Davutoğlu biliyor ama söylemiyor!
Ahmet Davutoğlu, dökülen kanların bütün sorumluluğunu 12 Eylül ve 28 Şubat gibi süreçleri yönetenlere yıkarak “Eğer toplumların ortak kader bilinci yok edilmiş ve zayıflatılmışsa herkes kendi kaderini, komşusunun kaderinden farklı düşünmeye başlamışsa, orada huzur, düzen kalmaz. 78 milyonun huzuru da ya hep beraber olacak, Allah muhafaza kaosu da hep beraber yaşama riskimiz var” dedi.
Suçu sadece askerlerin sırtına yüklerseniz ancak kendinizi kandırırsınız. “Ortak kader bilinci”ni bir kenara bırakın, AKP iktidarı 13 yıl boyunca “milletin adı”nı bile tartışma konusu haline getirmedi mi? Milletin adını etnik köken düzeyine indirgemek için var gücüyle çalışmadı mı?
* * *
Siz, milletin adında bile mutabık değilseniz, Ankara’yı şer merkezi olarak görüp Brüksel’in, Washington’un şefaatine sığınırsanız, “koordinatör ülke”nin organizasyonuyla Oslo’da, İmralı’da, Kandil’de, Habur’da, Dolmabahçe’de terör örgütüyle mutabakat ararsanız, milleti kendi ruhunda birleştiren Atatürk ve onun kurucu felsefesiyle hesaplaşmaya kalkışırsanız, bütün bunlar yetmezmiş gibi siyasi ümmetçilik ideolojisiyle yola çıkarak, uluslararası ilişkilerinizi, “Büyük Orta Doğu Projesi” içinde “Müslüman Kardeşler Enternasyonali” diye bir projeye bağlarsanız, “Mezopotamya Projesi” ve “Yeni Osmanlı” hayalleriyle ve Şam’daki Emevi Camii’nde fetih namazı kılmak hedefleriyle, bütün dünyadan asker toplayıp onları Suriye’ye saldırtırsanız, yalnız milletinizin ortak kader bilincini değil İslâm dünyasının umutlarını da yıkarsınız...
Üstelik bir zamanlar Çekiç Güç’ü davet ettirerek Kuzey Irak’ta bir devlet kurduran Turgut Özal gibi sizin yardımınızla oluşturdukları “IŞİD denilen istihbarat kuruluşu”yla mücadele bahanesiyle İncirlik Üssü’nü Amerikan uçaklarına açarak Kuzey Suriye’de de bir devlet kurdurup “İslam Dünyası’nda Amerika’nın Truva atı” olursunuz!
Siz, Sünni tarikatlar ve bir cemaatin koalisyonu olarak kurulmuş bir partinin genel başkanısınız. “Askeri vesayeti kıracağız” diye silahlı kuvvetlerinizin en değerli komutanlarını bir çırpıda harcayıp, Doğu Akdeniz’den çekilen ve Ege’deki 155 adayı Yunanistan’a terk eden bir iktidarın başındasınız. Ülkenizin yargısını, emniyetini teslim ettiğiniz cemaat, MİT’i de isteyip almak için zorlayınca biraz uyanır gibi oldunuz. Ama hâlâ uyanmadığınız, askerleri suçlamanızdan belli! Hatta “çözüm süreci”nin sona ermesine bile Gezi eylemlerini düzenleyenlerin sebep olduğunu söylüyorsunuz! Her şeyi yapan sizsiniz ama suçlu hep başkaları, öyle mi?
* * *
Olayların perde arkasını çok iyi biliyorsunuz aslında! Nitekim “15 Temmuz’da, ben Demirtaş ile görüşürken, aynı saatlerde dikkat çekici, KCK sözde halk savaşını başlatma talimatını verdi. 19 Temmuz, Suruç’tan bir gün önce Cemil Bayık açıklama yaptı, ‘silahlanın ve halk savaşına hazır olun’ diye... Kim adına, hangi savaşı başlatıyorsunuz? Size kim talimat verdi? Nereden talimat aldınız?” diyorsunuz! İyi de bu soruların cevabının verilebileceği Meclis araştırmasını önleyen siz değil misiniz? Ayrıca Suruç saldırısının hedefi, İncirlik’in ABD uçaklarına açılması değil midir? Bunu halkın tamamının bilmesi gerekmez mi?
Şimdi ustanızın dayatmasıyla geçici hükümetinizi, koalisyon oyalamalarıyla uzatıp azınlık hükümetiyle seçime giderek kendiniz için bir kurtuluş yolu arıyorsunuz ama ülkeyi kaosa doğru sürükleyen siz oluyorsunuz.
“Türkler! Tanrı vergisi o ruhu kaybetmeyin!” başlıklı yazımın daha mürekkebi kurumadı. Bütün etnik kökenleri saya saya vardığınız yer, milletin kaderde, tasada, kıvançta birlik ruhunu tahrip etmek oldu. “Etnik kökenlere ayrıştır, İslâm’da birleştir” siyasetiniz, bahsettiğiniz “aynı apartman” da oturanları bile birbirinden korkar hale getirdi. Bu tahribatı gidermek yıllar alır!
Arslan BULUT, 3 Ağustos 2015
arslanbulut@yenicaggazetesi.com.tr