"Defol!" mu?... Nereden?!...
'Açılımcı' Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay’ın da, 'telaşe memuru' görüntülü Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz'ın da ağzı kulaklarındaydı kaç gündür. Mealen diyorlardı ki:
"O eski komutanlar, istihbaratçılar var ya!.. Onlar bizi hep engelledi. Komutanları değiştirdik, istihbaratta bütünlüğü sağladık. Bakın nasıl başarılı operasyonlar yapıyoruz; tek bir şehit de vermiyoruz!.. “
Merdi kıpti misali bir itiraftı aslında,
"Filler tepişirken, çok zayiat verdik." demekten başka anlam çıkmıyordu bu sözlerden.
AKP iktidarı döneminde verdiğimiz şehit sayısı 1000’i geçti galiba... "Madem 'tepişme' bitti, o sorumlu 'filler'den hesap sorulacak mı?", "O çocuklar sizin iktidar kavganızın kurbanı mı yani?" diye dövünmeye hazırlanırken sınırdaki 35 kaybın haberi geldi. Yanlış istihbaratın, insansız hava araçlarının, predatörlerin kurbanı olmuşlar!.. Ne oldu, büyük "uyum"a , "hız"a (olay mahallinden Ankara’ya karar alma sürecini de kısalttılar ya); ve dahi "istihbarat başarısı"na?
Geçenlerde yazdım. KCK - PKK operasyonlarındaki 'başarı'da ABD’nin "şimdilik" kaydıyla yardımı, AB’nin yüksek perdeden müdahale etmemesinin payı büyük. Radarın kurulması; Suriye, İran işlerinde Türkiye’ye ihtiyaçlarının olması... O yüzden PKK’dan bir miktar "fedakarlık" yapıyorlar diye...
Alınacaklar alındı ya da bir konuda sorun mu çıktı da 'istihbarat'ta aksama meydana geldi ve 35 kaçakçı, PKK’lı zannedilerek vuruldu?!..
Bu olay bana Irak’ın kuzeyine kara harekatı yapıldığında daha haftası dolmadan dönemin ABD Başkanı Bush ile Savunma Bakanı Gates’in: "Türk askeri Kürdistan’dan get out! (Defol!)" ricasını (!) hatırlattı.
Tam da Leyla Zana’nın: "Bize özerklik yetmez." diye meydan okumasının ardından...
Hayırdır? Yine: "Tamam, yeter; get out!" emrivakisi mi var? Öyle ise, bu defa nereden?!..
Çağlayan Adliyesi Nezarethanesi'nden kucak dolusu sevgilerle...
Müyesser YILDIZ
30 Aralık 2011
Silivri