Süleyman Demirel, Cumhurbaşkanı olarak, 26 Ekim 1997 akşamı, TRT-1’de Kurtul Altuğ’un sorularını cevaplandırırken, ortaya koyduğu görüşler, bugünkü Yeni Anayasa tartışmalarına tam bir cevap ve bir siyasi vasiyet niteliğindedir.
Demirel konuşuyor:
Bakınız, bugün, niçin Türkiye Cumhuriyeti’nin Anayasasında ‘bölünmez bütünlük’ tabiri var? Yani, milletiyle, vatanıyla bölünmez bütünlük?
Niçin bu, Türkiye Cumhuriyeti’nin temel şartıdır?
Çünkü Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni kurduğunuz toprakların etrafında yeni devletler çıktı ve bunların birtakım iddiaları var; Türkiye Cumhuriyeti’nin toprakları üzerinde birtakım iddiaları var. Bu iddialar da, Sevr’de görülmüş. Sevr’i unutmayın, bugünü anlayabilmek için dahi, Sevr’i unutmayın, kimse unutmasın Sevr’i. Çünkü Lozan’ın kurtardığı nedir biliyor musunuz? Kurtardığı, bugünkü Türkiye... Muhteşem bir şeydir bu.
Orta Anadolu’nun bir avuç toprağında bir dinamit gibi patlayarak, bir uçtan bir uca, 2200 kilometre olan büyük Anadolu kıtasına hâkim olmak fevkalade önemli bir hadisedir.
Buradaki hadise şu: Devletin adı Türk Devleti’dir, ülkenin adı Türkiye Cumhuriyeti’dir, Türkiye’dir, Türk Devleti’dir, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’dir, bunu Türkiye Büyük Millet Meclisi kabul ediyor. O Türkiye Büyük Millet Meclisi ki ülkenin her köşesinden gelen temsilcilerden müteşekkil. Ona çok iyi dikkat edin.
Yalnız, oraya varıncaya kadar Lozan var. Lozan’da ne var? Lozan’da, ‘Türkiye’de sadece gayrimüslimler azınlıktır.’ Bunlar yetmiyor; Müslüman halk arasında azınlık yoktur, hepsi bir millettir: Müslüman halk içinde azınlık yoktur. Şimdi, aradan bunca sene geçtikten sonra Avrupa Türkiye’nin içinde azınlık arıyor.
Bugün de diyoruz ki Türkiye bölünmez bütünlüğünü muhafaza edecektir, Türkiye’de bütün insanlar kardeştir, eşit şartlara sahiptir, eşit imkânlara sahiptir, eşit haklara sahiptir ve Türkiye’de etnik sebeplerden dolayı, bir bölünme tahrikine karşı hep beraber duralım.
* * *
Bir coşku içerisinde ülkenin kalkındırılmasına, yüceltilmesine ve geliştirilmesine hizmet etmek varken, insanların arasına nifak sokmak suretiyle kan dökülmesini tahrik ve teşvik edenler olduğunu biliyoruz Türkiye’de. İşte onlara karşıdır bu. Yani, bir üniter devlet kurmak. Ve Cumhuriyet’in en önemli erdemi, fazileti, bence eşitliktir, bu ülkenin insanlarının tümünü eşit saymasıdır.
İşte bu da Atatürk’ün dehasıdır. Dil, din, ırk farkı gözetmeksizin kendisini bu milletin ferdi sayan herkesi Türk saymak. Tabanı ne olursa olsun bu milletin ferdi sayıyorsa, sen de Türk say onu. Ve bu millete, bu ülkeye sadakatle bağlıysa, bu milletin, bu ülkenin, bu devletin imkânlarından tümüyle yararlanma hakkını tanımak, yani, tam vatandaş hakkını tanımak. İşte Cumhuriyetin temelinde yatan vatandaşlık odur. Atatürk, ‘Ne mutlu Türk’üm diyene’ diyor.
* * *
Şimdi Türkiye Cumhuriyeti’nin ideolojisi dediğimiz olay, yerine başka bir şey konulamayacak kadar güzel. Ve ben diyorum ki gelin, barış için kardeşlik için beraberlik için sükûnet için geleceğe beraberce yürüyebilmek için işte bu Cumhuriyet ideolojisi, büyük Atatürk’ün tarif ettiği, tasvir ettiği ve işaretlediği Cumhuriyet ideolojisi etrafında toplanalım. Bu, parti siyasetinin üstünde bir olay. Aslına bakarsanız, siyasi partilerin tümünün beraberliğini sağlayacak, paydasını teşkil edecek bir olay.
Şimdi bir şey daha söylemek istiyorum. Büyük Atatürk diyor ki ‘Ey Türk istikbalinin evlâdı, Cumhuriyeti biz kurduk, onu siz koruyacaksınız.’ Şimdi ‘Atatürk’ün gösterdiği, istikamet’ diye her gün tekrarladığımız cümlenin altında yatan da bunlardır, Cumhuriyete sahip olun, Cumhuriyeti koruyun, Cumhuriyeti yüceltin.”
Arslan BULUT, 8 Ocak 2016
arslanbulut@yenicaggazetesi.com.tr