Devlet Başa, kuzgun Leşe!
Genetiği değiştirilmiş zehirli organizmalarla yeşertilmeye çalışılan"Kürt Baharı"nın işaret fişeği Oslo görüşmeleridir.
Üstelik bu görüşmeler "Bu ne muhabbet"ten de öte, "Fasl-ı muhabbet"in ta kendisidir. Üstelik bu görüşmelerde bir de itiraf mevcuttur. "Büyük şehirlere bomba yığınağı yaptığınızı biliyoruz." denmektedir.
Ancak "Fasl-ı muhabbet"in öncesinde, üst makamlarda ve hatta Okyanus ötesinde oturan orkestra şefleri tarafından kurgulanmış ince saz ekibi, İmralı'da bir hane saz peşrevinden sonra, kan rengi kalemlerle sahneye konulacak şeytan operasının librettosu, eşbaşkanlar tarafından notaya dönüştürülmüştür. Şeytan operasının adı da "Türkiye'de İç Savaş"dır.
Her ne kadar bu librettonun baş yazarları küresel patronlarsa da, notaların portreye yerleştirilmesindeki en büyük çaba, CFR'nin talimatlarını yaşama geçirmeyi görev kabul eden eşbaşkanlara ve onun iktidarına aittir. 864 rakımlı tepe ise "Çok güzel şeyler olacak" söylemiyle orkestra şefliğine soyunmuştur.
Eşbaşkanların küresel çetelerin ellerine tutuşturduğu kalemlerle portreye yerleştirilen notaları, işbirlikçilerin davulları önce Oslo'da daha sonra ise Habur'da bu günlerin haberciliğini yapmışlardır.
Dışarıda yazılan senaryolar Türkiye'de eksiksiz uygulanmıştır.
Habur, iktidarın utanç madalyasıdır. Hakan Fidan'ın Oslo'da verdiği sözler gerçeğe dönüştürülmüş ve Cumhuriyet Hukuku, PKK'lı eşkıyalar için değiştirilmiştir.
***
Artık Türkiye'de sinsi işgalin örtüsü kaldırılmış ve hayasızca bir akın başlamıştır. CIA ve MOSSAD ajanları Türk vatanını yol geçen hanına çevirmiştir. Bir koalisyon hükümeti Türkiye'yi yönetmektedir.
Koalisyonun eşbaşkanı " Fasl-ı muhabbet" çerçevesinde Leyla Zana ile görüşmüş ve yapılan tüm uygulamalarla ne yazık ki PKK cesaretlendirilmiştir. Bunun yanı sıra CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun yerel seçimler öncesi Hakkari mitinginde "Yerel Yönetimler Özerklik Şartı'nı aynen kabul edeceğiz." sözü, yaraya basılan tuzdan farksızdır.
İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin, "pilot bölge" ilan edilen Hakkari'de linç edilmekten kaçarak kurtulmuştur. Bu iktidar için bir züldür.
Bunun yanı sıra Şemdinli'de PKK'lılara yapılan operasyonların sona erdiğinin açıklanmasının hemen sonrasında BDP-PK kucaklaşması ise Cumhuriyet savcılarının sessiz kalmaması gereken bir ihanet örneğidir.
Ayrıca hükümetin son derece başarılı(!) Suriye politikası, Esad'ın bir hamlesi ile tamamen çökmüş, Suriye sınırı PYD'Nin hakimiyetine geçmiş durumdadır. İktidar varlığını kabul ettiği ve hatta yeniden inşa ettiği Irak Kürt Bölgesi'nin yanı sıra, Suriye'de bir başka taşeron Kürt bölgesinin kurulmasına ön ayak olmuştur.
***
Gaziantep'de toprağa düşen dokuz can hiç şüphesiz "Fasl-ı muhabbet"in sonucudur. Gaziantep'te patlatılan bomba Afet Güneş'in "yığınaklarını bildiği" patlayıcılardan olabilir mi?
Aslında hiç sıkılmadan Türk milletini itidale davet edenlerin, PKK ile müzakere masasına oturduklarını unutup cenaze namazlarına katılmaları da trajik komik bir davranıştır.
Antep elbette sadece teröre değil, bu muhterem zevata (!) da gereken cevabı vermiştir.
***
Gaziantep'teki bomba Türk milletinin sabrını deneyen bir olay olmamalıdır. Küresel çetelerin planı ve rüyası Türkiye'de bir iç savaş ve ardından BM ve/veya NATO müdahalesidir. Millet olarak bu tuzağa düşmememiz gerekmektedir.
"Kürt baharı" yaratmak isteyenler,e Türk milletinin sağ duyusu cevap vermelidir. Bu tepkisiz kalmak değildir elbette...Tarih küresel çetelerin Türk'ün bağımsızlığı uğruna verdiği savaşta nasıl diz çöktüğünün ibret vesikasıdır.
Artık senin partin, benim partim devri bitmiştir. Son yurdumuz Anadolu'yu, onurumuz Cumhuriyet'i savunmanın zamanıdır. Bu nedenle kadın, erkek, genç, ihtiyar aramızdaki tüm ayrılıkları öteleyerek bir araya gelmeli ve tek bir şey için, Türk yurdunun milleti ile bölünmez bütünlüğü ve tam bağımsız Türkiye için birleşik cepheyi inşa etmeliyiz.
Türk milleti ne savaşarak ne de savaşmadan esareti kabul etmez. Önder de, Atatürk te biziz.
O zaman "Devlet başa, kuzgun leşe"
Figen ÖZEN, 23 Ağustos 2012