DEVLET ve KALINKAFALILAR
ABD Dışişleri Bakanı ile İbrahim Kalın’ın ‘Reis’i görüşmüşler.
Yanlarında bir de Mevlüt Çavuş varmış.
Bu üçü, oturup bir güzel, Türkiye ve Bölgenin ‘yazgı’sı üzerine kimi ‘gizli antlaşmalar’ yapmış olabilirler.
Çünkü bunların ‘fıtrat’ında var bu tür ‘gizli antlaşmalar’ yapmak.
II. Abdülhamit de Rus Çarı ile böyle anlaşmıştı.
Oysa devletlerarası ‘antlaşmalar’ın, tanım gereği, yapılışlarının bir ‘teknik’i vardır.
Belli ‘uluslararası hukuk’ kuralları vardır.
Kaldı ki, Selçuklu dahil, II. Abdülhamit hariç Osmanlı dahil, Türkiye Cumhuriyeti ‘Devlet’i gelenek ve görenekleri içinde, bu tür ‘anlaşma’ların kesinlikle yeri yoktur.
Herhangi bir ‘Devlet’ kavramı içinde de yeri yoktur.
Ancak ve sadece Irak-Şam İslam Devleti (IŞİD) ve bezerî Arap Şeyhliklerinde yapılabilmektedirler.
Yani bunlar ‘Antlaşma’ değil ama ‘anlaşma’ olarak adlandırılmaktadırlar.
O nedenle, Dostum Silvio (Berlusconi), arkadaşım Putin, canım Barak (Obama), ciğerim Donald (Trump), kardeşim Beşar (Esad) falan deyip, ardından sahtekâr Obama, hain Esed filan diye devam edebilmektedir.
Daha acı olanı ise, ‘Devlet’lerin geleneğinde, ‘Dün dündür bugün bugün’ ya da ‘olgular değişmiştir’ türü ‘eblehlikler’in dillendirilebilir olmasıdır.
‘Sürekli dostluk yoktur, ülke çıkarı vardır’ türü gevezelikler yapılabilmektedir.
Böyle olunca da, koca koca ülkelerin, yığın yığın halkların yazgıları bu tür ‘zırzopluklar’a kalıyor olmaktadır.
O nedenle Afrin-mafin, Membiç-Mümbiç gibi ‘dalavere’ler yapılabilmekte ; şunun şurasında bir iki yıl önce Azez-Mare hattında YPG ile işbirliği yapılabilmekte, Süleyman Şah Türbesi PKK’nın desteğiyle ‘kaçırılabilmek’tedir.
Değil mi ki, bu ‘Kalın Kafa’, daha nasıl olsun, ‘Devletin Başı’ orada ise, ‘Devlet’ de oradadır diyor.
Eee ben bunlara ‘Devlet’i nasıl anlatayım bilemiyorum.
Herşeyden önce bu Kalın Kafa, ‘Devlet’in ‘neresi’dir diye sorulmalıdır ?
‘Reis’in sözcü’ymüş.
Cumhurbaşkanlığı ‘Genel Sekreteri’ bile değil.
Ki, Cumhurbaşkanlığı da kalmış değil.
Bir ‘parti’nin genel başkanı ve o parti de Türkiye Cumhuriyeti Anayasa Mahkemesi’nce ‘irticanın odağı’ olarak ‘mahkûm’ edilmiş bir parti..
Ve seçilmeyen bir ‘zat’ olarak İbrahim Kalınkafa, yani zatisungur olarak, seçilmişleri nasıl eleştirebilir diye sorulabilir.
Denilecek ki, seçilenler de bir ‘şey’ değiller aslında.
O da kısmen doğru, değil mi ama ?
Bu kalın kafaları orada konuşturanlar ile onların sözlerine inanlara ‘Devlet’i anlatmak, deveye hendek atlatmak gibi bir şey.
Bunlar aynı soyun sopu.
Gel de Aşık Fakir’e hak verme haydi.
“İnsanlık bunlardan uzak
Derdimizi kime yazak
Şu fakir millete tuzak
Kurun... ”.
Habip Hamza Erdem