Demokrasi Ancak Bilim ve Ahlakla Gerçekleşir
Bugün Birinci Görev Okulu’nda İstanbul’da vuku bulan sel felaketi Ataöğreti bakış açısından tartışıldı ve yorumlandı. İlk olarak Hikmet olayın tespitini yaptı, Deniz ortaya çıkış sürecine ilişkin sebepler üzerinde durdu. Ebru ise olayın Atatürkçe bir yorumunu denedi.
Dinliyoruz.
Hikmet - İstanbul'da dün gece yarısı başlayan yağmur İstanbul’u teslim aldı. Şiddetli yağış nedeniyle birçok yeri su bastı, yollarda mahsur kalan araçlar oldu. Çeşitli metro istasyonlarını da su bastı. Yoğun yağış İstanbul'da trafiği kilitledi, toplu ulaşımı da olumsuz etkiledi. Avrasya Tüneli Anadolu-Avrupa yönü bir süre kapandı. İBB Başkanı Topbaş, "Yıllar önce Londra Metrosu'nu da sular basmıştı" dedi.
Deniz – Her olayın bir geçmişi, belirleyicileri vardır. Bunlar araştırılmadıkça, hiçbir şey tam olarak anlaşılamaz: İstanbul’da hazine arazilerine, belediyelere ait arazilere... ,şahıslara ait imarsız arsalara gecekondular yapıldı. Beton yığını kaçak yapılar, binlerce sağlıksız bina, yargı kararlarına rağmen dikilen gökdelenler mantar gibi çoğaldı. Ormanlar imara açıldı, yüzbinlerce ağaç kesildi, depremde sığınılacak alanlara bile binalar yapıldı. Ve altyapısız bir kentsel dönüşüm, dere kenarlarına doldurulan binalar, katledilen Kuzey Ormanları ...
Ebru – İlk bakışta, yaşananların Ataöğreti’nin on ilkesinden Millî Egemenlik, Bilimcilik ve Sosyal Ahlak açılarından anlamlı ve yoruma elverişli olduğunu söyleyebilirim. Bilimcilik ve Sosyal Ahlak ilkelerinin ihmali, Millî Egemenliğin en iyi şekilde gerçekleşmesini önlemektedir. Nasıl oluyor bu, aşağıda açıklıyorum.
Önce bir sosyal ahlak zayıflığı görüyoruz. Üç beş kişinin zenginleşmesi uğruna bir şehir, o şehirde yaşayan yüzbinlerce yurttaşın hayat kalitesi feda ediliyor. Belediye sorumlularının, işlerini yaparken kamu çıkarlarına öncelik tanımadıkları anlaşılıyor. Böyle kişileri söz konusu makamlara getiren seçmenlerin de kabahatli oldukları söylenebilir.
İkinci olarak ilgililer görevlerini bilimsel yaklaşımla yerine getirmemiş. Belediye hizmetlerinde bilimsel gerçekler ve uygulamalar tamamen göz ardı edilmiş, hatta hiç kale alınmamış. Bu da halk aleyhine sonuçlar veriyor.
Kimle sorumlu bundan? Halk ve halkın seçtikleri!...
Demek ki demokratik bir rejimde sadece sandığa gidip oy atmakla iş bitmiyor; Millî Egemenlik, Millî İrade tek başına bir şey ifade etmiyor. Bu ilkelerin bilimsel gerçeklerle, sosyal ahlak kurallarıyla desteklenmeleri, taçlanmaları lazım.
Yoksa, Cumhuriyet rejimi de, demokrasi de lafta kalıyor, hatta çok zararlı sonuçlar doğurabiliyor. Düzensizliğe, toplumsal kargaşaya, ıstıraplara, kayıplara, adaletsizliğe yol açıyor.
Onun içindir ki, Atatürkçü öğreti Millî Egemenlikle, demokrasiyle yetinmez. Onun yanı sıra Bilimcilik ve sosyal ahlak ilkelerine de uyulmasını şart koşar.
Bilimcilik ve Sosyal Ahlak ilkelerinin gerekleri yerine getirilmedikçe, hiçbir kamu hizmeti halk lehine sonuçlar vermez.
Prof. Dr. Cihan DURA, 20 Temmuz 2017