DEĞİŞİM ve DÖNÜŞÜM
‘Değişim’ ve ‘Dönüşüm’ sözcükleri kimi yerlerde ‘eşananlamlı’ olarak kullanılabilirler.
Aslından ‘değişim’, ticarette ‘eşdeğer’ olanların biribirleri yerine değiştirilmesi anlamında kullanılıyor.
Örneğin bir kilogram elma verip yerine bir kilogram armut almak gibi bir şey.
Ya da diyelim 10 tl verip bir kilogram elma ya da armut almak özünde değiştirmek oluyor.
Bugünlerde ‘Muhalefet’ kanadında gelişigüzel kullanılan ‘değişim’ tartışmasına burada girecek değilim.
En azından tartışmanın ‘anlamlı’ bir boyut kazanmasını bekleyeyim diyorum.
Çünkü halıhazırdaki ‘değişim’, tıpkı bir görevliyi alıp yerine bir başkasını koymanın ötesine geçmemekte.
En büyük ‘değişim’ ise herhalde genelbaşkan değişimi olarak tasarlanıyor ki, bu da gerçekte olması gereken ‘dönüşüm’ünden çok uzak gibi durmaktadır.
Oysa ‘değişim’den maksat, özünü yitirmeden çağının çağdaşı olmak yönünde bir ‘dönüşüm’ü gerçekleştirmek ise, bunun boyacı küpüne batırıp çıkarmak gibi olmayacağı, önemli hazırlıklar yapıldıktan sonra olması gerektiği açıktır.
Günü geldiğinde o konulara da gireceğiz deyip, geçelim.
Ancak ‘muhalefet’ kanadında kimi ‘değişim’ ve hatta ‘dönüşüm’lerin işaretleri de gelmiyor değil.
Örneğin muhalefetin sözde ‘medya’ kesiminde, bir zamanaların en samimi Atatürkçüsü, en cesur gazetecisi ve hatta bir ara Türkiye’nin ‘en güvenilir adam’ı olan, sarı saçlı mavi gözlü Uğur Dündar’ın, ne karşılığında ‘değiştiği’ni ileri sürecek değilim.
Çünkü yukarıdan beri belirtildiği üzere ‘değişim’, ancak bir şeyin eşdeğeriyle değişimi demektir.
O nedenle, Uğur Dündar’ın siyasal görüş, vicdani kanaat ya da sözüne olan güvenirliği bağlamında ‘onur’unu, bizim bilmediğimiz bir şeyler karşılığında ‘değiştirmiş’ olabileceğini sanmam.
Ancak bir ‘dönüşüm’ içinde olduğu söylenebilir.
Örneğin, yaşı ilerlemiştir, çocuklarını geleceğiyle ilgili kimi kaygılar taşıyor olabilir veya muhalefetten umduklarının gerçekleşmemesi karşında, ‘dünya görüşü’nde bir ‘dönüşüm’ yaşıyor olabilir.
Nitekim Mehmet Şimşek’e destek vermek gerekir diye başlıyor.
Dr Recep’la aynı gemiye bindiğini söylüyor.
Türkiye’yi bu gayri meşru iktidarın kurtaracağını düşünüyor.
Olabilir.
Artık kaç yaşındaysa, bu yaşına kadar savunmuş olduğu ‘değer’lerin değişip/dönüştüğünü, eski deyimle ikrar ediyor olabilir.
O zaman, kendisini eleştirmek yerine, yeni yaşamında başarılar dilemekten başka elimizden bir şey gelmez.
Ancak ne var ki, bundan böyle Atatürkçü, laik, çağdaş, yurtsever falan olduğunu diline dolamamalıdır.
Sakın ‘doğruluk’tan ve ‘dürüstlük’ten sözetmemelidir.
Sakın ‘hak ve hukuk’tan yana olduğunu söylememelidir.
Çünkü dünya görüşündeki ‘dönüşüm’ sonucu değiştirdiği ‘kamp’ tam da bu sayılan niteliklerin karşındaki ‘odak’ ve ‘ocak’tır.
Bunu en çok kendisi biliyordu ve bile bile ‘kamp değiştirmiş’tir.
Va sakın benim savunduğum değerlerde bir dönüşüm olmadı demeye kalkmasın.
Kendisi dönen birinin, görüşlerinin dönüşmediğini ileri sürmesinin ne anlamı olabilir?
Dönek dönektir.
Ve sakın bir kez daha bu yana dönmeye kalkmasın.
Adama hastir derler, isterse bir zamanların en ‘güvenilir adamı’ olsun.
Ve örnek olsun, kim ki ‘değişim’/meğişim diyerek ‘dönme’ye yelteniyorsa, cehenneme kadar yolu var demek gerekiyor.
Biz ‘değişim’ değil ‘değiştirmek’ ve aynı anlama gelmek üzere ‘dönüştürmek’ten yana olanlarız.
Edilgin değil ‘etken’ olanlarız.
Mehmet Şimşek Uğur Dündar’ı değiştirmiş olabilir, biz Mehmet Şimşek’leri değiştirecek olanlarız.
Anlayabildiniz mi Uğur bey?
Artık anlasanız da bir ‘anlam’ı yok, biliyor musunuz?