CURCUNA-2014 /Dr. Noyan UMRUK
Bölük komutanı iken telsizcimdi ihtiyat onbaşısı Cemil. İlginç bir hobisi var. Hem gemilerde telsizcilik yapıyor, hem de seferdeyken arkası yarın(1) oyunlar yazıyor. Ama maalesef, tiyatrocuların, yönetmenlerin pek dikkatini çekemiyor. Son günlerde yazdıklarını bana yollamış “Komutanım, birkaç pasaj yayınlasan, belki dikkatlerini çeker” diyor. Amatör de olsa yazarın, sanatçının elinden tutmamak olmaz. Yayımlıyorum:
1nci Perde:
Fonda Beyaz Saray ve hemen önünde bizim bir zamanlar FMS kazığı dediğimiz dikilitaş.
Ön planda Afrika kökenli, endamı zarif bir adam elindeki beyzbol sopasını, dinlediği nostaljik parçanın ritmine uygun biçimde çevirmekte ve de gülümseyerek telefonla konuşmakta. Çalan parça: “Amerikan kovboylar, aslan Cinotri”. Karşı tarafta Angela, pardon melek sesli bir kadın bülbül gibi şakıyor. Konuşmalar tam duyulmuyor, anlaşılamıyor ama galiba birisinin biletini kesmekten falan bahsediyorlar…
Yavaş yavaş sesler netleşmekte, telefondakiler birbirlerine Ortadoğu, K.Afrika, O.Doğu, Avrasyadaki marifetlerini ballandıra ballandıra anlatmakta… İlk perde Afrika kökenli adamın kahkahaları ve melek sesli kadının kıkırdamaları ile sona eriyor…
2nci Perde:
Fonda bir yanda kafası takkeli, gözleri dönmüş, ağzından köpükler saçan bir adam transa geçmiş beddualar okumaktadır… Öte yanda suratından düşen bin parça, panik içinde bir adam “Ordular ilk hedefiniz bunların inleridir!” diye yırtınmakta, İstiklal, pardon istikbal savaşını başlattığını simgeleyen pantomim jestleri yapmaktadır…
Sahnenin ön planında ise muhtelif savcılar bildirilerini okumakta ve bir takım polisler yüzlerini saklayan bir takım adamları arabalara sokuşturmakta iken, bir takım polislerde savcıları ve gazetecileri binalarına sokmamaya çalışmaktadırlar. Bu arada gazete satan çocuklardan bazıları “Yazıyoooor… Hükümete cemaatten yargı darbesi” diye çığırırlarken, diğerleri “ Soygun var, soyguuuun…” diye bağırmaktadırlar. Tam bir curcuna…
3ncü Perde:
Fonda Çankaya korusu içine serpiştirilmiş al bayraklı köşkler…
Ön planda Rokoko-Barok tarzı müsveddesi döşenmiş tuhaf bir salon. Kelli felli, pos bıyıklı bir adam her daim memnun, mütebessim çehresi ile özel kuryesinin kendilerine takdim ettiği Pensilvanya damgalı mektubu tekrar tekrar okumaktadır. Bu sırada televizyondan bir önceki gün kendisiyle yapılan röportajın sesleri gelmektedir. Gazeteci soruyor: “Paralel devlet falan…” Beyefendi yanıtlıyor: “Devletin paraleli filan olmaz. Demokrasilerde devletin “çek balans” sağlayan güçleri, kurumları, siyasi partiler falan vardır. Doğrusu, ben sadece onlarla görüşürüm…”
Derken özel muamelat memuru randevu verilen zatın geldiğini bildirmekte ve sahneye gözleri çekik, elmacık kemikleri çıkık bir adam girmektedir. Tokalaşıp, karşılıklı otururlar. Adam heyecanla, ev sahibine, kurumlar arasındaki amansız çatışmayı, bu çatışmadan doğan günleridir süren devlet krizini ve bunlar arasındaki ahengin yeniden sağlanmasının zat-ı alilerinin temel görevi olduğunu anlatmakta, ev sahibi ise kollarını iki yana açarak “Ben ne yapabilirim ki” falan diye bir şeyler gevelemektedir. Sağırlar diyaloğu, konuğun bir hayli kızgın ve şaşkın bir vücut diliyle sahneyi terk etmesiyle son bulur
Final:
Adam “İşte parti liderlerini de falan çağırdık, zevahiri kurtardık. Yarın güzel şeyler olacak ” diye mırıldanırken, itinayla cebine koyduğu mektubu çıkararak okşamakta ve pencereden batmakta olan güneşi, ikbalinin devam edeceği umut ve saadetiyle, huzur içinde seyretmektedir… PERDE!
Keşke Müjdat Gezen ve Levent Kırca ustalar bu pasajları okusalar da, ortak yapım bir kabare ile bizim ihtiyat onbaşısı Cemil’e bir fırsat tanısalar…
(1)Arkası yarın dizisinin ilk piyesi için bknz: Aydınlık G., 23.09.2012
AYDINLIK G; 19.01.2014