Deniz Baykal İstifa Etti!

Genel & Güncel Konular

Re: Deniz Baykal İstifa Etti!

İletigönderen Çetin Taş » Sal May 11, 2010 7:48

Türkan.
İşin hem insani yönü var ve hem de (en azından benim açımdan)ideolojik yönü var.
İnsani açıdan aptal,şerefsiz,namussuz ya da hain olmayan,helal süt emmiş ortalama her Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı bu türden bir komplo hangi siyasi parti liderinin başına gelmiş olursa olsun, bu komplodan dolayı üzüntü duyar,duymalıdır.Bu Tayyip bile olsa.
İdeolojik açıdan elbette ki bu duruma benim, 50 senelik CHP'linin,vatanını-milletini canından çok seven bir İP'linin,herhangi bir TGB'linin ya da akşam Ulusal Kanal'da canlı olarak izlediğim Kamer Genç'in hissettikleri ile MHP'li,AKP'li,Fetullahçı ve hatta Fetullah'ın kendisinin hissettikleri bir olamaz.
Suçsuzluğuna sonuna kadar inandığım Doğu Perinçek ve arkadaşlarının 2 yılı aşan esaretine benim ya da benim gibi düşünenlerin üzüldüğüm gibi üzülmesini bekleyebilir misin herhangi bir AKP yandaşı vatandaşın?
Aynı şekilde günü gelir de bu namussuzlukların,hainliklerin sorumluları hak ettikleri cezaları aldıklarında kaçımız üzülecektir?

Burada en çok dikkat çeken bu durumda bile bazı insanların Baykal'a olan kin,nefret duygularını, o kin ve nefret duygularının kaynağının istediği şekilde açığa vurmalarıdır.

Maydonos kardeşim,elbette üzüldüm,annenin üzülmesini de anlıyorum. Anlamadığım nokta olayları insanların birbirine karıştırması.Ne Türkiye Cumhuriyeti sahipsizdir,ne de CHP.Benim üzüntüm yapılan haksızlığadır,bu işin bu şekilde sona ermesindedir.Yoksa herşeye rağmen bu tezgahın yapılma sebebinin ilk seçimlerde iktidara CHP'nin gelme ihtimalinin her zamankinden daha yüksek olması olduğunun da farkındayım.
Kemalistim.Vatanımı her şeyden çok seviyorum.
Kullanıcı küçük betizi
Çetin Taş
Üye
Üye
 
İletiler: 2354
Kayıt: Pzt Şub 19, 2007 22:02

Re: Deniz Baykal İstifa Etti!

İletigönderen GökKrallığı » Sal May 11, 2010 10:02

Deniz Baykal CHP nin oylarını kurtarmak için kendini feda etti.Eğer istifa etmek yerine bu iddiaları yalanlayan açıklamalar yapsaydı bugünlerde Baykalın ve CHP nin yerden yere vurulduğu büyük bir polemik ortamında olacaktık.Büyük ihtimalle Akp ve Chp li milletvekilleri de bu konular yüzünden birbirlerine girecekti.
Türklerin Ataları...
Kullanıcı küçük betizi
GökKrallığı
Üye
Üye
 
İletiler: 49
Kayıt: Prş Haz 18, 2009 19:50

Re: Deniz Baykal İstifa Etti!

İletigönderen Osman_Pasa » Sal May 11, 2010 17:14

Zaman Baykal'a sahip cikma zamanidir . Yaptigi karisindan baskasini ilgilendirmez ..
Simdi baykal'in yerine kim gelse komplocu yaftasindan kurtulamaz .
Kullanıcı küçük betizi
Osman_Pasa
Üye
Üye
 
İletiler: 108
Kayıt: Çrş Şub 03, 2010 1:16

Re: Deniz Baykal İstifa Etti!

İletigönderen utku618 » Sal May 11, 2010 17:37

Baykalın istifasının chp'ye oy kazandıracağını düşünmüyorum. iki yüz yıldır bu topraklarda iktidar olma savaşı veren hain düşüncelerin, bundan sonrasını bir seçim yada şans meselesi yapacaklarını hiç sanmıyorum. Deniz Baykalın istifasını da, baskı ve tehtit altında vermiş olabileceği kanısındayım. İstifanın, bir siyasetçinin düşürülmesi olayından çok, muhalefetin ve cumhuriyetin üzerine sıkılmış bir kurşun olarak görmekteyim.

Cumhuriyet ve Türk düşmanlarının karanlık düşüncelerinin bir seçimle çekip gidebileceklerini düşünmek, biraz zavallıca geliyor bana. Önümüzdeki bir yıl içerisinde dönebilecek oyunlar için bu istifanın bir başlangıç olacağını sezmek pek dahiyane değil.

Umarım, yanılıyorumdur.
Kullanıcı küçük betizi
utku618
Çeviri Takımı
Çeviri Takımı
 
İletiler: 45
Kayıt: Prş Ağu 20, 2009 22:19

Re: Deniz Baykal İstifa Etti!

İletigönderen Oğuz Kağan » Sal May 11, 2010 17:50

Kaset, Devlet ve Baykal'ın Gülen Açılımını mı Baltaladı?

Baykal-Baytok kasedi üzerinden Türkiye'nin sürüklendiği yeni furyayı; hangi kanala basarsanız, hangi siteye tıklarsanız karşınıza çıkabilecek ezber yorumların ötesinde anlamlandırmaya çalışıyoruz. Ezber yorumlar, Türkiye'yi alttan alta çürüten cepheleşmenin temeline harç taşımaktan başka bir işe yaramıyor.

Baykal gibi Türk siyasi hayatının son 40 senesine şu veya bu şekilde damga vurmuş bir ismin, kendi ve Türk siyasi tarihinin en önemli ve büyük ihtimalle veda açıklamasını yaparken, Gülen cemaati ile güven tazeleme gereği duymasının yankıları sürüyor.

"Ergenekon" sürecinde Gülen cemaatinin oynadığı role sürekli vurgu yapan bir yapının liderinin siyasi hayatının en önemli açıklamasında, "Gülen'in bu işle alakası yok, onun üzerine gitmeyin" mesajını verme gereği duymasını anlamlandıramadan; Baykal'ın istifası ile sonlanan süreç analiz edilemez.

Yazarımız Fatma Sibel Yüksek'in bu konudaki olasılıkları sıraladığı; "Baykal Gülen'i Neden Gündeme Getirdi" başlıklı yazısını okudunuz.

Son gelişmeler doğrultusunda burada sıralanan olasılıklara bir başka olasılığı listeye eklemek durumundayız.

Bu olasılık, bir süredir arka planda pişirmeye çalıştığımız bir analizle bağlantılı. Bu analizin temel sorusu şu:

"Devlet; Gülen'in yerine kimi ikame edecek?"

Son yıllarda Devlet'in arka planda uğraştığı en önemli konulardan birisi bu.


Yurtiçinde belli bir kitleyi kontrol altında tutmak, yurtdışında ise yeni emperyal vizyonu çerçevesinde müttefikleri ile birlikte kullandığı Gülen cemaati Devlet için büyük önem taşıyor.

Gülen vefat ettiği noktada Gülen cemaatinin kontrolü sorusunun cevabı net olarak verilebilmiş değil.
Gülen'in sağlığının iyice kötüleştiği bir dönemde, Gülen'in Türkiye'ye getirilmesi bu geçiş sürecini daha kontrollü atlatmak için gerekli bir adım olarak görülüyor.

Fakat Gülen'in; yaratılan onca beklenti sonrasında, toplumda bir çalkantı yaratmadan Türkiye'ye nasıl getirileceği; "Humeyni'nin dönüşü" imgesinin canlanmasının nasıl önleneceği sorusu bu geri dönüş operasyonunun en kritik noktası.

ABD devletinin bir kanadı da; diğer kanatla ortaklık içerisinde bulunan bizimkilere "adamını buradan çek" mesajını, "ABD'de silahlı islamcı kampı" haberleri ile vermiş durumda.

Anlayacağınız; Gülen'in nasıl döneceği, ne zaman döneceği ve yerine kimin ikame edileceği Devlet'in perde arkasında en çok meşgul olduğu soru. Devletin bu soruya net bir cevap vermesi için zamanı da gittikçe daralıyor.

Ve Devlet'in bu geri dönüş operasyonu için Baykal'a; Tayyip Erdoğan'dan daha fazla ihtiyacı var.

Gülen'in geri dönüşü ile birlikte; şeriat korkuları derinleşecek olan kitlelerin sakinleştirilmesi, provokasyonlara zemin hazırlanmaması için, Baykal'ın laik kitleye vereceği mesajlar ve sergileyeceği duruş önem kazanacaktır.

Baykal'ın Devlet'in en derin ve köklü kurumlarından biri olan Diyanet 'in düzenlediği Hz. Muhammed'i anma törenlerinde yaptığı konuşma, Baykal'ı dindar kesimlere tanıştırmak kadar, laik kesimi de dindarlıkla tanıştırmak hamlesidir.

Zamanında "ağlayan şeytan" olarak nitelendirdiği Gülen'i karşısında bir siyasi rakip olarak görecek Erdoğan ise bu süreçte Devlet açısından bir artıdan çok bir riski temsil ediyor.

Dolayısı ile Gülen'e yakınlığı ile bilinen Gülerce'nin Baykal'ın son açıklaması ile ilgili;

"hiç bir zaman irtibatsız olmadılar"

cümlesi Baykal'ın Gülen'le son zamanlarda sürekli bir irtibat içerisinde olduklarının ifadesi olarak da okunabilir.

Hatta; Gülen'in Baykal'ı bu tarz bir video konusunda önceden uyardığı ihtimali gözönüne alınırsa; Baykal'ın hayatının veda açıklamasında Gülen'e özel bir yer ayırması ve "Pensilvanya'dan gelen mesajlara" inandığını vurgulaması, bu inanç beyanının son günde yapılan bir telefon konuşmasının eseri olmadığı olarak yorumlanabilir.

Bugüne Baykal-Baytok kasetlerinin deşifre edilmesi ile geldik.

Bu görüntüleri deşifre edenlerin Baykal'ın istifasından daha önemli bir hedefleri olabilir.

En önemli kayıt; Baykal-Baytok kasedi değil, Baykal-Gülen konuşma tapeleri olabilir.

Bu görüntüleri deşifre edenlerin; Gülen'in Türkiye'ye dönüş operasyonunu baltalamak isteyen ve bu operasyonda Baykal'ın oynayacağı ve Devlet tarafından hazırlandığı rolü bilen çevreler olma ihtimali güçlü bir ihtimaldir.


Ezberci yorumlardan sıkılan zihinlerin dikkatine sunulur.


Açık İstihbarat, 10 Mayıs 2010
Namık KEMAL:
"Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,
Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini?"


Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK:
"Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,
Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini."



http://www.guncelmeydan.com/pano/tayyip-erdogan-a-gonderilen-cfr-muhtirasi-kuresel-ihale-t18169.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/abd-disisleri-abdullah-gul-u-biz-yetistirdik-t23656.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/dun-malta-surgunleri-vahdettin-bugun-ergenekon-tayyip-t18151.html

KAÇAMAYACAKSINIZ!
Kullanıcı küçük betizi
Oğuz Kağan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 12355
Kayıt: Sal Oca 27, 2009 23:04
Konum: Ya İstiklâl, Ya Ölüm!

Re: Deniz Baykal İstifa Etti!

İletigönderen Başkomutan » Sal May 11, 2010 18:59

Baykal Silivri Yolunda…



Bitmemek üzere tertiplenmiş Ergenekon Tertibi devam etmektedir. Baykal’a da Silivri yolu göründü.
Aslında bu konuda bir yoruma gerek duymuyordum. Çünkü şimdiye kadar söylediklerim ve
yazdıklarım işlerin buralara geleceği ile ilgiliydi. Bizim için bir sürpriz yok.
Son yirmi dört saattir yapılan yorumlara bakıyorum. Artık büyük bir çoğunluk işin
gerçek sahibinin Amerika olduğunu ürkek ve korkak da olsa söylemeye başladılar.
Artık herkes ABD ve onun vefakâr işbirlikçisi AKP’yi işaret ediyor.
Yandaş medya zor durumda.
Ne söyleseler ellerine yüzlerine bulaşıyor.
Önce ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesini hatırlatalım. Sınırları ve rejimleri
değiştirilecek ülkeler arasında Türkiye de var. Üstelik bu projenin Amerika
tarafından görevlendirilmiş Eş Başkanı da Türkiye’den.
Türkiye’nin federasyonlar şeklinde bölünmesi için daha önceden bölünmesi gereken
hedefler var.
Orduyu bölmek,
Yargıyı bölme,
Partileri bölmek ve nihayetinde Türkiye’yi bölmek, bu projenin temel amacıdır.
Amerika’nın işbirlikçilere artık ihtiyacı yoktur. Eskiden işbirlikçiler ile
Türkiye’deki işlerini yürütebiliyordu. Ama artık işbirliği Amerika için yeterli
değil. Doğrudan uşaklar ile işlerini götürüyorlar.
İşçi Partisi, Ordunun Kemalist generalleri, namuslu yargıçlar ve savcılarının
Silivri’ye taşınması yetmemiş olacak ki, sıraya CHP ve onun liderini koymuşlar.
Amerika’nın Türkiye’yi istediği gibi bölebilmesi için her türlü muhalefetin
marjinalleştirilmesi gerekmektedir. Baykal operasyonu ile yaşadığımız budur.
Tekrar hatırlatayım.18 Nisan 2010 tarihinde Hürriyet Gazetesinde yer alan CIA
raporunda ki hedefler arasında Madımak, Maraş ve Baykal vardı. CIA’nin talimatları
içerdeki işbirlikçiler yolu ile bir bir hayata geçiriliyor.
Peki şimdi yaşadığımız operasyonun Amerika’ya yarar ne? AKP’nin yerinin
pekiştirilmesi için CHP’nin muhalefetinin engellenmesi gerekmektedir.
Bir hususu daha hatırlatalım. Ergenekon Tertibinin mahkeme safahatında ortaya çıkan,
MİT’in hazırladığı şemada zaten Baykal vardı.
Planın başından beri listede Baykal’ın olmasına rağmen bu güne kadar gecikmesinin
nedeni; gerek Silivri’de yargılananları n, gerekse belli kesimlerin direnmesinin
önemli etkisi olmuştur.
Aslında bu yazıyı bir tek cümle ile ifade etmek mümkündür. Bitmemek üzere
tertiplenmiş Ergenekon Tertibi devam etmektedir.
Baykal’a da Silivri yolu göründü.

Bülent ESİNOĞLU





Şantaj Demokrasisi

Aslında Baykal ve partisi 1 Mart Tezkeresine hayır oyu verdiğinde “not” edilmişti. 1 Mart tezkeresinin hemen arkasından Sarıgül ABD’ye davet edildi, sonra da Baykal’a rakip oldu.


Baykal küresel güçlerin BOP planı çerçevesinde yürüttüğü “açılımlar” a da destek vermedi. Emperyalistler ve işbirlikçileri nezdinde Baykal’ın “suç dosyası” büyüyordu.

“Silivri toplama kampı” sürgünlerine karşı da dik duran Baykal’a, Anayasa Mahkemesine yapılacak itiraz ve ihtimal referandum öncesi alçakça bir tuzak kurularak istifa etmesi sağlandı. Demek ki BOP’çuların acelesi var ve bütün engelleri hiçbir kural tanımadan kaldıracaklar.

ABD, dolayısıyla da küreselleşme yalanıyla köleleştirme düzenini dünyaya hakim kılmak isteyenler önlerine çıkan kim varsa yok ediyor. Değerli okur, AKP’yi iktidara taşıyan güçlerin Türkiye’yi ele geçirirken yaptığı operasyonları niçin yaptığını anlatmak için bir beyin jimnastiği yaptıracağım. Yazı biraz uzun olacak, sabırla okumanızı öneririm.

1-2006 yılında ABD'nin İstanbul Başkonsolosluğu, Avukat Kemal Kerinçsiz'e önce telefon, ardından da "resmi yazı" ve elektronik postayla başvurdu. Başkonsolos Sandra Oudkirk, "Dernek hakkında bilgi almak ve ülke gündemine ilişkin sohbet etmek istiyoruz" diyerek randevu istedi. Büyük Hukukçular

Derneği Cevabi yazısında;

"Amerika Birleşik Devletleri İstanbul Başkonsolosluğu

A- 24 Temmuz 2006 tarihli randevu talebinizi içeren iletiniz ve elektronik postanız tarafımızca alınmıştır.

B-Yazınızın içeriğinde, görüşme isteğinizin, derneğimiz hakkında bilgi almak, ülke gündemine ilişkin bazı konularda fikirlerimizi öğrenmek amacıyla yapıldığı belirtilmiştir.

C-Büyük Hukukçular Birliği, başkonsolosluğunuzun bu davetini 26.07.2006 tarihli Yönetim Kurulu toplantısında görüşmüş neticede; yabancı bir devletin konsolusluk makamının, kabul eden ülke içinde irtibat kuracağı kişi ve kurumların, resmi sıfata sahip kişi ve kurumlar olabileceği, resmi bir sıfat taşımayan derneğimizin, yabancı diplomatlarla, ülke meseleri ve gündemi ile ilgili bir görüşme yapmasının, derneğimizin güttüğü milli gayelere ve uluslararası anlaşma ve teamüllere uygun olmayacağı, kanaatine varılmıştır.

D-Bu sebeple, nazik davetinizin derneğimizce kabul edilebilir bulunmadığını bildirir, saygılarımızı sunarız."

Dışişleri Bakanlığı'na da bildirdiler

Kerinçsiz'in imzasıyla Bakanlığa gönderilen yazıda, ABD Başkonsolosluğunun talebine ve verilen cevaba yer verildi.
Büyük Hukukçular Birliği'nin Yönetim Kurulu toplantısında ayrıca Başkonsolosluk'tan gelen randevu talebinin Dışişleri Bakanlığına bildirilmesi de kararlaştırıldı. Yine Kemal Kerinçsiz imzasıyla gönderilen yazıda Başkonsolosluğun muhatabının Dışişleri Bakanlığı olduğu belirtildi ve şöyle denildi:
İşte o yazı

"T.C. Dışişleri Bakanlığı'na ABD İstanbul Başkonsolosluğu'nca derneğimizden 24.07.2006 tarihli ileti ve elektronik posta mesajı ile görüşme talebinde bulunulmuş olup bu görüşme talebinde, derneğimiz hakkında bilgi almak ve ülke meseleri ve gündemine ilişkin bazı konularda fikirlerimizi öğrenmek amacı olduğu, belirtilmiştir. Söz konusu talep, derneğimiz Yönetim Kurulu'nca görüşülerek; bir yabancı devlet konsolosluğunun ancak kabul eden ülkenin resmi yetkilileriyle görüşebileceği, derneğimizin resmi sıfat taşımadığı, ülke meseleleri ve gündemi ile ilgili hususların yabancı bir devletin yetkilileri ile derneğimiz arasında görüşmeye konu olamayacağı inancıyla belirtilen randevu talebi, geri çevrilmiştir. Konu, yabancı bir devletin diplomatik biriminin görüşme talebi olması ile bakanlığınızı ilgilendireceğinden, 1.randevu talebi, 2.derneğimizce verilen cevap ekte bilgilerinize sunulmaktadır.
Sagılarımızla"

Hakettikleri cevabı aldılar

ABD Başkonsolosluğu'nu verdikleri cevapla şoka uğratan Büyük Hukukçular Birliği Yönetim Kurulu üyeleri randevu talebini "Kadife devrimin alt yapısı hazırlanmak isteniyor" diye değerlendirdiler.
Büyük Hukukçular Birliği'nin tepki göstererek hukuk mücadelesi verdiği olayların bazıları: Ermeni Konferansı'nın iptali, Patrikhane'nin kapatılması davasının danıştay'da açılması, Türk Milletine hakaret eden Orhan Pamuk, Hırant Dink, Perihan Mağden, Elif Şafak , Murat Belge, Hasan Cemal, İsmet Berkan, Haluk Şahin, Ergin Aytın, Arat Dink gibi sözde aydınlar hakkında açılan davalar, Denize Haç atma törenleri, Derinkuyu, Ürgüp, Bergama'da Bartholomeos'un yaptığı yasaya aykırı ayinler hakkında açılan davaların takibi, Kürt-Der'in kapatılması, Galataport ihalesinin feshi, AB Eşbaşkanı Joost Lajendijk ve Rum parlamenter Matsakis hakkında TCK'nın 301. maddesine göre açılan davalar, Tayyip Erdoğan, Bülent Arınç ve Abdullah Gül hakkında TCK'nın 302. maddeleri gereğince açılan davalar, AB aleyhine Alman İdare mahkemesinde açılmış bulunan tazminat davası, Tüpraş hisselerinin devri konusunda açılan davalar. (CIA'nın zokasını yutmadılar-Yeniçağ)

Kemal Kerinçsiz şimdi nerede? 2.5 yıldır Silivri esir kampında. Tutuklanmadan bir hafta önce Sevgi Erenerol ile beraber Yeniçağ Tv’de PKK’nın Ermenistan’a yerleştiğini açıklayan bir program yapmıştı.

2-Sevgi Erenerol Türkiye’deki misyonerlik faaliyetlerine karşı mücadele ediyordu, O da aynı toplama kampına toplanmaktan kurtulamadı.

3-Emin Gürses Rum Pontus hayali güdenlerin Karadeniz’de yaptığı istihbarat çalışmalarını açık ediyordu, O’da toplama kampında uzun süre kaldı.

4-Hurşit Tolon askerimizin başına çuval geçirildiğinde ABD idi, haberi alınca geri döndü. 1 Mart tezkeresine Türkiye hayır dediği için “biz bunu not ettik” diyen ABD’nin sözüne karşılık Tolon Paşa’da “biz de bunu not ettik” demişti. Kendisi tutuklandığında PKK’lılarca uzun süre protosto edildi.

5-Türkiye 2005 yılında İsrailli Al-Elbit Konsorsiyumuna, kamuoyunda Heron diye bilinen 10 adet insansız uçak siparişini verir. Teslimat tarihi, yapılan sözleşmeye göre 2007’dir. Süre aşılır, lakin bu teslimat yapılmaz.
Hal bu iken ne sözleşme feshedilir ne de sözleşmede var olan tazminat şartı işletilir. Heron’ların alımına TSK başlangıçtan beri karşı çıkar. Niçin mi? İsraillilerin Heron’la ilgili bilgisayar yazılımlarından, kumanda edilmesine kadar hiçbir ayrıntıyı Türkiye’ye vermemesinden! Dahası, TSK Heron’u İsrail’in onay veremeyeceği yerlere de uçuramayacak! Havada kalış süresi sınırlı olan Heron’larla ilgili olarak TSK’nın tereddüt ve itirazları hep devam etti.

İsrail ile bu sorunlar yaşanırken TSK boş durmadı ve gayriresmi olarak alternatif arayışlara girdi. Bu bağlamda Rusya ile ilişki kuruldu. Bir işadamı ve emekli üç Silahlı Kuvvetler mensubu defalarca Rusya’ya gidip gelerek insansız uçak noktasında uzlaşmaya vardı. Rusya’nın ürettiği ve teslimi için taahhüt ettiği insansız uçak Heron’lardan daha uzun süre havada kalabiliyor. Fiyatı da Heronların yarısı kadar.
En önemlisi, kumandası yani uçağın yönetimi tamamen TSK’da olacak. Bilgisayar yazılımından diğer bütün teknik ayrıntılara kadar her şey TSK’ya teslim edilecek. TSK, ön çalışmasını yaptığı bu uçağın alımı için düğmeye bastı. Ancak AKP iktidarı bu alıma olur vermedi ve illa da Heron olsun dedi.
Son bir şey:
Tesadüf herhalde!
Tam bu günlerde Rusya’ya insansız uçak alımı için gönderilen emekli askerlerin ikisi apar topar tutuklandı! Neden mi?
Ergenekon davasından!( Sabahattin Önkibar Yeniçağ Gazetesi)

6-Tümamiral Cem Gürdeniz Tuğamiralken, Karadeniz’de Türkiye’nin ulusal operasyonu olarak başlatılan Uyum Harekatı’nı planlayıp uyarlamışdır. Uyum Harekatıyla Ukrayna’nın katılımı sağlanıp ABD’nin bu bölgeye girme çabalarının önü tamamen kesilmiştir. Özetle; Cem Gürdeniz, ABD’nin Karadeniz’e çıkma çabalarının önünü kesen amiraldir. Doğal olarak O da toplama kampının bir sakinidir(!)..

6-20-11-2006 yılında Orgeneral Ergin Saygun Beyaz Saray’a giriş yaparken, binanın tüm girişlerine yerleştirilmiş olan x-ray cihazı, üniformasındaki metal düğmeler nedeniyle "negatif sinyal" vererek ötmeye başladı. Bunun üzerine kapıdaki güvenlik görevlisi Orgeneral Saygun’un üzerini aramaya kalkıştı. Orgeneral Saygun, bu tutuma anında tepki koyarak Beyaz Saray’ı terk etti ve görüşmesine gitmedi. ABD Ulusal Güvenlik Konseyi Başkan Yardımcısı Dr. Jack D. Crouch, Beyaz Saray’a girerken aranmak istenen Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Ergin Saygun’dan, kaldığı otele kadar giderek özür diledi. ABD not etmiş olmalı ki Ergin Paşa’da Balyoz Darbe Planından gözaltına alındı, sorgusunun ardından “denetimli” olarak serbest bırakıldı.

7-Sözde Balyoz Planından tutuklanan J.Kur. Albay Hanifi Yıldırım daha yüzbaşıyken terör örgütü elebaşının "gerekirse 1000 kayıp verin ama o bölüğü yok edin" diye emir verdiği o bölüğün komutanıdır. Vücudunda şarapnel parçaları taşıyan bir gazi kahramandır.

8-E. Alb. Levent GÖKTAŞ Kuzey Irak'ta yapılan bütün operasyonlara katılmış. Barzani ve Talabani'nin, adını duyduklarında kaçacak delik aradıkları bir Türk! Arazide pusuya düşen ve kuşatılan askeri birlikle teröristler arasına tek başına girip, elindeki makineli tüfekle teröristlere göz açtırmadan askeri birliğin pusudan çıkmasını sağlayan Özel Kuvvetler Komutanlığı'nın en seçkin subaylarının eğiticisi ve bir çok birliğinin kurucusudur. Onun vücudunda et ve kemiğe ilave olarak ameliyatla çıkarılamayıp halen vücudunda bulunan kurşunlar ve kırık kemikleri birbirine tutturmak için kullanılan metal parçaları bulunur.

9-Albay Ali Tapan Erzurum davasında “Erzincan’daki istihbarat zafiyeti, teröristlerin Karadeniz’e geçiş noktasını onlar lehine rahatlattı” diyor.

10- Emk. Jandarma Albay Atilla Uğur: Mardin’de PKK’ya karşı çarpışan ve sonrasında terör örgütü lideri Abdullah Öcalan’ı teslim alan ve sorgulayanlar arasında bulunmak. (1999 yılından bu yana PKK tarafından kimliği araştırılırken, kimliği Ergenekon tertibiyle deşifre oldu.) Tutuklanmasının ardından PKK sitelerinde bebek katilinin yakalandığında söylenen söze atfen “vatanına hoş geldin” diye yazıldı.

11- Emk. Korgeneral Engin Alan: CIA güdümlü ve NATO’ya bağlı Özel Harp Dairesi’nden sonra tam aksi yönde çalışan Özel Kuvvetler Komutanlığı yaptı. Abdullah Öcalan'ın Kenya’da yakalanma operasyonunu Türkiye’den yönetti. Şemdin Sakık’ın Kuzey Irak'tan Yarasa Operasyonu ile Türkiye'ye getirilmesinde rol oynadı. Şimdi önemli sağlık problemlerine rağmen tutuklu.

12- Eski Hava Kuvvetleri Komutanı Emk Orgeneral H. İbrahim Fırtına: 2004 ve 2005 tarihlerinde Rusya ve Çin’i ziyaret ederek hava savunma sistemleri ve uzay programlarında işbirliği için görüşmeler yaptı.
Bunlar sadece bir köşe yazısında verebildiğim örnekler. Sözün özü, Türkiye’yi işgal eden gücün çıkarına kim çomak soktu ise, kimi tehlikeli buluyorlarsa bir operasyon ile bertaraf ettiler. Küresel güçlerin faaliyetlerini deşifre eden de, yazan da, Kardak’a Türk Bayrağı’nı diken de tutuklu. Milli direnç noktalarımız etkisiz kılınarak bağışıklık sistemimiz çökertiliyor. İşte anlamamız gereken bu! Baykal olayını da bu bilgiler ışığından okumalıyız. Bu Baykal’ı sevip sevmeme olayı değildir. Bu kendi ülkemizde CİA’nın bizim insanımıza yaptığı operasyonlara hayır deme iradesidir. Lütfen bu operasyonu artık görün!

Erdoğan birilerine kızdığında “bildiklerimizi söylersek” diye tehdit etmiştir. O zamanlar şantaj ile ülke yönetiliyor diye yazdım. Bir Başbakan böyle bir söz edebilir mi? Bir suç var ve siz o suçu saklıyorsanız suç işliyorsunuz demektir. Yok eğer şantaj amaçlı elinizde tutuyorsanız, iki kere suç işliyor ve elinizde tuttuğunuz gücü kötü niyetli kullanıyorsunuz demektir!

Erdoğan’ın akıl hocaları kim bilmiyorum ama bilimsel bir akla sahip olmadıkları kesin. Şöyle ki:
Siyasi iktidar yanlış yaptığında halk muhalefet partilerine, Yargıya ve Askerine güvenir. Bu kurumların varlığı halkta gaz sıkışmasını önler, rahatlatır. Siz askeri düşman ilan edip pasifize ettiniz. Yargıyı ikiye bölüp yandaş yapamadığınız kısmını hedef seçtiniz. Baykal’a kurulan tuzak ile Anamuhalefet Partisi Başkanı istifa ettirildi. Bahçeli’nin başına ne gelecek bilmiyoruz. Medyayı susturdunuz. Yapılan icraatlarınızı eleştiren gazetecileri ya içeri tıktınız, ya da işten attırdınız.

Bu durumda toplumda biriken öfke enerjisinin patlamasını kim engelleyebilir? O gaz birikimi grizu patlaması gibi patlarsa, bu yıkımın altında kimin kalacağı belli olmaz. Siz icraatlarınıza eleştiri getiren, ülkeyi peşkeş çekmenizin karşısında duran kişi ve kurumları belden aşağı yöntemlerle yok ediyorsunuz. Açtığınız bu çirkin yolun sonunda sizleri de yutacağını göremeyecek kadar hırslarınız gözlerinizi kör mü etti?

Yargının etkisiz kılınmasıyla yargıya takılmadan özelleştirmeler yapılacaktır. Ayrıca bu anayasa değişikliği ile AKP kendini güvenceye alarak Anayasanın Değiştirilemez denilen maddelerini değiştirmenin yolunu arayacaktır. Bütün bu hesapları hep iktidarda kalacağını düşünerek yapıyor olabilirler mi? Ya iktidardan düştüklerinde ne olacak? Muhaliflere hazırladıkları tuzaklara kendileri mi düşecek? Demirel Başbakan, Özal Cumhurbaşkanı iken Demirel Cumhurbaşkanı’nın yetkilerini kısıtlamıştı. Özal’ın ani ölümü ile Cumhurbaşkanı olan Demirel, o kısıtlamaları kendi için çıkarmış oldu. Bu da bir hatırlatmadır.

Erdoğan Baykal’a yapılan aşağılık komplo için; “bir bilgi, belge bulursanız yargıya bildirin” buyuruyor. Aman ne lütuf(!).. Bu ülkenin emniyeti, istihbaratı size bağlı değil mi? O sözü söylerken bile belden aşağı vurmaktan da vazgeçmiyorsunuz. “Bu durumda bile” diyerek olaya atıfta bulunuyorsunuz. Bilmiyorsunuz ki, sizin için de kendi partinizin kadın kollarında bile bu tür yakıştırmalar yapılıyor. Kendinizin ilelebet iktidarda kalacağını zannediyor olmalısınız ki, birilerinin elinde sizin de CD’lerinizin olabileceğini düşünemiyorsunuz. Üstelik o gün geldiğinde ektiğiniz nefret tohumlarından dolayı “hak etti” deneceğini de göremiyorsunuz.

Demokrasi demokrasi diye yırtınıyordunuz ya? İşte, geldiğimiz nokta burası: Şantaj Demokrasisi…

Dünya Baronları (Rothschild ailesi) Türkiye’de ofis açmıştı. 35 CİA ajanının Türkiye’de olduğu söylendi. Demek ki “Şantaj Demokrasisi” oluşturmakta iyi malzeme toplamışlar.

Keşke Baykal istifa ederek “Şantaj Demokrasisi’nin” amacına ulaşmasına izin vermeseydi.


Zahide Uçar
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Re: Deniz Baykal İstifa Etti!

İletigönderen luzismud » Sal May 11, 2010 20:20

Takke düştü kel göründü demek çok mu kaba olur bilmiyorum. Rüzgardan düşmesi yada kafayı biryerlere toslayarak düşmesi önemli değil. Sonuçta düştü yada -daha önce yaptığı gibi- düşer gibi yaptı ve kel göründü. KOSKOCA CHP panik havasında, açlık grevine gidenler bile varmış...
Korkarım haftasına varmadan anıt falan dikmeye başlayacaklar... Yazılı ve görsel belgeseller safhası zaten başladı...
Pardon... Cahilliğime verin... Baykal'ın yönetiminde CHP destanlar yazdı da ben mi duymadım. Bırakın bu işleri hanımlar beyler, zaten çok önceden gitmesi gerekiyordu.

Acı olan şunlar ki;
1. istifa ettiği dakikadan itibare dönme/döndürme manevraları başladı.
2. Velevki dönmedi yada dönemedi, Patinin başına bir aday yok.(Ki bu da Baykal'ın kısa zamanda tornistan edeceğini gösteriyor.)
3. Artık RTE bile Pensilvanya'ya doğrudan selam söylemezken. Baykalın doğrudan orayı aklama çabası tek kelime ile komik.
Kullanıcı küçük betizi
luzismud
Çeviri Takımı
Çeviri Takımı
 
İletiler: 170
Kayıt: Cum Mar 21, 2008 1:25

Re: Deniz Baykal İstifa Etti!

İletigönderen avrasya » Sal May 11, 2010 20:43

Baykal Operasyonu’nun Arkasında IV. Henry Var


17-18 Nisan 2010 günleri Ankara’da toplanan İşçi Partisi 8. Genel Kurultayı’nda yeniden İşçi Partisi Genel Başkanlığı’na seçilen Doğu Perinçek, yeni görev döneminin ilk açıklamasını, Silivri L Tipi 4 Nolu Cezaevi’nden yaptı. Perinçek’in CHP Genel Başkanı Sayın Deniz Baykal’ı hedef alan tertibe ilişkin görüşleri aşağıdadır.

ÖZETLER

• Suikast talimatlarının şifresi klasiktir; tepedeki adamın ‘Falanca artık canımı sıkıyor” demesi yeter. Üç gün sonraki cenaze töreninde, Büyük Ortadoğu Projesi’nin Ağır Abisi çizgili takım elbisesi ve kara gözlükleriyle en öndedir. Çelengi de tabutun başındaki birinci çelenktir.
• CHP’nin hayalinde ABD’nin yeni seçeneği olmak var ama ABD karar vericileri, ‘2003 yılında Tezkere’ye karşı tavrından sonra artık CHP’ye güvenilmez’ değerlendirmesi yapıyorlar.
• Baykal operasyonu, Ergenekon, Poyraz, Kafes, Balyoz, Erzurum Ergenekon dizisinin devamıdır. 2001 yılında Tuncay Güney’e Mülakâtta, “Baykal’ı yönlendiren Veli Paşa zaten” diye söylettirilmiştir! (Mülâkat, s.97).
• Zamanlama faili ve amacını sergiliyor: Anayasa referandumuna direnecek güçler, Tayip Erdoğan ve Abdullah Gül’ü bırakmalı, Baykal’ı tartışmalı, birbiriyle kapışmalı, kargaşalık içine itilmelidir. Dürüst bir seçimin koşulları dinamitlenmeli, halk sersemleştirilmelidir.
• CHP yönetiminin, Mustafa Sarıgül’ü Baykal’a yönelik suikastın azmettiricisi diye suçlamaları, hem ayıptır; hem de oyuna gelmektir.
• CHP, Atatürk’ün İstiklâl Savaşı’nda “ateşle imtihan”dan geçen devrimci örgütlenme mirasından yoksundur. CHP, önümüzdeki hesaplaşma döneminde Cumhuriyet güçlerine önderlik edebilecek nitelikleri taşımıyor.
• Baykal operasyonunu Fethullahçı Gladyo diye anılan yeraltı örgütlenmesinin yürüttüğü açıktır. Baykal, AKP “Kendi Derin Devletini kuruyor” diyerek bu örgütlenmeye işaret etmişti.
• BOP Eşbaşkanlığı, önümüzdeki seçim sürecinde her türlü hile, tertip ve şiddete başvurmaya devam edecektir. Özgür bir seçim için, Tayip Erdoğan iktidarına son verilmesi ve Dürüst Seçim Hükümeti kurulması şarttır.


“FALANCA DÜK ARTIK FAZLA OLUYOR”

Shakespeare’in IV. Henry oyununda, Kral, ‘Falanca Dük de fazla oluyor’ gibi bir laf söyler. Artık gereği bellidir. IV. Henry’nin şovalyeleri, hemen atlarına atlar ve Falanca Dük’e ulaşarak gereğini yaparlar.

Siyasal suikastlerin şifresi budur. Siyasal tertiplerin de!
Tepedeki adam, “Gidin şu adamı öldürün” diye talimat vermez. Ya da “Elinizdeki kasetleri artık devreye sokun” diye bir emir vermez.

BÜYÜK ORTADOĞU PROJESİ’NİN AĞIR AĞBİSİ
ÇELENK YOLLUYOR

Mafya babaları da öyle yapmıyorlar mı? ‘Falanca artık canımı sıkıyor” demeleri yetiyor. Üç gün sonraki cenaze töreninde, Büyük Ortadoğu Projesi’nin Ağır Ağbisi çizgili takım elbisesi ve kara gözlükleriyle en öndedir. Çelengi de tabutun başındaki birinci çelenktir.

Bülent Arınç ise, hasadı kaldırmaya yönelik açıklamaları üstlenmiş. 10 Mayıs 2010 günü televizyonlara söyledikleri, AKP’nin esas amacını yansıtıyor.
İnönü’ye Hitler suçlaması, yeni bir dalganın habercisiydi. Baykal operasyonu için düğmeye basıldığı görülüyordu.

OKYANUS ÖTESİ RAPORLARIN
BAYKAL DEĞERLENDİRMESİ

Tayyip Erdoğan ve Abdullah Gül’ün Deniz Baykal’dan hoşnut olmadıkları biliniyor. Ama çok daha önemlisi, Okyanus Ötesi raporlardaki Deniz Baykal değerlendirmeleridir. En son F. Stephen Larrabee’nin yazdıkları dikkatimizi çekmişti. Sıradan bir kimse değil. ABD Dışişleri Bakanlığı’nın kilit adamlarından. Aydınlık iki sayı önce kapak yapmıştı: “Tayip Erdoğan’ı yönlendiren yedi Amerikalı”dan biri. Larrabee’nin ABD Hava Kuvvetleri için hazırladığı Rand Corperation Raporu’nu Mart ayında okudum. Rapor zaten taze: Şubat 2010 tarihli. İlgi duyanlara öneririm: Troubled Partnership/ US-Turkish Relations in an Era of Global Geopolitical Change.

O raporda, Baykal’ın ve hatta CHP’nin üzerinin çizildiği apaçık belli ediliyor. CHP’nin hayalinde ABD’nin yeni seçeneği olmak var ama ABD karar vericileri başka türlü düşünüyorlar. ‘CHP, Batı sisteminin partisiydi, ama 2003 yılında Tezkere’ye karşı tavırdan sonra artık güvenilmez’ değerlendirmesi yapıyorlar. ABD önde gelenlerinden ve AB’nin çeşitli ağızlarından bunu sık sık işitiyoruz.

TURUNCU DİZİ

Baykal operasyonu, Ergenekon, Poyraz, Kafes, Balyoz, Erzurum Ergenekon dizisinin devamıdır. Turuncu dizi diyelim, yakışır. Bu dizinin planlaması, 2000’in eşiğinde başlar. 2001 yılında Tuncay Güney’e verdirtilen “Mülakât”a ve MİT tarafından yapılan şemasına bakın, orada hedef alınanlar, hep tertiplerin hedefi olmuşlardır.

Ergenekon tertibi, ABD’nin İkinci Körfez Savaşı planına göre uygulandı. Önce 2002 yılında Genelkurmay Başkanı Org. Kıvrıkoğlu etkisiz hale getirildi ve DSP parçalanarak Ecevit hükümetine darbe yapıldı. BOP Eşbaşkanlığı kuruldu. Bu operasyonun bütün enlem ve boylamları Şemada bulunmaktadır. Baykal da, ABD’nin Körfez saldırısının olası karşıtları arasında görülmüş ve Şemaya dahil edilmiştir. Tuncay Güney’e Mülakâtta, “Baykal’ı yönlendiren Veli Paşa zaten” diye söyletilmiştir! (Mülâkat, s.97). Yine Tuncay Güney’e TRT ekranlarından neler söyletildiği biliniyor.

O Şemanın, “baştan aşağı uydurma ve gülünç” olduğu bizzat Şemayı hazırlatan MİT Müsteşarı Şenkal Atasagun tarafından açıklanmıştır. Ama o Şema, hâlâ yürürlüktedir. Kuşkusuz Baykal da o Şemaya niçin konduğunu şimdi daha iyi bilmektedir.

ZAMANLAMA FAİLLERİ ELE VERİYOR

Baykal operasyonunun zamanlaması, arkasındaki örgütlenmeyi ele veriyor:
- CHP Büyük Kurultaya gidiyor.
- Anayasa, referanduma gidiyor.
- Türkiye seçime gidiyor ve AKP sallantıda.
Anayasa referandumuna direnecek güçler, Tayip Erdoğan ve Tayip Gül’ü bırakmalı, Baykal’ı tartışmalı, birbiriyle kapışmalı, kargaşalık içine itilmelidir. Dürüst bir seçimin koşulları dinamitlenmeli, halk sersemleştirilmelidir. İşte Büyük Ortadoğu Projesi Eşbaşkanlığı’nın sırtına vurulan görev budur.
Şimdi görebiliyor musunuz, Hitler bıyığının altından tebessüm eden kimdir?

CHP, SARIGÜL AÇIKLAMASIYLA SENARYODA
KENDİSİNE VERİLEN ROLE GİRDİ

Baykal’ın ve CHP’nin “savaşa” hazır olmadığı görüldü. Newsweek, “Ordu Yenildi” diye başlık atıyordu (. Washington Post, aynı başlığı kendi üslubuyla yineledi. Arkasından Wall Street Journal, Türkiye’de Kansız İç Savaş Oluyor” diye yazdı.

CHP, bu “savaş” tahlillerine gözlerini kapamıştır; hatta ABD’nin AKP’den vazgeçtiği ve bu kez de CHP’nin elinden tutacağı hayalleri CHP çevrelerinde çok konuşulmakta ve yazılmaktadır.

CHP, “savaşa” hazır olmadığı için, Baykal operasyonunu şaşkınlıkla karşıladı. Gazeteciler, CHP’nin çaresizlik içinde olduğunu yazdılar. CHP’ye dost görünme taklidi yapanların, bu “çaresizliği” küçük düşürücü ifadelerle dillendirme gayretleri gözden kaçmadı.

CHP’nin “refleksi” bilinçsizdi; düşünülmemiş ve tartılmamıştı. O nedenle CHP yönetimi, ne yazık ki, Baykal operasyonunda kendisine verilen role girdi.

CHP SARSINTILARI GÖĞÜSLEYECEK
BİR ÖNDERLİK VE ÖRGÜTLENMEYE SAHİP DEĞİL

CHP merkez yöneticilerinin masanın arkasına dizilip, Mustafa Sarıgül’ü Baykal’a yönelik suikastın azmettiricisi diye suçlamaları, hem kocaman bir ayıptır; hem de oyuna gelmektir. Zaten Baykal operasyonunu kurgulayanlar, suikast ihbarlarıyla bakışların Sarıgül’e dönmesini de ayarlamışlar. CHP yönetimi o kurgunun içine düşmemeliydi.

İşçi Partisi’ne kırk yıldır yapılanları, sistemin CHP’si göğüsleyebilir miydi? Bırakalım kırk yılı, son iki yılda İşçi Partisi’ne yöneltilen saldırı karşısında acaba CHP ne olurdu?

Bugün CHP, tatlısu partisidir: Atatürk’ün İstiklâl Savaşı’nda “ateşle imtihan”dan geçen devrimci örgütlenme mirasından yoksundur. Büyük sarsıntıların yaşandığı krizlere dayanabilecek bir yönetime ve örgütlenmeye sahip değil. CHP, önümüzdeki hesaplaşma döneminde Cumhuriyet güçlerine önderlik edebilecek nitelikleri taşımıyor. Bunu öğrenebilmek için yeni tecrübeler gerekiyor mu?

BAYKAL OPERASYONUNDA
HOLDİNG BASININININ GÖREVİ

Holding basını, Fethullahçıdan Neoliberaline cümleten Baykal kasetlerinin reklâmını yaptı. Sözümona hepsi de özel hayata pek “saygılı” idi. Ama “haber değeri tartışılmaz” imiş. Aynı basının Türkiye için en hayatî haberlerde hiçbir değer bulmadığı da biliniyor. Eğer Abdullah Gül veya Tayip Erdoğan hakkında bir kaset olsaydı, hiçbiri vermezdi. Çünkü IV. Henry’nin böyle bir fermanı yok.

Basının Gladyo’dan kurgulanan rolü, ikinci gün daha açık olarak ortaya çıktı. Hepsi, Sarıgül’ün Baykal’a suikast tertiplediği iddiasını yine başlık üstüne oturtmuşlardı. Dahası, “Baykal kasetlerini internetten kaldırttığı” başlıklarıyla Tayip Erdoğan’ın faziletleri üzerine haber yarışının startı da verilmişti. Bu yarışta en öne fırlayan Hürriyet, Tayip Erdoğan’ın “MİT’e bul emri” verdiğini tepeden ilan ediyordu. Bu manşete Hürriyet’in başyazarı bile inanmıyor ve parmağıyla failleri gösteriyordu (9 Mayıs 2010).

Sarıgül’ü suçlayan suikast iddiasını bu kadar ciddiye alan basın, işini yapıyordu. Hepsi de bilmezler mi, Sarıgül Baykal’a suikast tertiplemez. Bilirler. Ama Gladyo’nun perdeleme mangası işini kim yapacak? Gazeteci olmayan gazeteciler, Baykal operasyonundaki görevlerini yaparken, BOP Eşbaşkanlığı da kim vurduya getirdiği hasmının katilini araştırmak gibi.

“FAİLİ MEÇHUL” DİZİSİNE BİR YENİSİ

Her faili meçhulde böyle olur.
Önce lanetleyiciler fırlar ortaya. “Alçaklık” başlıkları atılır.
Sonra “faili bulun” çığlıkları yükselir.
En çok bağrınlar, aslında o alçakların ve faillerin kapıkullarıdır.
Onlar da bilirler ki, halkın bir devrimle elkoymasına kadar fail falan bulunmayacaktır. Çünkü fail, başında tacı ve elindeki altın topuzlu asasıyla Gladyo’nun tahtında oturmaktadır.
Deniz Baykal operasyonunun da “faili meçhul” kalacağını şimdiden söyleyebiliriz. Deniz Baykal’ın kendisinin faili teşhis etmiş olması en büyük kazançtır.

İŞÇİ PARTİSİ’NİN DEVRİMCİ GÖREVİ:
“O MERKEZ”İ GÖSTERMEYE DEVAM

Her faili meçhul olayında, İşçi Partisi’nin failin yakasına yapışma görevi vardır. Nasıl Eşbaşkan, “Biz Büyük Büyük Ortadoğu Projesinde bir görevi yapıyoruz” der, İşçi Partisi’nin görevi de, 1971'den beri o merkezin yakasına yapışmaktır. Biz yine aynı devrimci görevi yapıyoruz:

OLGULAR MEYDANDA

1. Baykal operasyonu, Ergenekon, Poyraz, Kafes, Balyoz, Erzurum Ergenekon dizisinin devamıdır. ABD, Kuzey Irak’taki Kukla Devleti resmileştirme ve Türkiye’ye doğru genişletme planı gereği, Türkiye’de Ordu’nun, İşçi Partisi’nin, bütün millî güçlerin ve CHP’nin direncini kırmak için bu operasyonları sırayla yürütüyor.

2. ABD, bu planı ancak faşizme yönelerek ve Tayip Erdoğan-Abdullah Gül iktidarıyla sürdürebileceğini saptamıştır. Bu konuda gözükara gitmektedir ve devam edecektir. ABD’nin Tayip Erdoğan’ı “deliğe süpürerek” Büyük Ortadoğu Projesi mührünü CHP’ye vereceği söylentileri bile ABD tarafından üretilmektedir. Bu sayede hem BOP Eşbaşkanı’nın deliğe süpürülme korkusu depreştirilmekte, hem de mühür almak isteyenler denetlenmekte ve ABD emperyalizmine karşı mücadele zaafa uğratılmaktadır.

3. Baykal kasetlerini dolaşıma sokan ve kampanyayı yürüten, Fethullahçı Gladyo diye anılan yeraltı örgütlenmesidir. Baykal, AKP “Kendi Derin Devletini kuruyor” diyerek bu örgütlenmeye işaret etmişti. İşçi Partisi, bu örgütlenmenin merkezini, faaliyetini, geçmişini, geleceğini, ayrıntısına kadar ortaya koydu. Duruşmalarda bütün kanıtlarıyla anlatıldı; kitapları yazıldı.

Yavuz Donat, 2003 yılında, “Bu gizli merkezin Meclise yürüyüş mesafesine faaliyet gösterdiğini” yazdı. Sabah gazetesinin manşetten verdiği o tarihî haberde, kurulan gizli merkezin, “doğrudan başbakana bağlı olduğu, operasyonel görevlerinin bulunduğu, bütün iç güvenlik birimlerinin bu organizasyonun içinde çalıştıkları” belirtiliyordu. Merkezin aslında beş yıllık bir tecrübe birikimine sahip olduğu da vurgulanıyordu (Sabah, 11 Temmuz 2003). Beş yıl önce, yani 1998, Fethullahçı Gladyo’nun örgütlenmesini şekillendirdiği tarih!

Tayyip Erdoğan yönetiminin Ordu içinde istihbarat toplayan gizli bir örgütlenme girişimi de, akaryakıt kaçakçılığıyla ilgili telefon dinlemelerine takılarak mahkeme dosyalarında bulunuyor. Ergenekon Davası dosyasında bulunan mahkeme kararıyla kaydedilmiş, yasal kanıt değerindeki dinleme tutanaklarına geçmiş bir Bolu toplantısı var. 11 Nisan 2004 tarihinde yapılan O toplantıda “Recep Tayyip Erdoğan adına” katıldığı dinleme tutanaklarında yazılı Cüneyt Zapsu ve kardeşi, E. Korgeneral Altay Tokat ve ekibi ile buluşuyor. Bu toplantıda, “Recep Tayip Erdoğan adına” E. Korg. Altay Tokat’a “TSK’yı izleyecek bir gizli istihbarat örgütü kurması” öneriliyor ve “Kendisine Gizli Ödenek’ten üç beşyüz falan miktarda para tahsis” edileceği” vaat ediliyor. Hepsi yasal dinleme tutanaklarında. “300-500 milyon lira”, bütçede 2005 yılından sonra örtülü ödeneğe ayrılan artışla tam örtüşmektedir! Aynı dinleme tutanaklarında, E. Korg. Altay Tokat’ın Bolu toplantısından sonra bu önemli konuyu Recep Tayyip Erdoğan ve Abdullah Gül ile görüştüğü bilgisi de yer alıyor. Özel hayat meraklısı basınımız, yasal dinleme tutanaklarındaki bu gizli örgütlenme haberine niçin iltifat etmiyor? Recep Tayip Erdoğanların yasa dışı gizli örgütlenme girişimlerinin kanıtı olan bu yasal dinleme tutanaklarını basınımıza da bir kez daha vermeye hazırız.

Gizili örgütlenmeye ilişkin bulgular, Fethullahçı Gladyo merkezinde, 35 kişilik ABD’li personelin çalıştığı gerçeğine kadar uzanıyor. İçişleri Bakanı’na soruldu inkar edemedi. Zaten Gizli merkezin faaliyeti ortadadır: Ergenekon operasyonunun her aşamasında ortaya saçılan uydurma belgeler, ıslak imzalı kağıt parçaları, olmayan bombalar, 25 cm derinliğe gömülen yepyeni bombalar, Poyraz, Balyoz, Kafes planları, imal edilmiş özel hayat görüntüleri, artık göklere tırmanan yalanlar ve dolanlar; O tertip merkezinin faaliyetini bütün kanıtlarıyla ortaya seriyor. Faaliyetin kendisi somut kanıttır.

4. Baykal operasyonunun failleri iktidarın denetlediği örgütlenmelerde, Emniyet ve MİT içindeki F tipi örgütte aramak gerekir” diyenler doğru izi sürmektedirler.

5. Bu yaşananlar, Wall Street Journal’in deyişiyle “Kansız bir iç savaş” tır. ABD, Türkiye’yi ve Türk Ordusu’nu savaşmadan yenme stratejisini uygulamaktadır. Türkiye, savaşmadan yenilgiyi kabul edecek bir ülke değildir. ABD, kendi tercihine göre, savaşarak veya savaşmadan yenilecektir.

6. Türkiye tarihinde böyle bir ihbar ve korku ortamı Abdülhamit döneminde bile yaratılamamıştır. Seçmen iradesinin bu kadar baskı altına alındığı uygulamaların eşine dünyada bile az rastlanır. İktidar ve hapisane seçenekleri ile karşı karşıya bulunan BOP Eşbaşkanlığı, önümüzdeki seçim sürecinde her türlü hile ve tertip ve şiddete başvurmaya devam edecektir. Türkiye’de özgür bir seçim yapılabilmesi için, Tayyip Erdoğan iktidarına son verilmesi ve Dürüst Seçim hükümeti kurulması şarttır.

http://www.ip.org.tr/lib/pages/detay.as ... haber=2444
Kullanıcı küçük betizi
avrasya
Üye
Üye
 
İletiler: 279
Kayıt: Prş Oca 15, 2009 23:08

Re: Deniz Baykal İstifa Etti!

İletigönderen eskopatj2 » Sal May 11, 2010 20:51

Beyler az önce 2 topic actım.
Dikkat etmediniz bir parti liderinin hazırlamış olduğu makaleyi incelemeniz talep ediyorum
http://www.turksolu.org/282/baykalistifa.htm
Kullanıcı küçük betizi
eskopatj2
Üye
Üye
 
İletiler: 66
Kayıt: Çrş Mar 31, 2010 9:55

Re: Deniz Baykal İstifa Etti!

İletigönderen 1652 » Sal May 11, 2010 21:24

Adama ölmüş gibi davranıyorlar,ne bu hüzün ne garabet anlamadım.

Yahu evli bir adamla,evli bir kadının ilişkisi hiç mi yaralamaz kimseyi?

Hele bir de ast-üst ilişkisi olan ve milyonlarca insanın emeği olan bir kurumda bunların yapılıyor olması hiç mi onuruna dokunmaz kimsenin?

Komplo diyorlar da,ne komplosu yahu,yatağa iktidar mı attı sizi.Ne bir yalanlama oldu ne bir açılmış mahkeme var ortada.Ortaçağın bile gerisine gidiyoruz.

Türk medya ve siyasetinin seks ve uyuşturucu konusunda kenetlenmesinin son örnekleri...
Kullanıcı küçük betizi
1652
Üye
Üye
 
İletiler: 98
Kayıt: Sal Kas 13, 2007 1:42

Re: Deniz Baykal İstifa Etti!

İletigönderen Başkomutan » Sal May 11, 2010 22:54

BAŞBAKAN BİLİYORDU
AKP’nin 2 numaralı adamı Ömer Çelik:İnternete düşmeden 2 gün önce kasetten haberdardı
AKP Genel Başkan Yardımcısı Ömer Çelik, Deniz Baykal’ın CHP Genel Başkanlığı görevinden istifasına kadar uzanan ‘kaset görüntüleri’ ile ilgili, çok tartışılacak bir açıklama yaptı: Baykal’ın kaset haberi, Meclis’te en kritik oylamanın yapıldığı zaman geldi. Başbakan bu haberi aldığı zaman yanındaydım. Başbakan, ‘komployu yapanların bulunması’ için talimat verdi.

Çelik’ten Baykal’a ‘manevra’ suçlaması
BAYKAL’ın istifasının AKP açısından olumlu olmadığını da öne süren Çelik, Baykal’ı ’geri dönmek için manevra yapmak’la suçladı. Bilindiği gibi; Anayasa değişikliği paketinin en kritik oylamaları 5 Mayıs Çarşamba günü Meclis’te gerçekleştirilmiş, bomba etkisi yaratan kaset ise 7 Mayıs Cuma günü ortaya çıkmıştı.
Başbakan kaseti biliyordu
AKP’li Ömer Çelik, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın Baykal’a ait olduğu iddia edilen ‘kaset’ten internete düşmeden 2 gün önce TBMM’deki Anayasa değişikliği görüşmeleri sırasında haberdar olduğunu açıkladı
Macit SOYDAN
AKP Genel Başkan Yardımcısı Ömer Çelik, önceki gece CNNTÜRK’de katıldığı programda Deniz Baykal’ın CHP Genel Başkanlığı’ndan istifa etmesini ve buna neden olan kaset iddialarını değerlendirdi. Çelik, CHP Lideri Deniz Baykal’ın kaset haberinin Meclis’te en kritik oylamanın yapıldığı zaman geldiğini ve Başbakanın bu haberi aldığı zaman yanında olduğunu açıkladı. Çelik, haberi öğrenen Başbakan Erdoğan’ın hemen ilgili kurumlara “Komployu yapanların bulunması” için talimatını verdiğini söyledi. Bilindiği gibi en kritik oylama 5 Mayıs Çarşamba günü Meclis’te görüşülmüş, Baykal’ın kaseti ise 7 Mayıs Cuma günü ortaya çıkmıştı. Çelik, Baykal’ın geri dönmenin manevrasını yaptığını da iddia etti. Çelik’e göre, Baykal’ın istifası AKP için olumlu değil. Baykal’ın Fethullah Gülen’i işaret ederek “Pensilvanya’dan gelen mesajın samimiyetine inanıyorum” sözlerini ise Ömer Çelik, “çelişki” olarak nitelendirerek Baykal’ın geçmişte defalarca söylediği sözlerini hatırlattı.

Erdoğan: Ben durdurdum
Başbakan Erdoğan da yaptığı konuşmada, “Kasetle ilgli haberi arkadaşlarım bana getirdiği zaman, görüntüleri kendim görmedim ama arkadaşlarımdan duyduğumda hemen Ulaştırma Bakanıma orada talimat verdim ve ’bir an önce bunun engellenmesi için ne yapılabiliyorsa bunu yapın’ demiş olmama rağmen gelişmeler hayret uyandırıcı” demişti. Erdoğan şunları söylemişti: “Böyle bir gizli çekimin yapılması, bu çirkin görüntülerin internet marifetiyle kullanılması bizim ilkesel olarak insani olarak, ahlaki olarak ve hukuki olarak kabul edeceğimiz tahammül edeceğimiz bir durum değildir.”

Çiçek: Yargıya intikal etti
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek ise konuyla ilgili olarak, “Ben bu konunun yargıya intikal ettiğini biliyorum. Yargıya intikal ettiğine göre kafamızda bir soru varsa onun beraber aydınlatılması yargı yoluyla olacaktır” dedi. Çiçek, özel hayatın gizliğinin ihlalini zaten 2005’te yaptıkları ceza kanununda suç haline getirdiklerini söyledi.

YENİÇAĞ

2.haber bu...
Erdoğan ile Gül’ün keyfine diyecek yok




Elimde bir şey olmasaydı konuşmazdım

HAKKINDAKİ iddialar sonrasında CHP Genel Başkanlığı’nı bırakan Deniz Baykal, gazetelere yaptığı açıklamada, “Elimde bir şey olmasaydı partimi zor durumda bırakacak şekilde konuşmazdım” diyerek komplo iddiasının kanıtları olduğu sinyalini verdi.
“Süreci izleyeceğim”
“TÜRK halkından ricam durumun vehametini net görmesi” diyen Baykal, şu an için süreci izleyeceğini ifade etti. Baykal, Pensilvanya’dan gelen telefonda komplodan duyulan üzüntünün dile getirilmesi ve kınamadaki samimiyete inandığını da söyledi.

Delilim olmasa konuşmazdım
Kendisine ait olduğu iddia edilen görüntülerin ortaya çıkmasının ardından CHP Genel Başkanlığı’ndan istifa eden Deniz Baykal, yeni açıklamalarda bulundu. İstifasının sonrasında, Hürriyet gazetesinden Metehan Demir’e konuşan Baykal, “Elimde bir şey olmasa konuşmazdım” dedi; kanıtları olduğunun sinyalini verdi. Deniz Baykal, “Gerçeği olanca yalınlığıyla yansıttım. Ben eğer hükümetle ilgili bir şey söylüyorsam boş konuşmuyorum. Elimde bir şeyler olmasaydı partimi zor durumda bırakacak şekilde konuşur muyum? Şimdi bir süre sessiz kalıp gelişmeleri izleyeceğim. Bütün Türk halkından ricam benim konuşmalarımdaki gerçekleri ve durumun vehametini net görmesi. Önümüzdeki günlerde gelişmelere göre tekrar konuşup konuşmayacağıma karar vereceğim” dedi. Radikal gazetesi Ankara Temsilcisi Murat Yetkin de, Baykal’a elinde belge olup olmadığını sordu. Baykal, “Dediklerimin doğru olduğu görülecek” cevabını verdi. Deniz Baykal, Posta gazetesine yaptığı açıklamada da geri dönüp dönmeyeceği konusunda sinyal verdi. Baykal şöyle konuştu:

Gülen’in sözleri samimi
“Halk ve CHP tabanı karar verecek. Süreci gözlemekle geçireceğim. İki sonuç çıkabilir; 1- Partinin başına tekrar geç. 2- Artık yeter. Toplumun dinamikleri CHP’nin başına yeni lider istiyor. Her iki sonuca da destek olurum.” Kurultaya katılmayacağını tekrarlayan Baykal, “Parti kurultaya kadar çizgisini belli eder. Bu süreçte halkta da tepkinin şekli netleşir. Ben de partimin ve halkın iradesine kulak verip, kararımı alırım” dedi. Deniz Baykal, Milliyet gazetesine verdiği röportajda da “İstifa etmesinin komplonun ortaya çıkarılması açısından en doğru yol olduğunu” söyledi. Fikrat Bila’ya konuşan Baykal, Feytullah Gülen’in kendisini aramasıyla ilgili olarak, “Konuşmanın içeriğine girmem doğru değil. Bana komplodan duydukları üzüntüyü ve olayı kınamalarını ilettiler. Sözlerinin samimi olduğuna inanıyorum. Bu iktidarın sorumluluğunda, iktidarın onayıyla imal edilmiş bir komplodur. Bu Mustafa Sarıgül’ün de yapacağı, yapabileceği bir iş değil” dedi.

YENİÇAĞ





Şantaja boyun eğip ‘koyun’ gibi kullanılan kaç kişi var?

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ı istifaya zorlayan malum film vizyona sokulunca, önce bir ‘düşmanının’ saf dışı bırakılmasının mutluğunu yaşayan Tayyip Erdoğan, daha sonra küplere binip MİT’e “Yapan kimse derhal bulun”
talimatı verdi.
İki yazarı ‘cinsel istismar’ suçundan hükümlü olan malum gazete, yukarıdan gelen kesin talimat üzerine o kaseti derhal yayından kaldırdı.
Dilerseniz buna ‘kişinin mahremiyetine saygı’ deyin, dilerseniz bir ‘ihtiyat’ payı.
Zira Ankara kulisleri, her gün bir ‘bakanın’, bir ‘milletvekilinin’ veya bir ‘üst düzey bürokratın’ girdiği ‘düzeyli ilişkilerin’ söylentileri ile çalkalanıyor.
Eski bir bakanın ‘kırdığı cevizler’le ilgili fısıltılar, yakında ‘görüntüye’dönüşebilir.
‘Temkinli’ davranmakta, ‘bel altına vurmaktan’ uzak durmakta fayda var.
Konunun ‘kişisel’ olduğu yönünde neredeyse bir ‘uzlaşma’ sağlanmış durumda.
İyi de ortada bir de ‘fatura’ duruyor, daha doğrusu faturalar.
Peki onları ne yapacağız?
***
Önemli makamları işgal edenlerin ‘kişisel’ eylemleri, öyle ya da böyle ‘hepinize’ dokunmuyor mu?
Esip, gürleyip, sonra birdenbire ‘vaziyete’ ayak uyduranları hatırlayın.
Mesela seçim öncesinde AKP’ye ‘yeniden iktidar kapısını’ araladıktan sonra, bir anda sessizliğe gömülen ‘e-muhtıra’ kahramanlarını...
İktidar mensuplarına ‘takmadık kulp’ bırakmayan, ama önlerine ‘gerekli malzeme’ konulduktan sonra sus pus köşelerine çekilenleri...
‘Hanım köylüleri’ gözünüzün önüne getirin.
‘Destek’ oluyorum derken, ‘cıvıklaşan’ civanları... Kalemlerinden ‘yağ’ damlayanları... Hızlarını alamayıp teröristlere ‘Paşa’ unvanı bahşedenleri...
‘Cem’den dem vuranlar, ‘sol’dan savrulanlar, ‘Rum’ yalakası, ‘Ermeni’ muhibbi, ‘ABD kapıkulu’, ‘AB finosu’, sayın sayabildiğiniz kadar.
Cümlesi birden ‘aynı safta’ el bağlıyorlar.
Boşuna söylememişler “Her başarılı erkeğin arkasında bir kadın vardır” diye.
Kadını izleyin; gittiği yeri gözleyin, ‘boş bir söz’ olmadığına siz de tanık olacaksınız.
Koltuklar ‘çifter çifter’ sıçranıyor, her yıl değil, ‘her ay’ bir kademe alınıyor.
“Hepsi kişiseldir” diyorsanız, mesele yok.
İyi de ‘hesabı’ ortak ödüyorsak ne olacak?
***
İş dönüp dolaşıp, “Gemisini kurtaran kaptan” noktasına geliyor.
‘Navlunu’ hep ‘millet’ ödüyor, ‘nemayı’ ne yazık ki ‘kişisel çürükler’ topluyor.
Hadi ‘hesap’ sormaktan vazgeçtik, haramzadeler ağızlarını açıp da tek laf edemiyorlar.
Susuyorlar... Susuyorlar... Susuyorlar...
Neden? Çünkü her birinde ‘bir defo’ var.
Eskiden “Susma sustukça sıra sana gelecek” diyenler, şimdi “Konuşma konuştukça ayıpların ortaya dökülecek” endişesi içinde.
Ülkede dengeler, ne yazık ki artık ‘bel altı operasyonları’ üzerinden belirleniyor.
‘Eline’, ‘beline’, ‘diline’ sahip olamayan ‘siyasetçiler’, ‘bürokratlar’, ‘generaller’, ‘işadamları’, ‘aydınlar’, ‘gazeteciler’, ‘televizyoncular’ bir bir kayıt altına alınıyor.
Ve bu kayıtlar, zamanı geldiğinde kendilerine karşı ‘şantaj aracı’ olarak kullanılıyor.
‘Sıcak koltuk-beyaz baldır-sarı lira’ üçlüsünden birine meftun olanların, ‘birbirlerini’kollayıp gözetmelerinin sebebi budur.
Peki bu milletin ‘hakkını’ kim gözetecek?
***
Şantaja ‘boyun’ eğmeyenler, bedeli ödüyor.
Bedel ödemekten korkanlar ise ‘Türkiye’nin bölünmesi’ pahasına, ‘koyun’ gibi çobanın peşinden ‘uçuruma’ atlamaya hazır bekliyor.

İSRAFİL K. KUMBASAR
En son Başkomutan tarafından Çrş May 12, 2010 3:54 tarihinde düzenlendi, toplamda 1 kez düzenlendi.
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Re: Deniz Baykal İstifa Etti!

İletigönderen baragakal » Çrş May 12, 2010 0:52

Baykal Rüşvet (Seks Değil) Görüntülerinin Gereğini Yaptı, Çıtayı Yükseltti

10.05.2010

Görüntüler seks değil, rüşvet görüntüleri idi.

Bir siyasi liderle, o siyasi liderin verdiği kararla milletvekili olan bir kadının arasındaki cinsel ilişkinin görüntüleri seks değil, rüşvet görüntüleridir.

Baykal'ı bir odada rüşvet alırken gösteren bir görüntü olsaydı nasıl buna "özel parasal hayatı" kılıfı takılamayacaksa; rüşvetin tenle ödenen versiyonuna da "özel cinsel hayatı" bahanesi uydurulamazdı.

Ve nihayetinde bütün komplo suçlamalarına rağmen mızrak çuvala sığmadı ve Baykal gerekeni yaptı.

Üzülerek; kendisini en azından bu süreçte son hareketinin doğru bir karar olması vesilesi ile kutluyoruz.

Bu görüntülerin ardından; siyasi arenada Tayyip Erdoğan'a karşı edeceği her "siyasi dürüstlük", "siyasi reform" , "siyasi ahlak" retoriğinin anlamsızlaşacağının kendisi de farkına vardığı ve gereğini yaptığı için Türk siyaseti ve CHP adına şerden hayır doğacak bir dönemeçteyiz.

Arkadan; "yapma başkan" diye bağıranlar ise Baykal'ı değil, kendini düşünen bir zihniyetin çığırtkanlığından başka bir şey değildir.

Baykal istifası ile başka bir alanda yere düşürdüğü bir çıtayı, bazıları için sorunlu olabilecek bir yüksekliğe taşımıştır.

Bu noktadan sonra Türk siyasetinde "ahlak" ve/veya "cinsellik" kavramının "kişisel" boyutu ile "kamusal" boyutu arasında net bir çizgi çekilmiştir ve Baykal'ı en azından istifası ile bu net çizgiyi çizen lider olarak hatırlayabiliriz.

İktidar gücünü kullanarak, en yakınındaki kadınlarla cinsel rüşvet ilişkisine giren ve aldıkları bu cinsel rüşveti politik güç dağıtarak hakeden diğer liderler de artık düşünmeye başlamalıdır.

Bir gün bizim de RÜŞVET (Seks değil) kasedimiz ortaya çıkar mı ; İstanbul ve Ankara'daki "rezidanslar" gün gelir dile gelir mi diye?

Açık İstihbarat




YORUM :
CHP'nin hukumete ciddi muhalefet ettigi savina katilmiyorum,.. Bu sahsi geçmiste Tayyib'i Meclis'e sokmak ve Basbakanlik koltuguna oturtmak gibi bir gafletin delaletin mumessili sayiyorum. Istihbarat kurumunundan gelen telkinleri her daim ciddiye aldi, en az 8'yildir suren iliskisini teskilat destegi olmadan goturdugune inanmak mumkun degil. Demokrasiden ne anladigina, CHP'de ne derece uyguladigina-uygulattigina hiç girmiyorum, konuya duygularla degil akilla bakmayi tavsiye ediyorum. Baykal damdan dustugu için aciklama oncesinde net plan yapamadi, bu yuzden konusmasi her ihtimalin onunu açabilecek kadar saçmalik içerdi. -Fetullah- dedi, -mucadelem surecek- dedi, -istifa ediyorum- dedi...

Kasedin sahibi kim? Bana gore Tayyip degil, bu kritik donemde kumar oynama luksu yok; ustelik eline boyle bir dokuman geçmis olsa bile zamanlamasi bu olmazdi. Ote yandan Fetullah'in herhangi bir çikarini da goremiyorum. Ama rulet donmeye basladi, birilerinin geçmiste Kiliçtaroglu'nu CHP'nin basina hazirladigini gorduk. Genel baskan olursa CHP yukselise geçebilir diye dusunulebilir, bence yanlis da olmaz. Referandum oncesi Deniz Baykal'a açilmayacak tv kapilari Kiliçtaroglu'na açilir, kurultayda kaos yasanmazsa konsantrasyon olumlu biçimde CHP'ye yonelir, referandum seçim havasinda geçer ve Kiliçtaroglu puan toplar. Durum AKP'ye ciddi bir çelmeye donusebilir.

Bence kasetin sahibi ABD degil ve onumuzdeki gelismeler Iran'a planlanan olasi bir harekattan bagimsiz dusunulemeyecek kadar kritik.

Turkiye karisikliga dogru gidiyor, sonumuz hayir ola.

-
En son baragakal tarafından Çrş May 12, 2010 3:34 tarihinde düzenlendi, toplamda 2 kez düzenlendi.
Kullanıcı küçük betizi
baragakal
Salık Takımı
Salık Takımı
 
İletiler: 377
Kayıt: Prş Şub 21, 2008 11:51

Re: Deniz Baykal İstifa Etti!

İletigönderen maydonos » Çrş May 12, 2010 1:47

Benim kisisel dusuncem su, 12 eylul darbesinden sonra kurulan partilerin ve yenilenen partilerin hepsinin misyonu var.

Dikkat ederseniz meclisteki parti baskanlarinin ve bu donemde ki meclisin bir gorevi var ve aktorler rollerini cok iyi yapiyorlar.

Birincisi hepimizin bildigi Bayka'lin Rte'nin basbakanlik yolu acmasi.

Ikincisi Bahceli'nin cumhurbaskanin yolunu acmasi.

Dtp'nin misyonu malum. Durum bu halde iken:

Bence, Chp' nin alt kadrosu sorun yaratti ve operasyonun asli oraya yonlenecek. Daha ne videolar vardir. Tanri bilir.

Ayrica Baykal bence can guvenligi konusunda endiselendi. Bu denli ice sizmalar yasanan bir ortamda. Canimi almayin mesaji yolladi fitnosa.

Bence Akp'nin kazanabilmesi icin yapilacak her tur fetokulleye hazir olalim.

Herkese kolay gelsin.


Bu arada Internetajans cok gizli adi altinda Baykal'inda yolunun Silivriye dusecegini yazmis;

Baykal Silivri Yolunda…

Bitmemek üzere tertiplenmiş Ergenekon Tertibi devam etmektedir. Baykal’a da Silivri yolu göründü.
Aslında bu konuda bir yoruma gerek duymuyordum. Çünkü şimdiye kadar söylediklerim ve
yazdıklarım işlerin buralara geleceği ile ilgiliydi. Bizim için bir sürpriz yok.
Son yirmi dört saattir yapılan yorumlara bakıyorum. Artık büyük bir çoğunluk işin
gerçek sahibinin Amerika olduğunu ürkek ve korkak da olsa söylemeye başladılar.
Artık herkes ABD ve onun vefakâr işbirlikçisi AKP’yi işaret ediyor.
Yandaş medya zor durumda.
Ne söyleseler ellerine yüzlerine bulaşıyor.
Önce ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesini hatırlatalım. Sınırları ve rejimleri
değiştirilecek ülkeler arasında Türkiye de var. Üstelik bu projenin Amerika
tarafından görevlendirilmiş Eş Başkanı da Türkiye’den.
Türkiye’nin federasyonlar şeklinde bölünmesi için daha önceden bölünmesi gereken
hedefler var.
Orduyu bölmek,
Yargıyı bölme,
Partileri bölmek ve nihayetinde Türkiye’yi bölmek, bu projenin temel amacıdır.
Amerika’nın işbirlikçilere artık ihtiyacı yoktur. Eskiden işbirlikçiler ile
Türkiye’deki işlerini yürütebiliyordu. Ama artık işbirliği Amerika için yeterli
değil. Doğrudan uşaklar ile işlerini götürüyorlar.
İşçi Partisi, Ordunun Kemalist generalleri, namuslu yargıçlar ve savcılarının
Silivri’ye taşınması yetmemiş olacak ki, sıraya CHP ve onun liderini koymuşlar.
Amerika’nın Türkiye’yi istediği gibi bölebilmesi için her türlü muhalefetin
marjinalleştirilmesi gerekmektedir. Baykal operasyonu ile yaşadığımız budur.
Tekrar hatırlatayım.18 Nisan 2010 tarihinde Hürriyet Gazetesinde yer alan CIA
raporunda ki hedefler arasında Madımak, Maraş ve Baykal vardı. CIA’nin talimatları
içerdeki işbirlikçiler yolu ile bir bir hayata geçiriliyor.
Peki şimdi yaşadığımız operasyonun Amerika’ya yarar ne? AKP’nin yerinin
pekiştirilmesi için CHP’nin muhalefetinin engellenmesi gerekmektedir.
Bir hususu daha hatırlatalım. Ergenekon Tertibinin mahkeme safahatında ortaya çıkan,
MİT’in hazırladığı şemada zaten Baykal vardı.
Planın başından beri listede Baykal’ın olmasına rağmen bu güne kadar gecikmesinin
nedeni; gerek Silivri’de yargılananları n, gerekse belli kesimlerin direnmesinin
önemli etkisi olmuştur.
Aslında bu yazıyı bir tek cümle ile ifade etmek mümkündür. Bitmemek üzere
tertiplenmiş Ergenekon Tertibi devam etmektedir.
Baykal’a da Silivri yolu göründü.

Bülent ESİNOĞLU
Resim


Ne MuTLu TüRkÜm DiYeNe
Kullanıcı küçük betizi
maydonos
Üye
Üye
 
İletiler: 1651
Kayıt: Çrş Haz 04, 2008 1:53

Re: Deniz Baykal İstifa Etti!

İletigönderen Başkomutan » Çrş May 12, 2010 3:20

Geri dönerse hiç şaşırmam


DENİZ Baykal’ın istifasından sonra bir anket yapsak ve önümüze gelen herkese “Baykal’ın yerine kim geçsin” diye sorsak, “Cevdet Selvi” yanıtı kaç kişinin aklına gelirdi, gerçekten çok merak ediyorum.

Yıllardır önce sendika lideri, sonra da siyasetçi olarak bildiğimiz bir isim. Şu anda da CHP’nin “en kıdemli” genel başkan yardımcısı.
Ama CHP’ye bir lider aradığımızda aklımıza ilk gelen isim olmuyor.
Tuhaf bir durum gibi görünüyor ama değil.
Çünkü CHP, yıllarca böyle yönetildi. Deniz Baykal ve ekibi, partinin içinde kimsenin baş kaldırmasına izin vermedi. Her şey hiç bitmeyecekmiş gibi görünen Deniz Baykal iktidarının devamı için yapıldı ve şimdi ortada “lider kim olacak” sorusu öylece kaldı.
Gazetelerde de Deniz Baykal’ın dönmeyeceği kesinleşene kadar kimsenin adaylığa cesaret edemeyeceği yazılıyor.
Normal bir durum çünkü Baykal geri dönecek olursa, bugün erkenden öten horozların başlarının kısa vadede kesilmesi de kaçınılmazdır.
Baykal da zaten “Dönmeyi kesinlikle düşünmüyorum” gibi bir şey söylemiyor.
Dünkü Posta’da yayımlanan demecinde “Halk isterse dönerim” diyor.
“Halk isterse dönerim” sözleri, bizim siyaset dünyamızda şöyle okunmalı: “Parti delegeleri ve yönetimi ısrar ederlerse bunu bir güvenoyu olarak kabul eder ve geri dönerim!”
Bugüne kadar çok örneğini gördüğümüz bir durum bu.
Bir yanda lider bulmakta sıkıntı çeken bir parti, diğer yanda bütün siyasi geleceğini bir tek kişiye bağlamış bir parti yönetimi.
Deniz Baykal, “halk istediği için” geri dönerse, hiç şaşırmayacağım!

MEHMET Y. YILMAZ 12.05.10 Hürriyet





Neler oluyor?

BAYKAL’LA ilgili görüntüler ve suikast iddialarının faş edilmesinden sonra dostlar arayıp, hiçbir açıklama yapmadan doğrudan; “Neler oluyor?” diye soruyorlar. “Hangi konuda?” diye sormuyorum. Zira konu ayan-beyan ortada; Ahlak ve güvenlik sorunu gibi görünen bir siyasetçi ile ilgili konu aslında ağırlıklı olarak siyasi ve çok önemli siyasi sonuçlar doğuracak.
Pazartesi günü Baykal’ın istifası geldi. Ana muhalefet partisi karışmış ve kongresine iki hafta kala bir belirsizliğe itilmiş durumda.
Konu aslında sadece CHP’nin değil tüm ülkenin sorunu. (Konunun ahlaki yönüyle ilgili düşüncelerimi dün yazmıştım)
Tayyip Bey’in başbakanlığı
ARAYAN dostlarla birlikte düşündük, tartıştık; Sadece bu olaya bakarak konuyu çözümlemek çok zor. Zaten günlük siyasete yönelik yazılan-çizilenlerle kafalar iyice karıştırılıyor, anlamak iyice zorlaştırılıyor.
Ne olduğunu anlamak için özellikle AKP dönemini bütün olarak irdelemek gerekiyor. Başlangıçta şunu söyleyeyim; ben 19’uncu yüzyılın sonundan itibaren bu coğrafyada tüm önemli siyasi gelişmelerin gizli veya aleni dış destekli veya dış dinamiklerle olduğunu gördüm. AKP dönemi de buna dahil;
2002 Genel Seçimlerinde Tayyip Beyin hiç de normal olmayan bir şekilde sonradan milletvekili ve Başbakan olması,
2007 Genel Seçimlerinde DYP-ANAP birleşmesi sırasında DP’nin oy oranı yüzde 17’leri aşmışken birden bire Ağar ve Mumcu’nun hiçbir gerekçe göstermeksizin birleşmeyi iptal etmeleri ve sonuçta AKP’nin tek başına iktidarının garanti altına alınması,
Türkiye gibi güçlü bir devlet geleneği olan ülkede, müesses nizam destekçisi unsurların, başta asker, bürokrasi, yargı, akademi ve büyük sermayenin birkaç yılda bükülmesi,
AKP ile ilgili kapatma davasında Anayasa Mahkemesi’nin sürpriz bir karar açıklaması, gibi hadiseler dış dinamikleri de işin içine katarak bir bütün olarak değerlendirilmelidir.
Yolsuzluklar ört-bas ediliyor
YİNE bir seçim arifesindeyiz. AKP oyları düşüşte, CHP yükselişte... Aralarındaki oy farkı üç-beş puana inmiş durumda iken, Baykal, son kutlu doğum haftasında yaptığı konuşması ile de dindar çevreler nezdinde puan toplamışken, AKP’nin en yakın rakibi, lider değişimine hazır olmadan kongreye götürülüyor.
Bir tespit daha: Dikkat edilirse son 8-10 yıl içersinde gerçekleşen hiçbir olay AKP aleyhine olmamış, tam tersine AKP lehine sonuçlar vermiş. AKP karşıtı olan TSK, Yargı, bürokrasi, akademik çevreler bükülmüş, başları beladan kurtulmamış ama AKP asla zarar görmemiş. AKP aleyhine gelişen çok sayıda yolsuzluk olayı da ört-bas edilmiş. Adeta AKP özel olarak kollanmış gibi. Bunun ilahi bir güç olduğunu kimse iddia edemez.
CHP bölünme arefesinde
DÖRT tespitimiz çok önemli; 1- Siyasi mühendislik çabası var. 2- Türkiye’de hiçbir siyasi önemli gelişme dış dinamikler olmadan açıklanamaz.
3- Bu dönemde tüm siyasi mühendislik olayları AKP lehine olmuştur.
4- Türkiye mevcut siyasi yapısı, yani kutuplaşmış yapısı ile Ortadoğu bölgesinde müttefiklerine destek olamaz.
Bu tespitlere göre Türkiye siyasi koşullarının bölgedeki gelişmelere uygun hale gelebilmesi için kutuplaşmanın bitirilmesi ve henüz tam olarak alt edilemeyen müesses nizam ile bir kısım AKP kadrosunun uyumlu çalışması gerekecek. Yani, Cumhuriyetçi-laik çevreler ile İslamcı-demokrat çevrelerin bir araya getirilmesi gerekiyor. Bu güçlü bir Baykal ve CHP ile olamazdı. Tıpkı güçlü ve keskin bir TSK ile olamayacağı gibi. Baykal gitti, CHP bölünme arifesinde.
Soru şu, diğer kanatta hangi kadrolarla devam edilecek, Tayyip Bey tasfiye edilecek mi? Baykal’ı arayan Pensilvanya, “Bu bizim değil” diyerek Baykal’ın ima ettiği gibi Tayyip Beyi işaret ettiyse ortalık daha çok mu karışacak?
Bir diğer zayıf ihtimalde şu; bu gelişmeler öncelik almaya çalışan bir derin devlet yapılanması da olabilir.
Galiba siyaset yeniden yapılanacak. Kartlar tekrar dağıtılacak.

Bülent KUŞOĞLU 12.05.10 Tercüman
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Re: Deniz Baykal İstifa Etti!

İletigönderen Başkomutan » Çrş May 12, 2010 3:21

anımsatıcıya uymayacak ama...

Mesele, Baykal’ın meselesi değildir


Gazeteciyi izliyoruz televizyonda... Alkışlayasımız geliyor. Memleketi sattılar diye bağırıyor, milliyetçilikte MHP’yi solluyor, götür CHP’ye, Atatürkçülük dersi versin, o derece...

AB’ye meydan okuyor, ABD’ye tek başına direneceğini söylüyor, şehitlerden bahsedilirken mendille gözlerini siliyor, belki görmezsiniz diye kameraya zoom yaptırıyor, isim isim sayıyor, liboş bunlar diyor, dönek diyor, yerden yere vuruyor, sanırsın Kıbrıs’ı tek başına aldı, verirsem namerdim diyor. Öylesine cesur ki, 80 kiloluk vücudunun 74 kilosu yürek, gerisi 6 okka.

Bi sabah kalkıyoruz ki, a-aa...

Ne dediyse, tam tersini söylüyor.
Kara’ladığını ak’lıyor.

Bir başkası, işadamı... Bana ne birader demiyor, elini taşın altına koymuş, böyle gitmez diyor, bi bakıyorsun çarşıda nabız tutuyor, bi bakıyorsun elinde file, pazarda dolaşıyor, enflasyon yalanlarını ortaya çıkarıyor, rezilliklerini tek tek suratlarına vuruyor, ağır laflar sarf ediyor, öbür tırsak işadamlarına “Görün de utanın” diye örnek gösteriliyor, milleti savunuyor, işsizlerin hamisi, çalar saat gibi ahaliyi uyandırmaya çalışıyor, bildiğin kahraman.

Bi sabah uyanıyoruz ki...
Arkadaş tornistan.

Veya bürokrat, üniformalı olanından... Höt diyor, zöt diyor, oyarım demeye getiriyor, yüzünü ekşitiyor manşet, kaşını kaldırıyor sürmanşet, özü sözü bir, kodu mu canlı yayına oturtuluyor.

Bi sabah bakıyoruz ki...
Dut yemiş bülbüle dönüyor.

E kimse anlam veremiyor.

Halbuki, anlamı çok açık...

Mesele, Deniz Baykal’ın meselesi değildir... Silivri’ye gönderilemediği için evine gönderilen Baykal, bu “manevi suikast”la susturulursa, konuşacak kimse bulamazsınız bu memlekette.

YILMAZ ÖZDİL 12.05.2010 / Hürriyet





AB’nin Baykal ilgisi


Deniz Baykal’ın, üstelik Türk-AB Ortaklık Konseyi’nin yapıldığı bir sırada, CHP Genel Başkanlığı’ndan istifa etmesi AB çevrelerinde de büyük ilgi uyandırdı. Bunun böyle olmaması da mümkün değildi. Sonuçta Baykal ve CHP Avrupa’da Türkiye’nin AB perspektifi açısından “yapıcı” değil, “engelleyici” bir güç olarak görülüyorlar.
Bu algı CHP’nin, örneğin 301’inci madde konusunda takındığı tutum gibi nedenlerle, zamanla kemikleşti. CHP, AB’nin istediği parti kapatmalarla ilgili son anayasa değişikliği maddesinin düşmesinin de asıl nedeni olarak görülüyor. Şimdi merak edilen ise, Baykal’sız bir CHP’nin kendisini yenileyip kitle desteği alabilecek ve bu arada AB perspektifini ilerletecek bir parti olup olamayacağıdır.
Bize önceki gün bunu sorduklarında yabancı ajanslara verdiğimiz yanıt ise kendilerini şaşırttı. Zira CHP Genel Başkanlığı’ndan istifa etmesine rağmen, Baykal’ın siyaset arenasından çekildiğine inananlardan değiliz. İstifasını açıkladığı basın toplantısı da zaten bir “siyasi veda hutbesi” değil, “siyasi mücadeleye sonuna kadar devam” deklarasyonuydu.
Bunu anlayan partililer de anında Baykal’ın arkasında kenetlendiler. Şimdi gözler elbette ki CHP’nin kurultayında olacak. Ancak bu kurultaydan CHP’yi gençleştirip yenileyecek bir sonucun çıkması da zor görünüyor. Çünkü aday olsa da, olmasa da Baykal’ın ruhu kurultay salonunun her köşesinde hissedilecektir. Özetle, kendi adaylığını açıklamasa bile, Baykal genel başkan adaylarının kendi çevresinden olması için çalışacaktır.
Bu arada şunu da unutmamak lazım: Baykal ile CHP kurmaylarının şu anda kamuoyu nezdinde çok önemli bir siyasi görevleri var. O da “seks bandı komplosu” nedeniyle suçladıkları hükümetin gerçekten de bu işin arkasında olduğunu kanıtlamaktır. Başarılı olurlarsa bu AKP’yi ciddi şekilde sarsacaktır. Başarılı olamazlarsa CHP’nin imajı daha da zedelenecektir.
Biz CHP’nin baştan aşağı yenilenmesini ve AKP karşısında geniş kitlelerin oy verecekleri çağdaş bir sosyal demokrat partiye dönüşmesini temenni edenlerdeniz. Uzun yıllar siyasetin içinde olan Sayın Baykal’ın bu açıdan önemli rol oynayabileceği de aşikâr. Ancak bunun olacağına da inanmıyoruz. Zira dediğimiz gibi, Baykal bundan sonraki siyasi misyonunu açıkladı.
CHP’nin tüm enerjisini şimdi bu misyona harcayamamaktan, bu arada anayasa değişiklikleri için yapılacak referandumu da AKP için bir güvensizlik oyuna çevirmeye çalışmaktan başka bir seçeneği yok. Yani, “proaktif” değil “reaktif” konumunu sürdürecektir. Bu yaklaşım da CHP’nin Avrupalıların ve özellikle Sosyalist Enternasyonal’deki ortaklarının gözünde daha fazla puan kaybetmesine yol açacaktır.
Fakat bunun, bugüne kadar AB’den gelen ağır eleştirileri göğüslemiş olan CHP kurmayları için çok da önemli olduğunu sanmıyoruz. Onların asıl amacı şimdi Türkiye’nin AB perspektifine katkı yapmaktan ziyade, “Baykal CHP”sini yaşatmaya çalışmak olacaktır.
Bu arada, patlak veren bu skandal konusunda bir hususa değinmeden de edemeyeceğiz. Baykal’ın “komplo” dediği bu skandalda mağdur olan, ayrıca onuru en az kendi onuru kadar zedelenmiş bulunan bir bayan var. Baykal bu “komplonun” teknik olanaklardan yararlanılan bir “kurgu” içerdiğine inanıyorsa ve bu konuda delilleri varsa o zaman -centilmenliğin gereği olarak- yıllarca beraber çalıştığı o bayan için de bir iki destekleyici söz sarf etmesi gerekirdi.
Bu skandala neden olan bantta olduğu söylenen -ancak şahsen izlemediğimiz- görüntülere gelince, insanların özel hayatlarına bu şekilde müdahale edilmesi ve bunun da siyasi şantaj amacıyla kullanılması bir toplum açısından en büyük ayıplardan biri olsa gerek. Onun için bunu yapanlar mutlaka ortaya çıkarılmalı.
Banttaki görüntüler gerçek olsa bile, bu sadece doğrudan ilgili kişileri, eşlerini ve ailelerini ilgilendirir. Kamuya mal olmuş insanlar ise toplumları için yaptıkları veya yapamadıkları hizmetlerle değerlendirilirler, özel hayatlarıyla değil. Uygar olmanın gereği budur.

Semih İDİZ 12.05.10 Milliyet
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

ÖncekiSonraki

Şu dizine dön: Genel - Güncel Konular

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 3 konuk

x