DEMOKRASİ ÜZERİNE (II)

Türkiye ve dünya gündemindeki gelişmeler hakkındaki fikirleriniz, yayınladığımız izlencelerin bölümleri hakkındaki düşüncelerinizi paylaşabileceğiniz alan.

DEMOKRASİ ÜZERİNE (II)

İletigönderen Habip Hamza Erdem » Pzr May 31, 2020 9:32

DEMOKRASİ ÜZERİNE (II)
Geçerken bir parantez açmak isterim.
Bir tanık, benim bir süre önce başlattığım, ‘Devlet-Ulus’ mu yoksa ‘Ulus-Devlet’ mi tartışması için, ‘meleklerin cinsiyetini soruşturmak’ gibi bir tartışma diye küçümsemişti.
Oysa eğer ‘demokrasi’den, hele günümüz ve gelecek açısından ‘demokrasi’den sözedilecekse, bu tartışmanın kaçınılmaz bir ‘temel’ olduğunu belirtmek gerekir.
Çünkü, ünlü düşünürün dediği üzere, solcular ya da enternasyonalistler için vatan ve ulus önemsizdir suçlaması tamamen asılsızdır; oysa “emekçi kesimler Devleti ele geçirdiklerinde, asıl o zaman kendilerinden ve gerçek bir ‘ulus’ oluşturacaklardır”.
Ve yine, ancak o zaman bir ‘Ulus-Devlet’ ya da ‘Ulusal Devlet’ kurulmuş olabilecektir.
Bu yazıyı yazarken, bir yandan da Halk Tv’de ‘Fındık Kabuğu Programı’nı izliyorum.
Ne rastlantıdır ki, bir ara 27 Mayıs Devrimi’nden ve o arada ‘demokrasi’den sözediliyor.
Sözde ‘demokrat’ ve sözde ‘devrimci’ bu Türk ‘aydınlar’ının ilk sözünün ‘nereden gelirse gelsin darbelere karşıyız’ nakaratı olduğunu bir kez daha dinlemiş oluyoruz.
İşte geniş halk kitlelerine değil ama bu ‘Büyük Türk Aydınları’na, ‘demokrasi’yi anlatmak gerekiyor.
Anlamayacaklarını bile bile de olsa...
Çünkü, bu işin temeli, ‘Devlet’ ve ‘Ulus’ ilişkisinin felsefî boyutlarını kavramakla atılabiliyor.
Yoksa, Besim Tibuk’la Muhsin Batur ya da benzeri insanlar arasındaki ‘söz düellosu’ndan ne Devlet, ne Ulus ve ne de Demokrasi kavramlarına ulaşılamaz.
Bu ‘Büyük Türk Aydınları’na papağana ezberletilir gibi ezberletilen ‘bilimsel’ formül ise şudur:
“Seçimle gelen seçimle gider!”
Oysa bu formül ancak ve sadece “koşullar değişmediği sürece” ya da “belli koşullar altında” geçerli bir formüldür.
Yani, sözkonusu koşullar değiştiği zaman, formül şu biçimi alacaktır:
“Seçimle gelen sanduka ile gider”!
Peki ama koşulların değiştiğine kim karar verecektir?
Bu konuya geleceğiz, ancak bugün başta ABD olmak üzere, ‘demokratik’ denilen hemen hemen tüm Devlet’lerin askerlerine, Ordu’larına diyelim, yürürlükteki anayasayı korumak görevi verilmiştir.
Demek ki, günümüzde, yürürlükteki anayasalar şu ya da bu biçimde ‘ihlal’ edildiğinde, ilk karşı çıkacak kuvvet, o ülkenin ‘Ordu’larıdır.
Türkiye’de, 27 Mayıs’ta olan da bu idi, deyip geçiyorum.
Ancak ve ne var ki, ne 12 Mart ve ne de 12 Eylül’de yapılanlar, bizzat ananayasanın kendisine karşı yapılmıştır, deyip burayı da geçiyorum.
2002’den sonra olanları ise, saymama gerek yok: çünkü tümü akıl-dışı, hukuk-dışı, bilim-dışı, insanlık-dışıdır.
Burada, zaman zaman Türkiye somutuna göndermeler yapmakla birlikte, daha çok ‘demokrasi’ kavramının felsefî ve aynı anlama gelmek üzere bilimsel çözümlemesine çalışacağız.
Yoksa ‘Büyük Türk Aydınları’ ile tartışmaya girecek değiliz.
Onların halka önderlik etmek yerine, ‘halk kuyrukçuluğu’ yaptıklarını anımsatarak bu yazıyı da sonlandıralım.
Ama (Sürecek).
Kullanıcı küçük betizi
Habip Hamza Erdem
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 1626
Kayıt: Cum Haz 26, 2009 20:01

Şu dizine dön: Tartışma ve Fikir Meydanı

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 6 konuk

cron

x