Ders: Atatürk Siperde Nasıl Dururdu / Sinan MEYDAN

Tarihçi - Yazar

Ders: Atatürk Siperde Nasıl Dururdu / Sinan MEYDAN

İletigönderen Oğuz Kağan » Pzt Haz 28, 2010 17:30

Ders: Atatürk Siperde Nasıl Dururdu

Başbakan Erdoğan, Kanada ziyareti öncesinde (25 Haziran 2010) Şemdinli’de mevzide çekilen ÇÖMELME fotoğrafının eleştirildiğinin hatırlatılması üzerine, “Bir ara dili olan konuşuyordu. Şimdi eline kalem alan yazıyor. Bunları yine kendi meslektaşlarından gerekli cevapları görüyorlar. 'Atatürk gibi ayakta durmak' falan, tarihi de bilmiyorlar. Aç biraz tarih oku! Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün siper arkasından nasıl durduğunun resimlerini gör! Sağ olsun bazı köşe yazarları köşelerine bu fotoğrafları koyarak yanıt verdi" diye konuştu.

Geçtiğimiz hafta Meclis Grup Konuşması’nda OHAL’i biz kaldırdık diye esip gürleyen Başbakan bugün de Atatürk’ün, tıpkı kendisi gibi siperde çömeldiğini ima etti. Ancak hem OHAL konusunda söyledikleri hem de Atatürk konusunda söyledikleri baştan sona yanlıştı. Çünkü OHAL’i AKP değil bir önceki koalisyon hükümeti kaldırmıştı... Atatürk ise siperde hiçbir zaman Başbakan Erdoğan gibi çömelerek oturmamıştı. OHAL konusunda “danışmanlarınca” yanıltılan Erdoğan, Atatürk konusunda ise yandaş medya tarafından yanıltıldı.

“Aç biraz tarih oku...” diyen Erdoğan’ın herkesten önce kendisinin tarih okuması gerekiyor.... “Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün siper arkasından nasıl durduğunun resimlerini gör!” diyerek kendini Atatürk’le kıyaslayan Başbakan Erdoğan’a Atatürk’ün siperde nasıl durduğunu anlatalım...

İNGİLİZLER ONA “EFSUNLU KEMAL” DERLERDİ

Mustafa Kemal, Çanakkale’de olağanüstü bir cesaret ve inançla mücadele etmiştir. Askerlerini imkânsız hücumlara kaldırmış, kendisi en ön saflarda yer almış, bizzat sıcak çatışmaya girmiştir. Ancak ölümün kol gezdiği Gelibolu sırtlarında, sanki “gizli bir güç” onu korumuş gibidir.

H.C. Armstrong, Atatürk’e “ağır hakaretler” içerdiği için bir dönemler yasaklanan “Bozkurt” adlı eserinde, Çanakkale Savaşlarını anlatırken uzun uzun Mustafa Kemal’in kahramanlığı üzerinde durmuş ve satır aralarında ölümün adeta ondan uzak durduğunu ifade etmiştir. İşte “Atatürk düşmanı” Amstrong’a bile şapka çıkarttıran Atatürk’ün Çanakkale’deki büyük cesareti ve bu cesaretin Amstrong’un yasaklı kitabına yansıması:

    “Bir keresinde yeni kazılmış bir siperin dışında oturuyordu. Bir İngiliz bataryası sipere ateş açtı. Toplar menzili buldukça, şarapneller gitgide daha yakına düşmeye başladı; vurulması matematiksel olarak kesindi. Kurmayları sipere girmesi için yalvarmaya başladılar.

    ‘Hayır’, dedi. Saklanmak adamlarım için kötü bir örnek olacaktır.’ İlgisiz ve soğukkanlı bir tavırla kurmaylarıyla konuşurken, bir sigara yakıp, gayet sakin onu içti. Bu arada aşağıda siperin güvenliği altında duran adamları, büyülenmiş gibi onu seyrediyorlardı. Düşman topları bir başka hedefe yöneldiler. patlayan şarapnellerin tozlarına bulanmış olsa da, Mustafa Kemal’e yine bir şey olmamıştı.”

    “Bir başka olay da, Gelibolu’ya dönerken bir İngiliz uçağı, bindiği otomobili baştan aşağı taradı. Bombalar arabanın önünde ve arkasında ki yolda patladı, bir tanesi de ön cama çarpıp şoförü öldürdü. Fakat Mustafa Kemal’e hiçbir şey olmadı.”

    “Zaman zaman eline bir tüfek alıp siperden dışarıya uzanıyor, Avustralya siperlerindeki belirli bir hedefe dikkatli ve telaşsız birkaç atış yapıyordu. Açık alanlarda adamlarına cesaret vermek için yavaş yavaş hareket ediyor, kısa menzilde bile, düşman avcıları onu vurmayı başaramıyorlardı.”
    “Kesinlikle ve tümüyle hiçbir kurşunun ona rastlamayacağına inanmıştı. Bu inanç, ona olağanüstü bir korkusuzluk aşılamaktaydı.”

    “Tekrar tekrar ateş altına girmekten geri durmuyordu. kendini hiç sakınmıyor; adamlarının karşı karşıya kaldığı tehlikeleri onlarla paylaşıyor, ama çevresindeki tüm adamlar öldüğü halde ona hiçbir şey olmuyordu.”

Ancak bir seferinde az kalsın ölüyordu!

“...Sabaha karşı 3.00’da Mustafa Kemal siperlerden çıktı, yürüyerek ilerledi. İngilizler ateş açtı. Bir kurşun saatini parçaladı; fakat kendisine gene bir şey olmadı. Yaralanmış olsaydı, hücum asla gerçekleşmeyecekti... Türklere zaferi kazandıran ve yarımada ile İstanbul’u kurtaran, eldeki bu bir avuç asker ile Mustafa Kemal’in olağanüstü kişiliği oldu.”


Çanakkale’de Mustafa Kemal’in yanında olanlar da Armstrong’u doğrularcasına Mustafa Kemal’in “korkusuzluğunu” ve “korunmuşluğunu” vurgulamaktadırlar.

KORKUSUZCA SAVAŞ HATTINA GİRERDİ

Cevat Abbas Gürer anılarında Mustafa Kemal’in korkusuzca ve fütursuzca ateş hattının içine kadar girip askerlerini idare ettiğini şöyle ifade etmektedir:

    “...Conkbayırı’na akşam karanlıkta ulaşan Mustafa Kemal Sekizinci Fırka Kumandanı Bay Ali Rıza’yı ve yorulmak bilmeyen fırka arkadaşlarını gayrete getirmiş, sabaha kadar uyku uyumadan ve istirahat edilmeden, en küçük rütbeden en büyük kumandana kadar hummalı bir faaliyet neticesinde cüz’ü tamlarımız yenden seher vaktine kadar hazırlanmıştı.

    Mustafa Kemal, tam bir gece olmayan zamana sığdırdığı bu baş döndürücü faaliyeti esnasında en ince en ufak ayrıntıyla ilgilenmiş, düşman siperlerine kadar bizzat yanaşmıştı. O kadar ki geceyi ekseriyetle, hasım avcı hatlarının yanı başında geçirmişti. Tarafların avcı hatları arasında yalnız 11 metrelik bir mesafe vardı.”

Yine Cevat Abbas’ın anılarından:

    “Kumandanımız evvelce oturmamı belirttiği ve işaret ettiği yerde, bir metre kadar akasında oturuyordum. Tepemizde dönüp dolaşan 11 teyyarenin ara sıra üzerimize bıraktığı bombaların gadrine uğramayaşımzın sebeplerini zihnen araştırmakla meşgulüm. Ölüm yağdıran bu hava kartallarının zulmünden kurtulmak için kumandanım hiçbir tedbir almaya lüzum görmüyordu.”

Cevat Abbas, Mustafa Kemal’in Çanakkale’deki cesaretini, çalışkanlığını ve kahramanlığını şöyle gözlemlemiştir:

    “Kumandanım, büyük dehası nispetinde ölçülemeyecek derecede fedakâr ve cesurdu. Ateş sahası dışındaki durumu ne ise, şiddetli ateşlerin ölüm yağdıran dehşetli sağanakları altında da onun vaziyeti aynı idi.

    Gözle sayılamayacak ve akılları durduracak kadar insanların kat kat birbiri üzerine yığıldığı ateş hatlarında, siperler üzerinde ekseriyetle onu görürdük. En katı yürekleri bile zaafa uğratan kanlı manzaraları veya taarruz ya da muvaffak olan yakın düşmanın ilerlemesini devamlı olarak görmemek için, kumandanım durduğu veya oturduğu yerde arkasını düşmana çevirirdi. Fakat sık sık değiştirdiği vaziyeti ile bu hareketini tamamiyle örter, etrafındakilere katiyen hissettirmezdi.

    Kurmay heyetinin ateş haricindeki mesaisini, lüzum gördükçe ön siperlerde, avcı hatlarında, mitralyöz yuvalarında, şiddetli ateş hattında da isterdi.”

Ali Canip Yöntem de anılarında, Cesaret Tepesi’nde Mustafa Kemal’in askerlerine kurşun yağmuru altında bando mızıka eşliğinde öğle yemeği yedirdiğini yazmaktadır:

    “Biz Çanakkale’ye gittiğimiz zaman henüz Anafartalar Muharebeleri olmamıştı. Mustafa Kemal yarbaydı. Fakat ilk kahramanlığını gösteriş, Seddülbahir’in kuzeyinde ve Anafartaların güneyinde İnglizler’e ilk zapartayı atmış ve onları Arıburnu’nda dar bir yere mıhlamıştı.

    Arıburnu’na geldik. Orayı gezerken birden bire İngilizlerin bir yaylım ateşi, yani bombardımanı ve aynı zamanda kulağımıza bir de mızıka sesi geldi.

    Esat Paşa’ya sordum: ‘Paşam bu ne? Mızıka başladı. İngilizlerde de yaylım ateş!’

    Cevap verdi: ‘Dikkat edin bütün mermiler, şu üst tarafımızdaki Cesaret Tepesi’ne yöneliktir. Her gün öğle zamanı oldu mu, oranın Tümen Komutanı Mustafa Kemal, askerlerine bando ile yemek yedirir. Ve İngilizleri kıyıda dar bir yere mıhladığı için mızıka sesini duyan gemileri, Mustafa Kemal’e ateşle cevap veriler. Yemek bitince bando kesilir. İngilizlerde sırf hiddetlerinden açtıkları ateşe son veriler.”

ÜRKMEYENLERE DAHA AZ ZARAR VERİR

Mustafa Kemal, 1913’te kaleme aldığı “Zabit ile Kumandan Arasında Hasbıhal” adlı eserinde, “Muharebede yağan kurşun yağmuru, o yağmurdan ürkmeyenlere, ürkenden daha az zarar verir” demiştir. İki yıl sonra da 1915’te Çanakkale’de bu düşünce doğrultusunda, İngilizlerin gemilerinden karaya yağdırılan ve insanın ruh halini allak bullak eden top mermilerinin gürültüsüne askerlerini alıştırmak için onlara bando mızıka eşliğinde yemek yedirmiştir.
(Sinan Meydan, Atatürk İle Allah Arasında, 2. bs, İnkılap Kitabevi, s.212-216)

İşte gerçekler… İşte tarih….

Yıl 1915: Siperlerin 8- 11 metre yakınlıkta olduğu Çanakkale Savaşı’nda askerlerine cesaret vermek için “ölümü hiçe sayarak” siperlerin önünde ayakta duran, veya askerleriyle birlikte kurşun yağmuru altında hücuma kalkan ya da askerlerine bando mızıka eşliğinde yemek yediren Mustafa Kemal Atatürk….

Yıl 2010: En üst güvenlik önlemleri altında, gazetecilerin ve televizyonların bulunduğu Şemdinli’de bir siperde ölümden fena halde korkarak siperlerin ardına çömelen Başbakan Erdoğan ve Genelkurmay Başkanı…

Tablo işte bu….

Resim
İşte Atatürk'ün siper fotoğrafı.... Çanakkale'de siperdeki durumuna bir örnek...

Resim

Atatürk'ün sağ üst köşedeki fotoğrafı öncelikle bir siper fotoğrafı değildir. O fotoda Atatürk Sakarya Savaşı öncesinde "bir dinlenme sırasında" hatları ve mevzileri kontrol ederken görüntülenmiştir.

Bu fotoyu kullanan yandaş medya siper kavramından da habersiz olduğunu gözler önüne sermiştir....Dahası bu medya Başbakan'ı fena halde yanıltmıştır... Siper nedir? Cephe hattı nedir? Önce birileri bu konularda Başbakan'a bir brifing vermelidir...


Sinan MEYDAN, 27 Haziran 2010
Namık KEMAL:
"Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,
Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini?"


Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK:
"Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,
Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini."



http://www.guncelmeydan.com/pano/tayyip-erdogan-a-gonderilen-cfr-muhtirasi-kuresel-ihale-t18169.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/abd-disisleri-abdullah-gul-u-biz-yetistirdik-t23656.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/dun-malta-surgunleri-vahdettin-bugun-ergenekon-tayyip-t18151.html

KAÇAMAYACAKSINIZ!
Kullanıcı küçük betizi
Oğuz Kağan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 12355
Kayıt: Sal Oca 27, 2009 23:04
Konum: Ya İstiklâl, Ya Ölüm!

Re: Ders: Atatürk Siperde Nasıl Dururdu / Sinan MEYDAN

İletigönderen Comte » Pzt Haz 28, 2010 18:35

Acikcasi son zamanlarda artan ve neredeyse her hafta rastladigim Atatürk - tayyip karsilastirma sacmaligi bunaltmaya basladi adeta. Tayyip kendisini ve politikasini özetler bicimde oturmusdur siperde. Sinan Meydan'a bu tartismalara son noktayi koyacak yazisi icin tesekkür ediyorum.
Resim
Kullanıcı küçük betizi
Comte
Dilmaç
Dilmaç
 
İletiler: 195
Kayıt: Prş Ara 10, 2009 17:21

Re: Ders: Atatürk Siperde Nasıl Dururdu / Sinan MEYDAN

İletigönderen maydonos » Pzt Haz 28, 2010 18:47

Aynen bu konuyu gecelim ve onemi de yok adamlar milli guvenligi tehdit eden "Kirmizi Kitabi" degistirdiler.

Sivil darbe tamamlandi.

Bizse halen iki kendini bilmezin cephede oylemi dursun boylemi dursun diye kafa patlatiyoruz.

Ben kisaca sunu soyleyim kemigi olmayan insanlarin nasil durduklarinin ne onemi var.

Surungenlerin durusu olmaz.

"Kirmizi Kitap" degistirildi ve bu kabul edilidi ise artik Turkiye Cumhuriyeti bitmis ve yeni donem baslamis demektir.

Ulusal Kanal acil olarak halki bilgilendirmelidir.

Bugunun en onemli konusu budur.
Resim


Ne MuTLu TüRkÜm DiYeNe
Kullanıcı küçük betizi
maydonos
Üye
Üye
 
İletiler: 1651
Kayıt: Çrş Haz 04, 2008 1:53

Re: Ders: Atatürk Siperde Nasıl Dururdu / Sinan MEYDAN

İletigönderen Türk-Kan » Pzt Haz 28, 2010 19:04

İyi hoş da, o halde "önemli" gördüğünüz başlıklarda yorum yapsanız arkadaşlar :)
Türk Genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir. Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Yönetim biçimini ve devrimleri benimsemiştir.

Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük bir kıpırtı ve bir davranış duydu mu, "Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır" demeyecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır.
Kullanıcı küçük betizi
Türk-Kan
Kuvva-i Milliye
 
İletiler: 6735
Kayıt: Pzt Şub 19, 2007 20:56

Re: Ders: Atatürk Siperde Nasıl Dururdu / Sinan MEYDAN

İletigönderen Deli Haydar » Pzt Haz 28, 2010 19:35

Baksanıza karanlıktan korkan kaypak "Mustafa", ne kadar da yürekli imiş.
Zülfü Hocamız "Veda"sında, kendisini kurşun yağmuru altında deli danalar gibi ne de güzel koşturmuştu da gururumuz okşanmıştı gerçekten!

Bölgenin sözüm ona eş-önderliğine soyunan hünkarımız ile ordularının komutanı daha kendi sınırları içinde iken çömeldiler-çöktüler ya da kısaca çömdüler. Yetmedi! Yaşamının büyük bölümünü, insanlığın namusunu koruyabilmek için nefret ettiği savaş meydanlarında harcayan bir Gazi Mareşal'in sarsılmaz duruşunu ağızlarına sakız ettiler... Kendilerini "ak"layabilmek için!

Yetmedi! Hünkarımızın ordularının komutanı bir de tuttu, "üç-beş taşeron çapulcunun Gediktepe saldırısı" ile tarihin dönüm noktalarından olan "Çanakkale Destanı"nı bir tuttu. Ne diyelim:

Gazi Kemal...
Çanakkale şehitleri...
Gediktepe şehitleri...

Affedin bizi.
Feragat-ı nefs.
İstihkar-ı hayat.
Kullanıcı küçük betizi
Deli Haydar
Meydan Delisi
Meydan Delisi
 
İletiler: 714
Kayıt: Çrş Eki 14, 2009 11:21

Re: Ders: Atatürk Siperde Nasıl Dururdu / Sinan MEYDAN

İletigönderen Comte » Pzt Haz 28, 2010 22:22

Türk-Kan yazdı:İyi hoş da, o halde "önemli" gördüğünüz başlıklarda yorum yapsanız arkadaşlar :)


Yönetici üyeleri daha fazla mesaj yazmaya nasil tesvik eder, ders 1. :mrgreen:
Resim
Kullanıcı küçük betizi
Comte
Dilmaç
Dilmaç
 
İletiler: 195
Kayıt: Prş Ara 10, 2009 17:21

Re: Ders: Atatürk Siperde Nasıl Dururdu / Sinan MEYDAN

İletigönderen Kuvayi Milliyeci » Sal Haz 29, 2010 2:16

çömelmek, TDK sözlüğünde, dizlerini bükerek topukları üzerinde oturmak demektir. Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere, çömelmek eylemi için, topuklar üzerine oturmak gerekir. Oysa ki Başbakanın çömelmek olarak anılan bu pozisyonu TDK sözlüğüne göre nizami değildir. Ve başbakan fotoğrafta da görüleceği üzere topukları üzerine oturmamıştır. Bu pozisyonun asıl adı çömmektir. Ve yine çömmek TDK Sözlüğünde çökmek olarak tanımlanır. Dolayısile başbakanın fiilen çömmüş olması aslında politik açından da PKK karşısındaki pozisyonunu göstemeye yöneliktir.

Şöyle ki, Başbakan buradaki çömme eyleminden önce PKK militanlarını davul zurnayla karşılaması ve yapacağım dediği Kürt açılımı sebebiyle politik olarak çömmüştür/çökmüştür. Siperdeki çömme faaliyeti ise politik olan bu çömüşün/çöküşün beden diliyle ifadesinden ibarettir. Zannediyorum sayın başbakan beden dili ile konuşmayı ABD ziyaretlerinde öğrendi ve bunu da Türkiye'de göstermek istedi. Tebrik ediyorum kendisi gerçekten çok başarılı bir beden dili kullanıyor.
Biz cahil dediğimiz zaman, mektepte okumamış olanları kastetmiyoruz. Kastettiğimiz ilim, hakikati bilmektir. Yoksa okumuş olanlardan en büyük cahiller çıktığı gibi, hiç okumak bilmeyenlerden de hakikati gören gerçek alimler çıkabilir. Mustafa Kemal Atatürk
Kullanıcı küçük betizi
Kuvayi Milliyeci
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 200
Kayıt: Pzt Haz 21, 2010 2:20


Şu dizine dön: Sinan MEYDAN

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 4 konuk

x