DEMOKRATİK CUMHURİYET

Türkiye ve dünya gündemindeki gelişmeler hakkındaki fikirleriniz, yayınladığımız izlencelerin bölümleri hakkındaki düşüncelerinizi paylaşabileceğiniz alan.

DEMOKRATİK CUMHURİYET

İletigönderen Habip Hamza Erdem » Prş Eki 10, 2024 22:50

DEMOKRATİK CUMHURİYET
Günümüzde sıkça kullanılan bir kavram da ‘Demokratik Cumhuriyet’tir.
Daha önce Demokrasi ve Cumhuriyet kavramları üzerine birkaç kez yazmıştım.
Bu kez, ‘Demokratik Cumhuriyet’in bir kısa tarihçesini vermek istiyorum. Ki, günümüzde kimi ülkelerin ‘Demokratik Cumhuriyet’ olarak anıldığını biliyoruz ama bu adlandırmanın pek yerinde olmadığı da böylece ortaya çıkmış olacaktır.
Sözü uzatmadan, ‘Demokratik Cumhuriyet’ kavramının ilk kez 1848 Fransız Devrimi sırasında dillendirildiğini söyleyelim.
Kaldı ki, 1848 Devrimi’ne ‘Avrupa Devrimi’ denildiği de olmuştur. Çünkü sadece Fransa değil ama başta Almanya olmak üzere Avrupa genelinde yankı ve uygulamalarına tanıklık edilmiştir.
Fransa’ya dönüldüğünde, 1830 ‘Liberal Devrim’inin, daha ilk yılında ‘demokratik’ olmadığı ortaya çıkmış ve Cumhuriyet’in ise adı bile anılmaz olmuştu.
1834 yılına kadar Lyon ipek işçilerinin başkaldırısı aralıklarla sürmüş ve toplumsal ya da sözcüğün tam anlamıyla ‘sosyal’ huzursuzluk artarak büyümüştür.
Eğer ‘Demokrasi’ öncelikle ‘genel oy hakkı’ (suffrage universel) ile tanımlanıyorsa, 1789’dan 1848’e kadar Fransa’da bu hak hiçbir zaman uygulanmamıştır.
Kaldı ki, 1848’de kısmen tanınan bu ‘genel oy hakkı’ndan toplumun yarısı yani kadınlar yararlandırılmamıştır.
O arada, günümüzde ‘en modern’ demokrasiye örnek olarak gösterilen Amerikan Demokrasi’sinde, kuruluşundan günümüze kadar doğrudan değil ama ‘dolaylı’ (indirecte) ‘genel oy’ uygulamasının olduğunu geçerken belirtelim. Yani bireyler kendi temsilcilerini ancak ‘delege’ler aracılığıyla seçmektedirler.
Fransa’daki ‘sosyal huzursuzluk’, ‘Banquet’ denilen yemekli toplantılarla yansıtılmaya başlamıştı.
Bu tür ‘Banquet’lere kanaat önderi denilebilecek aydın ve entelektüellerin yanı sıra, yönetici konumunda olan davetlilerle birlikte halkın bizzat kendisi de katılabiliyordu.
Ancak 9 Temmuz 1847’de Château-Rouge’dan Monmartre’a uzanan bölgede 1200 kişilik bir ‘Banquet’ten başlayarak, ülke genelinde yayılan ve yirmi binlere varan katılımcı ile yetmiş Banquet toplantısı yapıldı.
Bu yemekli toplantılarda hükûmeti eleştiren konuşmalar yapılıyor, marşlar ve şarkılar eşliğinde ‘muhalefet iradesi’ ortaya konuluyordu.
İşte 1830 ‘Liberal Devrimi’nin triosundan François Guizot bu Banquet toplantılarını yasaklama kararı alınca, kolluk kuvvetleriyle çatışmalar başladı. Çatışmalı geçen Ocak ve Şubat aylarının ardından artık ayaklanmış olan halkın 5 Mart’ta Hôtel de Ville’i basması sonucu ‘seçimlerin yapılacağı’ kararı alındı.
Böylece, ‘Devrim’leri, Askerlerin Saray’ları basarak yaptığına ilişkin yaygın ‘galat-ı meşhur’un gerçekten bir ‘yanlış bilgi’ olduğu gösterilmiş olmaktadır.
1848 Devrimi’nin nasıl aydın-entelektüel-halk birlikteliğinden doğduğu ve artık otoriterleşen 1830 ‘Liberal-Anayasal Monarşi’sinin nasıl dize getirildiği de anlaşılmış olmalıdır.
Sıkça yinelenen ‘tarihten örnek almak’ deyiminin de, günümüz Türkiyesi için nasıl geçerli olabileceği de ayrıca anlaşılmış olmalıdır.
Ancak bu yazı dizimizde ‘Demokratik Cumhuriyet’ kavramının açıklanmasına çalışacağımız için, şimdilik şu kadarını söyleyerek burada keselim:
1848 Devrimi hem ‘sosyal’ ve hem de ‘politik’ olmak üzere iki yönlü bir Devrim olarak, kendisinden öncekiler ve çoğu sonrakilerden ayrılmaktadır.
‘Sosyal’ yönü konusunda az-çok bir ‘bilgi kırıntısı’ olduğuna kuşku yoktur.
Ancak, ‘Politik’ yönü konusunda, savımız olsun, nice ‘siyaset bilimci’nin bir görüş ileri süremeyeceğini de geçerken söylemiş olalım.
Buradaki ‘politik’, hep söylegeldiğimiz üzere ‘siyaset’ten ayrı, halkın bizzat ‘yönetime katılması’ anlamında olup, Fransızca buna (la politique’ten farklı olarak le politique denilmekte olup) sözcüğün gerçek anlamıyla ‘politika’ denilmektedir.
İşte 1848 Devrimi, ‘sosyal’in yanı sıra sözcüğün tam anlamıyla ‘politik’ yönüyle Tarih’te ilk Devrim olmak özelliği taşımaktadır.
‘Manifesto’nun o günlerde kaleme alınmış olmasının bu ‘politik’ yönün vurgulanması bakımından ayrıca dikkate alınması gerektiğini belirtmiş olalım.
(Sürecek)
Kullanıcı küçük betizi
Habip Hamza Erdem
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 1618
Kayıt: Cum Haz 26, 2009 20:01

Şu dizine dön: Tartışma ve Fikir Meydanı

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x