Baykal Operasyonu’nun Arkasında IV. Henry Var
17-18 Nisan 2010 günleri Ankara’da toplanan İşçi Partisi 8. Genel Kurultayı’nda yeniden İşçi Partisi Genel Başkanlığı’na seçilen Doğu Perinçek, yeni görev döneminin ilk açıklamasını, Silivri L Tipi 4 Nolu Cezaevi’nden yaptı. Perinçek’in CHP Genel Başkanı Sayın Deniz Baykal’ı hedef alan tertibe ilişkin görüşleri aşağıdadır.
ÖZETLER
• Suikast talimatlarının şifresi klasiktir; tepedeki adamın ‘Falanca artık canımı sıkıyor” demesi yeter. Üç gün sonraki cenaze töreninde, Büyük Ortadoğu Projesi’nin Ağır Abisi çizgili takım elbisesi ve kara gözlükleriyle en öndedir. Çelengi de tabutun başındaki birinci çelenktir.
• CHP’nin hayalinde ABD’nin yeni seçeneği olmak var ama ABD karar vericileri, ‘2003 yılında Tezkere’ye karşı tavrından sonra artık CHP’ye güvenilmez’ değerlendirmesi yapıyorlar.
• Baykal operasyonu, Ergenekon, Poyraz, Kafes, Balyoz, Erzurum Ergenekon dizisinin devamıdır. 2001 yılında Tuncay Güney’e Mülakâtta, “Baykal’ı yönlendiren Veli Paşa zaten” diye söylettirilmiştir! (Mülâkat, s.97).
• Zamanlama faili ve amacını sergiliyor: Anayasa referandumuna direnecek güçler, Tayip Erdoğan ve Abdullah Gül’ü bırakmalı, Baykal’ı tartışmalı, birbiriyle kapışmalı, kargaşalık içine itilmelidir. Dürüst bir seçimin koşulları dinamitlenmeli, halk sersemleştirilmelidir.
• CHP yönetiminin, Mustafa Sarıgül’ü Baykal’a yönelik suikastın azmettiricisi diye suçlamaları, hem ayıptır; hem de oyuna gelmektir.
• CHP, Atatürk’ün İstiklâl Savaşı’nda “ateşle imtihan”dan geçen devrimci örgütlenme mirasından yoksundur. CHP, önümüzdeki hesaplaşma döneminde Cumhuriyet güçlerine önderlik edebilecek nitelikleri taşımıyor.
• Baykal operasyonunu Fethullahçı Gladyo diye anılan yeraltı örgütlenmesinin yürüttüğü açıktır. Baykal, AKP “Kendi Derin Devletini kuruyor” diyerek bu örgütlenmeye işaret etmişti.
• BOP Eşbaşkanlığı, önümüzdeki seçim sürecinde her türlü hile, tertip ve şiddete başvurmaya devam edecektir. Özgür bir seçim için, Tayip Erdoğan iktidarına son verilmesi ve Dürüst Seçim Hükümeti kurulması şarttır.
“FALANCA DÜK ARTIK FAZLA OLUYOR”
Shakespeare’in IV. Henry oyununda, Kral, ‘Falanca Dük de fazla oluyor’ gibi bir laf söyler. Artık gereği bellidir. IV. Henry’nin şovalyeleri, hemen atlarına atlar ve Falanca Dük’e ulaşarak gereğini yaparlar.
Siyasal suikastlerin şifresi budur. Siyasal tertiplerin de!
Tepedeki adam, “Gidin şu adamı öldürün” diye talimat vermez. Ya da “Elinizdeki kasetleri artık devreye sokun” diye bir emir vermez.
BÜYÜK ORTADOĞU PROJESİ’NİN AĞIR AĞBİSİ
ÇELENK YOLLUYOR
Mafya babaları da öyle yapmıyorlar mı? ‘Falanca artık canımı sıkıyor” demeleri yetiyor. Üç gün sonraki cenaze töreninde, Büyük Ortadoğu Projesi’nin Ağır Ağbisi çizgili takım elbisesi ve kara gözlükleriyle en öndedir. Çelengi de tabutun başındaki birinci çelenktir.
Bülent Arınç ise, hasadı kaldırmaya yönelik açıklamaları üstlenmiş. 10 Mayıs 2010 günü televizyonlara söyledikleri, AKP’nin esas amacını yansıtıyor.
İnönü’ye Hitler suçlaması, yeni bir dalganın habercisiydi. Baykal operasyonu için düğmeye basıldığı görülüyordu.
OKYANUS ÖTESİ RAPORLARIN
BAYKAL DEĞERLENDİRMESİ
Tayyip Erdoğan ve Abdullah Gül’ün Deniz Baykal’dan hoşnut olmadıkları biliniyor. Ama çok daha önemlisi, Okyanus Ötesi raporlardaki Deniz Baykal değerlendirmeleridir. En son F. Stephen Larrabee’nin yazdıkları dikkatimizi çekmişti. Sıradan bir kimse değil. ABD Dışişleri Bakanlığı’nın kilit adamlarından. Aydınlık iki sayı önce kapak yapmıştı: “Tayip Erdoğan’ı yönlendiren yedi Amerikalı”dan biri. Larrabee’nin ABD Hava Kuvvetleri için hazırladığı Rand Corperation Raporu’nu Mart ayında okudum. Rapor zaten taze: Şubat 2010 tarihli. İlgi duyanlara öneririm: Troubled Partnership/ US-Turkish Relations in an Era of Global Geopolitical Change.
O raporda, Baykal’ın ve hatta CHP’nin üzerinin çizildiği apaçık belli ediliyor. CHP’nin hayalinde ABD’nin yeni seçeneği olmak var ama ABD karar vericileri başka türlü düşünüyorlar. ‘CHP, Batı sisteminin partisiydi, ama 2003 yılında Tezkere’ye karşı tavırdan sonra artık güvenilmez’ değerlendirmesi yapıyorlar. ABD önde gelenlerinden ve AB’nin çeşitli ağızlarından bunu sık sık işitiyoruz.
TURUNCU DİZİ
Baykal operasyonu, Ergenekon, Poyraz, Kafes, Balyoz, Erzurum Ergenekon dizisinin devamıdır. Turuncu dizi diyelim, yakışır. Bu dizinin planlaması, 2000’in eşiğinde başlar. 2001 yılında Tuncay Güney’e verdirtilen “Mülakât”a ve MİT tarafından yapılan şemasına bakın, orada hedef alınanlar, hep tertiplerin hedefi olmuşlardır.
Ergenekon tertibi, ABD’nin İkinci Körfez Savaşı planına göre uygulandı. Önce 2002 yılında Genelkurmay Başkanı Org. Kıvrıkoğlu etkisiz hale getirildi ve DSP parçalanarak Ecevit hükümetine darbe yapıldı. BOP Eşbaşkanlığı kuruldu. Bu operasyonun bütün enlem ve boylamları Şemada bulunmaktadır. Baykal da, ABD’nin Körfez saldırısının olası karşıtları arasında görülmüş ve Şemaya dahil edilmiştir. Tuncay Güney’e Mülakâtta, “Baykal’ı yönlendiren Veli Paşa zaten” diye söyletilmiştir! (Mülâkat, s.97). Yine Tuncay Güney’e TRT ekranlarından neler söyletildiği biliniyor.
O Şemanın, “baştan aşağı uydurma ve gülünç” olduğu bizzat Şemayı hazırlatan MİT Müsteşarı Şenkal Atasagun tarafından açıklanmıştır. Ama o Şema, hâlâ yürürlüktedir. Kuşkusuz Baykal da o Şemaya niçin konduğunu şimdi daha iyi bilmektedir.
ZAMANLAMA FAİLLERİ ELE VERİYOR
Baykal operasyonunun zamanlaması, arkasındaki örgütlenmeyi ele veriyor:
- CHP Büyük Kurultaya gidiyor.
- Anayasa, referanduma gidiyor.
- Türkiye seçime gidiyor ve AKP sallantıda.
Anayasa referandumuna direnecek güçler, Tayip Erdoğan ve Tayip Gül’ü bırakmalı, Baykal’ı tartışmalı, birbiriyle kapışmalı, kargaşalık içine itilmelidir. Dürüst bir seçimin koşulları dinamitlenmeli, halk sersemleştirilmelidir. İşte Büyük Ortadoğu Projesi Eşbaşkanlığı’nın sırtına vurulan görev budur.
Şimdi görebiliyor musunuz, Hitler bıyığının altından tebessüm eden kimdir?
CHP, SARIGÜL AÇIKLAMASIYLA SENARYODA
KENDİSİNE VERİLEN ROLE GİRDİ
Baykal’ın ve CHP’nin “savaşa” hazır olmadığı görüldü. Newsweek, “Ordu Yenildi” diye başlık atıyordu (. Washington Post, aynı başlığı kendi üslubuyla yineledi. Arkasından Wall Street Journal, Türkiye’de Kansız İç Savaş Oluyor” diye yazdı.
CHP, bu “savaş” tahlillerine gözlerini kapamıştır; hatta ABD’nin AKP’den vazgeçtiği ve bu kez de CHP’nin elinden tutacağı hayalleri CHP çevrelerinde çok konuşulmakta ve yazılmaktadır.
CHP, “savaşa” hazır olmadığı için, Baykal operasyonunu şaşkınlıkla karşıladı. Gazeteciler, CHP’nin çaresizlik içinde olduğunu yazdılar. CHP’ye dost görünme taklidi yapanların, bu “çaresizliği” küçük düşürücü ifadelerle dillendirme gayretleri gözden kaçmadı.
CHP’nin “refleksi” bilinçsizdi; düşünülmemiş ve tartılmamıştı. O nedenle CHP yönetimi, ne yazık ki, Baykal operasyonunda kendisine verilen role girdi.
CHP SARSINTILARI GÖĞÜSLEYECEK
BİR ÖNDERLİK VE ÖRGÜTLENMEYE SAHİP DEĞİL
CHP merkez yöneticilerinin masanın arkasına dizilip, Mustafa Sarıgül’ü Baykal’a yönelik suikastın azmettiricisi diye suçlamaları, hem kocaman bir ayıptır; hem de oyuna gelmektir. Zaten Baykal operasyonunu kurgulayanlar, suikast ihbarlarıyla bakışların Sarıgül’e dönmesini de ayarlamışlar. CHP yönetimi o kurgunun içine düşmemeliydi.
İşçi Partisi’ne kırk yıldır yapılanları, sistemin CHP’si göğüsleyebilir miydi? Bırakalım kırk yılı, son iki yılda İşçi Partisi’ne yöneltilen saldırı karşısında acaba CHP ne olurdu?
Bugün CHP, tatlısu partisidir: Atatürk’ün İstiklâl Savaşı’nda “ateşle imtihan”dan geçen devrimci örgütlenme mirasından yoksundur. Büyük sarsıntıların yaşandığı krizlere dayanabilecek bir yönetime ve örgütlenmeye sahip değil. CHP, önümüzdeki hesaplaşma döneminde Cumhuriyet güçlerine önderlik edebilecek nitelikleri taşımıyor. Bunu öğrenebilmek için yeni tecrübeler gerekiyor mu?
BAYKAL OPERASYONUNDA
HOLDİNG BASININININ GÖREVİ
Holding basını, Fethullahçıdan Neoliberaline cümleten Baykal kasetlerinin reklâmını yaptı. Sözümona hepsi de özel hayata pek “saygılı” idi. Ama “haber değeri tartışılmaz” imiş. Aynı basının Türkiye için en hayatî haberlerde hiçbir değer bulmadığı da biliniyor. Eğer Abdullah Gül veya Tayip Erdoğan hakkında bir kaset olsaydı, hiçbiri vermezdi. Çünkü IV. Henry’nin böyle bir fermanı yok.
Basının Gladyo’dan kurgulanan rolü, ikinci gün daha açık olarak ortaya çıktı. Hepsi, Sarıgül’ün Baykal’a suikast tertiplediği iddiasını yine başlık üstüne oturtmuşlardı. Dahası, “Baykal kasetlerini internetten kaldırttığı” başlıklarıyla Tayip Erdoğan’ın faziletleri üzerine haber yarışının startı da verilmişti. Bu yarışta en öne fırlayan Hürriyet, Tayip Erdoğan’ın “MİT’e bul emri” verdiğini tepeden ilan ediyordu. Bu manşete Hürriyet’in başyazarı bile inanmıyor ve parmağıyla failleri gösteriyordu (9 Mayıs 2010).
Sarıgül’ü suçlayan suikast iddiasını bu kadar ciddiye alan basın, işini yapıyordu. Hepsi de bilmezler mi, Sarıgül Baykal’a suikast tertiplemez. Bilirler. Ama Gladyo’nun perdeleme mangası işini kim yapacak? Gazeteci olmayan gazeteciler, Baykal operasyonundaki görevlerini yaparken, BOP Eşbaşkanlığı da kim vurduya getirdiği hasmının katilini araştırmak gibi.
“FAİLİ MEÇHUL” DİZİSİNE BİR YENİSİ
Her faili meçhulde böyle olur.
Önce lanetleyiciler fırlar ortaya. “Alçaklık” başlıkları atılır.
Sonra “faili bulun” çığlıkları yükselir.
En çok bağrınlar, aslında o alçakların ve faillerin kapıkullarıdır.
Onlar da bilirler ki, halkın bir devrimle elkoymasına kadar fail falan bulunmayacaktır. Çünkü fail, başında tacı ve elindeki altın topuzlu asasıyla Gladyo’nun tahtında oturmaktadır.
Deniz Baykal operasyonunun da “faili meçhul” kalacağını şimdiden söyleyebiliriz. Deniz Baykal’ın kendisinin faili teşhis etmiş olması en büyük kazançtır.
İŞÇİ PARTİSİ’NİN DEVRİMCİ GÖREVİ:
“O MERKEZ”İ GÖSTERMEYE DEVAM
Her faili meçhul olayında, İşçi Partisi’nin failin yakasına yapışma görevi vardır. Nasıl Eşbaşkan, “Biz Büyük Büyük Ortadoğu Projesinde bir görevi yapıyoruz” der, İşçi Partisi’nin görevi de, 1971'den beri o merkezin yakasına yapışmaktır. Biz yine aynı devrimci görevi yapıyoruz:
OLGULAR MEYDANDA
1. Baykal operasyonu, Ergenekon, Poyraz, Kafes, Balyoz, Erzurum Ergenekon dizisinin devamıdır. ABD, Kuzey Irak’taki Kukla Devleti resmileştirme ve Türkiye’ye doğru genişletme planı gereği, Türkiye’de Ordu’nun, İşçi Partisi’nin, bütün millî güçlerin ve CHP’nin direncini kırmak için bu operasyonları sırayla yürütüyor.
2. ABD, bu planı ancak faşizme yönelerek ve Tayip Erdoğan-Abdullah Gül iktidarıyla sürdürebileceğini saptamıştır. Bu konuda gözükara gitmektedir ve devam edecektir. ABD’nin Tayip Erdoğan’ı “deliğe süpürerek” Büyük Ortadoğu Projesi mührünü CHP’ye vereceği söylentileri bile ABD tarafından üretilmektedir. Bu sayede hem BOP Eşbaşkanı’nın deliğe süpürülme korkusu depreştirilmekte, hem de mühür almak isteyenler denetlenmekte ve ABD emperyalizmine karşı mücadele zaafa uğratılmaktadır.
3. Baykal kasetlerini dolaşıma sokan ve kampanyayı yürüten, Fethullahçı Gladyo diye anılan yeraltı örgütlenmesidir. Baykal, AKP “Kendi Derin Devletini kuruyor” diyerek bu örgütlenmeye işaret etmişti. İşçi Partisi, bu örgütlenmenin merkezini, faaliyetini, geçmişini, geleceğini, ayrıntısına kadar ortaya koydu. Duruşmalarda bütün kanıtlarıyla anlatıldı; kitapları yazıldı.
Yavuz Donat, 2003 yılında, “Bu gizli merkezin Meclise yürüyüş mesafesine faaliyet gösterdiğini” yazdı. Sabah gazetesinin manşetten verdiği o tarihî haberde, kurulan gizli merkezin, “doğrudan başbakana bağlı olduğu, operasyonel görevlerinin bulunduğu, bütün iç güvenlik birimlerinin bu organizasyonun içinde çalıştıkları” belirtiliyordu. Merkezin aslında beş yıllık bir tecrübe birikimine sahip olduğu da vurgulanıyordu (Sabah, 11 Temmuz 2003). Beş yıl önce, yani 1998, Fethullahçı Gladyo’nun örgütlenmesini şekillendirdiği tarih!
Tayyip Erdoğan yönetiminin Ordu içinde istihbarat toplayan gizli bir örgütlenme girişimi de, akaryakıt kaçakçılığıyla ilgili telefon dinlemelerine takılarak mahkeme dosyalarında bulunuyor. Ergenekon Davası dosyasında bulunan mahkeme kararıyla kaydedilmiş, yasal kanıt değerindeki dinleme tutanaklarına geçmiş bir Bolu toplantısı var. 11 Nisan 2004 tarihinde yapılan O toplantıda “Recep Tayyip Erdoğan adına” katıldığı dinleme tutanaklarında yazılı Cüneyt Zapsu ve kardeşi, E. Korgeneral Altay Tokat ve ekibi ile buluşuyor. Bu toplantıda, “Recep Tayip Erdoğan adına” E. Korg. Altay Tokat’a “TSK’yı izleyecek bir gizli istihbarat örgütü kurması” öneriliyor ve “Kendisine Gizli Ödenek’ten üç beşyüz falan miktarda para tahsis” edileceği” vaat ediliyor. Hepsi yasal dinleme tutanaklarında. “300-500 milyon lira”, bütçede 2005 yılından sonra örtülü ödeneğe ayrılan artışla tam örtüşmektedir! Aynı dinleme tutanaklarında, E. Korg. Altay Tokat’ın Bolu toplantısından sonra bu önemli konuyu Recep Tayyip Erdoğan ve Abdullah Gül ile görüştüğü bilgisi de yer alıyor. Özel hayat meraklısı basınımız, yasal dinleme tutanaklarındaki bu gizli örgütlenme haberine niçin iltifat etmiyor? Recep Tayip Erdoğanların yasa dışı gizli örgütlenme girişimlerinin kanıtı olan bu yasal dinleme tutanaklarını basınımıza da bir kez daha vermeye hazırız.
Gizili örgütlenmeye ilişkin bulgular, Fethullahçı Gladyo merkezinde, 35 kişilik ABD’li personelin çalıştığı gerçeğine kadar uzanıyor. İçişleri Bakanı’na soruldu inkar edemedi. Zaten Gizli merkezin faaliyeti ortadadır: Ergenekon operasyonunun her aşamasında ortaya saçılan uydurma belgeler, ıslak imzalı kağıt parçaları, olmayan bombalar, 25 cm derinliğe gömülen yepyeni bombalar, Poyraz, Balyoz, Kafes planları, imal edilmiş özel hayat görüntüleri, artık göklere tırmanan yalanlar ve dolanlar; O tertip merkezinin faaliyetini bütün kanıtlarıyla ortaya seriyor. Faaliyetin kendisi somut kanıttır.
4. Baykal operasyonunun failleri iktidarın denetlediği örgütlenmelerde, Emniyet ve MİT içindeki F tipi örgütte aramak gerekir” diyenler doğru izi sürmektedirler.
5. Bu yaşananlar, Wall Street Journal’in deyişiyle “Kansız bir iç savaş” tır. ABD, Türkiye’yi ve Türk Ordusu’nu savaşmadan yenme stratejisini uygulamaktadır. Türkiye, savaşmadan yenilgiyi kabul edecek bir ülke değildir. ABD, kendi tercihine göre, savaşarak veya savaşmadan yenilecektir.
6. Türkiye tarihinde böyle bir ihbar ve korku ortamı Abdülhamit döneminde bile yaratılamamıştır. Seçmen iradesinin bu kadar baskı altına alındığı uygulamaların eşine dünyada bile az rastlanır. İktidar ve hapisane seçenekleri ile karşı karşıya bulunan BOP Eşbaşkanlığı, önümüzdeki seçim sürecinde her türlü hile ve tertip ve şiddete başvurmaya devam edecektir. Türkiye’de özgür bir seçim yapılabilmesi için, Tayyip Erdoğan iktidarına son verilmesi ve Dürüst Seçim hükümeti kurulması şarttır.
http://www.ip.org.tr/lib/pages/detay.as ... haber=2444