Bankası geliştiriliyor, aşar vergisi kaldırılıyor, birinci 5 yıllık sanayi planı 1934’te uygulamaya koyuluyor, tohum ıslah enstitüleri kuruluyor,
Ekonomik kurumsallaşmaya uygun olarak, Ziraat Okulları ve Yüksek Ziraat Enstitüleri, İpek Böcekçiliği Okulları ve İpek Böcekçiliği Enstitüleri kuruluyor, Köy Enstitüleri, Halk Evleri ve Halk Odaları kuruluyor.
Cumhuriyet Dönemindeki Devletçi – Kamucu Ekonomi Politiğin Sonuçları
İnşa edilen ve millileştirilen bu kurumların işletilmesinin hangi sonuçlarla karşımıza çıktığını rakamsal verilerle inceleyelim.
Ağır Sanayi Üretimi : % 152
Toplam Sanayi Üretimi: % 80
Kömürde Artış : %100
Kromda Artış: % 600
Diğer Madenlerde : % 200 arttı.
Demir Üretimi: 0(sıfır)dan 180 bin tona çıktı.
Şeker Üretimi: 200 misli artış sağlandı.
1924’te 19 bankadan 15’i yabancılarda 4’ü bizim elimizde iken;
1938’de 39 bankadan 30’u yerli banka 9’u yabancı banka olarak bulunuyordu.
1930’da 1Dolar 2,12 lira iken, 1939’da 1 Dolar 1,12 lira olmuştur.
Cumhuriyet tarihinde ilk denk bütçe ( gelir – gider dengesi ) bu dönemde gerçekleşmiştir. (1)
Şimdi ise AKP iktidarı döneminde özelleştirilen temel kurumlara ve bu özelleştirmelerin sonucunca kısaca göz atalım:
2005'te TÜRK TELEKOM'un yüzde 55'i Arap sermayesi Ojer Telekom'a, TÜPRAŞ'ın yüzde 51'i 4.1 milyar dolara İngiliz Shell- Koç ortaklığına satıldı. 2006'da PETKİM'in yüzde 51'i 2 milyar dolara Azer Socar'a, TEKEL'in 6 adet sigara fabrikası 1.7 milyar dolara Hollanda merkezli British&American Tobacco'ya satıldı. TEKEL'in içki bölümünü 2003'te alan yerli Mey, 3 yıl sonra aldığı fiyatın 2,5 katına hisseleri ABD'li fon TPG'ye devretti. Fon 5 yıl sonra Mey'i özelleştirdiği fiyatın yaklaşık 10 katı fiyata İngiliz Diageo şirketine sattı.
Yabancı Sermaye Egemenliği
TÜPRAŞ'ın yüzde 14.76'sı, THY'nin yüzde 26'sı, PETKİM'in yüzde 25'i, Halk Bankası'nın yüzde 17'si, Telekom'un yüzde 9'u borsada yabancı yatırımcılara satıldı. Ayrıca AKP hükümeti döneminde kamunun sahip olduğu limanlar, elektrik dağıtım şirketleri, araç muayene istasyonları ve fabrikalar özelleştirme ihaleleri yoluyla yabancıların eline geçti. Öte yandan, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu da el konulan bankaların sahiplerine ait şirketleri de yabancı yatırımcılara sattı. TELSİM'i İngilizler, Digiturk'ü ihalesiz Katarlılar alırken, Fon'un elindeki radyolar, fabrikalar vb. İşletmeler yabancı yatırımcıların oldu.
Bankalarda Yabancı Denetimi
Son 13 yılda yabancı şirketler başta kamu kuruluşları olmak üzere, finanstan enerjiye, sağlıktan eğitime, perakendeden gıdaya kadar birçok sektörde ağırlığını artırdı. Bankacılık sektörünün yüzde 50’si, sigortacılık sektörünün yüzde 70’i yabancı şirketlerin kontrolüne geçti. İlaç pazarında hali hazırda 106 yabancı şirket var ve pazar payları yüzde 70 düzeyinde. Akaryakıt sektöründeki yabancıların payı yüzde 65, doğalgazda yüzde 15 olurken, 2008'de sıfır olan elektrik piyasasındaki yabancı sermaye payı, yapılan özelleştirmelerin ardından yüzde 20 seviyesine çıktı. ( Veriler 2015 yılına aittir )
“Çömez” Cumhuriyet döneminde, 15 yılda kamulaştırmalar ve millileştirmeler yoluyla “denk bütçe” sağlanırken, 2017 yılında enflasyon rakamı yüzde 11,92 olarak açıklandı. Yine “Çömez” Cumhuriyet döneminde 1930’da 1 dolar 2,12 lira iken, 1939’da 1 dolar 1,12 lira; günümüzde ise 1 dolar 3,79 TL olarak yer buluyor.
(1)Konuyla ilgili rakamsal verierde Sinan Meydan’ın “Aklı Kemal” kitabından faydalanılmıştır.Ayrıca Mithat Akar, 21.Yüzyılda Türkçülük, Atayurt Yayınevi.
Mithat AKAR
Makale ilk olarak Türk Devrimi Gazetesi'nde ( http://www.turkdevrimi.com/yazarlar/mit ... iz-1/1827/ sayfasında ) yayınlanmıştır.