Demokrat Partinin balans ayarı 6 Haziran 1950 darbesi
28 Şubat, siyasi tarihimize "postmodern darbe" diye geçti. Bugüne kadar askerlerin sivil yönetimlere müdahaleleri konuşuldu, tartışıldı.
Peki, siviller Türk Silahlı Kuvvetlerinde hiç "darbe" yapmadılar mı? İşte, Bayar ile Menderesin gerçekleştirdiği Cumhuriyet tarihinin ilk "postmodern darbesi"nin öyküsü.
ÖNCE bir-iki hatırlatma yapayım:14 Mayıs 1950. Genel seçimler yapıldı. Demokrat Parti sandıktan birinci parti olarak çıktı.
22 Mayıs 1950. Celal Bayar, Türkiye Cumhuriyetinin 3. cumhurbaşkanı oldu.
Ve aynı gün DP hükümeti, Adnan Menderes tarafından kuruldu. Cumhuriyet tarihinin en önemli sivil hareketinin olduğu bu geçiş döneminde, Ankarada bir dedikodu alttan alta konuşulmaya başlandı:
"Askerler darbe yapacak!"
"Yüksek Askeri Şûra üyeleri toplantı yapıyor."
"Komutanlar, Çankaya Köşküne çıkıp İnönüyle görüştüler."
Sivil-asker herkes gergindi.
Gözler Milli Şef İsmet İnönüye çevrildi.
İsmet Paşa, siyasi kulisleri hareketlendiren "orduyu tahrik ediyor" iddialarına cevap verme ihtiyacı bile hissetmedi.
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Nafiz Gürman, Celal Bayarın evine gitti, güvence verdi: "Ordu seçim sonuçlarına saygılıdır."
2 Haziran 1950./_newsimages/2973734.jpg
Menderes kabinesi Meclisten güvenoyu aldı.
Ankarada tedirginlik sürüyordu...
Üstelik Başbakan Menderesin, güvenoyunu alır almaz "ezanın Arapça okunabileceğini" söylemesi tansiyonu hayli yükseltmişti.
Kimi çevreler, askerlerin artık müdahale edeceğinden emindi.
6 Haziran 1950.
Beklenenin tersi oldu.
Celal Bayar ile Adnan Menderes, Türk Silahlı Kuvvetlerinde büyük bir tasfiye hareketine başladılar.
Ordunun üst komuta kademesi tırpanlandı.
PAŞALAR EMEKLİ EDİLDİ
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Abdurrahman Nafiz Gürman, Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Zeki Doğan, Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Mehmet Ali Ülgen, Jandarma Genel Komutanı Korgeneral Nuri Berköz, Genelkurmay II. Başkanı Orgeneral İzzet Aksalur, Birinci Ordu Komutanı Orgeneral Asım Tınaztepe, İkinci Ordu Komutanı Orgeneral Muzaffer Tuğsavul, Üçüncü Ordu Komutanı Orgeneral Mahmut Berköz gibi üst düzey komutanlarla birlikte toplam 15 general ve 150 albay emekliye sevk edildi!
Emekli edilenler arasında Askeri Şûra üyeleri Orgeneral Kazım Orbay, Orgeneral Salih Omurtak gibi komutanlar da vardı.
Cemal Tural, Kami Akman, Cavit Çevik gibi albaylar, vekáleten tümen komutanı yapıldı.
Bu tür uygulamalar TSKda ilk kez oluyordu!..
DP hükümeti, neden böyle büyük bir tasfiye operasyonu yapmıştı?
"Bir gün Başbakanlığa bir albay geldi. Adnan Menderesle özel bir konuşma yaptı, üst düzey subayların darbe hazırlığı içinde olduğunu söyledi ve TSKda büyük tasfiye hareketi böylece başladı."
Söylenen buydu.
Halbuki kazın ayağı öyle değildi!..
Bayar-Menderes, ordu içindeki "İnönücü Paşalar"ı tasfiye etmek istemişti.
Peki niye?
"Orduda İnönücülük" ne anlama geliyordu?
DPnin kurulmasını, seçime girmesini, hükümet olmasını İsmet İnönü sağlamamış mıydı?
Orduda Atatürkü, İnönüyü sevmeyen bir subay olabilir miydi?..
HÜCUM ORDUSU HÜCRESİ
TSK tasfiyelerinin ardında iki eski subay vardı. İkisi de seçimlerden kısa bir süre önce TSKdan istifa etti.
İkisi de üniformalarını çıkarır çıkarmaz DPden aday olup Meclise girdi. İkisi de Menderes kabinesine girdi, bakan oldu!..
Bunlardan emekli Kurmay Albay Seyfi Kurtbek Ulaştırma Bakanı; emekli Korgeneral Fahri Belen ise Bayındırlık Bakanı oluverdi!
Ne hızlı bir yükseliş! Burada bir soruya ihtiyacımız var:
Bayar ve Menderes, bu iki emekli askere "sivil rütbeleri" ardı ardına neden verdi? Sorunun yanıtı sekiz yıl öncede gizli.
Yıl 1942. İkinci Dünya Savaşının en sıcak günleri...
Seyfi Kurtbek o zaman binbaşı. Birinci Ordu İkmal Şubesinde görevli.
Binbaşı Kurtbekin adı, İsmet Paşaya karşı yapılacak askeri darbenin lideri olarak geçiyor!
Darbeyi yapacak ekip, kendisine "Hücum Ordusu" adını vermişti!..
"Hücum Ordusu", aralarına katılması için kime teklif götürdü dersiniz?
Dönemin 2. Ordu Komutanı Korgeneral Fahri Belene! Belen bu teklifi önce reddetmiş ama kapıyı tam manasıyla da kapatmamıştı.
Korgeneral Belenin bu yapılanma içinde yer aldığını düşününler, onu Ankara Temyiz Mahkemesi İkinci Reisliğine atadılar.
Kurtbek kurtulmuştu.
Tesadüf mü diyelim!.. Ve yine soralım, "İnönücülük neydi?"
İnönücülük, İkinci Dünya Savaşına katılmamaktı...
İKİNCİ NİZAM-I CEDİD
TSKdaki tüm "İnönüye bağlı subayları" emekliye sevk etmeyi kafasına koyan Bayar ve Menderes, operasyonlarına hiç son vermediler. 2 ay sonra, 9 Ağustos 1950...
Emekli Kurmay Albay Kurtbek, Ulaştırma Bakanlığından alınıp Milli Savunma Bakanlığına oturtuldu.
Gazeteler emekli Albay Kurtbeki, Enver Paşaya benzetiyorlardı; TSKyı topyekûn değiştireceğini yazıyorlardı.
Milli Savunma Bakanı Kurtbek, bu kez "Orduda reform" projesi hazırladı.
Teklifini Bayar ve Menderese kabul ettirdi.
Menderes, Bakan Kurtbeki öve öve bitiremiyordu. Hatta işi daha da ileri götürüp, Sultan III. Selimden esinlenerek bu projeye "ikinci Nizam-ı Cedid" adını verdi.
Ancak:
Teklif DPde ayrılıklara neden oldu.
En güvendikleri paşa; emekli Korgeneral Fahri Belen, 28 Ekimde bakanlıktan istifa etti ve projeyi TSKdaki arkadaşlarına söyledi. Askerler gerildi.
İsmet İnönü gelişmelerden rahatsızdı, "Hiç kimse kendine göre bir ordu yapamaz" diye ilk sert çıkışını yaptı. DP hükümeti bu "cerrahi projeyi" uygulayamadı.
Bu proje ve ardından Kurtbekin TSKdaki tüm generalleri hiçe sayan tutumlar içine girmesi, ordu içinde DP aleyhine bir havanın doğmasına neden oldu!
6 Haziran darbesinde, tasfiye edilmeyen tek kuvvet komutanı, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Nuri Yamut oldu.
Üstelik Orgeneral Yamut, Genelkurmay Başkanı yapıldı.
BALANS AYARININ KÖKENİ
Kara Kuvvetleri Komutanlığına getiren Orgeneral Kurtcebe Noyan, DPnin "balans ayarının" ideolojik yönünü ortaya çıkarıyor.
Kurtcebe Noyan Paşa, Nakşibendi Küçük Hüseyin Efendinin müridiydi!
Noyan Paşa, teğmen rütbesinde iken komutanı Orgeneral Fevzi Çakmak tarafından Küçük Hüseyin Efendi Dergáhına götürülmüş ve şeyhe intisap etmişti! "İnönücülük" tanımının ne olduğu yavaş yavaş ortaya çıkıyor gibi...
Bayar-Menderes, TSKda "postmodern darbe" yaptıktan sonra, 1950 yılının o yaz günlerinde, şaşırtıcı bir kararın altına da imza attılar:
Türk Ordusu savaşmaya Koreye gidecekti!..
"İnönücülük" neydi?
Savaşa katılmamak mı?..
Sonuç:
Salt, askerlerin yönetime el koyduğu 27 Mayıs 1960 gününü başlangıç alarak o dönemi değerlendirmek yanlış olur. Öncesi vardır. DPyi yıkmak için, orduda ihtilalci ilk hücrenin kuruluş tarihi 1954tür.
Yani 28 Şubat müdahalesinin öncesi vardır.
En azından; "Geciş dönemi kanlı mı olacak kansız mı olacak" vb. söylemlerinin gerilimini, asker kansız gidermiştir.
Asker uyumaz, asker unutmaz!..
Onlar Kurtuluş Savaşında görev yaptılar. Onlar ordunun en üst kademesine yükselip genelkurmay başkanı oldular. Ve onlar Devlet Mezarlığına alınmadılar. Kimdi onlar ve neden Devlet Mezarlığına alınmadılar?
ÖNCE bazı bilgileri sıralamama izin veriniz: Demokrat Partinin ilk Genelkurmay Başkanı Orgeneral Nuri Yamuttu.
Orgeneral Yamut, dört yıl görevde kaldı, sonra DP milletvekili olarak Meclise girdi. 27 Mayıs 1960 askeri müdahalesinden sonra yargılanmak üzere Yassıadaya götürüldü. Orada vefat etti.
Orgeneral Yamuttan sonra Orgeneral Nurettin Baransel, Genelkurmay Başkanı oldu. Bir yıl görevde kaldı. Ama askeri müdahaleye kadar hep Yüksek Askeri Şûra Üyeliği yaptı. 27 Mayısta emekli edildi.
DP döneminin 3. Genelkurmay Başkanı, Orgeneral Hakkı Tunaboylu oldu.
1957 yılına kadar görevde kaldı
Tunaboylu, 1958de vefat ettiğinde büyük bir törenle Cebeci Şehitliğinde toprağa verildi.
DP dönemi genelkurmay başkanlarını yazmaya devam edelim: Ekim 1957-Ağustos 1958 döneminin Genelkurmay Başkanı, Orgeneral Feyzi Mengüçtü.
DP döneminin son Genelkurmay Başkanı, Orgeneral Rüştü Erdelhundu. 27 Mayıs 1960 askeri müdahalesinden sonra Yassıadaya götürüldü. İdama mahkûm oldu; cezası ömür boyu hapse çevrildi. 1964 yılına kadar cezaevinde kaldı.
DPLİ PAŞALAR GİREMEZ!
Yukarıdaki bilgilerden sonra, sizi daha yakın bir tarihe götüreceğim.
12 Eylül 1980de yönetime el koyan Milli Güvenlik Konseyi, 10 Kasım 1981de Devlet Mezarlığı yapılması kararı aldı.
Kurtuluş Savaşına katılan subaylar ve cumhurbaşkanları buraya defnedilecekti.
Devlet Mezarlığı, 30 Ağustos 1988de açıldı. Hangi komutanların defnedileceğine Genelkurmay karar verdi. DP dönemine kadar genelkurmay başkanlığı yapmış tüm komutanların mezarları buraya nakledildi.
Sadece Mareşal Fevzi Çakmakın mezarı, ailesinin isteği üzerine Eyüp Sultanda Nakşibendi şeyhi Küçük Hüseyin Efendinin mezarının yanında kaldı.
DP döneminin genelkurmay başkanları Devlet Mezarlığına alınmadı.
Diyeceksiniz ki, onlar Kurtuluş Savaşına katılmamışlardır belki...
Hayır katıldılar.
Nuri Yamut 4 Ocak 1920; Nurettin Baransel 1 Mart 1921; Hakkı Tunaboylu 31 Temmuz 1921; Rüştü Erdelhun 2 Nisan 1921de Anadoluya gizlice gelerek Milli Orduya katılmışlardı.
DPnin emekli ettiği Orgeneral Nafiz Gürman, 8 Şubat 1921de Milli Orduya katılmıştı. Diğerlerine göre Ankaraya daha geç geldi. Ama Gürman, Devlet Mezarlığına defnedildi.
Diğerleri niye yoktu? Yasa, "Kurtuluş Savaşında tümen komutanlığı yapan komutanlar defnedilir" diyor.
Ama Devlet Mezarlığına defnedilen Salih Omurtak, Nuri Yamutla aynı dönemde Milli Orduya katılmıştı. Rütbeleri aynıydı. Ama Yamut alınmadı.
MUĞLALI, DEVLET MEZARLIĞINA
DPnin emekli ettiği Gürman ve Omurtak gibi paşaların mezarları Devlet Mezarlığına getirilirken, DP dönemi genelkurmay başkanları neden nakledilmemişti?
Hani diyebilirsiniz ki, "Ama onların bazıları yargılandı, hüküm giydi".
1943te Vanın Özalp İlçesinde 33 köylünün kurşuna dizilmesi emrini verdiği için Orgeneral Mustafa Muğlalı, 20 yıl hapis cezası aldı.
Orgeneral Muğlalının naaşı Devlet Mezarlığında!
Sonuç:
Bu işlerin unutulmuşlukla, hapislikle, rütbeyle aslında pek ilgisi yok. İşi kılıfına uydurabilirsiniz fakat amacını gizleyemezsiniz.
27 Mayıs 1960ta üsteğmen, yüzbaşı rütbesinde olan askerler, 1988de Genelkurmayın üst tepesindeydi.
DP dönemini yakından yaşamışlardı.
Yazının başlığında dediğim gibi, asker unutmaz!..
Soner Yalçın