
Sindirella, Kül kedisi...
Davutoğlu; Kül kedisi gibi hayal kurarken, oturup “Stratejik Derinlik” diye bir kitap yazmış. Tabii, derinlik kavramı her canlı için aynı değildir. Karınca için bir kaşık su bile derin sayılır.
Bir sinek konduğu bokta yemeğini yerken üzerine öküz çişini yapmaya başlamış. Zavallı sinek biriken sidik içinde çırpınır ve zorlukla uçar. Sonra; “Offf, deryaya düştüm, az kalsın boğulacaktım(!)..” Der.
Davutoğlu Stratejik Derinlik(!) kitabını yazdığında herhalde aynaya bakıp; “kimsenin düşünemediğini düşündüm, ne derin adamım(!)” diyerek dahi falan olduğuna inandı. Oysa siyasetin kurtları kitabından dolayı kendisini uyarmış, “bu yazdıklarını uygulamaya kalkarsan, ülkeyi bölersin” demişlerdi.
Hayal kurarken altına bir Amerikan kabağı verip, fareden atlarıyla Baloya(BOP) gönderilen Davutoğlu, Saatin 24’ü çalmasıyla kendini Barzani’nin kucağında buluverdi.
Stratejik derinlik dediği hayalindeki su kendisini ancak Barzani’ye kadar yüzdürebildi.
Oysa çok derin olmadan bile Türkiye’nin çıkarlarının; İran, Suriye, Türkiye, Rusya, Azerbaycan ile bir birliktelik oluşturmaktan geçtiğini görürsünüz. Tabii görmek niyetiniz varsa… Böyle bir birliktelik emperyalist saldırıyı kırardı.
Birliktelik derken “kucağa oturmaktan” bahsetmiyorum. Bağımsız bir dış politika güderek, komşularınla birlikte “gerçekten derin olan” bir strateji geliştirmekten bahsediyorum.
Barzani Büyük İsrail’i kurmak isteyen güçlerin köpeğidir. Madem utanmadan ayağa gideceksiniz, hiç olmazsa tasmasını tutan sahibine gitseydiniz.
Gitseniz ne değişirdi? Hiçbir şey!! 10 yıldır yalvarıyorsunuz, neyi değiştirdiniz? ABD+İngiliz+İsrail şeytan üçgeninde bu plan 100 yıldır pişiriliyor!..
Ve Davutoğlu’nun stratejik derinliğinden; “kabaktan bir araba, fareden iki at çıktı”. Onu prenses sananlar da, Barzani’nin kucağında kaybettiği ayakkabının öteki eşini arıyor.
YAZIK!..
Menderes’ten Erdoğan’a...
Yeni Kucak Arama Alışkanlığı...
Yakayı, paçayı Amerika’ya kaptıran Menderes, Amerikan isteklerini yapamayacak hale gelince, can havli ile yeni bir kucak aradı ve soluğu Rusya’da aldı. Mafya devlet ABD durur mu? İntikamını aldı. Kurşunu sıkamayınca, darağacında sallandırdı.
Yani; su testisi su yolunda kırıldı.
Yasını tutmak da kazık yemeye doymayan gariban milletimize kaldı. Kore savaşında yaralanan, evlatlarını kaybedenler bile ağlamıştır. Oysa oturup kendi haline ağlasa, daha isabetli olurdu...
Film gene aynı film… Erdoğan köşeye sıkıştı. Açığı çok, hırslarının tuzağına düştü. ABD’nin kucağında iktidar olmak, çok korktuğu Ordu’yu Amerika sayesinde topuk selamına durdurmak, zindanlara tıkmak, bu arada krallarla anılan zenginliğe kavuşmak iyiydi de, fatura ağır geldi.
Amerika saltanatının faturasını sürekli artırıyor. Ve bu faturalardan Erdoğan’ın fena halde canı yanıyor. Elinde iki ucu boklu bir değnek… Ve Erdoğan Rusya’ya koşuyor…
FİLLER NASIL TERBİYE EDİLİR?
Filler sürekli aynı su yolunu takip edermiş. Beyaz adam sirke fil yetiştirmek istediğinde fillerin su yoluna büyük bir çukur açar. Fil çukura düşence kara elbiseler giyip, kafasına kara kukuleta takan beyaz adam file günlerce işkence eder. Artık fil pes etmiş, dizleri üzerine çökmüştür. Beyaz adam kara elbiseleri ve kara kukuletayı çıkarır. Ak elbiseler giyer. Filin yaralarını tedavi eder. Şefkat gösterir. Çukurdan çıkarır. Fil artık beyaz adama tabi olmuştur.
Fil artık beyaz adamın SİRKİNİN fil olmaktan çıkmış bir FİLİDİR.
Ne dersiniz, bu derslerden sonra yeni fillerin su yolunu değiştirme ihtimali var mı?
Hüküm Giyen Türk Milleti
‘’Bir büyük ulusun içinde suçsuz bir insan işkence altında inlerse, o ulusun kendisi hüküm giymiş demektir. ‘’ Emile Zola (Dreyfus Olayı-Adalet için bir savaşın öyküsü..)
FBI Savcılarının eğitimi, CİA elemanlarının yardımı, AKP Siyasetinin işbirliği ile oluşturulan “Özel Mahkemeler”; sahte deliller, iftiralar, sehvenler üzerinden; “medya-polis-yargı” üçgeninde psikolojik işkence yapmaya devam ediyor. Fiziki işkence dışında her türlü onur işkencesi yapılıyor.
Sahte Hahamdan iddia, PKK artıklarından gizli tanık, F tipinden sahte delil, görevli medyadan linç kampanyası…
İçeride öldürülen, aklını kaybeden, sağlığını ve yakınlarını kaybeden sanıklar…
2007 yılından bu yana Türk Milleti bu linç kampanyasını seyrediyor.
...ve bu linç’e gözlerini kapatan Türk Milleti, Milletçe Hüküm Giydiğini göremiyor.
Zahide UÇAR, 3 Ağustos 2012
http://www.zahideucar.com
zahide@zahideucar.com