Devekuşu Meclis'i Olur Mu?
Ülkemizde, bugün tartışılan Anayasa ile teminat altına alınmış ''can güvenliği'' artık yoktur, devleti yöneten siyaset insanımızın malını ve canını koruyamamaktadır...
İşte Başkent’te patlayan bomba, işte giden üç canımız ve 34 yaralı… İşte kaçırılan öğretmenlerimiz… İşte kaçırılan devlet memurları ve askerlerimiz, işte şehitlerimiz…
Yine mevcut Anayasa ile teminat alına alınmış olan ve yasalarla korunan “devlet güç ve otoritesi”, ülkemizin Doğu’sunda PKK adında bir şebeke tarafından zaafa uğratılmış ve bu şebeke "devlet içinde devlet" olmuştur… Devleti yöneten siyaset devlet otoritesini dahi sağlayamamaktadır… İşte Diyarbakır, işte Yüce Meclis dışında kurulan bir sözde meclis, işte bağımsız yargıyı yok sayan halk mahkemeleri… İşte KCK adında bölgesel alternatif devlet yapıları…
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin yine Anayasa ile teminat altına alınmış olan “ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü”, yine adı PKK olan bir şebeke tarafından tehdit edilmektedir. Buna karşın devletimizi yöneten siyaset yani Hükümet, bu tehdidi dahi yok etmekten acizdir… İşte Irak’tan gelen teröristler, işte “devletin halka açılan kapısı” olan karakollara baskınlar… Jandarma karakollarına saldırılar, polise saldırılar…
Ülkemizde yargı bağımsızlığı kalmamış, siyasetin kontrol ve denetimi altına girmiştir. Ülkemizde üniversiteler özerk yapılarını kaybetmiş, siyasetin yönetimine geçmiştir. Ülkemizde sendikalar artık özgür değildir, konuşan sendika başkanları içeri alınmaktadır. Sosyal adalet yoktur, insanlarımız bir lokma ekmeğe muhtaç hale getirilmiş ve borçlandırılmıştır. Daha saymakla bitmez sorunlarımız…
Hal bu iken, zaten mevcut anayasa ile teminat altına alınmış olan hak ve özgürlükler işletilmezken, mevcut sorunlar çözülmezken, şimdi ortaya çıkıp da “YEPYENİ BİR ANAYASA” demenin anlamı nedir? Referandumda “EVET” dedik de ne oldu; anayasayı değiştirdiler, yargıyı kontrol altına aldılar, sorunlar daha da büyüdü, hepsi bu… Şimdi ise “Bir Kilo Balı bir kilo uyuşturucuya dönüştüren” bir yargı ile karşı karşıya kaldık, hak gitti, adalet gitti, hepsi bu!
Şimdi açınız televizyonları, hem iktidar hem muhalefet yeni anayasa ya da anayasada yapılması gerekli değişiklikleri tartışıyor, göreceksiniz… Her gün bir yenisi eklenen “asker tutuklamalarını” saymazsanız, her gün verdiğimiz “şehitleri ve kaçırılan öğretmenlerimizi” saymazsanız, “patlayan bombaları” , “ciğeri yanan Başbakan’ı”, “üzülen Bülent Arınç’ı” saymazsanız, “bu vatan borsadan satın alınmadı” diyen İçişleri Bakanı’nı saymazsanız, geriye kalan “yepyeni bir anayasa” konusundan başka bir şey değildir…
Anayasa ne için yapılır? Temel hak ve özgürleri güvence altına almak için… Ama ülkemizde insanımıza yaşam hakkı bile tanınmadığı bir ortamda ne anayasası tartışır bunlar!
Anayasa ne için yapılır? Cumhuriyet devletinin güç ve otoritesini yasalarla pekiştirmek için… Doğu’da devlet gücü var ama devlet otoritesi yok, PKK almış başını gidiyor, PKK devlet içinde devlet oluyor, neyi tartışıyorsunuz siz!
Anayasa ne için yapılır? Cumhuriyet devletinin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü yasalarla korumak için… Ne bölünmez bütünlüğü, ülkemiz ve milletimiz ayrışıyor, ayrıştırılıyor, PKK tehdit ediyor, nerdeyse iç çatışma eşiğine geldi ülkemiz, ne anayasası tartışıyorsunuz siz!
Anayasalar yargı bağımsızlığı sağlamak için, yürütmenin saltanat kurmasını engellemek için yapılır ama bakın şu halimize; “AKP Saltanatı ile hak ve hukukumuzu kaybettik”, “PKK saldırılarıyla da şehit olup gidiyoruz”, yazık…
Bugün anayasa yapmak için toplanan vekillere sesleniyorum!
Devlet olan bir devletin ilk görevi “vatandaşının mal ve can güvenliğini” sağlamaktır, önce bu güvenliği sağlayın sonra anayasayı konuşun!
Halkımızın egemenliğinin teslim edildiği Yüce Meclis’e sesleniyorum!
Önce “ülkemizin her karışında devlet otoritesini tesisi edin” ve bu otoriteyi sahiplenmek isteyen PKK’yı yok edin, sonra konuşursunuz anayasayı!
Devletimizi yöneten ey siyaset!
Önce “bölünmez bütünlüğümüzü ve üniter devlet yapımıza tehdit olan unsurları ortadan kaldırın”, sonra tartışın anayasayı!
Deve kuşlarını hepimiz biliriz, görmemiş olsak da, ne anlama geldiğini hepimiz iyi biliriz. “Algılayamadığı bir sorunla karşılaşan deve kuşları hemen başını kuma gömer” ve “sanır ki bu sorunlar yok olur”, böyle düşünür ve rahatlar.
Televizyonlardaki anayasa tartışmalarını izledikçe, hem bu tartışmayı yapanlar ve hem de bu tartışamaya zemin hazırlayanları, konuşanları gördükçe, aklıma devekuşları geliyor başını kuma gömen…
CAN GÜVENLİĞİ OLMAYAN BİR ÜLKEDE ANAYASA KONUŞMAK, DEVEKUŞU OLMAKTIR!
Eğer ki yanılıyor isek, bunlar bilerek bu ortamı hazırlıyorlarsa durum daha da vahim demektir… O zaman bunlar zaten olmayan devlet otoritesini, zaten olmayan can güvenliğini, zaten tehdit altında olan bölünmez bütünlüğümüzü kasten zaafa uğratıyorlar demektir…
Ve zaafa uğratılmış bu zayıf devlet yapısını da “sözde bir yeni anayasa ile teminat altına almak” istiyorlar demektir ki, bu da, “sömürgecilere karşı kazanılan bir savaş sonrası” kurulmuş Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne ihanettir…
Erdal SARIZEYBEK, 1 Ekim 2011
erdalsarizeybek@gmail.com