Devlet gemiye, halk da suya benzer. Gemiyi taşıyan sudur; ama gemiyi deviren de sudur. - Konfüçyüs

Devlet gemiye, halk da suya benzer. Gemiyi taşıyan sudur; ama gemiyi deviren de sudur. - Konfüçyüs

İletigönderen İlteriş Kağan » Sal Haz 29, 2021 2:01

Konfüçyüs, bir bilgin, bir devlet adamı bir reformcu olduğu kadar büyük bir öğretmendi. O kendine özgü metotları ile öğretimi popülarize eden ve öğretmenliği bir meslek halin getiren ilk kişidir. Konfüçyüs’dan öncede Çin’de öğretim vardı. Ancak öğretimin ne şekilde olduğuna dair bugün kesin bir bilgiye sahip değiliz. Hükümdarın çocuklarının özel öğretmenleri vardı. Devlet memurları da kendi büyükleri tarafından o dönemdeki metotlara göre yetiştiriliyordu. Konfüçyüs ise tamamen başka şekilde çalışmış ve her sınıftan gelen fakir, zengin öğrencileri kabul etmiş ve onları pratik bir şekilde yetiştirmiştir. Konfüçyüs’un metotları bireyseldi, her öğrenci için ayrı konular seçiyor, dersler ise resmi bir nitelik taşımıyordu. Öğrencilerin düşünme özgürlüğü veriyor ve onlara karşı çok yumuşak davranıyordu.

Konfüçyüs öğretiminde özellikle “Li”ye çok önem vermişti. Bu terim uygun davranışlar, terbiye gerekleri, toplum kuralları ve dini törenleri içine almaktaydı. Konfüçyüs, Çin aristokrasisinin gelenekçi sanatı olan “Li”yi daha ziyade karakteri işleyen bir kural olarak ele almış, onu kendi anlayışına göre geliştirmiş ve eğitim için bunun çok önemli olduğu üzerinde durmuştur. Ona göre “Li” sadece dini törenleri yerine getirmek değildi. Devlet işlerinde görev alacak, mütevazi kökenden gelen kişilere nezaket kurallarını öğretmek gerekirdi. İşte bu Li” idi. Fakat bu yaldızdan ibaret olan bu Li”nin tehlikelerini düşünmüş olan filozof, “Li”nin karakteri işleyen, hareketleri yöneten bir araç olduğunu da açıklamıştır. Ona göre;

Nezaket,” Li” ile kaynaşamazsa, adı jest olur.

Cesaret, “Li” ile uyuşamazsa, ihtilalcı ruh doğar.

Samimiyet; “Li” ile bağdaşamazsa, küstahlık meydana gelir. Nihayet; erdemi olmayan bir kimsenin “Li” ile işi yoktur. Böylece; “Li” uygar bir insanı duygularını kontrol edemeyen kaba bir insanla kolayca ayırt edilmektedir.

Kendi döneminde iyi bir yönetimin mevcut olmaması ve halkın acı çekmesi Konfüçyüs’u fazlası ile rahatsız etmiş olması ona ideal bir hükümetin hasretini çektirmiştir. Lun-yü’de de görüldüğü gibi, iyi bir hükümet, halka iyi gıda, yeter derecede silah sağlayan, halkın güvenini kazanan bir hükümettir. Halkın güvenini kazanmayan hükümet, ayakta duramaz. O, korku ile yönetilen devleti değil, hükümet ile halkı arasında karşılıklı bir anlaşma bulunan ortak bir yönetimi savunmuştur. Bu noktada modern demokrasi teorileri ile hemfikir olduğu görülüyor. Lun-yü’de de görüldüğü gibi; O, ölçü olarak sıradan insanları, yani halkı ele alıyor ve onların yetiştirilmesini, onların mutluluk ve refaha kavuşturulmasını istiyordu.

Konfüçyüs’un Çin’deki diğer derebeyliklerine yaptığı geziler tam 13 yıl sürmüştür. Bu geziler onun için her yönden çok faydalı olmuştur. Elde ettiği bilgi ve tecrübeler onu, herkesin hayran kaldığı bir kişi “taçsız kral” safhasına yükseltmiştir. Gerçek ise kendisi bu dünyadan mutsuz olarak ayrıldı, fakat kendisinin uygulayamadığı ilkelerini, ondan sonra gelenler, onun izinden yürüyerek gerçekleştirmeye çalışmışlardır. Konfüçyüs, yaptığı geziler esnasında bir çok el yazıları toplamıştır. Bu arada da Shıh-ching’i (şiir kitabı) yeniden düzenlemiştir. Konfüçyüs, ne bir eser yazmış ne de yayınlamıştır. Bir çok kitap okumuş ve bunları el kitabı olduğunu kabul edebiliriz. Okuduklarını kendi fikirleri ile birleştirerek ortaya koymuştur. Bilgiyi sadece bilgi için edinmemiş, bunu ahlak ve devlet konularıyla ilgili çalışmalarında ve öğretiminde odak noktası yapmıştır. Bununla, acı içinde olan dünyayı mutluluk ve refaha kavuşturmak için bir yol bulmaya çalışmıştır.

Konfüçyüs, M.Ö. 479’da ölmüştür. Mezarı Ch’iufu’dadır. Öğrencileri mezarı başında 3 yıl yas tutmuşlardır.

Konfüçyüs, bir insan olarak nasıl bir varlıktı? Lun-yü’de ondan şöyle bahsedilir; “Hoş sohbet, neşeli, onurlu, başkalarına saygı gösterilmesini isteyen bir insandı. Çok konuşanlara güven duymazdı. Eleştirilerinde çok sakindi Bilmediği bir şeye bilirim demezdi, mütevazi idi ve kendisine çok güvenirdi. Kendisini büyük göstermek için başkalarını asla küçümsemezdi. Gençlere çok değer verirdi. Müzik ve eğlenceden hoşlanırdı. Kendisi de flüt çalar, uygun her çeşit eğlenceye taraftardı. ‘eğlence, sadece arzulanan bir şey değil, hayatta gerekli olan bir şeydir’ derdi.”

Görülüyor ki, milyonlarca insanı arkasından sürükleme gücüne erişmiş olan Konfüçyüs, doğa üstü bir varlık değil, sözlerinin realitesi günümüze kadar ulaşmış, erdemli ve bilgi seven bir insandı.

Nizamettin Biber
Aklı Başında Bir Toplum Her 5 Yılda bir Meclisi Ve Yönetimi yenileyen Toplumlardır.
Bir hamalın yükü geçicidir; fakat sahtekâr bir politikacının yükü kalıcıdır çünkü onun dolandırıcılıklarının muazzam yükünü her daim akılsız toplumlar taşımaktadır.
Üçkâğıtçı politikacılar tarafından sürekli olarak kandırılan, tekrar tekrar aldatılan bir millet için hangi sıfat kullanılabilir? Şaşkın? Çok hafif! Ahmak? Yeterli değil! Beyinsiz? Evet, işte tam da sıfat budur! Aptal kalabalıklar, sahtekâr politikacıların en büyük servetidir!
Kullanıcı küçük betizi
İlteriş Kağan
Üye
Üye
 
İletiler: 2100
Kayıt: Cmt Şub 08, 2020 18:53

Şu dizine dön: Dünya Tarihi

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

cron

x