DEVLET, ULUS, KÜRESELLEŞME (VIII)

DEVLET, ULUS, KÜRESELLEŞME (VIII)

İletigönderen Habip Hamza Erdem » Sal Haz 28, 2016 21:50

DEVLET, ULUS, KÜRESELLEŞME (VIII)
Hem Ulusal Hem Uluslararası Olur mu ?
Uluslararası Şirketlerin önce ‘çokuluslu’ ve giderek ‘uluslarüstü’ şirketlere dönüştüğü XXI.nci yüzyılda, bu ‘şirket’lerin ‘ulusallığı’ndan geriye ne kaldı diye sorulabilir.
Onların ‘ulus’un ‘kültürel varlıkları’na yönelik yatırım ve çabalarına bakılarak, hâlâ ‘ulusal’ niteliklerinden sözetmeyenler yok değildir. Okulllar yaptırıp müzeler açmaları alkışlanmaktadır.
Oysa, bu tür çabalara izin verilmesi, özde, ‘Kamusal hukuk’ta ‘Özel hukuk’ lehine gedikler açılması demektir.
Kaldı ki, uluslararası düzlemde, ülkelere dayatılan ‘özelleştirme ideolojisi’ de yine bu gelişmenin bir sonucu olmuş; ‘ulusal sınırların kaldırılması’ talebi bu ‘şirket’lerce dayatılmıştır.
Kurulacak ‘özel üniversiteler’ ve oralarda dağıtılan ‘titr’ ve ‘ünvan’lar hep bu ‘ideoloji’nin yaygınlaştırılması için olmuştur.
Orada kalsa iyi.
197I yılından buyana yapılan ‘Davos toplantıları’, bu çabaların ‘uluslararası boyut’unun göstermesi bakımından incelemeye değer.
Davos ve benzeri toplantılarda, dünyanın en zenginleri ile ‘ülke’lerin zenginleri, emperyalist ‘Devlet’lerin yöneticileriyle gelişmekte olan ‘Devlet-Ulus’ların yöneticileri biraraya gelmekte; dünya genelinde uygulanacak ekonomik, politik, toplumsal, küresel ve kültürel ‘politikalar’ belirlenmektedir.
Ve oralarda, örnek vermek gerekirse, Kemal Derviş’ler ve Mehmet Şimşek’ler gibi ‘parlak’ insanların ülke yönetiminde görev almaları için destekler oluşturulmaktadır.
Bu tür ‘parlak’ insanlar sadece azgelişmiş ya da gelişmekte olan ülkelerin ‘yönetim’i için değil, ama gelişmiş ya da ‘emperyalist’ ülkelerin ‘yönetim’i için de seçilmektedirler.
IMF’nin yönetimine Dominique Strauss-Khan ya da Christine Lagarde’ın getirilmesi ile Arnaud Montebourg’un Fransa ‘Ekonomi Bakanlığı’na getirilmesi benzer gelişmelere örnek olarak verilebilir (1).
Öyle ki, İtalyan düşünür Antonio Gramsci (1891-1937)’nin ulusal düzlemde kavramlaştırdığı ‘egemen blok’ kavramı, günümüzde ‘uluslararası’ ve hatta ‘uluslarüstü egemen blok’ biçimini almış bulunmaktadır.
Bu koşullarda, bu ‘yöneticiler’den, gerçekten ‘ulusal’ nitelikte bir ‘ekonomi’ ve ‘politika’ uygulanmasını beklemek, eğer kendi kendini aldatmak değilse, doğrudan ‘abesle iştigal’dir.
Bu büyük şirketlerin hiç değilse ‘vergi rekortmeni’ olanlarının, kamusal gelirlere yaptıkları ‘katkı’ların ise ‘devede kulak’ kaldığı söylenebilir (2).
Küreselleşme’nin kökenleri
Küreselleşme olgusunun tarihine bakılacak olursa, kapitalizmin ticaret aşamasındaki ‘ticarî küreselleşme’ döneminde; Adam Smith’in (1723-1790) dediği üzere; “Bir tüccar aynı zamanda bir dünya yurttaşıdır, çünkü gerçekte hiçbir ülkeyi kendi ülkesi olarak benimsemez”.
Şimdi Adam Smith herşeyi söylemiş, artık söylenecek bir şey kalmadı da denilebilir. Değil mi ama?...
Yine de, kapitalizmin sanayileşme dönemiyle birlikte ‘üretimin küreselleşmesi’ni görüyoruz. Ki Adam Smith’in bunu görme olanağı olmamıştı.
Daha sonra ‘finansal küreseleşme’ aşaması geliyor ki, Rudolf Hilferding (1877-1904) ve Lenine (1870-1924) -ve arkadaşları- bu konuyu ‘emperyalizm’ terimiyle açıklamaya çalıştılar.
Ancak günümüzde, ‘uluslarası ekonomi politik’ açısından bakıldığında, ‘toplumsal sınıflar’ın yeni ‘uluslararası egemen blok’ tarafından yönetim ve denetim altına alındığını görüyoruz.
İşte bu nedenle, uluorta ‘emperyalizm’ çözümlemeleri ve yine ‘uluorta ulusalcılık’ ve hatta ulusalcılığın bir karikatürü olan ‘uluorta milliyetçilik’ tartışmaları yerine, ‘somut durumun somut çözümlemesi’ni sağlam ‘kuramsal’ bir temel üzerinde yapmak gerekmektedir.
Bu yazı dizisi, bu yolda kimi ‘jalon’ları koyabilirse amacına ulaşmış olacaktır.
(Sürecek)
Habip Hamza Erdem
(1) Arnaud Montebourg (2012-2014) ya da daha önce (2005) Dominique de Villepin’in ‘ekonomik yurtseverlik’ söylemleriyle, Fransa’nın ‘stratejik sektörler’de ‘ulusal’ kalacağına ilişkin sözlerine karşın, Fransa’nın enerji üretim ve dağıtımında çok önemli bir yeri olan Alsthom firması Amerika’nın General Electric firması tarafından satın alınmıştır. Şimdilerde ise Emmanuel Macron’un Hollande’a karşı kimi ‘çıkışları’ ilgiyle izlenmektedir.
O arada, Arnaud Montebourg’un bugün (28 Haziran 2016-basın) yaptığı “Avrupa Birliği halklara karşı kurulmuştur” açıklamasına katılmamak olanaksız. Ne var ki, denildiği bu yeni ‘politik sınıf’ın sözlerine ne denli güvenileceği de ortadadır.
Tam da bu nedenle, politikacıların ‘ağzının içine’ bakan gazetecilere de acımadan edemiyor insan...
(2) Dominique Plihon, “Les Multinationales ont-elles une nationalité? Le patriotisme économique au début du XXIème siècle”, RIS, pp: 101-109
Kullanıcı küçük betizi
Habip Hamza Erdem
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 1664
Kayıt: Cum Haz 26, 2009 20:01

Şu dizine dön: Habip Hamza ERDEM

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 1 konuk

cron

x