DEVLET ve DEMOKRASİ
Geçenlerde İlker Bașbuğ ‘devlet’ten șikayetçi oldu idi.
‘Sat anasını böyle devletin’ demedi kușkusuz; kendileri kibar ve entellektüel askerlerimizdendir.
‘Çıt kırıldım’ da denilebilir.
Hapishanede bitirmek zorunda olduğu ’20. Yüzyılın en büyük lideri: Mustafa Kemal’ adlı kitabını okumak isterdim.
Mustafa Kemal’i nasıl ‘anlayamadığı’nı görmek için.
Ben Genel Kurmay eski Bașkanı Orgeneral İlker Bașbuğ’un Mustafa Kemal’i anlamıș olabileceğini sanmıyorum.
Kitabını okuduktan sonra, anlamadığını kanıtlayacağımı da buradan ilan ediyorum.
Buradan Fransa’ya geçiyor ve Fransa’daki cumhurbașkanlığı seçimlerine geliyorum.
Küçük bir ‘ayrıntı’yı dillendirmek için.
Ve ‘öz’ün nasıl ‘ayrıntı’ içinde saklı olabileceğini göstermek için.
Geçen ay, yani 14 Mayıs Salı günü yeni seçilen Cumhurbașkanı François Hollande Nicolas Sarkozy’den görevi devraldı.
Geçici seçim sonuçlarının açıklanmasından bir hafta sonra idi.
Yeni Bașkan Hollande Cumhurbașkanlığı konutuna gelirken Cumhuriyet Muhafızları bandoyla karșıladılar ve 21 pare top atıldı.
Sonra tören salonuna geçti ve eski bakan ve bașbakanlar ile üst düzey davetlilerin huzurunda Anayasa Mahkemesi Bașkanı tarafından kesin seçim sonuçlarına göre Cumhurbașkanı seçilmiș olduğu ilan edildi.
Aynı salonda Genel Kurmay Bașkanı tarafından ‘mazbatası’ verildi ve boynuna ‘Șeref Madalyası’ takıldı.
Demek ki neymiș?
‘Batı demokrasileri’nde Genel Kurmay Bașkanları ‘oratalıkta görülmez’, ‘açıklama yapmaz’, ‘görüș bildirmez’ mildirmezlermiș ama, Devlet Bașkanları görev değișikliğinde onlara ‘mazbata’larını verebilirlermiș.
Devlet bașkanlarının ‘makam’larına ilk gelișlerinde ‘ev sahibi’ olarak onları karșılarlarmıș.
Falan..
Demek ki ‘devlet’ denilen ‘șey’ Ordu’suz hiçbir șeymiș.
Yeniden Türkiye’ye dönülecek olursa; yarından itibaren Cumhurbașkanımız ‘kardeșim Abdullah’tır denildi mi denilmedi mi?
İyi de birader, bu kardeșin soyadı seninkine uymuyor; ‘öz mü üvey mi’ diye sorulacak oldu idi.
Tamı tamına ‘Özde mi sözde mi?’ biçiminde sorulmuștu sanıyorum.
Sen misin soran diye Dolmalıkbiber, pardon Dolmabahçe’lik yapıldı idi değil mi?
Salt bu ‘ayrıntı’ bile Devlet’in ‘ayağının kaydırılmakta olduğunu göstermekte idi.
Sonraki Genel Kurmay Bașkanı Orgeneral İlker Bașbuğ zaman zaman konușmadı değil.
O her konuștuğunda ‘Cart Hazretleri’ diye yazdım.
Bana çok kızıldı; ‘Asker düșmanlığım’dan bile sözedilmiș olabilir.
Oysa ben ‘askerin ayağının kaydırılmakta olduğunu’ anlatmaya çalıșıyordum.
Askerin ayağı ‘devleti ayağı’dır demek istemem.
Ama özünde ‘devletin ayağı’ kaydırılmakta idi.
Bugün hem askerin hem de devletin ayağı kaydırılmıș bulunmaktadır.
Baykal’lı ve Kılıçdaroğullu CHP’nin bașbakanı açık açık ‘ben devlet içinde devlet istemem’ diyebiliyorsa; artık kendisi ‘devlet’ olmuș demektir.
‘Devlet benim’ denilebilen bir ülkede ise ‘demokrasi’den sözedebilmek ‘eșyanın doğasına aykırı’dır.
Habip Hamza ERDEM, 16 Haziran 2012