DEVLET ÜSTÜNE (3)
Genelgeçer bir ‘Devlet Kuramı’ henüz yok.
Akademik bir ‘güdü’yle olmasa bile, güncel yașamda ‘Devlet’ anlayıșı (notion) üzerine ‘derin’ gözlem ve çözümlemelerin yararı ise ortadadır.
Eğer ‘bilim’, güncel yașamı anlamak, kușkusuz kesinlikle algılamakla yetinmemek ve açıklamaya yaramıyorsa, yapılmasa da olur.
Ve ‘kuram’, bilime açılan pencerenin ta kendisidir.
O nedenle, dünyaya bacadan bakmak yerine, kuramsal pencereden bakmak ve çevremizde olup-biteni anlamaya çalıșmak gerekmektedir. Onun için de, șu ‘Devlet’ denilen ve ‘ne’ olduğunu bir türlü çözemediğimiz kavramı ne denli sorgulasak azdır.
Bölük-pörçük ‘bilgi’ kırıntılarını, tarihsel ve toplumsal veriler ıșığında, yeniden kurgulamak için baștan bașlanabilir. Robenson Krüzoe’ye değin gidilmese de Denis Diderot’nun Ansiklopedi’sine bakılabilir. Diderot, Avrupa’da Rusya, Almanya ve Türkiye gibi üç ‘imparatorluk’, oniki ‘krallık’, bir ‘papalık’, bir ‘Arșidüklük’, bir büyük ‘Düklük’, dört ‘Cumhuriyet’ ve dört ‘Yarı-Cumhuriyet’ saymaktadır.
Bugün ise Birleșmiș Milletler (doğru söyleniși Birleșmiș Devletler olmalı) tarafından tam 197 ‘Devlet-Ulus’ tanınmıș bulunmaktadır.
Devlet-Ulus ve Devletsiz Halklar
Tartıșılmasına gerek olamayan bir ‘öncül’ümüz varsa, bu, Devleti olmayan halkların var olması gibi halkı olmayan ‘devlet’lerin de olabileceğidir.
Gerçekten, 921 kișilik (ulus?) Vatikan Devleti bir yana, okyanusun ortasında, bizim sıradan bir ‘köy’ümüz büyüklüğündeki ‘Devlet’lerin devletine ‘Devlet’, halkına da ‘Ulus’ diyebilir miyiz?
21 km² toprak ve 9 600 kișilik nüfusuyla 26 km² toprak ve 12 000 kișilik nüfusuyla
Nauru Cumhuriyeti Tuvalu Anayasal Monarșisi
Birleșmiș Devletler sıralamasına göre, Kıbrıs adası, ancak Rumlarla birlikte bir milyon sınırını așarak 157.nci sırayı olușturmakta ve Kıbrıs Adası’ndan sonra gelen 40 ‘Devlet’in nufusu 1 milyon kișinin altında yeralmaktadır :
Örneğin, Lihteștayn ve Monaco 37 000, Andora 76 000, Șeysel 92 000, Kuzey Kıbrıs 257 000, İzlanda 322 000, Malta 447 000, Lüksembourg 563 000, Karadağ 650 000, Cibuti 810 000 kișidir.
Buradan bir ‘mantıksal çıkarım’da bulunulabilir : nüfus büyüklüğü, bir yöre halkının ne ‘Devlet’ ve ne de ‘Ulus’ olușturması için ne ‘yeterli’ ve ne de ‘gerekli’ koșulu değildir.
Ancak, coğrafî ve siyasî koșullar sonucu, jeostrateji de denilebilir, kimi ‘Devlet’lerin varlığından sözedilebilmektedir.
İște salt bu somut gerçeklik bile her Devleti, Ulus Devlet diye tanımlamanın yersizlik șöyle dursun ‘mantıksızlık’ını açıklamaya yeter.
Devlet var Devletçik var
Șu Amerika Birleșik Devletlerini olușturan ‘Devlet’ler de birer ‘Devlet’ midir diye sorulabilir.
Federe-Federal türü yorumlara girmeden söylenilebilecek olan, Çek dilinde ‘bölge’, Amerikan İngilizcesinde ‘Devlet’ ( örneğin Alaska), Kanada İngilizcesinde ‘yöre’ (örneğin Kebek) ya da Japonca ‘il- Vilayet’ anlamında kullanılan ‘Statoid’ sözcüğüyle karșılanan ‘Devletçik-Devletimsi’lerin olduğudur.
Uydu (planet) sözcüğünden türetilen ‘uydu benzeri’ (planetoid) sözcüğü gibi, ‘Statoid’ sözcüğü de ‘Devlet’ (State) sözcüğünden türetilmiș olup, salt bir ‘biçim benzerliği’ne gönderme yapmaktadır.
Yani, elimizdeki verilerle onun bir uydu (planet) olup olmadığını henüz bilmememize karșın, kimi benzer yönlerine bakarak ona uydumsu (planétoïd) denilmektedir.
Demek ki, devletimsi (statoid)ler hakkında, deyim yerindeyse, henüz elimizdeki teleskopik bilgilerle akıl yürütmek așamasında bulunmaktayız.
Yukarıda kimi ‘Devlet’lerin topu topu 3 km eninde 8 km boyunda olan bir alana sahip olduklarını, yani bir insanın normal adımla bir tek günde dolașabileceği bir alana hükmettiklerini söyledik. Oysa bir kurt bile onun on katı büyüklüğundeki bir alanı, kendi yașam alanı olarak denetim altında tutabilmektedir.
Yine Birleșmiș Devlet’ler tarafından ‘tanınan’ 40 ‘Devlet’in 1 milyon kișiden az nüfusa sahip olduğunu söylemiștik. Oysa Rusya Federasyonuna bağlı Yakutistan (Sacha) da 1 milyondan az nufusa sahiptir ama Türkiye’nin tam dört katı büyüklüğündeki bir toprağa sahiptir.
Sonuç olarak ‘Devlet’ hakkında akılyürütmek için ya bașka ‘ayırdedici özellikler’ keșfedilecek ya da bu kavramın daha fazla sulandırmasının önüne geçilecektir.
Sözgelimi, Irak-Șam İslam Devleti türü saçmalıklara da ancak gülünüp geçilebilecektir.
Sözde-Devletler
Katar, Kuveyt, Birleșik Arap Emirlikleri, Cibuti türü ‘Sözde-Devlet’lerin yanısıra, bir Libya ve hele Suudi Arabistan gibi ‘Devlet’lerin de birer ‘Sözde-Devlet’ oldukları söylenebilir.
Kurulușundan itibaren ‘Devlet’e ilișkin herhangi bir ‘kural’, ‘kurum’ ya da ‘kuruluș’a sahip olmayan Suudî Arabistan Krallığı, salt gelenekleriyle değil ama ‘ișleyiș mekanizma’ları bakımından da bir ‘feodal prenslik’ olmanın ötesine geçememiștir.
Bugün bile bir ‘bütçe’si olmayan ve uluslararası ilișilerini de ‘kișisel’ düzeyde yürüten Suudi Arabistan’ı ‘Devlet’ ve hele ‘Devlet-Ulus’ diye tanımlamak olsa olsa ‘Devlet’ terimini anlașılmaz kılmaya yardımcı olmaya yarar.
Oppenheimer’ın Devlet’in olușumuna giden altı așamadan ilk beșini (Talan, Himaye, Salma, İșgal ve Tekel) tamamlayan Suudî Arabistan, Max Weber’in tanımladığı üzere ‘meșru fiziksel șiddet’ tekelini ele geçirmekle yetinmiș, bir adım ötesi olan ‘Devlet’ așamasına geçememiștir.
Kușkusuz tarihsel bağlarımız olmasının yanısıra, geostratejik satranç oyuncumuz olduğu için Suudî Arabistan üzerinde duruyoruz. Oysa Mısır’dan Güney Afrika’ya değin onlarca ‘Devlet’in benzer durumda oldukları kolaylıkla ileri sürülebilir.
Devlet’ten Ulus’a
Bir insan grubunun kendi aralarında bir ‘ortak akıl’ geliștirerek ‘Devlet’ kurmuș olduklarını tarih yazmıyor. Bugünden sonra olabilir mi bilinmez ama, tarih boyunca ‘Ulus’u kuran ‘Devlet’ olmuștur ve tersi hiç olmamıștır.
Tarihin yazdığı, kendi ‘meșruiyet’ini ‘fiziksel güç’le dayatan bir ‘Devlet’ olmadan herhangi bir halk topluluğunun ‘ulus’ așamasına ulașmadığıdır.
Öyle ki bu ‘Devlet’, Papalık hariç, denetimi altında tutabildiği halk kesimlerinin ne dil ve ne de dinleriyle ilgilenmiștir.
Yani ‘Sezar’ın hakkı Sezar’a verildiği sürece, ‘Sezar’ın dili de dini de ‘kendisine’, halkın ‘dini ile dili’ de kendisine kalmıștır.
Sezar’ın Sonu
‘Tarih’in sonu’ üzerine iler sürülen ‘tez’ler, artık Sezar’lar (Devlet-Ulus) yerine bir tek Sezar’ın olması gerektiği savındadırlar.
Tasarlanan ve pazarlanan, 921 Kișilik ‘Papa Devleti’ gibi, toprağı da insanı da olmayan bir ‘Gizli El’in dünayayı ‘Tekel’ den yönetmesidir.
Böylece artık ‘Devlet’e de ‘Ulus’a da gerek kalmayacaktır.
Oysa ‘Ulus’ olmak, dini özgürleștirip ‘bireylerin kalbine’, dili de zorunlulaștırıp ‘bireylerin beynine’ yerleștirmekten geçmektedir.
Ne var ki bu da ancak ‘Devlet’ zoruyla gerçekleștirilebilecek bir ‘iș’tir.
Eger yakın tarihimizde ‘eksik kaldığı düșünülen bir iș’ var da ‘tamamlanmak’ durumunda ise, o ‘iș’ iște bu ‘iș’tir.
Kușkusuz ‘Ulus’un dönüp ‘kendi’ devletine sahip çıkacağı güne değin ‘Devletin zoru’ kaçınılmazdır. (ki yığınla insanın gelișigüzel kullandıkları ‘Ulusal Devlet’ten ancak o zaman sözedilebilecektir).
‘Yerli Sezar’ın ‘Güçlü Devleti’ ile Prens Salman’ın ‘Devleti’ arasında ise tam üçyüzaltmıș derecelik bir fark kalmıștır.
Oysa bu iki devletin ‘kuruluș’ dönemlerindeki fark yüzseksen derece kadardı.
Habip Hamza Erdem