DEVLET-ULUS’LARIN HAK VE ÖDEVLERİ (II)
Devlet, Ulus, Devlet-Ulus
Devlet-Uluslar’ın ‘hak ve ödevleri’ gibi, kuramsal bir yazıya başlamıştım. Bu bölümde de ‘egemenlik’ vb kavramlar üzerinde duracaktım.
O arada, her zaman olduğu gibi, işlediğim konuda kimi yazılara da bakarım.
Keşke bakmaz olaydım.
Ben Türkiye’de, ‘Devlet-Ulus’la ‘Ulusal Devlet’in birbirlerine karıştırıldığını sanıyordum; meğer bu konularda kalem oynatanlar tümden ‘zır cahil’lermiş.
Zır Cahillerin Babası Baskın Oran
Profesör Baskın Oran’ı, yanılmıyorsam ‘doktora tezi’ de ‘Devlet-Ulus’ olan bir ‘akademisyen olarak, gençliğinden bilirim.
Ancak ‘Sevr Paranoya’sı gibi bir paranoya taktığı için okumayı bırakmıştım.
Ancak ‘Yeni yetme’ çoğu ‘akademisyen’ ya da benim Dr (yani Davulcu Ramazan’ın kısaltılmışı olarak Dr dediğim türden akademisyenler)’in yazılarında, Baskın Oran’a bolca gönderme yapıldığını gördüm.
İster istemez, Baskın Oran’ın son yazılarına da bakmak gereği duydum.
Ne var ki, okuduklarım karşısında, acaba ‘Dr Akademsiyenler’ mi yanlış anlıyorlar yoksa Dr Baskın Oran mı ‘iyi anlatamıyor diye sormadan edemedim.
Dr Baskın Oran diyor ki; « “Şu adamıza özerklik verelim şu bölgemize şu hakları getirelim, şu sınır bölgemizde istenilen dil konuşulabilsin, şu bölgemizde ayrı Meclis, ayrı Yürütme bulunsun”. Bunların yarısını demiş olsaydım “Milletin bölünmez bütünlüğünü bozmak”tan tutun, “halka kin ve nefret yaymak’tan geçerek “Örgüt propagandası ve üyeliği”ne kadar her bir şeyden mahkemeye verirlerdi de, hayatımın geri kalanını içeride geçirirdim. İşin asıl acayip tarafı işte burasıdır. Veya, eğer günlerdir yazdıklarımla tam anlatamadıysam, Ulus-devlet aynen budur.” »
Yani Dr Baskın Oran’ın ‘Ulus-Devlet’i tam da buymuş...
Okuyucu yine anlamamış olabilir.
Şöyle;
Dr Baskın Oran, Radikal gazetesinde “Kürt Sorununda Anlatılan Fransa Masalları” başlıklı bir ‘yazı dizisi kaleme almış (6-11 Eylül 2009) ve kendince bir ‘Fransa Masalı’ anlatmış.
İşte, diyor, burada anlatılanlar ‘Fransa’ değil de ‘Türkiye’ olsaydı, beni “mahkemeye verirlerdi de, hayatımın geri kalanını içeride geçirirdim. .. Ve eğer günlerdir yazdıklarımla tam anlatamadıysam, Ulus-devlet aynen budur.”
Keşke, diyorum ben de, Dr Baskın Oran ‘içeride’ değil de ‘dışarıda’ olsaydı ama, orada yazdığı gibi ‘yalan-yanlış şeyler’ yazmasaydı. Ki, ne yazın dünyasında izi ola ve ne de yetişmekte olan ‘akademisyenler’i yanlış yola sürüklemeyeydi.
Yalan ve yanlışın bini bir para
Hiç kimsenin birbaşına ‘yanlış yol’ gibi bir sapatamaya gidemeyeceğini bilirim; bilirim ama, ‘yanlış bilgi’ ile ‘doğru yol’a yönelimeyeceğini de bilirim.
“Türkiye’deki sağırlar diyaloğu artık kulak zarı parçalayacak hale geldi, diyor Dr Baskın Oran, bunun bir sebebi ideolojikse, diğeri de ortalıkta uçuşan terimleri bilmeden kullanmak. Nadir insanlar işin farkında, yazıp soruyor, netlik istiyor. Bu yazıyı onun için yazdım.” (17 Mart 2013)
Özde, yukarıda sözünü ettiğimiz yazı dizindeki görüşlerini biraz da ‘rafiné’, ‘kristalize’ ve ya da ‘formüle’ ederek ve böylece, bu konuda tüm yaşamı boyunca edindiği bilgilerini belli bir ‘ideolojik yaklaşım’ ve ‘siyasal tutum’a ‘kanalize’ etmiş oluyor.
Bilimsel yaklaşımdan uzaklaşıyor da denilebilir.
Özde, “ortalıkta uçuşan terimleri bilmeden kullanmak”tan uzaklaşmak şöyle dursun; ‘sağırla diyaloğu’na yeni bir ‘katkı’ sunuyor.
Burada, bu konudaki üç-beş ‘terim’ ve ‘kavram’ın tek tek ayrıntısana da gireceğiz ama öncelikle, Dr Baskın Oran’ın ‘geçmiş ve günümüz Fransa’sı hakkında söylediklerinin ‘temelsiz’ olduğununun altını çizelim.
Fransa hakkında ‘ne’ yazmışsa ‘tersi doğrudur’ desem abartı olmaz..
Milliyetçilik, Ulusalcılık, Devlet-Ulus’, ‘Ulus-Devlet’/ ‘Ulusal Devlet’
“1990’lardan sonra duyulan “ulusalcılık” terimini, Dr Baskın Oran şu sade formüllle ‘formüle’ ediyor: “Milliyetçilik eksi İslam = Ulusalcılık”. Yalnız, çok dikkat: Eksi İslam demek, eksi din demek değil. Çünkü bizde ulusalcılar da dincidir, çünkü (çağdışı bir emperyalizm mugalatası üzerinden) gayrimüslim düşmanıdır.” [(lar) takısını eklemeyi unutmuş olmalı).]
Formülün ‘nezâket’ ve ‘zerâfet’ini görüyor musunuz?
‘Akıldan uzaklığı’ dahil..
Dr Baskın Oran’ın dili ‘Devlet-Ulus’ demeye varmıyor çünkü henüz anlamamış. O da, modaya uyup ‘Ulusal Devlet’ diyor.
Fransa’yı ve ‘Fransız Devrimi’ni de anlamadığı için; “Ulusal devlet” (national state), egemenliğin ulustan/milletten kaynaklandığını söyleyen devlet türüdür. Egemenliğinin Tanrı’dan kaynaklandığını söyleyen Kral’ı düşüren Avrupa burjuvazisi tarafından ortaya atılmıştır ve 1789’a tarihlenir.” diyor.
Bu paragrafın doğru yazılışı şöyledir: ‘Ulusal Devlet’ Avrupa Burjuvazisinin değil ‘Aydınlanma felsefesi’nin bir ürünüdür ama 1789 Devrimi’nde, Robespierre ve Marat gibi ‘devrimciler’in direnmelerine karşın, ‘Ulusal-Devlet’ kurulamamış ve ancak Burjuvazinin egemen olduğu bir ‘Devlet-Ulus’ olarak kalmıştır.
Ve o gün bugündür kimi ‘göreli değişimler’ geçirse de, henüz ‘Ulusal Devlet’e evrilememiştir.
Çünkü ‘Ulusal Devlet’ bir ‘ideal devlet’ tipidir ve oraya varıncaya değin Dr Baskın Oran dahil ‘böyyük bilim adamalrımız’ bu kavram kargaşası içinde yüzmeye devam edeceklerdir.
Güya bir başka terim olan, ‘Ulus-Devlet’e gelince; « “Ulus-devlet” (nation-state), diye yazıyor Dr Baskın Oran, 19. yüzyılın ikinci yarısına tarihlenir. 1789’dan itibaren ulusal devleti kurmuş Avrupa burjuvazisi, artık komşu ulusal burjuvazilerin emperyalist rekabeti karşısında kalmıştır. Mücadele için, bütün halkın bilakaydüşart desteğini hükümetin arkasına alacak biçimde “kılçıksız” bir ulus yaratmak lazımdır. »
«Yani, tanım isterseniz, diye devam ediyor; “Ulus-devlet, kurmak istediği ulusun tek kimlikli olduğunu iddia eden ve bunu sağlamak için de asimilasyon ve/veya etno-dinsel temizlik yapan devlet türüdür.” »
Ve böylece Dr Baskın Oran, bilimsel bir çözümleme yapmak yerine ‘ideolojik’ olarak varmak istediği yere varmış oluyor: “Kimlik”, “asimilasyon”, “etnik temizlik”, “dinsel temizlik” vb “postmodern” gevezelik terimlerine..
Bu ‘gevezelik’leri, sözde akademisyenler ile ‘başı bağlı’ politikacılar ve onların ayakçıları olan ‘medya mensupları’ yapabilirler. Ve hakkını vererek yapmaktalar..
Ancak ‘bilim’ de yapılabilmeli, değil mi ama?
“Düşünce de üretilebilmeli”..
Biz de, kendi köşemizden, yeni düşünce üretemezsek de, ‘yanlış bilgi’lerle mücadele ederek, bu ve benzeri alanlarda bir ‘katkı’ yapabilir miyiz diye çabalamaktayız.
(Sürecek, çünkü burada bırakılmaz)
Habip Hamza Erdem