MHP içinde bile en uçtaki milliyetçilerden olan Mehmet Gül, Dağda ölen PKKlılar da bizim şehidimizdir dediğinde, yanlış duydum sanıyorum. O devam ediyor, Atatürkün Anzakların annelerine söylediklerini hatırlatarak; Onlar artık bizim de evlatlarımız. Çünkü onların anne babaları bizim vatandaşımız. Çocukları kandırılmış, dağa çıkmış... Sonunda da bedelini canıyla ödemiş. Onlar artık bizim şehitlerimiz!
Mehmet Gül'ün Vatan gazetesinden Mine Şenocaklı ve Burak Kara'ya verdiği röportajda; şaşırtıcı yanıtlar verdi.
Kürt sorunu nasıl çözülür?
Gazetenizdeki söyleşide DTP Grup Başkanvekili Selahattin Demirtaş diyor ki, Bugün Büyük Ortadoğu Projesi kapsamında yeni bir Ortadoğu yaratılmak isteniyor. Bu yaşanan Ortadoğu krizidir. Aslında bizim sorunumuz yok. Bu emperyalizmin bir oyunu... Çok doğru diyor. Bugüne kadar 29 Kürt isyanı oldu diyenler var. Hiçbiri Kürt isyanı değil ki! Birincisi Şeyh Bedirhan isyanı, merkezileşmeye karşı. Şeyh Ubeydullah isyanı, Batılıların tezgâhladığı bir isyan. Şeyh Sait bir Kürt isyanı deniyor. Ama Şeyh Sait kendisi Zaza. Üstelik İslam adına, şeriat adına isyan ettiğini söylüyor... Ben PKKlıların ve DTPlilerin bir kısmının Büyük Ortadoğu Projesinin ne anlama geldiğini, Ortadoğu ve İslam ülkeleri üzerinde Amerikanın ve diğer emperyal güçlerin hangi tezgâhları kurmaya başladığını kavradıklarını görüyorum. Bu olumlu bir gelişme.
Siz 2003te Amerika artık Türkiyeyi stratejik ortak değil stratejik hedef olarak görüyor demiştiniz. Ya bugün?
Bakın, Amerika 17 yıldır Kuzey Irakı kendi istediği gibi şekillendirmeye çalışıyor. Son savaşa da 500 milyar doların üzerinde para ayırdı. Bölgede güçlü Türkiye onların menfaatlerine aykırı. PKK ise ellerindeki bir koz. Niye bu kozu bıraksınlar ki!
Ama anlaşmaya varıldı, Amerika PKKyı bitirmek için yardım edecek deniyor...
Amerika sana bu imkanı tanır mı? Soğuk savaş bitti, müttefiklik, NATO, hepsi yeniden değerlendirmeye alındı ve Türkiye gözden çıkartılır bir ülke oldu. Amerika stratejisini ortaya koydu, sana sormadı. Sen Amerikanın koyduğu stratejiye ortak olayım diye debelenirken, o Hayır, seni ihtiyacım olduğu zaman part-time değerlendiririm diyor. Şimdi bize ihtiyaç var, yarın yok. İran ve Suriye meselesi olmasa Türkiyeye bu kadar da taviz vermezlerdi. Amerikaya, Kurduğun sistemi yık diyoruz. Yıkmayacak. Tabii elinden gelirse...
Nasıl?
Ülkemizdeki bu direnç ve birlik süper güçleri de geride bırakır. Şırnakta, Hakkaride, her tarafta, bunun ipuçlarını görüyoruz. Türk milleti, Gürcüsü, Türkü, Kürdü, tümüyle artık şuna inandı; Bizi bölmek istiyorlar. Bizi birbirimizden ayıracaklar. Bunu DTPlilerin içinde de bazılarının anladıklarını düşünüyorum. Selahattin Demirtaş onlardan biri... Aysel Tuğluk onlardan biri... Bazıları ise anlamak istemiyor.
Kürt komşularımıza sahip çıkalım!
DTP kapatılmamalı o zaman?
O ayrı. Demokrasi açışından farklı bir bakış getirebilirsiniz. Ama hukukun üstünlüğü açısından kimse mazur görülemez. DTP, kapatılmasını istemiyorsa kapatılmayacak gibi davranacak. DTPnin kapatılması tam da barış derken sorunu derinleştirmez mi? Hukuki açıdan bu şart. Peki ne yapılmalı? Kendi insanımıza daha çok sahip çıkacağız. Sevindirici olan bir şey var. Hiçbir yerde PKKdan dolayı Türk ve Kürt çatışması olmadı. Zaten 700 bin Kürt ve Türk evliliği var. Herkes bütünleşmiş. Ben bu yaşananların geçeceğini düşünüyorum. Direnmemiz lazım. Kürdü, Türkü, Lazı, Hakkariden Edirneye bütün millet ayağa kalktıysa bunu durdurmaya da gerek yok.
Başbakanın açıklamaları aftan yana...
Sonra tam öyle söylemediğini izah etti. Bakın, eve dönüş yasası bile sadece 25 kişinin teslim olmasını sağladı. İçeriden çıkan PKKlıların büyük bölümü de Kandile gitti. Yani af diyorsunuz, Meclise gelin diyorsunuz. Ama Meclise gelmenin belli kuralları var. Siz suçluyu, terörün elebaşlığını yapmış insanı Meclise getiriyorsunuz. Mahkemelere giderler, cezalarını çekerler. Tabii ki hafifletici cezalar söz konusu olabilir, zaten teslim olana pişmanlık yasası uygulanıyor. Ama bebekleri bile şehit edenler, toplumu acılara boğanlar cezalarını çekmezse bütünleşme olmaz. Ben artık iyi düşünüyorum, affedin! olmaz. Yani seni şahsi olarak benim affetmem mümkün olabilir. Ama o şehitlerin yakınları seni nasıl affedecek?
Affedilmezse barış mümkün olabilir mi?
Herkes yaptığına katlanacak. Ben bunu yaptım, pişmanım, cezamı çekeceğim diyecek. Yani sen bütün topluma zulmetmişsin. Kürt ve Türkün birbiriyle bağını çözmeye çalışmışsın. Ama Allaha çok şükür ki, bugün Hakkaride de insanlar ellerine bayraklarını alıp sokağa çıkıyorlar... İdilde geçen gün 250 genç, 10u Hristiyan, tıpkı Yozgattaki gibi halaylarla uğurlandı askere. Şehit olan askerlerimize bakarsanız yarıya yakın Doğulu. Yani Kürt, Türk demeden, Çanakkale Savaşında savaşır gibi teröre karşı bir mücadele var... Üstelik de 30 bin insan ölmüş bu uğurda.
30 bin insan içinde sadece asker yok ama. Büyük bölümü de PKKlı...
Dağda ölen PKKlılar da öldükleri andan itibaren bizim şehidimiz. Atatürk nasıl ki Çanakkalede savaşırken ölen Anzakların anneleri geldiği zaman, Artık onlar bizim de evlatlarımızdır diyor. Onun gibi PKKlıların anne babaları da bizim vatandaşımız. Çocukları kandırılmış, dağa çıkmış. Sonunda da bedelini canlarıyla ödemiş. Onlar artık bizim şehitlerimiz. Biz toplum olarak Hakkari ve Edirneyi farklı tutamayız! Onların hepsi bizim vatandaşımız. Herkes bunu yüksek sesle söylemeye başlamalı. Ve eğer komşusu Kürtse onu daha çok sahiplenmeli. Çünkü bizim gücümüz şehit verebilmekten geliyor. Amerikada, 30 asker tabutta gidiyor diye ülkelerine millet ayağa kalkıyor. Biz hâlâ İdilde bile davul zurnayla yolluyoruz çocuklarımızı askere.
Nazıma fazla yüklenmişim
Nazım Hikmeti eleştiren bir kitap yazdınız. Nazım Memleket mi? diye... Peki sizi etkileyen dizeleri oldu mu?
Ben Nazım Hikmetin şair yönüyle ilgili bir şey söyleyecek durumda değilim. O farklı bir konu. Onun, Dört nala gelip Uzak Asyadan... Akdenize bir kısrak başı gibi uzanan... Bu memleket bizim diye başlayan meşhur bir şiiri var. Bir de ağaçlar, kardeşler dediği...
Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür...
Ve bir orman gibi kardeşçesine... Evet, o... Hatta onun Kuvvayi Milliye Destanı çok güzel ama maddi hatalar var içinde. Bunları kitabımda da yazdım. Beni Nazımdan çok millilik ve gayrimillilik ilgilendiriyor. Ben milli komünistleri, Mustafa Suphi de dahil olumsuz bulmuyorum. Onlar bir alternatiftir. Ama enternasyonele, yani Sovyetlere çok fazla biat eden, Türkiyeyi ikinci, üçüncü sınıfa atan yapıya karşı olduğum için eleştirdim Nazımı. Yoksa ona, NATOya girişimiz hakkında söylediklerinden ötürü fazla yüklendiğimi düşünüyorum. Nazım Hikmetin o dönemde bunu Sovyet ağzıyla söylemesini kabullenemiyorum.
Ne diyor NATOyla ilgili?
Koreye niye gittin? Ey Mehmet, dön evine dön diye şiirleri var...
Haklı mıymış?
Şu anda haklı ama haksızlığı şurada; o dönemde Amerika bizim için tehdit değil, ama Sovyetler tehdit. Boğazları istiyorlar falan... Türkiye de mecbur kalıyor Amerikaya. Yani ehven-i şer kabul ediliyor Amerika. Onun için de fedakarlık yapması gerekiyor Türkiyenin; Koreye gidiyor. Türkiye açısından bir zaruret gibi bu... Nazımın Amerikaya çatmalarının, eleştirilerinin doğru olduğunu biliyordum da bugün daha iyi anlıyorum.
Askerlerin hatası Evren mantığından kaynaklanıyor...
Artık askerler bile Kürt sorunu konusunda hata yaptık, onları yok saydık diyorlar... Hayır, askerlerin hatası ondan kaynaklanmıyor. Askerlerin hatası Kenan Evren mantığından kaynaklanıyor. Amerikanın eski Başkanı Carter diyor ya, Bizim çocuklar, iktidarı ele aldı, işe el koydu! Evren de öyle düşündü. Bu Amerikan mantığı... Büyük Ortadoğu Projesinin ön hazırlıkları bunlar. Düşünün federasyon benzeri şeyleri bugün bile savunabiliyor Kenan Evren. Ne badireler atlatmışız? Diyarbakırda pek çok işkence yapıldı. O dönemde Kürtçeyi yasaklamanın bir anlamı var mıydı?
Diyarbakır cezaevindeki insanlar kendilerini ziyarete gelen ve tek kelime Türkçe bilmeyen anne babalarıyla bu yüzden yıllarca konuşamadılar...
Öyle. İnsanlar konuşacak.
Bu bir lehçedir. Türk milletinin ona bir tepkisi yok ki! Türkiyenin resmi dili Türkçedir. Onun dışında tabii ki herkes istediği dili konuşabilir. Ama DTPlilerin istediği gibi Kürtçeyi eğitim dili haline getirmek, dil farklılığını kurumlaştırmak anlamına gelir. İki dilli olduğunuz zaman otomatikman iki milletli olmaya başlarsınız... Ama o dönemin basiretsiz yöneticileri adeta bugünkü zemini hazırladı.
Peki siz o dönemde de böyle mi düşünüyordunuz?
Biz de aynı işkencelerden geçtiğimiz için doğru yapılmadığını görüyorduk. Onlar hain, siz vatanperversiniz, böyle bir mantık olmaz. Yani orada devlet teröre bir ivme kazandırdı. Onlara bir koz verdi. Zaten sorun vardı, Kürtler birden kitlenme imkanı buldular. Bilinçsiz yöneticiler tarafından zulümler yapıldı. Oysa ben daha çocuk yaşta Genç Ülkücüler Teşkilatına girdiğimde, Türklerle Kürtler aynı milletin evladıdır diyordum. Şimdi de bu fikrimi geliştirerek sürdürüyorum...
Doğrusu aynı milletin değil, aynı ülkenin evladıdır demek olmaz mı?
Hayır. Çünkü milletleşme farklı bir olgudur. İşte Selahattin Demirtaşın dediği gibi, Amerika 250 yılda millet oluyor da, biz nasıl olamıyoruz? Bırakın daha önceki etnik süreçleri, Kürt-Türk ayniliğini, bin yıldır İslam inancıyla yoğrulmuşuz. Üç devlet kurmuşuz; Selçuklu, Osmanlı, Türkiye Cumhuriyeti... Üç devlette bir arada olmuşuz. Aynı savaşları, aynı mücadeleleri vermişiz. Bugün hâlâ aynı değiliz diyoruz. Demek ki, bir yanlışlık var.
Herkes hata yaptı Din kardeşliği bir çimentoydu ama artık o da zayıflıyor demişti Abdülmelik Fırat...
Zayıflatılmak isteniyor olabilir. Ama hiç de zayıflamadığı anlaşılıyor. Hakkaride eline Türk bayrağı almış vatandaşımız, Aynı Kurana, aynı dine, aynı Allaha inanıyoruz. Biz ayrı değiliz! diyor. Demek ki yapacağımız şey, buluştuğumuz ortak noktaları geliştirmek ve bu konuda eksiklerimiz varsa gidermek olmalı.
Askerlere dönersek...
Ben de hata yaptıklarını kabul ediyorum. Ama sadece onlar değil herkes hata yaptı. Mesela Türk devleti 1990dan itibaren Kuzey Iraktaki oluşuma katkıda bulunmadı mı? 5 bin peşmergeyi biz eğitmedik mi? PKKyla mücadele edecek diye... Pasaportlarını biz vermedik mi? Hatta birbirleriyle kanlı bıçaklı olan Talabani ve Barzaniyi biz barıştırmadık mı? Onların milli birlik ve bütünlüğüne hizmet etmedik mi? Onlara günde 1 milyon dolarlık bir sınır ticaretiyle imkan tanımadık mı? Bu hata değil mi? Amerikanın etkisinde kalan insanlar kanalıyla oldu bu. İçinde askerler de olabilir. Ama bütün bu gerçeklerden sonra ordumuz çok tecrübelendi. 23 yıllık bir hata var ama sonuçta o hatalardan ciddi ders almış bir Türk ordusu var. Bugün orduya Kuzey Iraka girme müsaadesi verildi aslında. Girmeyip, hazırlık yapıyorlarsa eğer, bu hata yapma endişesinden ve işin sonucunu çok iyi hesaplamalarından kaynaklanıyor.
Kaynak